Genellikle yavaş gelişen ve yıkıcı etkilere sahip olan kuraklık, çok basit tanımla su kıtlığı olarak tanımlanıyor. Tabiatın en gizli ve yıkıcı doğal afetlerinden biri olan kuraklık; su kullanım eğilimi, nem dengesinde bozulmalar, hükümet politikaları, teknoloji, nüfus yoğunluğu en önemlisi yağış miktarındaki azalma gibi çok farklı nedenlerin bir araya gelmesiyle ortaya çıkıyor. Kuraklığın ne kadar süreyle etkili olacağını tahmin etmek son derece zor. Ancak insan faaliyetleri ile kuraklık arasında doğrudan bir ilişki söz konusu. Son dönemlerde ülke gündemine sıkça gelen Türkiye’de kuraklık tehlikesi, hayatın her aşamasında etkisini göstermeye başladı. Peki bu konuda gerekli tedbirleri alıyor muyuz? Gelin detaylara birlikte bakalım.
Kuraklık Nedir?
Kuralık, bir bölgenin aldığı yağış miktarının belirli bir dönemde beklenilen miktarın altında kalması olarak tanımlanıyor. Literatürde kuraklık üç farklı aşamada ele alınıyor:
Meteorolojik kuraklık: Belirli bir zaman diliminde yağışların normal değerlerin altına düşmesi olayıdır. Nem azlığı meteorolojik kuraklığın en belirleyici özelliği olarak kabul ediliyor. Yıl içinde yağışlı gün sayısının az olmasıyla kurak geçen dönemler tespit ediliyor. Eğer geçmiş dönemlere göre yağış miktarında azalma gözlemleniyorsa meteorolojik kuraklıktan söz edilebiliyor.
Tarımsal kuraklık: Tarımsal kuraklık meteorolojik kuraklıkla yakından bağlantılı. Toprakta bitkilerin ihtiyacını karşılayacak kadar su yoksa tarımsal kuraklık ortaya çıkıyor. Bu ise doğrudan tarım ve hayvancılık faaliyetlerini etkiliyor.
Hidrolojik kuraklık: Meteorolojik kuraklığın uzaması durumunda yer altı suları, göl ve akarsu seviyelerinde hızlı bir azalma meydana geliyor. Ağaç katliamı ve betonlaşma gibi etkenler hidrolojik su kuraklığının etki alanını tahmin edilenden daha geniş bir alana yayıyor. Meteorolojik kuraklığın frekansında herhangi bir değişiklik olmazsa kuraklığın en yıkıcı etkileri bu aşamada kendini göstermeye başlıyor.
Kuraklığın etkileri nelerdir?
- İçme suyu sorunu,
- Toprak erozyonu,
- Enerji üretiminde azalma ve enerjide dışa bağımlılığın artması,
- Tarım ürünlerinde kayıp, böceklenme, bitki hastalıkları,
- Üretimde azalmaya bağlı işsizlik,
- Finansal kaynak bulmada zorluk,
- Otlak alanların azalmasına bağlı olarak hayvanlara besin temin edilememesi, hayvanların yaşam alanlarının daralması,
- Sosyal alanda göç dalgası, huzursuzluk, yoksulluk ve gıda kıtlığı.
Türkiye, küresel ısınmasının olumsuz etkileri yönünden risk grubu ülkeler arasında yer alıyor
Türkiye coğrafi konumu nedeniyle farklı iklim koşullarının bir arada bulunduğu makroklima alanlarına sahip bir ülke(ydi). Ancak kuraklık tehlikesinin en önemli nedeni olan yağış faktörü, ülkemizde zamansal ve mekânsal olarak çok çarpıcı değişimler gösteriyor. Son elli senedir tehlike çanları çalmasına rağmen görmezden geldiğimiz bu olay; ekonomik, sosyal ve çevresel hayatın her alanında yıkıcı sonuçlara yol açabilecek bir etkiye sahip. Betonlaşma, sera gazı salınımı ve nüfus artışı gibi etkenler, atmosferin ısı dengesini olumsuz yönde etkilemeye devam ediyor. Bu durum sıcaklıkları mevsim normallerinin üzerine çıkarıyor. Havadaki nem dengesinin bozulması ise yağış miktarını etkileyerek kuraklığa neden oluyor. 1971 yılından itibaren Türkiye’de geniş yayılımlı kuraklık olayları yaşanıyor. Günümüzde ise tatlı su doluluk oranı çok kritik bir seviyeye ulaşmış durumda.
