Ana sayfa » Kadın » Kendi Döneminin Çehresini Değiştiren Tarihin En Ünlü 20 Kadın Lideri
Kendi Döneminin Çehresini Değiştiren Tarihin En Ünlü 20 Kadın Lideri
Kimi taht için savaş verdi, kimi adalet için. Kimi diplomasiyle, kimi doğrudan çatışmayla iz bıraktı. Tarih boyunca kadın liderler sadece yönetici değil; savaşçı, reformcu, diplomat, sanat hamisi, halk savunucusu ve kültürel ikon oldular.
Tarih boyunca dünya sahnesinde sayısız lider gelip geçti. Ama bazıları, iz bırakan değil; dönemin çehresini değiştiren figürlerdi. Hele ki kadın liderler… Onlar sadece tahta oturmakla kalmadılar; kimi zaman savaş meydanlarında kılıç kuşandılar, kimi zaman siyasi zekâlarıyla erkek egemen düzenleri altüst ettiler. Kimileri devrim başlattı, kimileri kendi halkını esaretten kurtardı, kimileri ise sadece bir ülkeyi değil, bir çağı temsil etti. Bu kadınlar sıradan değildi. Onlar; direnişti, karizmaydı, vizyondu, zarafetti, cesaretti… Kimi halklarının sevgilisi oldu, kimi düşmanlarının kâbusu. Hepsi çok farklı coğrafyalardan, farklı çağlardan geliyor ama ortak bir noktada buluşuyorlar: Güçlü bir iz bırakmakta.
Bu yazıda sizlerle, tarihin en unutulmaz kadın liderleri hangileri birlikte göz atacağız. Sadece başarılarına değil, zaaflarına, çatışmalarına, iç dünyalarına ve bıraktıkları mirasa da değineceğiz. Çünkü bu liste, sadece kadınların neler başarabildiğini göstermekle kalmıyor; aynı zamanda gücün, zekânın ve direnişin cinsiyeti olmadığını da anlatıyor. Hazırsanız, dünyanın kaderini şekillendiren bu sıra dışı kadınların öyküsüne birlikte dalalım.
1. Büyük Katerina
Alman kökenli Prenses Sophie, bir gün Rusya’nın Büyük Katerina’sı olacağını muhtemelen hayal bile etmemişti. Ama öyle oldu. 1762’de kocası III. Petro’yu tahttan indirerek iktidara geldi ve tam 34 yıl boyunca Rusya’yı yönetti. Katerina, yalnızca bir hükümdar değil, aynı zamanda bir vizyonerdi. Rusya onun döneminde topraklarını büyüttü, Karadeniz kıyılarına indi, Alaska’ya kadar ulaştı. Aşılamayı teşvik etti, şehirler kurdurdu, sanatı destekledi, Batı tarzı reformlar getirdi. Ancak, her şey güllük gülistanlık değildi. Serfliğe olan bağımlılık arttı, köylü isyanları patladı. Yine de, tarihe “Rusya’nın Altın Çağı” olarak geçen bir dönemin mimarı oldu.
Kleopatra VII, yalnızca bir kraliçe değildi; aynı zamanda stratejist, politikacı ve kültürel bir ikondu. Mısır’ı Roma’nın egemenliğine karşı korumak için zekâsını ve siyasi becerilerini kullandı. Julius Caesar ve Marcus Antonius’la olan ilişkileri sadece aşk değil, aynı zamanda politik ittifaklardı. Kleopatra, halkının dilini konuşan ilk Ptolemaios yöneticisiydi. Antik dünyanın en güçlü adamlarını etkilemiş olsa da, kendi sonunu Octavianus’un (geleceğin Augustus’u) Roma propagandası ve istilası hazırladı. Yılan ısırığı mıydı, zehirli iksir mi bilinmez ama intiharıyla Helenistik dönemin son perdesini de kapattı.
