Bazı sanatçılar yaptıkları işlerin, ürettikleri güzel eserlerin yanı sıra özel hayatlarıyla da fazlasıyle gündeme gelebiliyor. Bu bir yandan can sıkıcı bir durumken bir yandan da, eğer hak ettikleri ünü ve takdiri eserleri sayesinde kazanabilmişlerse, ütopik bir şekilde “iç rahatlatıcı” olabiliyor. Yazımızın kahramanı Sylvia Plath’ten bahsedebilmek için bu girizgâha gerek duyduk. Birçok yazarın, hatta sanatçının ilham kaynağı olan Sylvia Plath enteresan yaşam öyküsüyle ölümünün üzerinden 57 yıl geçmesine rağmen hâlâ merak uyandırıyor ve çok konuşuluyor.
Babanın ölümü ve ilk şiir
Sylvia 27 Ekim 1932’de ABD’nin Massachusetts eyaletinde, Alman bir baba ve Amerikalı bir annenin kızı olarak dünyaya gelir. Çocukluğunun yansımaları ileri yaşlardaki ruh halinde oldukça belirgin bir biçimde gözlenebilmektedir. Yaşamı boyunca, küçük yaşta kaybettiği babasından nefret eder ve ilk şiirini sekiz yaşında babasını kaybettiğinde yazar.
Öğrencilik yılları ve manik depresif hayata merhaba
Çocukluk yıllarında rahatsızlığının ilk izleri gözlemlenmeye başlayan Plath, hayatı boyunca ileri derecedeki manik depresif bozukluğu ile boğuşur. 1950’de burs ile Smith College‘e gider. Ve bu okulda eğitimine devam ederken ilk intihar girişimini gerçekleştirir.
Plath, daha sonraki yıllarda kazandığı Fulbright Bursu ile Cambridge Üniversitesi‘nde eğitimini sürdürür. Başarılı öğrenclik yıllarında şiirleri okul gazetesi Varsity‘de yayımlanır.
Gizdökümcü şiirin en büyük temsilcilerinden
Sylvia Plath’in ismi Virginia Woolf, Simone de Beauvoir, Marguerite Duras gibi isimlerle beraber 20. yüzyılın en büyük kadın edebiyatçıları arasında geçer. Gizdökümcü şiirin en büyük temsilcilerinden biri olan Plath, “Sırça Fanus” isimli eseriyle bilinir. Yazı dili; kırılgan, karamsar ve duygusaldır.
Büyük aşkı ve mutsuzluğu
Sylvia Plath; hayatının aşkı, ünlü İngiliz şair, yazar ve çocuk edebiyatçısı Ted Hughes ile 1956’da tanışır. Hughes, Sylvia için hem bir kaçış ve sığınma noktası hem de çıldırtıcı bir deneyim olacaktır. Dönemin en iyi şairleri arasında görülen Hughes ile Plath tanıştıkları yıl evlenir. Evliliklerinin ardından Boston’da yaşamaya başlarlar. Plath, hamile kaldıktan sonra ise İngiltere’ye geri dönerler. Plath ve Hughes, Londra’da kısa süre yaşadıktan sonra North Tawton’a yerleşir. Çiftin, Sylvia’nın kıskançlık krizleriyle başlayan sorunları bu döneme tekabül eder ve ilk çocuklarının doğumundan kısa süre sonra Plath Londra’ya geri dönerek boşanma işlemlerini başlatır.
İkilinin iki çocuğu olur. Ancak Ted, Sylvia’yı daima ihmal eder ve aldatır. Ted Hughes’la evlendikten sonra Sylvia kendisini yaratıcılık açısından oldukça gerilemiş ve kısıtlanmış hisseder. Hayatının aşkıyla evlendiğini zannederken bir anda kendisini evde çocuklarına bakan, dışarıda gezen kocasını bekleyen bir kadın olarak bulur.
Ted Hughes ve Assia Wevill’in ilişkisi başlıyor
62 yılında ilk çocuğun doğumunun ardından Sylvia ve Ted’in arası, ihanet sebebiyle açılır. İhanetin başrolünde Assia Wevill yer almaktadır. Şair olan Assia ve eşi David Wevill çifti, 1961’de Plath ve Hughes çiftine komşu olur. Ted ile arasında başlayan çekim çok geçmeden bir ilişkiye dönüşür. Hughes’ın aldatmalarından bunalmış olan Plath için bu ihanet bir nevi bardağı taşıran son damla olur.
Unutulmaz ölüm anı
Sylvia Plath 11 Şubat 1963 gününe her zamanki günlerden biriymiş gibi başlar. Belki de her zamanki intihar denemelerinden birini gerçekleştirme planı yaparak… İkinci kattaki çocuklarının kurabiye ve sütlerini hazırlar odalarına koyar. Sonrasında odalarını kapatarak dikkatlice kapının aralıklarını bantlar. Aşağı iner ve fırının gazını açarak kafasını fırından içeri sokar…
Plath hayranları, intiharında büyük etkisi olduğunu düşündükleri için Hughes’dan ciddi derecede nefret eder.
