İnsan kapalılık algısı gelişmiş bir canlı. Sadece korunmak ya da barınmak için mekana ihtiyaç duymuyor. Açık kapılardan nefret etmesinin, onları çirkin bulmasının nedeni bu olabilir mi acaba?
Konumuza dönersek, az sonra göreceğiniz yerler, günümüz sosyal medya figürü insanının görmekten pek hoşlanmayacağı, gezmeyi hiç sevmeyen ya da yanında sevdiceğiyle sıcak battaniyesine sarınmış kitabını okumayı hiçbir şeye değişmeyen tembel tenekeleri bile hareketlendirecek nitelikte.
Bazısı bir drakulanın pelerinine sarılıp arkasına bakmadan terk ettiği bir şato(sevdiceğine kan bulmaya diye çıkmış olabilir), bize yükseklerden değil suların altından bakan bir İsa, bazısı bir nükleer reaktörde gezi amaçlı olmadığı kesin bir yürüyüşe çıkan birinin geride bıraktığı ayak izlerini gösteriyor. Haydi evcimenler, görelim…
1. Bu gemi 102 yaşında yüzen bir orman
Avustralya’nın sıcacık kokan şehri Sidney’de yaşıyor bu gemi. Yaşıyor diyoruz çünkü bu harika iskelet, üzerinde bir orman taşıyor. Önerim, evsizlerin barınma sorununa yüzen bir ormanla cevap vermek.
2. Hey gidi komünistler hey!
Havayı soğutuyoruz. Avustralya’dan teoriyi gerçeğe dönüştürme riskini alabilen yegane topluma, limoni olduğumuz Rusya’ya gidiyoruz. Tavandaki orak çekiç sizi yanıltmıyor, burası Komünist Parti karargahı. Bir zamanlar elleri kanatırcasına alkışlar eşliğinde toplantılar yapılan ve gelecek planları çizilen bu devasa salon artık terk edilmiş bir harabe.
3. Chucky’ler buralarda doğuyor…
İspanyolları bu kadar düşüncesiz bilmezdik. Her şeyi biraz oyun olarak gördükleri ve her oyunu zevkle ve başarıyla oynadıkları konusunda hemfikiriz ancak bu suretlere bu yapılır mı! Güzelim kelleler, yarın çocuklarımızın kucağında bir arkadaş olacak bu kelleler, vazgeçilmiş bir oyuncak fabrikasından. Cık cık cık…
4. Hüzün tiyatrosu
Connecticut, ABD’nin ilklerinin yaşandığı merkez konumunda. İlk denizaltılar burada yapılırken ilk tiyatro da burada açılmış. Burası ise Norwich State Hastanesi’nin tiyatrosu. Hastane, eyaletin terk edilenleri arasına girdikten sonra bakımsızlıktan hüzünle dolmuş. Renk uyumuna dikkatinizi çekiyorum. Sahne önünde kostümler mi var ne?
5. Nükleer reaktörde bir ilk insan
“Ne işin var birader orada!” desem de bir yanım feci tahrik olmuş durumda. İlk insanın ayak izlerini görsem bu kadar heyecanlanmazdım. Bu izlerin ise üzerine basmamak için kendimi zor tutuyorum. Bu arada, yüksek sesle: NÜKLEERE SON!
6. Drakula! Abi gerçekten severek takip ediyoruz…
En yakışıklıları onların arasında çıkıyor. Vampirlerden bahsediyoruz tabii ki ve vampirlerin şahı Drakula’dan. Leb demeden leblebiyi anladınız elbette, burası Transilvanya, Romanya. KDrakula, nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda, işte bu şatoda 7 yıl tutuklu kalmış. O geçitin üzerinde uçuşan bir pelerin var sanki, pencereden gülümseyen koca burunlu bir yüz, ağaçlara asılı kafalar… Ne kadar tehlikelisin Drakula!
7. Ah o gemide ben de olmasaydım
Antarktika fantastik bir yer. Carpenter’ın Şey’i boşuna burada geçmiyor. Söylentilere göre, Nazilerin burada üstleri varmış, hatta uzaylılar aramıza bu noktadan katılıyormuş. Biz şimdilik sadece insanla, insana ait bir tekneyle bu güzel coğrafyayı ziyaret ediyoruz. Hangi ulvi amaç seni oralara sürükledi be yavrum! Değer miydi! Bak suların altına fotoğraf malzemesi olmuşsun.
8. Dünya sana nasıl geliyorsa öyledir
Texas böyle bir yer mi diye soranlar olabilir, hayallerini yıkmayalım, değil. Ancak Texas, ABD’nin kasırga ve hortumlarına en alışık eyaletlerinden biri. Bu sahne de, 2008 yılının ünlü Ike Kasırgası’ndan arta kalanları gösteriyor. Evet, pek bir şey kalmamış, o şahane, inci gibi parlayan ev hariç. Ike, Hawai şamanlarının inancına göre, “Dünya sana nasıl geliyorsa öyledir” demekmiş. Dünya gerçekten böyle, acımasız. Yine de üst kattaki balkona kurulup ciğerlerine deniz havasını çekmek vardı demeden geçemiyorum..
9. Deniz, İsa’yı giydirmiş
Favorim bu, Malta’dan. Eee biraz dalgıçlık tecrübemiz de var söylemesi ayıp. Yok, o fotoğraftaki bendeniz değilim ancak her an olabilirim. Buna benzer devasa bir İsa heykeli de Brezilya’ya yukarıdan bakar bilirsiniz. Bu bana daha naif ve gerçeği daha çok yansıtır geldi. Sanki yardım dileniyor, deniz onu giydirmiş, üşümüyorum ama yalvarıyorum diyor: Bizleri affet!
10. Yankee Go Home!
Bunun burada ne işi var. Bu bir Amerikan gemisi. Kanarya Adaları’nda yan yatmış, bir enkaza dönmüş, bir dalgakıran görevi görüyor. Ayakları Afrika’ da, kalbi Güney Amerika’ da, aklı Avrupa’ da olan dalgalar ise Amerikalılara İspanyolca şöyle sesleniyor gibi: Yankee ve a casa! (Yankee Go Home!)