Bazı sanatçılar vardır yöneldiği türe göre kendini değiştirip geliştirir, bazıları da kendi varlığı ile o müziğin tamamını yönlendirir. İşte rahmetli Tupac Amaru Shakur abimiz de bu ikinci gruptaki insanlardandı. Yaşasaydı bugün 45.nci doğum gününü kutlayacaktı ancak gerek kendine has davranışları gerekse dik duruşu onu bu hayatta fazla tutunamamasına sebep oldu. Ancak kısacık ömrüne rağmen dünyanın birçok yerinde hatırlanmayı başarmasıyla o, birçoğunun hayatı boyunca erişemeyeceği bir başarıya ulaşmayı başardı bile. Özellikle son yıllarda artık “bende var sende yok” “allahım ne kadar zenginim” ve “tüm kızlar bana hasta” konularını felsefe edinmiş rap müziğin geldiği noktada ayrı bir özlenen Tupac’ı özlemle ve saygıyla anıyor, sevgi ile anlatıyoruz..
Doğduğun yer değil doyduğun yer…
Batı yakası ya da namı diğer West Coast rap kültürünün ikonu olmayı başarmış Tupac Amaru Shakur, terk edilmiş Afeni Shakur’un ilk çocuğu olarak Harlem’in kenar mahallerinden birinde 1971’de dünyaya geldi. Yani anlayacağınız Tupac doğma büyüme New Yorklu…
Fakir ama aktivist
Daha doğumundan evvel babası tarafından terk edilen rap şarkıcısının ilk ismi babasının soyadını da taşıdığı Lesane Parish Crooks’ tu. Ancak anne Afenni Shakur daha sonraları ismi Hintçe’de parlayan yılan anlamına gelen Tupac Amaru olarak değiştirme kararı aldı. Tupac’ın baba tarafı pek bilinmese de Anne tarafı o zamanların meşhur grubu olan “Black Panter”’da oldukça etkin roller üstlendi. Ancak o dönemde siyahilere karşı devlet tutumunun sonucunda Anne Shakur hapse atıldı. Bu da zaten fakirlik içinde hayatına devam eden küçük Tupac’ın hayatını daha da zorlaştırmıştı. Anlayacağınız, Tupac o dönemin sistemine karşı öfkesini ve nefretini daha çocukluk yaşlarında beslemeye başlamıştı.
Protest İkon
Daha çocukluğunda birçok zorluk ile yüzleşmek zorunda kalan ve hem ekonomik hem de kültürel olarak ezilen bir grubun üyesi olarak büyüyen Tupac, yıllar boyunca biriktirdiği tüm öfkesini en iyi olduğu yerde, yani rap bestelerinde göstermeye başladı. Ancak diğerlerin aksine o, bir değişiklik yaşanacak ise onun şiddet ile istenmeden yaşanmayacağını savunanlardandı. Bu şiddeti de öfke ve sitem dolu şarkı sözlerinde hissetmek mümkün. Ve yine diğerlerinin aksine eleştirilerini dolaylı olarak değil de doğrudan ve bazen küfüre varan noktalarda yapmaktan da geri kalmıyordu sağolsun.
Masonların azılı düşmanı –Killuminati
Gerek geçirdiği zor yıllar gerek ise eğitildiği ortamlar onu oldukça paranoyak biri haline getirdi. Tupac’ın dünyayı değiştirme gibi bir umudu vardı ve bu umudu gerçekleştirmek için yapılacak en önemli şey varlığı halen tartışma konusu olan beyaz ırkın kreması yani dünyayı yönettiği düşünülen İlluminati’nin yok edilmesiydi. Dolayısıyla Pac, birçok sözünde İlluminati’den bahsedip onları sert bir şekilde eleştirirdi. Tupac bu tutumu daha da ileriye götürmeye kararlıydı ve nitekim de ölümünden hemen önce Killuminati adlı albümünü çıkardı. Bu albüm Pac’ın ölümüne sebep olduğu iddiaları halen tartışılıyor zira kendisinin illuminati tarafından öldürüldüğüne inanan birçok kişi bulunuyor.