3. Kraliçe Victoria
Sadece 18 yaşındaydı, ama İngiliz tahtına geçince kaderin ona çok büyük bir rol biçtiği ortaya çıktı. 63 yıl boyunca hüküm sürdü, bu dönem Viktorya Çağı olarak anıldı. Sanayi devrimi, bilimsel gelişmeler, kültürel dönüşümler… Hepsi onun döneminde oldu. Hindistan’dan Kanada’ya uzanan Britanya İmparatorluğu’na hükmetti. Eşi Prens Albert’in genç yaşta ölümü onu yasa boğsa da, yasını şıklığa ve güce dönüştürmeyi bildi. Avrupa kraliyet ailelerinin neredeyse hepsinin büyükannesi olan Victoria, bir dönemi değil, bir çağı temsil etti.
Onun hikâyesi gerçek olmasaydı, biri kesinlikle bir kahramanlık romanına yazar, diyebilirsiniz. 15. yüzyılda, genç bir Fransız köylü kızı olduğunu düşünün. Bir gün Tanrı’nın sesini duyduğunu ve kralı kurtarmakla görevlendirildiğini söylüyor… Sonra zırh giyip ordu yönetiyor. Jeanne d’Arc, Fransa’nın İngiliz egemenliğine karşı ayakta kalmasını sağladı. 19 yaşında yakılarak idam edildi ama ardından Katolik Kilisesi tarafından azize ilan edildi. Bugün hâlâ Fransa’nın en büyük kahramanlarından biri. Tarihin en unutulmaz kadın liderleri yazımıza devam ediyoruz.
5. Prenses Diana
Diana Spencer, sadece bir prenses değildi. O, insanlara dokunan, saray protokolünü aşan, gerçek bir halk figürüydü. HIV/AIDS hastalarıyla el sıkıştı, kara mayınlarının yasaklanması için mücadele etti. Medyanın gözünde her zaman ışıltılıydı ama içinde mücadeleyle dolu bir hayat vardı. Yeme bozuklukları, boşanma, medya baskısı derken Paris’teki trajik kazada hayatını kaybettiğinde dünya sessizliğe büründü. Ama ardında sevgiyle anılan bir miras ve ilham veren iki prens bıraktı.
6. Maria Theresa
Avusturya’nın tek kadın hükümdarı, Habsburgların son yıldızı… Maria Theresa, tahta geçtiğinde herkes onun zayıf olacağını düşündü. Yanıldılar. 40 yıl boyunca, savaşların, reformların, çocukların (16 tane!), dini baskıların ve güçlü kararların kraliçesiydi. Eğitim reformları yaptı, orduyu yeniden kurdu, ekonomiyi toparladı. Katı inançları vardı, dini hoşgörüye mesafeli olsa da, modern bir devletin temellerini atanlardan biri oldu. Ayrıca, Fransa Kraliçesi Marie Antoinette’in de annesiydi.
7. İskoçya Kraliçesi Mary
Genç yaşta Fransa kraliçesi oldu, sonra İskoçya tahtına döndü. Ama ne yazık ki entrikaların, ihanetlerin ve inanç savaşlarının ortasındaydı. Katolik inancı, Elizabeth Tudor’un Protestan İngiltere’siyle çatıştı. Skandallar, evlilikler ve politik hamleler derken tahttan indirildi ve sonunda sürgünde idam edildi. Hikâyesi Shakespearevari: aşk, ihanet, güç ve trajedi. Bugün bile dizilere, filmlere konu olmaya devam ediyor.
8. Indira Gandhi
Hindistan’ın ilk ve tek kadın başbakanı. Aynı zamanda bağımsızlık mücadelesinin simgesi Nehru’nun kızı. Hem sert, hem karizmatikti. Ülkesini modernleştirdi, savaşlar kazandı, Bangladeş’in bağımsızlığında büyük rol oynadı. Ancak yetkilerini fazla merkezi hale getirmesi eleştirilere neden oldu. Olağanüstü hal ilan etti, basını susturdu. 1984’te, Altın Tapınak baskını sonrası kendi korumaları tarafından öldürüldü. Ne var ki siyasi mirası ve liderlik etkisi hâlâ Hindistan’ın tarihinde yankılanıyor.
