“Her zaman keşfetmek için bak” sloganıyla 20 yılı aşkın süredir doğa severlerin hayallerine dokunan Atlas Dergisi ülkemizin muhteşem yerlerini seçti.
Karaburun
Gökhan Tan
İzmir Körfezi’nin batı ucunda yer alan Karaburun, aynı isimle anılan yarımadanın en bakir yöresi. Antik dönemdeki adı Mimas olan bu balıkçı kasabası, Ege Denizi’nin dalgalarla yıkadığı Büyük ve Küçük Ada’yı seyreder gün boyu. Rüzgârlarıyla ünlü burundaki Sarpıncık deniz feneri, kaptanların umut ışığı olarak gemilere kılavuzluk ediyor her gece. 106 kilometrelik yolun Urla’dan sonra deniz kıyısını izleyen kısmı, Ege’nin serin rüzgârlarına açık, dantel gibi işlenmiş bakir koyları bizimle tanıştırır. Konumu itibarıyla açık denize bakan bu sevimli kasabanın denizi oldukça temiz. Bodrum, Akvaryum (İncirlikoy), Ardıç, Boyabağı, Kuyucak gibi mavi bayraklı ya da almaya aday plajlara sahip Karaburun ilçesi. Denize dik inen dağlık yapısı nedeniyle kumsaldan çok kayalık kıyıları bulunan Karaburun, sualtı zenginlikleriyle dalış meraklılarının da ilgi odağı aynı zamanda.
Yediburunlar
Erdem Yavaşça
Fethiye-Kaş karayolu iç kesimlerden geçtiği için Ölüdeniz ile Patara arasında kalan Yediburunlar sahil şeridinin ev sahipliği yaptığı saklı hazineleri çoğu kimse fark etmez. Akdeniz’in derin laciverdiyle buluşan yemyeşil ormanlar, biri diğerini unutturan güzellikteki bakir koylar, dantel gibi kıvrımlarla denizin içine uzanan burunlar ve antik kentlerle dolu bir coğrafyadır söz konusu olan.
Aperlai
Aytunç Akad
Kekova çok popüler bir turistik uğrak noktası iken, tekneyle yarım saat uzaklıktaki Sıçak Yarımadası ve üzerinde barındırdığı Aperlai antik kenti pek bilinmez. Türkiye haritasına bakıldığında, güneydeki Teke Yarımadası’nın ucuna, sanki ters bir mantar görünümüyle bağlanmış olan Sıçak Yarımadası’nın kıstağında Akdeniz’e açılan iki küçük koy görünür. Birinin adı Ölüdeniz, diğeri Akarboğaz. Kekova’ya bakan doğudaki Ölüdeniz ile İnönü Körfezi’ne bakan batıdaki Akarboğaz koylarına karayolu bağlantısı olmadığından, Kaş veya Üçağız’dan tekneyle ulaşım sağlanıyor. Bir diğer ulaşım seçeneği ise Kaş-Üçağız yolundaki Kılınçlı köyü çıkışında kırmızı-beyaz çizgilerle işaretlenmiş Lykia yolunun yaklaşık yedi kilometrelik parkurunu yürümek. Kıstağın her iki tarafındaki patikalardan tepelere doğru yüründüğünde bir yanda Kekova’yı, diğer yanda Uluburun’a kadar tüm İnönü Körfezi’ni seyretmek mümkün.
Güzeldere Şelalesi
Elmacık Dağları’nın gürül gürül akan sularından biri Güzeldere. Bıçkı Düzü mevkiinde 120 metre yükseklikteki kayalardan dökülürken bir şelaleye dönüşüyor. Kayalara çarparak uğuldayan suyun sesi, dev kayın ve gürgen ağaçlarıyla çevrili vadide yankılanıyor.
Adamkayalar Vadisi
Cüneyt Oğuztüzün
Mersin’in Silifke ve Erdemli ilçeleri arasındaki bölge, denize paralel uzanan Toroslar’dan, derin vadiler ve kayalık tepelerden oluşan büyüleyici bir coğrafya. Alabildiğine çıplak kanyonlar dik uçurumlar yapan yüksek duvarlarıyla insanı ürkütüyor. Yaz sıcaklarında çoğunlukla kurusa da, kanyondaki su diğer mevsimlerde yolculuğuna devam ederek Akdeniz’e kavuşuyor.
Samistal Yaylası
Halim Diker
Doğu Karadeniz’in en yüksek yaylalarından biri Samistal. Doğayla uyumlu özgün mimarisiyle benzerlerinden ayrılıyor. Memiş Efendi Tepesi’nin üç tarafını sarmaladığı çanak şeklindeki bir düzlüğe konumlanan yüzü aşkın köy evi, ahşap ile kesme taşın birlikteliğinin en güzel örneklerini sergiliyor. Anıtsal nitelikli bu yapılar sert iklim koşullarına karşın ve yıllara inat sapasağlam ayakta duruyorlar. Samistal’a en güzel yayla sıfatını kazandıran kültür mirası asırlık evlerin alt katları ahır, iç kısımları ise yatak odası ve en önemli yaşam alanı sayılan mutfak olarak düzenlenmiş. Geçen yıllarda başlatılan yol yapım çalışmaları durdurulduğu için karayolu bağlantısı bulunmayan Samistal Yaylası’nda yaşam, yüksek rakımdan dolayı baharın geç geldiği haziran ayında ancak başlıyor.
