Bugün 24 Ocak… 27 yıl önce karlı ve soğuk bir Ankara sabahında arabasının altına konan bir bombayla bu dünyadan göçüp giden araştırmacı-gazeteci, yazar Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümü.Uğur Mumcu ölümünün üzerinden bunca yıl geçmesine rağmen fikirleriyle, kitaplarıyla ve bugüne ışık tutan sözleriyle aramızda yaşıyor. Rahmet ve saygıyla anıyoruz…
1. Ben Atatürkçüyüm…
Ben Atatürkçüyüm, ben cumhuriyetçiyim, ben laikim, ben antiemperyalistim, ben tam bağımsız Türkiye’den yanayım, ben insan hakları savunucusuyum, ben terörün karşısındayım. Ben yobazların, hırsızların, vurguncuların, çıkarcıların düşmanıyım. Dün sabaha değin araştırarak yazdığım hiçbir konuyu yalanlayamadınız. Öyleyse vurun, parçalayın, her parçamdan benim gibiler, beni aşacaklar doğacaktır.
2. Bir ulus…
Bir ulus; ne kadar okuma-yazma, öğrenme, araştırma eğiliminde ise, o kadar sağlam, o kadar hoşgörülü ve demokrat yapıda olur.
3. Yirminci yüzyılda…
Yirminci yüzyılda uygarca direnişin adıdır “medeni cesaret”. Bu konuda çok zengin değil toplumumuz. Bir kaplumbağa gibi yaşamayı, bir sürüngen gibi beslenmeyi, bir yılan gibi yükseklere tırmanmayı hüner saymışız yıllarca. Sorumluluk pınarlarından, bilinç çeşmelerinden gürül gürül akan kişilikleri, köhneleşmiş yasaların kıskacı altında yaşatmayı tek çıkar yol bilmişiz yıllarca.
4. Bir kişiye yapılan haksızlığı…
Bir kişiye yapılan haksızlığı her insan yüreğinde ve bilincinde duymalıdır bütün ağırlığınca. Bu sorumluluk bilinci kurulmamışsa, her yeni haksızlık bir ‘’Kader’’ gibi benimsenir bütün toplumda. Oysa ne yoksulluk ne de haksızlık ‘’Kader’’ değildir. Yoksulluğun ve haksızlığın nedenleri vardır. Bunları birer birer saptayıp toplumun önünde haykırmak gerekiyor.
5. Karanlıklarla beslenen korkuları…
Karanlıklarla beslenen korkuları, bir tel örgü, bir dikenli tel gibi sarmışız dört bir yanımıza. Yüreksizliğin özrünü bir parça da kendi küçücük dünyalarımızın mutluluğuna sığınarak gidermek istemişiz.
6. Ellerini kana bulayanlar…
Ellerini kana bulayanlar, içlerindeki korkularını mezar taşlarıyla yaşayanlar, aynı adaletsizliğin ve aynı suçun ortaklarıdır hep birlikte. Gözlerin açıksa göreceksin. Kulağın sağır değilse duyacaksın. Ellerin kesik değilse uzanacaksın.
7. Gelecek nesilleri değil…
Gelecek nesilleri değil, gelecek seçimleri düşünen politikacılarımız bu tablonun ressamlarıdırlar. “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” parolası ile liberalizm, en acı örneğini Türkiye’de vermiştir.
8. Her kim ki…
Her kim ki din sömürüsünü kullanır, bir süre yararlı olur belki, ama sonunda mutlaka seçim sandığında yenilgiye uğrar. Halk, din sömürüsünü affetmiyor. Bu son derece önemli bir sonuç, olgu ve gerçektir.
9. Kaplanın sırtında hüküm sürenler…
Kaplanın sırtında hüküm sürenler, bir gün o kaplana yem olmaktan kurtulamazlar.
10. Haklıdan yana değil…
Haklıdan yana değil, güçlüden yana olanlar korkak ve kaypak olurlar Güç merkezi değiştikçe dönerler; fırıldak olurlar.
11. Bir kişiye yapılan haksızlık…
Bir kişiye yapılan haksızlık, bütün topluma karşı işlenmiş bir suçtur. Bu bilinci paylaşmak ve bu sorumluluğu yerleştirmek zorundayız. Uygarca paylaşılan sorumluluk bilinci, özgürlüğün de demokrasinin de tek güvencesidir. Bu güvence sağlanmadıkça, demokrasinin temeline bir tek taş bile konmuş olamaz.
12. Unutmayalım ki…
Unutmayalım ki “cesur bir kez, korkak bin kez ölür.” Önemli olan, insanın böyle bir toplumda bir “mezar taşı” gibi suskunluk simgesi olmamasıdır.
13. Geçmişi yeniden yaşamak istemiyorsak…
Geçmişi yeniden yaşamak istemiyorsak, bu geçmişi çok iyi tanımak ve değerlendirmek zorundayız.
14. Biz unutkan bir ulusuz…
Biz unutkan bir ulusuz. Unutuyoruz olup bitenleri. Unutuyoruz ve oğulları kızları ölen ana babaları, kanlı gözyaşlarıyla baş başa bırakıp gidiyoruz.
15. Baskıya boyun eğmeyen…
Baskıya boyun eğmeyen, gelen geçen yönetimlere maşalık etmeyen, içinde insanlık onurunu bir değişilmez hazine gibi saklayan insanlardır çağlarına ve toplumlarına yakışanlar.
16. Bir gün mezarlarımızda…
Bir gün mezarlarımızda güller açacak ey halkım, unutma bizi… Bir gün sesimiz, hepinizin kulaklarında yankılanacak ey halkım, unutma bizi.