Dünyadaki pek çok batık şehir çoğunlukla yıkıcı depremler nedeniyle sular altına gömülmüş. Türkiye’de ise durum biraz farklı. Binlerce yıllık kültürel miraslarımızın neredeyse tamamı doğal yollardan değil baraj inşaatları sebebiyle sular altında kalmış durumda. İşte Türkiye’de bazen hüzünlendiren fakat görüntüleriyle nefes kesen 10 batık şehir…
1. Dolichiste – Kekova (Antalya)
Antalya’nın Demre ilçesi yakınlarında bulunan Kekova adası, doğa ve tarihin bütünleştiği bir batık kent. Şiddetli depremler nedeniyle adanın bir bölümü anakaraya doğru sular altında kalmış durumda.
Kekova adası uzun yıllar Likya Medeniyeti’nin ardından Roma İmparatorluğu’nun hakimiyetinde kalmış. Adaya ulaşım Kale Çayağzı’ndan kalkan teknelerle sağlanıyor. Akdeniz’in en temiz denizine sahip olan bu adada denize gömülmüş eski kent surları, evler, lahitler ve çeşitli arkeolojik kalıntılar bulunuyor. Sadece su altında değil adanın tamamında Likya ve Roma İmparatorluğu dönemlerinden kalma arkeolojik buluntulara rastlanıyor. Kekova’nın su altı dünyasını keşfetmek isteyen dalış severler sadece adanın güneyinde dalış yapabiliyor. Bunun sebebi ise Kekova’nın 1990 yılında sit alanı ilan edilmesi. Suyun üstündeki ve altındaki tarihi keşfetmek isteyen yüz binlerce turist her yıl Kekova’ya akın ediyor.
2. Eğil Antik Kenti (Diyarbakır)
Diyarbakır’ın inanç ve kültür turizminin merkezinde yer alan Eğil ilçesi, pek çok kral ve peygamberin mezarına ev sahipliği yapan antik bir kent. Dicle Barajı inşa edildikten sonra Eğil’in pek çok mahallesinin sular altında kalması bölgeye olan ilgiyi bir hayli artırmış durumda.
Baraj gölünün altında Asur medeniyetinden kalma evler, mezarlar, hamamlar, gizli geçitler ve kral mezarları bulunuyor. Eğil feribot iskelesinden kalkan teknelerle bölgeyi keşfedebileceğiniz gibi su altından tarihe dokunmak isteyenler de bölgedeki dalış merkezlerini ziyaret edebilir.
3. Hasankeyf (Batman)
Türkiye’deki batık kentler dendiğinde belki de herkesin hüzünlendiği tek yer olan Hasankeyf, hepimizin bildiği gibi Ilısu Barajı’nın yapılmasının ardından sular altında kaldı.
Neolitik dönemden kalma mağaraların yanı sıra Roma, Bizans, Moğol ve Arap medeniyetlerinin de izlerini taşıyan bu talihsiz kent, dünyanın en eski yerleşim yerlerinden biriydi. Ilısu Barajı’nın tamamlanmasının ardından 12000 yıllık geçmişi bulunan yüzlerce arkeolojik kalıntı ve endemik bitki türü sulara gömüldü.
Son yıllardaki yağışların etkisiyle bölgedeki su seviyesi 90 metreye kadar yükseldi. Bu nedenle Hasankeyf’te tekneler için limanlar inşa edilmeye başlandı. Aynı zamanda su altı dalış turizmini geliştirmek için de pek çok proje hayata geçirildi.
4. Allianoi Antik Kenti (İzmir)
İzmir’in Bergama ilçesi sınırlarında bulunan Allianoi, tıpkı Hasankeyf gibi koruyamadığımız kültürel miraslarımızdan.
Erken Tunç Çağı’na ait arkeolojik kalıntıların bulunması Allianoi’nin prehistorik bir yerleşim yeri olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda burası dünyanın en eski tıp merkezlerinden birine de ev sahipliği yapıyor. 20. yüzyılın başlarında kısmen temizlenerek gün yüzüne çıkan bu antik kentte 2010 yılına kadar arkeoloji çalışmaları devam etti. Fakat 2011 yılında Yortanlı barajının tamamlanmasıyla birlikte antik kent tamamen sular altında kaldı.
5. Savaşan Köyü- Halfeti (Şanlıurfa)
Şanlıurfa’nın cazibe merkezi Halfeti, tarihi taş evleri ve doğal güzelliklerinin yanı sıra Türkiye’nin belki de en etkileyici batık şehrine ev sahipliği yapıyor.
Savaşan köyü, 2000 yılında Birecik Barajı’nın inşa edilmesiyle Fırat nehrinin suları altına gömülmüş. Bu nedenle bozkırın ortasında konumlanmasına rağmen bir sahil kasabasını andırıyor. Günü birlik tekne turlarının düzenlendiği köyü yılda yaklaşık bir milyon kişi ziyaret ediyor. Turizmin çeşitlendirilebilmesi için şu sıralar köydeki taş evlerin restore edilerek otel haline getirilmesi planlanıyor. Butik otellerin açılmasının ardından Savaşan Köyü’nün önemli bir turizm merkezi olması bekleniyor.