Güncel veriler üç büyükşehirdeki baraj doluluk oranlarının oldukça azaldığını gösteriyor
Türkiye’de kuraklık, Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün haritası incelendiğinde daha net bir şekilde görülüyor. Ülkenin en fazla yağış alan bölgesi olan Kızılırmak deltası aylardır yağış almıyor. Göller ve barajlardaki sular çekilmiş durumda. Baraj ve göllerdeki su miktarının son yılların en düşük seviyesine ulaşmasıyla korkunç tablo bir kez daha gözler önüne seriliyor. Ancak ne yazık ki kapsamlı bir yönetim planımız bulunmuyor. Temmuz 2020’den bu yana, Türkiye’deki tüm iller neredeyse her ay ortalamanın altında yağış aldı. Ekim-Aralık ayları arasında ülke genelinde yağışlar, 1981-2010 ortalamasından yüzde 48 oranında daha düşüktü.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), Türkiye’nin yer altı su rezervlerinin ortalama seviyenin altında yer aldığını açıkladı
NASA, Gravity Recovery and Climate Experiment Follow On (GRACE-FO) uydularıyla 11 Ocak 2021 itibarıyla Türkiye’deki yer altı sularının durumunu hesapladı. Yayınlanan raporda, “2021’in başlamasıyla birlikte Türkiye’nin büyük bölümünde şiddetli kuraklık yaşanıyor. Ülkenin en kalabalık şehri olan (15 milyon) İstanbul çevresindeki çok sayıda rezerv 15 yılın en düşük seviyesinde. Bu koşullar devam ederse mahsul üretimi tehlikeye girebilir” ifadelerine yer verildi.
TÜİK verilerine göre Türkiye’de tatlı su tüketiminin %71.3’ü tarım sektöründe, %18.4’ü sanayide, %10.3’ü ise konutlarda kullanılıyor
Mevcut su kaynaklarının her geçen gün azalması özellikle tarım sektöründe suyun etkin kullanımını zorunlu kılıyor. Gelişmiş ülkeler tarım sektöründe yaptıkları atılımlarla bu oranı %16’lara kadar çekmiş durumda. Bu da kuraklığa karşı en önemli tedbirin tarım sektöründe alınması gerektiğini gösteriyor. Peki Türkiye’de kuraklık sorunu için neler yapılabilir? Tarımda klasik sulama yöntemleri bırakılarak damla ya da yağmurlama gibi modern sulama yöntemine geçilebilir. Klasik sulama yönteminde 8 hektarlık bir alana saniyede 30 litre su verilirken modern sulama yöntemiyle aynı alana 10 litre su veriliyor. Bu da 2/3 oranında su tasarrufu sağlanabileceği anlamına geliyor. Her ne kadar geç kalmış olsak da Tarım ve Orman Bakanlığı 2021 yılında sulama yatırımını öncelediğini duyurdu.
Evlerde ve iş yerlerinde nasıl su tasarrufu sağlayabiliriz?
- Arızalı muslukları tamir edin: Arızalı bir musluğun saniyede bir damla su sızdırdığını düşünelim. O önemsemediğimiz bir damla su yılda tam 12.500 litre su israfına yol açıyor. Bu nedenle ilk adım arızalı musluk ya da rezervuarların tamir edilmesiyle atılmalıdır.
- Yeni musluk alacaklar sensörlü modelleri tercih edebilir: Sensörlü musluklar bireysel olarak yıllık su tüketimini %50 azaltır.
- Duş başlığını değiştirin: Duş başlıkları dakikada ortalama 15-20 litre kadar su akıtır. Düşük akımlı başlıklarla ise dakikada ortalama 3.5 ile 7 litre arasında su tüketiriz. Sadece duş başlığını değiştirerek 4 kişilik bir aile yılda 50 tona yakın su tasarrufu sağlayabilir.
- Tasarruflu rezervuar sistemi kullanın. Böylece her sifonda 6 litreye kadar su tasarrufu sağlayın.
- Tuvaletinizi çöp kutusu olarak kullanmayın. Her sifon çektiğinizde ortalama 9 litre su harcadığınızı unutmayın.
- Diş fırçalarken musluğu kapatın: Günde iki kere ortalama üç dakika diş fırçaladığımızı düşünelim. Basit bir hesaplamayla yılda 11.000 litre sadece diş fırçalamak için su tüketmiş oluruz? Eğer diş fırçalarken bardak kullanma alışkanlığı edinirsek yılda 9.100 litre su tasarrufu sağlarız.
- Diş fırçalarken gösterdiğiniz özeni ellerinizi yıkarken ve tıraş olurken de gösterin.
- Çamaşır ya da bulaşık makinesi tam dolmadan çalıştırmayın.
- Bulaşıkları elde yıkamayın: Bulaşık makinesi, yıkama başına ortalama 12-15 litre su kullanır. Aynı bulaşıklar elde yıkandığında ise tam 126 litre suya ihtiyaç duyarız. Su tüketimini her yıkamada 111 litre azaltarak yılda 31.080 litre su tasarrufu yapabilirsiniz.
- Sebze ve meyveleri musluğun altında yıkamak yerine su dolu bir kap içinde yıkamaya özen gösterin.
- Su ısıtıcılarında sadece ihtiyacınız kadar su kullanın.
- Bahçenizdeki bitkileri hortumla sulamak gereğinden fazla su tüketmenize neden olabilir. Bahçeniz için sulama aparatları kullanın.