Ana sayfa » Sinema » Hepsi Efsane: Soluksuz İzleyeceğiniz Telekinezi Konulu En İyi 10 Film
Hepsi Efsane: Soluksuz İzleyeceğiniz Telekinezi Konulu En İyi 10 Film
Zihnin madde üzerindeki mutlak hakimiyeti fikri, insanoğlunun en kadim ve büyüleyici hayallerinden biridir. Bu listede, her biri konuya kendine has bir yorum getirmiş, unutulmaz 10 filmi keşfedeceğiz.
Telekinezi, yani yalnızca düşünce gücüyle nesnelere hükmetme fikri, sinema tarihinde daima büyüleyici bir konu olmuştur. 70’lerden 90’lara uzanan dönemde oldukça popülerleşen bu kavram, kimi zaman korku unsuru olarak, kimi zaman da umut verici bir süper güç olarak karşımıza çıktı. Günümüzde ise filmlerde genellikle olay örgüsünü destekleyen yan bir unsur olarak kullanılıyor, örneğin Star Wars evreninde veya Stranger Things dizisinde olduğu gibi. Yine de bu gizemli gücü merkeze alarak unutulmaz hikâyeler yaratan pek çok yapım var. İşte zihin gücünün sınırlarını zorlayan telekinezi konulu en iyi filmler…
1. The Fury – Öfke (1978)
Brian De Palma’nın yönetmenliğinde çekilen The Fury, 70’lerin unutulmuş ama güçlü işlerinden biri. Eski CIA ajanı Peter Sandza’nın oğlunun telekinetik yetenekleri yüzünden kaçırılması, olayların fitilini ateşliyor. Sandza, genç bir kadın olan Gillian ile iş birliği yaparak, gizli deneyler yürüten karanlık güçlere karşı savaşmak zorunda kalıyor. Yapım, telekinezinin yalnızca heyecan verici değil, aynı zamanda ürkütücü bir boyutu olduğunu da gözler önüne seriyor. De Palma, karakterlerin psişik yeteneklerini izleyiciyi büyüleyen ve geren sahnelerle perdeye taşımayı başarmış.
2. Psikokinezi (2018)
Güney Kore sinemasının yaratıcı yönetmeni Yeon Sang-ho, Train to Busan’ın ardından bu kez farklı bir kahraman hikâyesiyle karşımıza çıktı. Psychokinesis, sıradan bir banka güvenlik görevlisinin bir dağ kaynağından su içtikten sonra telekinetik güçler kazanmasıyla başlıyor. Ancak film, klasik bir süper kahraman öyküsü değil, aksine, esprili ve yer yer hiciv dolu anlatımıyla dikkat çekiyor. Başkarakter, güçlerini toplumu sömüren büyük bir şirkete karşı kullanarak hem kahramanca hem de duygusal bir yolculuğa çıkıyor. Telekinezi konulu en iyi filmler arasında olan bu yapım, aksiyon sahneleriyle mizahı dengeli bir şekilde harmanlanıyor.
Luc Besson’un imzasını taşıyan Lucy, bilim kurgu ile felsefeyi harmanlayan iddialı bir yapım. Scarlett Johansson’un canlandırdığı Lucy, vücuduna yanlışlıkla enjekte edilen deneysel bir ilaç sayesinde zihninin kapasitesini olağanüstü şekilde kullanmaya başlıyor. Telekinezi, filmde yalnızca nesneleri hareket ettirme gücü değil, insanlığın evrimsel potansiyeline açılan bir kapı olarak işleniyor. Besson’un görselliğe dayalı anlatımı, izleyiciyi kimi zaman şaşırtıyor, kimi zaman da düşündürüyor.
4. Fenomen (1996)
John Travolta’nın başrolünde olduğu Phenomenon, küçük bir kasabada yaşayan tamirci George Malley’in sıra dışı dönüşümünü anlatıyor. Bir gece gökyüzünde gördüğü gizemli ışıkların ardından olağanüstü bir zekâ ve telekinetik güç kazanan George, bu yeteneklerini çevresindekilere yardım etmek için kullanmaya başlıyor. Ancak her yeni güç, beraberinde beklenmedik sonuçlar getiriyor. Travolta’nın karakteri, sahip olduğu yetenekleri kullanarak birini kesin ölümden kurtarsa da asıl hikâye, insanın hayatındaki en değerli şeylerin farkına varmasıyla şekilleniyor.
