Türk mimarîsinin önemli isimlerinden Turgut Cansever adını bugünlerde İstanbul özelinde sıkça duyuyoruz. Kendisi, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun, Beyazıt Meydanı’nda yapılacak düzenlemeler için projesini referans aldığı isimdir. Turgut Cansever’in 1960’lı yıllarda hazırladığı bu ödüllü projesinin tam adı “Beyazıt Meydanı Yayalaştırma ve Düzenleme Projesi”dir. Ekrem İmamoğlu da “Bu yarışma paralelinde burayı hızlıca bitirebilme imkanına sahibiz. Arkadaşlarımdan teknik çalışmayı sonlandırmalarını istedim. Yarışmayı kazanan merhum Turgut Bey’in kızı ile görüşecekler. Amacımız, burayı, çok değerli danışman hocalarımızın da katkılarıyla kısa zamanda bitirip, bölgeyi hızlıca turizme kazandırmak, İstanbullunun gelip keyifle tarihi yaşayabileceği, herkesin keyifle tat alabileceği bir alan yaratmak. Ben de İstanbul Üniversitesi’nin bir öğrencisiyim. Sahaflar çarşısı, Kapalı Çarşı, Beyazıt Camii ve çevresindeki müzeler, çınar altında çay içme… Buranın doğallığını koruyucu bir imalatı, hızlıca bitireceğiz” şeklinde konuşmuştu. Peki ülkemizdeki birkaç ilkin sahibi, kıymetli mimar Turgut Cansever kimdir? İşte biz ona bakacağız.
1. İlk zamanlar
Turgut Cansever 1 Ocak 1921’de Antalya’da dünyaya gelir. Babası tıbbiyeli Doktor Hasan Ferid Bey, annesi Kız Öğretmen Okulu’nun ilk mezunlarından Hatice Samime Hanım’dır. Cansever ilk öğrenim yıllarını Ankara ve Bursa’da geçirir. Daha sonra ailecek İstanbul’a taşınmaları neticesinde Galatasaray Lisesi’nde öğrenimine devam eder.
2. Yüksek öğrenim ve sonrası
Mimar Cansever yükseköğrenimi için İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde (bugünkü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) Mimarlık Bölümü’nde okur ve burayı 1946’da bitirir. Bir süre hocası Sedat Hakkı Eldem’in asistanlığını yapar ve 1949 tarihli doktora teziyle bir ilki gerçekleştirir. Turgut Cansever bu yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde ‘’Selçuk ve Osmanlı Mimarisinde Üslup Gelişmeleri: Türk Sütun Başlıkları’’ adlı doktorasını tamamlayarak, Türkiye’de sanat tarihi alanında yapılan ilk doktorayı hazırlamış olur. Kendisi ayrıca ülkemizde doktora yapan ilk mimar olarak da bilinir.1950 – 51 yıllarında İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi’nde öğretim üyeliğine getirilen mimar 1960’taki ‘’Modern Mimarlığın Temel Meseleleri’’ çalışmasıyla doçentliğe hak kazanır.
3. İlim insanlarıyla tanışmalar
Turgut Cansever, bu dikkat çekici akademik kariyeri bilim ve düşünce dünyasının mühim insanlarıyla yaptığı sohbetler sayesinde daha da geliştirir. Daha çocukluk ve gençlik yıllarında babacığı sayesinde Ahmet Hamdi Tanpınar, Asaf Halet Çelebi, Neyzen Emin Efendi gibi isimlerle tanışır, onların felsefi sohbetlerine katılır. Üniversite yıllarında sanat tarihi profesörü olan hocası Ernst Diez de onu çok etkiler.
4. Çalışma hayatı
1960’ta doçent olmasının ardından mimarî projeler üreten, hükümet ve belediyelerle çalışan Turgut Cansever henüz 1951’deyken kendi mimarlık ofisini de kurmayı başarır. Orta Doğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) Mimarlık Fakültesi’nde iki eğitim dönemi boyunca proje yöneticiliği yapar. 1974’te İmar ve İskan Bakanlığı Danışmanlığı ve İstanbul Metropol Planlama Dairesi Başkanlığı görevlerini icra eder. 1975 ila 80 arasında İstanbul Belediyesi’ne danışmanlık yapar. 1983’te ise Mekke Üniversitesi’ne giderek eğitim programı hazırlayan heyetin danışmanlarından biri olur.