Şavşat Karagölü
Cüneyt Oğuztüzün
Artvin ilinin Şavşat ilçesindeki Karagöl-Sahara Milli Parkı’nın sınırları içerisinde kalan Şavşat Karagölü, dağlarla ve köknar ormanlarıyla çevrili düzlüğün ortasında yemyeşil bir mücevher gibi parıldar. İlçe merkezinden 26 kilometre uzaklıktaki Meşeli köyünün kuzeyinde yer alan göl, yerli halk tarafından Meşeli Gölü olarak da anılıyor.
Spil Dağı
Ulaş Dilek
Manisa’ya 24 kilometre, İzmir’e yaklaşık 50 kilometre uzaklıktaki Spil Dağı, kanyonlar, vadiler ve mağaralar gibi jeolojik oluşumları, endemik bitki türleri ve manzara seyir teraslarıyla Türkiye’nin en güzel milli parklarından biri. Manisa Ovası’nın değişik manzaralarıyla bezeli dağ yolu, 1517 metrelik zirvenin altında farklı bir iklime getiriyor konuklarını. Manisa kent merkeziyle arasındaki 5-10 derecelik ısı farkı nedeniyle değişik bir bitki ve hayvan topluluğuna sahip olan bölge, bilimsel araştırmalara açık bir alan aynı zamanda. Osmanlı İmparatorluğu zamanında bir devre adını veren ve Avrupa’ya ihraç edilen lalelerin, Spil Dağı’ndan götürüldüğü rivayet ediliyor.
Kovada Gölü
Ahmet Özyurt
Eğirdir Gölü’nün doğal bir uzantısı olan ve fazla sularının bir kanal aracılığıyla akıtıldığı Kovada Gölü, karstik çöküntüler sonucu meydana gelen bir göl. Aradaki dar vadinin alüvyonlarla dolması sonucu bugünkü halini alan gölün çevresini kuşatan zengin bitki örtüsü ve barındırdığı yabanıl hayattan dolayı, bölge 1970 yılında milli park, 1992 yılında ise 1. derece sit alanı ilan edilmiş. Isparta ili sınırları içerisinde, denizden dokuz yüz metre yükseklikte yer alan Kovada Gölü’nün suları Aksu Çayı’na karışarak Akdeniz’e dökülüyor.
Sülüklü Göl
Turgut Tarhan
Adını bir zamanlar içinde barındırdığı sülüklerden alan göl, 1968 yılında tabiatı koruma alanı kapsamına alınmış. Yoğun bir orman dokusunun sakladığı göle yıllar önce alabalık bırakılması nedeniyle sülük kalmamış ne yazık ki! Vadiden akan dere yatağının yüzyıllar önce heyelanla tıkanması sonucu oluşan Sülüklü Göl, barındırdığı bitki ve hayvan çeşitliliğiyle eşsiz bir tabiat parçası. Yaz mevsiminde suları azalınca, gövdeleri hayalet gibi göl yüzeyine çıkan kurumuş ağaçlar ilginç bir görüntü oluşturuyor. Köknar, gürgen, kayın, meşe, ıhlamur ve çınar ağaçlarıyla çepeçevre sarılan göl yüzeyi, günün her saati güneşe kavuşamıyor doğal olarak. Bolu’nun Mudurnu ilçesinde, Samanlı Dağları’nın yanı başındaki bu yeryüzü mucizesi, yoldaşı Hongurdak Dere ile birlikte yeşilin her tonunu cömertçe sergiliyor konuklarına.
Fırtına Vadisi
Cüneyt Oğuztüzün
Karadeniz kıyı şeridinde akşam güneşinin batışı keyifle seyredilirken, Fırtına Vadisi genellikle sisler altındadır. Bulutlar neme, nem yağmura ve yağmur da zengin bir bitki örtüsüne yol açar bu bölgede.
Karlı doruklardan yolculuğuna başlayan Hala, Hemşin, Elevit, Durak, Palovit ve Tunca dere kollarının birleşmesinden oluşan Fırtına Deresi, suyun deniz seviyesine çok dik inerken aşındırdığı çevresiyle özgün bir coğrafi ortam oluşturur. Gür ormanları, endemik bitki türleri ve barındırdığı yabanıl hayat ile kendine has bir oluşumdur bu derin kanyon. Coşkun ırmakların biçimlendirdiği vadide şelaleler, şimşir ormanları, sık ve geniş yapraklı bitkiler, yamaçları süsleyen çay bahçeleri ve bodur fındık ağaçları görülebilir.
Gölcük Gölü
Fatih Özenbaş
Gediz Ovası ile Küçük Menderes Ovası’nı birbirinden ayıran sıradağların ortasında bir nazar boncuğu gibi parıldar Gölcük Gölü. Bulutlara yaslanan zirvesiyle Tmolos’un ölümsüz aşkını anlatan söylenceye konu olan Bozdağlar’ın gölgesinde öylece uzanır. 1050 metre gibi yüksek bir rakımda konumlanan Gölcük, temiz ve bol oksijenli yayla havasıyla dikkat çeker. Bölge özellikle kondisyon depolamak isteyen sporcular için ideal bir kamp yeridir. Yaz aylarında Egelilerin sayfiye yeri olarak kullandıkları gölün çevresi, koruma altına alınarak 1. derece sit alanı ilan edilmiş durumda.
Saklı cennetlerin geri kalanlarına buradan ulaşabilirsiniz.