Bütün teröristler toplandı…
Tupac müzik kariyerine amatör olarak daha çocukluk yıllarında başladı ve o yıllardan ölümüne kadar hep onunla uğraştı. Pac’ın müzik kariyerinde ilk kurduğu grup çocuk yaşta kurduğu “Born Busy” grubuydu ancak onu müzik kariyerinde zirvelere taşıyacak olan basamağın ilki 80’lerin başında kurduğu “Digital Underground” grubu olacaktı. Zamanla “Stricly Dope”,”2 From The Crew” ve “Thug Life” gibi birçok grup kurup dağıtan şarkıcının son grubu ise en çok tartışılanıydı. Şiddetli muhalif tavrı ile bilinen Tupac bu sefer daha da ileriye giderek “Outlaws” yani” Kanunsuzlar” grubunu kurdu. Grupta yer alan şarkıcıların isimleri ise daha şarkı yapmadan beyaz Amerikalıları ürpertmeyi başarmıştı. Saymak gerekirse eğer Qadafi, Husein, Kastro Mussolini ,Khomani (Hümeyni) bunlardan sadece bazılarıydı.
Shakur’ların makus talihi
Tupac’ın üvey babasının ailesi olan Shakur Ailesi o dönemin en talihsiz ama belki de en onurlu ailelerinden biriydi. Zira neredeyse ailenin tüm fertleri Afro Amerikalıların hakları için birçok aktivitede bulunmuş ve neredeyse hepsi Black Panter örgütünün üyesiydi. Ailesinden birçok kişi siyasi görüş ve aktiviteleri yüzünden ya vuruldu ya da bir şekilde sürgün edildi. Kocası Zayd Shakur ile birlikte polis tarafından durdurulan Assata Shakur çıkan arbede sonucu kocasını kaybetti, kendisi ise bir polis memurunu ölümüne sebepten hapse mahkum edildi. Daha sonra ise alınan bir ölüm tehdidi sonrasında Kara Panter örgütü tarafından kaçırılıp Küba’ya götürüldü. Kendisi halen yaşamını Castro’nun ülkesinde devam ettiriyor.
Sokaklarda bir bilge
Tupac sert tavırları ve duruşuna rağmen aslında çok bilgili ve kitaplara meraklı birisiydi ve bugünün para peşinde koşan ve kazandığı parayla ne yaptığını anlatan şarkıcıların aksine inandığı bir davası, bir felsefesi vardı. Shakespeare, Bakunin, Khalil Gibran ve Sun Tzu gibi yazarları okumayı çok seven birisiydi ancak kendisini en çok şüphesiz Machiavelli’nin etkilediğini söylemek mümkün. Nitekim sahne adı olarak kullandığı diğer bir lakabı da Machiavelli’ydi.
Popülaritesi ve zenginliğine rağmen geldiği yeri asla unutmayan Tupac inandığı dava için çalışmayı ölümünün sonuna kadar devam etti. Pac, ürettiği çoğu şarkıda sosyal adaletsizlik, eşitsizlik, polis şiddeti, açlık, ve azınlık hakları gibi konulara değinmeden geçmiyordu.
Dokuz canlı asi
Hayatında yaşadığı aksilikler ve talihsizlikler Tupac’ın ünlü olduktan sonra da peşini bırakmadı. 1993 yılında kendisine karşı açılan tecavüz davasında Tupac 1.5’tan 4-5 buçuk yıla kadar hapis cezasına çarptırıldı ancak kısa bir süre sonra kefalet ile serbest bırakıldı. Pac hiçbir zaman olayın bir tecavüz olduğunu kabul etmedi. Ancak bu dava usulsüzlük iddiası ile tekrar hortladı ve Tupac mahkemeye çağırıldı. Dava sonucunun açıklanacağı günden bir gün öncesinde ise şarkıcı hayatının en büyük saldırısına uğradı. Pac’ın üstüne 5 el ateş açıldı ve üzerinde yaklaşık 30 bin dolarlık mücevherleri çalındı. Kurşunların biri kafasına isabet etmesine rağmen Tupac inanılmaz bir direnme göstererek hayatta kalmayı başardı. Ancak bu olay kendisini daha da fazla paranoyaklaştırmaya başladı. Bu olaydan sonra Tupac eski arkadaşı olan Biggie Smalls’u suçladı ve o tarihten sonra bir daha düzelmeyecek bir düşmanlık doğdu.