Plath’in izinden ilerleyen bir hayat ve…
Sylvia Plath’ın intihar ettiği sırada, Hughes’un çocuğuna hamile olan Wevill bebeğini aldırır. Hughes’la birlikteliğini sürdürür ve Plath ile Hughes’un çocukları Frieda ve Nicholas’a bakmaya başlar.
Assia, Hughes’in hayatındaki Plath boşluğunu doldurur. Plath ile yaşadığı şiir çatışmaları, Assia ile de devam eder. Hughes’un çevresi Wevill’in şiirleriyle ilgilenmez ve onu küçümser. Plath’in hayaleti, ilişkilerinin peşini bırakmaz. Wevill, Plath’den kalma eşyaları kullanır. İlişkileri Plath’inki gibi Hughes’un başarılarının gölgesinde bir hayat sürmesine benzer bir hal alır.
Son olarak tıpkı Plath gibi, hayaletler ve gölgelerle sarılı hayatını 23 Mart 1969’da bitirmeden hemen önce, Sylvia’dan farklı olarak, 4 yaşındaki kızı Shura’yı da öldürür. Gazı açıp kızının yanında ölüme kavuşur. Ted Hughes Assia’nın intiharını “önlenebilir” olarak tanımlarken, Plath’inkinden ise “önlenemez” olarak bahseder.
Plath’i tanımak için mutlaka okunması gereken kitap: Sırça Fanus
Plath’ın “Sırça Fanus” isimli kitabı 1963 yılında Victoria Lucas ismiyle yayımlanır. Ancak yazarın ölümünün ardından kitap, gerçek yazarının ismiyle basılır. Sırça Fanus; Sylvia Plath’in hayatıyla yarı otobiyografik bir roman olma özelliği taşır, hatta belki de daha fazla. Kitabın baş karakteri Esther Greenwood bir moda şirketinde burslu çalışmak için tıpkı Sylvia Plath gibi 19 yaşında New York’a gelir. İki karakterin fazlasıyla benzer özelliği bulunmaktadır; ikisi de şairdir, ikisinin de babası sekiz yaşında ölmüştür, ikisinin de bir erkek kardeşi vardır, ikisinin de ruh sağlığı zaman içerisinde bozulur.
İntiharları bile paralel çizgilerde ilerleyen Sylvia ile Esther, yöntemler ve sıralama bakımından benzer ölüm girişimlerinde bulunmuşlardır. Her zaman soğuk ve kişiliğini yansıtmaktan uzak olan Sylvia, bu kitapta çığlıklar atarak hayat hikâyesini anlatmıştır belki de.
Onu ölümün kıyısına sürükleyen sebepler
Sylvia’nın ölümünün tek sorumlusunun Ted olduğu doğru değildir. Sanatçı çocukluk yıllarından beri büyük bir bunalım ve buhran ile boğuşmaktadır. Elektroşok tedavileri, artık yazamadığını düşünmesi ve asla memnun olmaması; eşi Ted Hughes’ın onu aldatması, kıskançlık krizleri, evlilik hayatının zorlukları gibi pek çok sebepten Sylvia Plath kendisini bir sırça fanusun içinde nefessiz kalmış hissetmesine sebep olur. Sanatçı daha fazla dayanamayarak birçok intihar girişminden sonra 30 yaşında dünyayı terkeder.
İntiharlar silsilesi
Ted Hughes’un çevresindeki intiharlar Plath ve Wevill ile de son bulmayacaktır. Oğlu da kendini asarak annesi Sylvia Plath’in izini sürdürür. Bu, intiharın genetik kodları ile ilgili kafalarda soru işareti yaratan bir ölümdür.
Hughes’un seçtikleri ile Plath günlükleri
Sylvia Plath’ın Günlükleri (The Journals of Sylvia Plath) ölümünün ardından Ted Hughes tarafından derlenerek yayımlanır. Bu kitapta sanatçının çocukluk yıllarından beri tuttuğu günlükleri yer almaktadır. Ancak Ted’in günlüklerin arasından çocuklarının okumasını istemediği bölümleri imha ettiği de söylentiler arasındadır.
Onu daha yakından tanımak için izlenecek film: Sylvia
Sylvia’yı tanımanın bir başka yolu da Christine Jeffs yönetmenliğindeki Sylvia filmini izlemek. 1963 yılında daha 30 yaşındayken intihar eden Plath’ın hayatı, Oscarlı oyuncu Gwyneth Paltrow’un ünlü şairi canlandırdığı “Sylvia” filminde başarılı bir olay örgüsüyle anlatılıyor. 2004 yapımı film ölümsüz şairi daha iyi anlayabilmenin bir başka yolu.
Kaynak: 1