9. Eva Perón
Evita, yoksulluk içinde doğdu ama halkının sevgilisi olarak öldü. Oyunculuk kariyerinden sonra Arjantin Başkanı Juan Perón ile evlendi ve ülkenin kaderine damga vurdu. İşçi sınıfı için savaştı, kadınların oy hakkını savundu, yardım vakıfları kurdu. Başkan Yardımcılığı’na aday oldu ama sağlığı el vermedi. 33 yaşında kanserden öldü. Ama halk onu bırakmadı. Efsane oldu, şarkılara, müzikallere konu oldu. Evita, hâlâ Güney Amerika’nın en etkili kadın figürlerinden biri.
10. Annie Besant
İngiltere doğumlu bu güçlü kadın, yalnızca sosyalist ve feminist değil, aynı zamanda Hindistan’ın bağımsızlık hareketinin de önemli bir figürüydü. Eğitim, doğum kontrolü, işçi hakları gibi konularda mücadele verdi. Teosofi ile ilgilenmeye başladıktan sonra Hindistan’a taşındı, orada okullar kurdu, siyasi hareketlere katıldı. Hindistan Ulusal Kongresi başkanı bile oldu. Bir İngiliz olarak Hindistan’ın özgürlüğü için mücadele etmesi, onu zamanının çok ötesine taşıdı.
11. II. Elizabeth
Kraliçe II. Elizabeth, aslında bir gün tahta çıkacağı pek düşünülmeyen bir prenses olarak dünyaya geldi. Ancak amcası VIII. Edward’ın tahttan feragatiyle kader ağlarını ördü. Babası VI. George’un ardından tahta çıktığında yıl 1952’ydi; Elizabeth henüz 25 yaşındaydı. Tam 70 yıl boyunca Britanya tahtında kaldı. Sadece bir monark değil, bir sembol hâline geldi.
II. Dünya Savaşı’nda kamyon şoförü ve tamirci olarak görev alması bile onun halktan kopuk olmadığını gösteren detaylardan biri. Evliliği de dillere destandı: Prens Philip ile 70 yılı aşkın bir birliktelik. Saltanatı boyunca Britanya, sömürgecilikten demokrasiye; analog çağdan dijital çağa geçti. O ise hep oradaydı: istikrarlı, kararlı, ölçülü. 2022’de hayatını kaybettiğinde geride, sadece bir monarşi değil, modern tarih bıraktı. Tarihin en unutulmaz kadın liderleri yazımıza devam ediyoruz.
12. Margaret Thatcher
İngiltere’nin ilk kadın başbakanı. Sertti, netti, geri adım atmıyordu. İşte bu yüzden Sovyetler ona “Demir Leydi” adını verdi. Margaret Thatcher, 1979’dan 1990’a kadar başbakanlık koltuğunda oturdu ve Birleşik Krallık’ı neoliberal bir dönüşümden geçirdi. Özelleştirmeler, sendika gücünün kırılması, bireyselcilik vurgusu… Ekonomi politikaları kadar sert duruşu da tartışıldı. Falkland Savaşı’ndaki zaferiyle halkın desteğini yeniden kazansa da, “topluluk vergisi” gibi kararlar halkta tepki yarattı. Sonunda partisi tarafından yalnız bırakıldı ve görevden çekildi. Ama mirası? Hâlâ İngiltere siyasetinin DNA’sında.
13. Akitanyalı Eleanor
Bir kraliçe düşünün: Hem Fransa’nın, hem İngiltere’nin! Eleanor sadece güzel ya da asil bir kadın değildi; aynı zamanda siyasi zeka timsaliydi. Akitanya’nın zengin topraklarının varisiydi. İlk olarak Fransa Kralı VII. Louis ile evlendi, sonra boşandı ve İngiltere Kralı II. Henry ile evlenerek İngiltere tahtında yerini aldı. Sekiz çocuğu oldu, üçü kral. Birini (Aslan Yürekli Richard) tahta çıkardı, bir diğerine (John) danışmanlık yaptı. Haçlı Seferleri’ne katıldı, isyanları yönetti, hatta hapsedildi. Ama pes etmedi. Orta Çağ’ın en güçlü kadın figürlerinden biri olarak hafızalarda kaldı.