Yakalar arası savaş
1994 yılı saldırısı sonucu Biggie ve Puff Daddy ile tüm bağlarını kopartarak onlara açıkça savaş ilan eden Tupac aslında yeni bir olayı tetiklemişti. Zira o dönemlere kadar bir yerlere varan tüm rep şarkıcıları bir şekilde kendi networklerini kurmaya başlamıştı. Doğu yakasındakilerin çoğu Biggie Smalls’un çevresinde toplanırken diğer yakadaki Kaliforniyalı rap şarkıcıların çoğu da Tupac’ın çevresinde toplanmaya başlanmıştı. Dolayısıyla bu kavga artık 2 kişi’nin kavgasından ziyade milyonların kavgası haline dönüşmeye başlamıştı. Bu ayrım o kadar yüksek seviyelere ulaştı ki bir nevi Rap müziğin daha da popülerleşmesini dolayısıyla rantı da daha fazla büyütmeye yaradı. Durum böyle olunca da o döneme dek kendi kafasında takılan birçok tarafsız rap şarkıcısı da kendine saf seçmeye başladı. Dolayısıyla bu kavga en fazla yapımcılara yaradı.
Hollwood heyecanları
80’lerin sonundan öldüğü güne ve hatta ölümünden sonra bile tüm 90lar’daki müzik piyasasına damga vuran 2pac sadece müzik ile yetinmemeye kararlıydı ve bu önlenemez şöhretini film sektörüne de taşımayı düşünüyordu. Pac’ın bu isteğinin gerçekleşmemesi için hiçbir neden yoktu zira kendisini hemen filminde kabul edebilecek birçok yapımcı bulunuyordu. Kariyerine 1991 de çekilen Nothing But Trouble” filmde kısa bir rol ile başlayan Pac sırayla Juice, Poetic justise, Above The Rim, Bullet, Gridlock’d ve Gang Related filmlerinde oynadı. Ancak erken gelen ölüm haberi bir yıldızın daha doğmadan yitip gitmesine neden oldu.
Beklenmedik son
Tupac ile Mike Tyson eskiden beri yakın arkadaştı. İki kendi dünyasında efsane isim, son kez Las Vegas’ta Tyson’un bir boks maçı sırasında buluştu. Ancak o maçın ardından arenayı terk ederken Tupac ve arkadaşları Kalifornia’nın en büyük çetelerinden biri olan Crips çetesinin üyesi olan Orlando Anderson’u görünce işler karıştı. Anderson’u görür görmez saldırmaya başlayan Tupac ve arkadaşları onu ağır bir şekilde döverek yaralamıştı. Ardından hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden Tupac yapımcısı Suge Knight’ın arabasına binerek oradan ayrıldı. Amacı ünlü bir gece kulübüne gitmek olan ikili saat 23:15 te yolda yanan kırmızı ışık nedeniyle durur durmaz silahlı saldırıya uğradılar. Tupac 4 ayrı yerden kurşunla yaralanırken Suge Knight olayı bir sıyrıkla atlatmayı başardı. Hemen Las Vegas’ta en yakın hastaneye kaldırılan sanatçı yapılan tüm müdahalelere rağmen 6 günlük bir direnişten sonra hayatını kaybetti.
Bitmek bilmeyen komplo teorileri
Tupac Shakur’un ölümü beraberinde bugün bile süren birçok spekülasyona neden oldu. Bugün bile kendisinin yaşadığını ve kendi ölümünü uydurduğunu düşünen binlerce kişi bulunuyor. Bunun yanı sıra ölüm nedeni ile ilgili de bir sürü de teori ortaya atıldı, hala hatta atılmaya devam ediliyor. Öyle yada böyle bilinen bir gerçek var o da kendisinin artık maalesef müzik dünyasında olmadığı gerçeğidir.
Bonus: Özleyenlere…
Dünyaca ünlü Coachella müzik festivali ölümünden yıllar sonra bile unutulmayan efsaneyi hologram yolluyla fanları ile buluşturarak bir ilke imza atmayı başardı.