Emeklilik yaşına geldikten sonra ünlü futbolcuların Amerika Ligi MLS’ye ya da Katar’a gitmesi çok olası. Biraz daha fazla para kazanmak için bu yolu seçen yüzlerce futbolcu var. Bu durum elbette çok normal fakat bu yolu tercih etmeyen futbolculara taraftarların aidiyetinin oldukça fazla olduğunu söylememize gerek yoktur sanırım.
Roma’nın efsanesi Totti’den bahsediyoruz. Roma’nın gerçek sahibi, tıpkı Remus ve Romulus gibi. Tüm kariyerini Roma’ya adayan gerçek bir efsane. Aile her şeyden önce gelir diyen bir İtalyan. Milyonların sevgilisi. Son bayrak adam. Ondan ne kadar bahsetsek az.
1989 yılında girdiği Roma’ya hayatını adayan bu efsane o kadar büyük bir futbolcu ki, emekliliğe ayrılmasına rağmen en çok forması satılan oyuncu yine kendisi
Belki hiçbir zaman Şampiyonlar Ligi’ni kazanamadı ama o bir dünya şampiyonu. Deplasmanda çıktığı Real Madrid’in stadyumu Santiago Bernabeu’da ayakta alkışlanan ölümsüz bir figür
“Un Capitano” (Bir Kaptan) kitabıyla başından geçen olayları kaleme alan gladyatörün biyografisi yakın bir zamanda piyasaya sürüldü. Başından birbirinden ilginç olaylar geçen Totti’nin anılarından birisi ise herbirinden farklı bir hikaye barındırıyor
“Bir gecede 6 kızla beraber dışarıya çıktım, hepsini birbiriyle aldattım ama Roma’yı asla aldatmadım” diyerek Roma’ya sadakatini böyle ilginç bir şekilde ifade eden Totti’nin kitabı bunun gibi örneklerle dolu
Bu senenin kuşkusuz en çok konuşulacak ve en çok kitaplarından biri olacak “Un Capitano” kitabını okumamız için binlerce sebep var. Oldukça renkli bir kişiliğe sahip Totti’nin başından geçenler de oldukça ilgi çekici
Oğlu da kendisi gibi Roma altyapısına gidiyor. U14 maçında Madrid’de karşılaştığı Paris Saint Germain kulübüne karşı oynanan mücadelede kalecinin sakatlandığını gören oğlu topu kaleye vurmak yerine dışarıya vuruyor
Bu olayı soran gazetecilere Totti’nin verdiği yanıt ise oldukça ilginç. “Sanırım o benim oğlum değil(gülerek), eğer benim oğlum olsaydı öncelikle golü atar ve daha sonrasında kalecinin iyi olup olmadığını kontrol ederdi”
Bu hikaye eğlenceli olsa da, kitabında geçen bir örnek insanı derin düşüncelere sürükleyecek cinsten bir hapishane anısını konu ediniyor. Totti hayır kuruluşlarına para toplamak için hapishane ziyaretinde bulunuyor
2006 Dünya Kupası şampiyonu İtalya, ülke genelinde kahramanlar gibi karşılanırken Totti Rebibbia hapishane ziyaretinde bulunacağını açıklıyor. Bu ziyaret hapishanedeki mahkumlar için de inanılmaz bir deneyim. Kimsenin mediği bu ziyaret mahkumları çok sevindiriyor
Bir kişi hariç
Çünkü onun bir derdi var. Totti’nin hapishaneye geleceğe tarihten bir hafta önce tahliye olacak ve bu o durumdan hiç memnun değil
Mahkum, bir dilekçe yazarak bu durumla ilgili sıkıntısını hapishane müdürüne iletiyor. Mahkumiyetinin 1 hafta daha uzatılmasını istiyor sırf Totti ile fotoğraf çektirmek için
“100 yıl yaşayacak olsam bile, belki de hiçbir zaman Totti ile bir fotoğraf çektirme şansım olmayacak…”
Futbol sevgisi böyle bir şey. Koşulsuz şartsız aidiyet hissedilen renklere gönül veren insanlar, kendi takımının efsanesi için bir hafta daha hapishanede mahkum olmayı göze alabiliyor. Bu durumu sadece tek bir kelime açıklayabilir. Sevgi.