5. Önemli projeleri
Fotoğrafta gördüğünüz, Cansever’in Sadullah Paşa Yalı’sında yaptığı restorasyondur. İstanbul Metropolitan Planlama Çalışmaları, Marmara Bölge Planlama Çalışması, Ege Bölgesel Planlama Çalışması, 17 Ağustos 1999 Marmara ve 12 Kasım Düzce depreminden sonra hazırlanan, fakat uygulanamayan Yenişehirler Projesi büyük çaplı projelerinden dördüdür.
5. Beyazıt Meydanı projesi
Tam adı “Beyazıt Meydanı Yayalaştırma ve Düzenleme Projesi” olan ve 1958 – 61 yıllarını kapsayan ödüllü proje, Meydanı yoğun trafikten kurtarıp yayalara da açan bir plana sahiptir. Bu proje Turgut Cansever’in kendi deyimiyle “bir cennetin adım adım yok oluşunun dramatik hatıraları üzerinde gelişmiş bir hayalden hareket ederek” oluşturulur. Meydanın tarihçesini de Cansever’den kısaca dinleyelim: ‘’…1926’da, İstanbul’un kurtuluşundan sonra, şehirde yapılan ilk önemli iş olarak meydanı işgal eden yol ve dükkanlar kaldırıldı. Yeni düzenlemede meydanın ortasında bir oval-beyzi havuz yer alıyor ve bu havuz (Eski Harbiye Nezareti Kapısi) üniversite kapısı ile camii akslannın farldarından doğan çelişkiyi bir ölçüye kadar çözümlüyordu. 1957’de karayolu mühendislerinin yönetimi altında tarihi şehirde sayısız mimari abide yıkılıp yeni yollar açılırken Beyazıd Meydanı da tahrip edilerek yol ve meydan seviyeleri değiştirilerek bir karayolu kavşağı haline sokuldu.” Turgut Cansever bu açıklamalarının devamında 1960’da kendi projesinin seçildiğini, ancak binbir entrikanın, ağaç kesilmelerinin sürdüğünü anlatır. Ayrıca ödüllü projesinin tamamlanmadığını, meydanın yıllarca çöplük gibi kullanıldığını da ekler.
6. Üç kez Ağa Han Ödülü’nü alan tek mimar
Turgut Bey’in bilindiği kadarıyla seksen yedi projesi vardır. “Sâdullah Paşa Yalısı Restorasyonu” (İstanbul 1949-1951), “Anadolu Kulübü Oteli” (İstanbul 1951-1957), bunlardan birkaçıdır. Dünyada üç kez Ağa Han Ödülü’nü alabilen tek mimar olmasını sağlayan çalışmalarıysa: “Türk Tarih Kurumu” (Ankara 1951-1967), “Ahmet Ertegün Evi” (Bodrum-Muğla 1971-1973) ve fotoğrafta gördüğünüz “Demir Tatil Köyü” (Bodrum-Muğla 1983-) projeleridir. 1990’da II. Ulusal Mimarlık Ödülleri kapsamında verilen Büyük Ödül, 2005’te Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü tarafından her yıl verilen Kültür ve Sanat Büyük Ödül de Cansever’e layık görülür.
7. Turgut Cansever kitapları
“Mimar Sinan”, “Şehir ve Mimarî Üzerine Düşünceler”, “İstanbul’u Anlamak” gibi kitapları olan mimar, Bir Şehir Kurmak’ta da 1997-1998 yıllarında verdiği “Şehir Yönetim Düşüncesi” seminerlerinden hareketle Türkiye’nin şehirleşmesi üzerine eğilir. Bu önemli mimar ve düşün adamı 2009’da İstanbul Kadıköy’de hayata veda eder. Beyazıt Meydanı projesinin suiistimal edilmesiyle ilgili söylediği ve sonunda her şeye rağmen umutla bitirdiği şu sözleriyle içeriğimizi sonlandırıyoruz: Bugün de proje hakkında hiçbir fikir sahibi olmayan ve kim oldukları belirsiz kişiler, isimlerini açıklamadan ve sorumluluk yüklenmeden meydanda ilkel müdahalelerini sürdürüyorlar. Ancak Sahaflar Çarşısı girişinde büyük kestane ağacı altındaki açık kahve, cami çevresindeki ağaç altları ve meydanın otomobil parkı olmaktan kurtarılmış bulunması her şeye rağmen şehrin bu köşesinde insanlara büyük bir mimari abidenin çevresinde insanca yaşamak imkanı vermiş bulunuyor.