David Cronenberg’in kültleşmiş filmi Scanners, telekinezi temasını korku ve gerilimle birleştiren en unutulmaz yapımlardan biri. Film, psişik güçlere sahip insanların özel bir askeri şirket tarafından kontrol edilmek istenmesini ve bu uğurda yürütülen ölümcül mücadeleyi anlatıyor. Ana karakterler Cameron Vale ve Darryl Revok, yeteneklerini kullanarak zihin savaşlarına girerken, film sinema tarihine kazınmış sahneleriyle hafızalara kazınıyor. Ünlü patlayan kafa sahnesi, izleyenlerin belleğinden silinmeyecek türden. Telekinezi konulu en iyi filmler arasında bulunan bu yapım, ilk çıktığında karışık tepkiler alsa da zamanla yeniden keşfedilen Scanners, bugün artık bir kült klasik kabul ediliyor ve Cronenberg’in en yaratıcı işlerinden biri olarak anılıyor.
6. Chronicle (2012)
Josh Trank’in yönettiği Chronicle, telekineziyi gençlik dramasıyla harmanlayan farklı bir yapım. Sahte belgesel tarzında çekilen film, gizemli bir nesne sayesinde psişik güçler kazanan üç lise arkadaşının hikâyesini anlatıyor. Başta eğlenceli bir deneyim gibi görünen bu güçler, kısa sürede karakterlerin içsel çatışmalarını ortaya çıkarıyor. Film, süper güç temasına karanlık bir bakış getiriyor. Dostluk, ihanet ve kontrolsüz gücün bedelleri üzerine düşündürüyor. Kameranın elden ele geçtiği, gerçekçi görsel dili sayesinde izleyici, kahramanların serüvenine doğrudan tanık oluyormuş hissine kapılıyor.
Norveç sinemasından çıkan Thelma, telekineziyi en şiirsel şekilde işleyen filmlerden biri. Joachim Trier’in yönetmenliğinde çekilen film, üniversiteye başlayan genç Thelma’nın bastırılmış duygularının psişik güçlerini tetiklemesiyle ilerliyor. Anja’ya karşı hissettiği aşk, hem özgürleşmesine hem de içindeki karanlığı uyandırmasına neden oluyor. Film, yalnızca doğaüstü olaylara değil, bireysel özgürlük, din ve bastırılmış kimlik gibi temalara da dokunuyor. Yavaş tempolu ama yoğun atmosferiyle Thelma, telekinezinin sinemada duygusal bir metafor olarak kullanılabileceğini kanıtlıyor. Bu yönüyle yalnızca bir korku filmi değil, aynı zamanda güçlü bir psikolojik drama.
8. The Power – Güç (1968)
Byron Haskin’in yönettiği The Power, 50’lerin roman uyarlamalarının izini taşıyan özgün bir yapım. Filmde bir grup bilim insanı, aralarındaki telepatik ve telekinetik yeteneklere sahip kişiyi bulmaya çalışıyor. Bu arayış, bilimsel bir merakla başlayıp giderek paranoya ve gerilime dönüşüyor. The Power, korku ve bilim kurgu öğelerini harmanlasa da, merkezinde bir dedektif hikâyesi gibi işliyor. O dönem için oldukça yenilikçi sayılabilecek bu yaklaşım, telekineziyi yalnızca doğaüstü bir fenomen değil, aynı zamanda çözülecek bir gizem olarak ele alıyor. Haskin’in son filmi olan The Power, tür meraklılarının gözden kaçırmaması gereken bir klasik.
Televizyon için çekilmiş bir yapım olmasına rağmen Initiation of Sarah, 70’lerin karanlık gençlik korkuları arasında özel bir yere sahip. Film, üniversite hayatına adım atan Sarah Goodwin’in, telekinetik güçlerini keşfetmesini ve bunları kendisini küçük görenlerle yüzleşmek için kullanmasını konu alıyor. Sarah’ın gücünü kontrol etmeye çalışırken içine düştüğü gerilim, izleyiciyi ekrana bağlıyor. Film, gençlik draması ile doğaüstü korkuyu bir araya getiriyor. Basit yapısına rağmen, özellikle finalindeki dramatik gelişmelerle etkileyici bir seyir deneyimi sunuyor. Sarah’ın Başlangıcı, türün hayranları için nostaljik bir keşif niteliğinde.
10. Matilda (1996)
90’ların çocukluk anılarında iz bırakan Matilda, telekinezinin en sevimli tasvirlerinden birine sahip. Danny DeVito’nun yönettiği film, zeki ve duyarlı bir kız çocuğu olan Matilda Wormwood’un telekinetik güçlerini keşfetmesini konu alıyor. Matilda, ihmalkâr ailesi ve zalim okul müdürüne karşı zekâsı ve gücüyle mücadele ediyor. Çocuklara yönelik eğlenceli bir anlatıya sahip olsa da yetişkinlerin baskıcı tavırlarını hicveden sahneleriyle dikkat çekiyor. Her ne kadar bazı sahneleri karanlık sayılabilse de Matilda esasen umut ve mizahla örülü bir klasik.