Türk edebiyatının sevdiğimiz onlarca farklı yazarı ve şairiyle bir kez olsun görüşmek isteyenlerimiz vardır mutlaka. Zamanına yetişemediğimiz, bizden önce ölen yazarlara ise denk gelememek edebiyat sevdalılarının içinde ukde olan bir şey. Şanslıyız ki bazıları gerek kişisel kamera çekimleri gerekse televizyona çıkmaları nedeniyle oturup keyifle izlediğimiz isimler arasında. Peki ama onlar da tıpkı bugünkü yazarlar gibi röportaj vermiyorlar mıydı? Veriyorlarsa bunları nerede bulabiliriz? Mustafa Baydar’ın 1960’ta yayımlanan, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Edebiyatçılarımız Ne Diyorlar” kitabı bu soruya bir cevap niteliği taşıyor. Aziz Nesin’den Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Yaşar Kemal’den Oktay Rifat’a kadar dönemin önde gelen yazarlarıyla yapılan röportajlar bu kitapla beraber bize sunuluyor. İsmi geçen ve daha onlarca sanatçının düşüncelerini, dünya görüşlerini merak edenler bir adım öne çıksın!
1. Aziz Nesin
“Bir insanda sanat gücü varsa onun yaşama çevresi içerisinde geçen her şey sanatı için faydalıdır. Hapse girmeyip Avrupa’da çok lüks bir hayat yaşasaydım, o zaman orada gördüklerimi yazacaktım. Bana hapishane hakkında çok yazıyorsun, diyorlar. Sanatçı hangi ortamda yaşıyorsa onu yankılatır.”
2. Orhan Kemal
“Kendi kendimle barışıksam, yani moralim düzgünse, çalışırken yanımda top atsalar vız gelir. Çoğu sefer kahvede, bir masaya oturur, başlarım yazmaya… İnsanlarla beraber, onların gürültülü havası içinde yazmak ne güzeldir!”
3. Oktay Akbal
“Sait Faik’ten çok şey öğrendim. Yalnız ben değil, bir kuşağın hikâyecileri ondan neler öğrenmediler ki! Bir kere hikâye yazmak isteğini, özlemini bana Sait Faik’in ilk okuduğum hikâyeleri verdi. Sonra çevreme, insanlara, kendi içime nasıl bakılacağını gene onun hikâyeleriyle öğrendim.”
4. Ahmet Hamdi Tanpınar
“Benden sonra yaşayacaklar için kendilerini kıskandığımı söylerdim, bittabi telaştan ve üzüntüden herhangi bir şey söylemeyi o anda akıl edersem. Çünkü hayat her şeklinde ve daima güzel…”
5. Melih Cevdet Anday
“Bence şu soruyu cevaplandırmalıyız: Ya demokrat bir toplum olmak istiyoruz, ya istemiyoruz. Demokrat bir toplumda, demokratik özgürlükler ölçüsünde basın özgürdür. Bunun aması maması olmaz. Böylece basını ile, iktidarı ile, muhalefeti ile, bağımsızı ile bir toplum demokratça yaşamak isteyip istemeyeceğine karar vermelidir.”
6. Bedri Rahmi Eyüboğlu
“Şarap hangi fıçıda, hangi testide dinlenirse onun tadını alırmış. Şiir de hangi yürekten kaynarsa, onun, ona mahsus olan, yalnız onda bulunabilecek olan damgasını taşımalı. Erkekse erkeğim demeli şiir, dişi ise dişi, ödlekse ödlek. Ne atarsan aşına, o gelmeli şiirine.”
7. Oktay Rifat Horozcu
“Biz şiir yazmaya başladığımız zaman şiirde alabildiğine bir sunilik havası esiyordu. Mesela lirik denen şair, lirizmin tarifine hiç de uymayan mahsuller veriyordu. Biz şiiri hayata yaklaştırmak, sadeleştirmek istedik. Ama bunu yaparken de gündeliğe düşmekten sakındık, bence bu çok önemli.”
8. Yaşar Kemal
“Her sanat eseri bütünüyle bir düşünceyi savunur. O düşünce bize göre ya zararlı ya faydalıdır. Sanat eserlerinin bir kısmı devrin savaşçısı olur. Toplumu zorlar. Toplumla bazı yönlerde, bazı kimselere karşı birlik olur. Sözün kısası, bir diyeceği, sözü vardır.”
9. Fakir Baykurt
“Köy, şehir diye bir ayırma yapmak romanda hem doğru değil, hem gerekli değil. Roman diye bir şey vardır. Bunun da konusu insandır, insanın çevresidir. Her yazar, yaşadıklarını, bildiklerini, bunlar üzerine tasarladıklarını yazmak ister. Ben köyde yaşarım, köyü bilirim. Bunun için konusu köy insanları olan romanlar yazıyorum.”
10. Behçet Necatigil
“Mutlu azınlık. Son ayların tartışma konusu. Sanatçıların bir kısmı nedense, ta Dante devrinden gelme bu deyim karşısında parladılar. Haklı idiler bir bakıma. Çünkü mutluluğun ancak bir azınlığa layık görülmesi, çoğunluğun mutsuzluğunu hatırlatıyor, incitici, küçümser bir mana taşıyordu. Ama ne çare, bütün sanat faaliyetleri mutsuz çoğunluğa hitap amacını gütse bile, mutlu azınlıkça değerlendirilir.”
11. Âşık Veysel Şatıroğlu
“Biz türkülerimizi daima artan bir heyecan ile söyleriz. Bizi yıldıran, usandıran şey, halkın alakasızlığıdır. Halk alaka duyduktan, bizi canı gönülden dinledikten sonra biz daha çok taşar ve coşarız.”
12. Kemal Tahir
“Hiçbir roman, yayımlandıktan sonra bile romancısı için istediği olgunluğa erişmiş sayılmaz. Kendimden söz ettiğime göre, ben sonunda iyice yorulur, usanırım. Romanı bir çeşit düşmanlıkla bitirir, onu, didiklemeleri için eleştirmecilerin önüne atar kurtulurum.”
13. Tahsin Yücel
“Geçim sıkıntısının büyük bir önemi yoktur bence. Büyük güçlükler, yokluklar içinde büyük eserler vermiş sanatçılar pek çok. Rahatlık, bolluk içinde büyük eserler vermiş sanatçılar da öyle. Her şey sanatçının içindeki aşkta, güçtedir bence. Ama herkes gibi sanatçıların da bolluk içinde yaşamalarını, geçim sıkıntısı çekmemelerini dilerim.”
14. Hasan Âli Yücel
“Ben Doğu ve Batı diye bir ayrılık görmüyorum. İnsan eseri; insan ruhunun iştiyakları, kaygıları, korkuları zamana ve zemine göre değişse de özünde bir ayrılık varsa o, tutulan yol ve usuldendir.”