Klasik bir “First Lady” olmak yerine, Amerika’yı değiştiren bir figür oldu. Franklin D. Roosevelt’in eşi olarak Beyaz Saray’a girdi ama orada gölge değil, ışık oldu. Kadın hakları, insan hakları, basın özgürlüğü… Hepsi için savaştı.
Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin hazırlanmasına öncülük etti. Başkan Truman’ın ona verdiği unvan her şeyi özetliyor: “Dünyanın First Lady’si.” Cesaretiyle, idealizmiyle ve yazdıklarıyla nesiller boyunca ilham kaynağı olmayı sürdürdü.
MÖ 1500’lerde Mısır’da bir kadın firavun düşünün… Hem de erkek gibi sakal takarak hükmeden biri. Hatşepsut, sadece sembolik bir lider değildi. Ticaret yollarını geliştirdi, devasa tapınaklar yaptırdı ve Mısır’ı refah içinde yönetti. Tutmose III’le birlikte ortak hükümdar olarak başlasa da ipleri eline almayı bildi. Ölümünden sonra neredeyse tarihten silinmeye çalışıldı ama arkeoloji kazandı. Bugün Hatşepsut, tarihin ilk büyük kadın liderlerinden biri olarak saygıyla anılıyor.
16. Harriet Tubman
Amerika’da köle olarak doğdu ama asla boyun eğmedi. Harriet Tubman, sadece kendi özgürlüğünü kazanmakla kalmadı, onlarca köleyi de “Yeraltı Demiryolu” aracılığıyla özgürlükle buluşturdu. Cesareti, adeta bir efsaneye dönüştü.
İç Savaş’ta casusluk yaptı, kadınların oy hakkı için mücadele etti. Savaş sonrası yoksulluk içinde yaşadı ama adı Amerikan tarihinin en onurlu sayfalarına yazıldı. Bugün hâlâ onun portresi, adaletsizliğe karşı duruşun sembolü olarak yaşar.
17. Catherine de’ Medici
İtalyan soylusu ama Fransa kraliçesi. Üç kralın annesi, bir naibe. Catherine, Fransa’daki din savaşları arasında monarşiyi ayakta tutmaya çalıştı. Zaman zaman zalim, zaman zaman barışçıl. Dengeyi tutturmaya çalışan bir satranç ustası gibiydi. 1572’deki Aziz Bartholomew Günü Katliamı’yla anılsa da, bu karanlık sayfanın ne kadarında onun imzası olduğu hâlâ tartışma konusu. Ancak bir gerçek var: O olmasaydı, Valois hanedanlığı bu kadar uzun süre ayakta kalamazdı.
18. Rani Lakshmibai
Jhansi Kraliçesi Lakshmibai, Hindistan’daki 1857 isyanının simgesi oldu. At üstünde savaşlara katıldı, İngiliz güçlerine karşı direnişin lideri oldu. Genç yaşta hayatını kaybetse de onun adı, Hindistan’ın bağımsızlık mücadelesinin en saygıdeğer kahramanları arasındadır.
19. Wu Zetian
Çin tarihinin resmî olarak “imparator” unvanını taşıyan tek kadını. Wu Zetian, kocasının ardından sarayda ipleri eline aldı ve kısa süreli Zhou Hanedanı’nı kurarak tahtta oturdu. Budizmi destekledi, kadınların eğitimini savundu ve büyük reformlara öncülük etti. İktidarı boyunca entrikalarla, dedikodularla mücadele etti. Ama tarih onu asla görmezden gelemedi. Çin’in en güçlü kadın figürlerinden biri olarak yerini aldı.
20. Zenobia
Tarihin en unutulmaz kadın liderleri yazımızın sonuna geldik. Palmira Kraliçesi Zenobia, Roma’ya kafa tutan kadın liderdi. Suriye’den Mısır’a kadar büyük bir imparatorluk kurdu. Kendisi Romalı olmadı ama zekâsı, diplomasisi ve askeri dehasıyla Roma İmparatorluğu’nu ciddi şekilde zorladı. Yenilince Roma’ya götürüldü ama orada bile zarafetini ve etkisini yitirmedi. Zenobia, Doğu’nun gururu, kararlılığın ta kendisiydi.