Ana sayfa » Tarih » Bir Rehabilitasyon Programı Olarak Başlayıp Tarikata Dönüşen Synanon’un Dehşet Verici Hikayesi
Bir Rehabilitasyon Programı Olarak Başlayıp Tarikata Dönüşen Synanon’un Dehşet Verici Hikayesi
Tarih, en parlak fikirlerin bile güç ve kontrol girdabına kapıldığında nasıl korkunç bir şekilde şekil değiştirebileceğine dair sayısız hikayeyle doludur.
1950’lerin Amerika’sında bağımlılıkla mücadele eden insanlar için umut ışığı sayılabilecek bir yer doğdu: Synanon. Başlangıçta bir kurtuluş programı olarak tasarlanan bu topluluk, zamanla kontrolden çıkıp bir tarikata dönüştü. Üstelik The Synanon Fix adında bir belgesel, bu şaşırtıcı dönüşümün kapılarını aralıyor ve iyileşmeden dehşete uzanan hikayeyi gözler önüne seriyor. Peki tam olarak Synanon tarikatı nedir ve nasıl başladı?
1958’de Santa Monica’da Charles “Chuck” Dederich isimli bir adam, bağımlılıkla mücadele edenlerin hayatını değiştirmeye karar verdi
Kendisi de Alcoholics Anonymous üyesi olan Dederich, sadece alkol değil, uyuşturucu bağımlılığıyla mücadele eden insanlara da yeni bir yol açmak istiyordu. O dönemde uyuşturucu bağımlılığı, toplum tarafından dışlanmanın eşiği anlamına geliyordu; tedavi merkezleri yoktu, destek neredeyse sıfırdı. Dederich bu boşluğu fark etti ve Synanon adını verdiği bir topluluk kurdu.
Başlangıçta fikir oldukça basitti: bağımlı insanlar için güvenli bir alan yaratmak, onları toplumdan izole etmeden iyileştirmek. Synanon’un erken dönemi gerçekten umut vericiydi. Irk, sınıf veya geçmiş fark etmeksizin herkes eşitti. Ortak amaç, birbirini iyileştirmekti. O dönem için bu yaklaşım, radikal ve dönüştürücüydü. Ancak zamanla, bu eşitlikçi toplum fikrinin ardında güç ve kontrol arzusu büyümeye başladı.
Başlangıçta fikir oldukça basitti. Bağımlı insanlar için güvenli bir alan yaratmak, onları toplumdan izole etmeden iyileştirmek. Bu nedenle Synanon hızla büyüdü. 1960’ların ortalarına gelindiğinde Dederich’in takipçi sayısı binleri bulmuştu
Program artık sadece bir rehabilitasyon merkezi değil, kendi kuralları olan bir yaşam biçimine dönüşmüştü. Dederich, kendisini bir lider değil, bir rehber gibi sunuyordu; ama üyeler üzerindeki etkisi, bir din önderininki gibiydi. Bir süre sonra Synanon, “Synanon Kilisesi” adını aldı. Synanon tarikatı içerisinde üyeler arasında ırkçılığa ve sınıf ayrımına yer yoktu; kağıt üzerinde bu, dönemin Amerikası için oldukça ilerici bir fikirdi.
Fakat perde arkasında, Dederich’in kontrol tutkusu giderek belirginleşti. Kadınlara saçlarını kazıtma zorunluluğu getirildi, çiftlere ayrılmaları emredildi, bazı erkekler vazektomiye (sperm kanallarının kesilmesi) zorlandı
Her şey toplumun iyiliği için yapılıyor gibi gösteriliyordu. Bu noktada, Synanon artık bir terapi programı olmaktan çıkmış, bireylerin iradesini elinden alan bir yapıya dönüşmüştü. Synanon’un en dikkat çekici (ve tartışmalı) yönlerinden biri, Oyun (The Game) adlı yöntemdi. Başlangıçta, insanların bastırılmış duygularını açığa çıkarmasını sağlamak amacıyla geliştirilen bu yöntem, Dederich’in en büyük buluşu olarak görülüyordu. Grup üyeleri bir daire şeklinde oturuyor, birbirlerine acımasız bir dürüstlükle gerçekleri söylüyorlardı.
Bu, sözlü yüzleşmenin iyileştirici bir biçimi olarak tasarlanmıştı. Ancak zamanla bu oyun değişti. Katılımcılar artık özgürce konuşmuyor, Dederich’in onayladığı biçimde davranmak zorunda kalıyordu. Sözel yüzleşme, yerini psikolojik baskıya bıraktı. Oyun, terapi olmaktan çıkıp bir itaat testine dönüştü. Bugün bazı uzmanlar, Synanon’un geliştirdiği bu yöntemlerin sorunlu gençlik kampları ve bazı modern rehabilitasyon programlarının temellerini oluşturduğunu söylüyor. Yani, Synanon’un gölgesi hala bazı terapi yöntemlerinin üzerinde dolaşıyor.
Dederich, zamanla kendisini bir peygamber gibi görmeye başladı. Otoritesine karşı gelenler, topluluktan dışlanıyor ya da fiziksel şiddetle cezalandırılıyordu
Synanon üyeleri, dış dünyayla bağlarını kopardı; haberler, aile ziyaretleri ve kişisel kararlar artık liderin onayına tabiydi. Bu dönemde yaşanan olaylar, örgütün adını manşetlere taşıdı. Kadınlar hamile kalmamaları için zorla tıbbi işlemlere tabi tutuldu, çiftler birbirlerinden koparıldı, üyeler şiddete maruz bırakıldı. Dederich’in kontrolü, bir rehabilitasyon topluluğunun sınırlarını çoktan aşmıştı. Sonunda, bir cinayet komplosu davası her şeyi değiştirdi. Dederich’in bir avukata yönelik saldırı planladığı ortaya çıktı. Bu olayın ardından yasal süreçler başladı ve Synanon 1991’de resmen dağıldı. Dederich ise 1997’de hayatını kaybetti.
“The Synanon Fix” belgeseli, bu sıra dışı hikayeyi derinlemesine ele alıyor
Belgesel, arşiv görüntülerinin yanı sıra eski üyelerin ve hatta Dederich’in kızının tanıklıklarını içeriyor. Kennedy ve Bailey’ye göre, Dederich başlangıçta tamamen samimiydi. Gerçekten de bağımlılıkla mücadele eden insanlara yardım etmek istemişti. Ancak güç, her zaman olduğu gibi, onu da zehirlemişti. Yapımcılar, “Bu sadece bir tarikatın çöküşü değil; insan doğasının kırılganlığını anlatan bir hikaye” diyor.
Peki Synanon gerçekten bir tarikat mıydı? Belgesel bu soruya net bir yanıt vermiyor. Çünkü, birçok eski üye için Synanon hayatlarını kurtarmıştı. Kimileri için ise bir kabusa dönüşmüştü. The Synanon Fix belgeseli ise izleyiciyi taraf seçmeye değil, düşünmeye davet ediyor: İyilikle başlayan bir hareket, nasıl olur da kontrolsüz bir güce dönüşür?