Geekyapar olarak süper kahraman filmlerinin gönlümüzdeki yeri belli. Kendilerini çok seviyoruz.
1978’de Richard Donner’ın Superman’iyle ciddi gişe rakamlarına ulaşan, 1989’da Tim Burton’ın Batman’iyle “farklı bir şey mümkün” dedirten, 2000’deki X-Men, 2002’deki Spider-Man ve 2005’teki Batman Begins ile ise birlikte eleştirmenlerden de ciddi olumlu puanlar almaya başlayan bu filmler, The Avengers’ın insan üstü başarısıyla birlikte artık dünyanın en popüler sinema janrlarından biri.
Öyle ki, artık “sıra dışı” süper kahraman filmleri de yapılıyor ki biz kendilerini şu şekilde listelemiştik. Madem öyle, hazır geçtiğimiz hafta da Tim Burton’ın Batman’i 25. yaşına girmiş, bu filmlere damga vurmuş birbirinden muhteşem süper kahraman performanslarını bir listeleyelim dedik.
Hemen netleştirelim, kötü karakterlerden değil, sadece kahramanlardan bahsediyoruz. Yani Fassbender / McKellan’ın Magneto’su, Nicholson / Ledger’ın Joker’i, Molina’nın Doctor Octopus’u başka bir yazının konusu.
Buyurun efendim.
Andrew Garfield
Daha iki film oldu, ama biz Andrew Garfield’ı çok sevdik. Spider-Man’in sahip olması gereken espritüellik – kararlılık dengesi Garfield’da var. Emma Stone ile kimyaları da zaten incelememizde söylediğimiz gibi müthiş uydu. Biz Tobey Maguire’ı pek sevmezdik, üzerine Garfield çok iyi gitti. Bayağı başarılı!
Mark Ruffalo
Geçen Hulk’tan “Kim Tanır Süper Kahramanları?” yazımızda bahsedince aklımıza geldi, yahu ne zor bir karakterdir Hulk? Oynaması da izlemesi de zordur. Bugüne kadar Eric Bana’lar, Edward Norton’lar denedi ama hiçbiri yüzde yüz olmadı, Mark Ruffalo’ya kadar. Büyük iş cidden.
Brandon Lee
The Crow, oynaması zor bir süper kahramandır; zira standart süper kahraman sınırlarının biraz dışındadır. Ama Brandn Lee bana mısın bile dememişti bu rolün altından kalkarken. Setteki vefatı da şüphesiz filmi daha çarpıcı kılan unsurlardan biridir.
Patrick Stewart
Geçenlerde bundan sonraki filmlerde görmek istediğimiz X-Men’lerden bahsetmiştik, onun altına şimdi bir not düşelim: Biz Patrick Stewart’ı da ilerleyen filmlerde görmek istiyoruz. Sakin bir güç ile Professor X rolünü oynayan Stewart, her ekrana geldiğinde etkilenmeden edemiyoruz.
Wesley Snipes
Tartışma yok, Wesley Snipes Blade olmak için doğmuş, Blade de Wesley Snipes tarafından oynanmak için. Ne Blade karakteri bu filmlerden sonra beklenen popülariteye erişebildi, ne de Wesley Snipes Blade filmlerinden sonra bir daha kendini bulabildi. Öyle mühürlü bir performans bu.
Ron Perlman
Hellboy da aynı The Crow gibi, sıradışı bir süper kahraman. Ama Ron Perlman da sıradışı bir adam. Methiye üstüne methiye üstüne biraz daha methiye düzdüğümüz Fallout serisinin açılışını yapan Perlman, Hellboy’u muhteşem bir karizmayla oynadı. Helal olsun vallahi.
Michael Keaton
Bakın, Batman’i çok seviyoruz. Daha geçenlerde oturduk yaşını hesapladık. Ondan öncesinde 75. yıl dönümünü çılgınlar gibi kutlamışlığımız da var. Ama bir itirafta bulunmak istiyoruz. Bizce Michael Keaton’ın Batman performansı Christian Bale’inkinden iyiydi! Vallahi iyiydi! Oh, söyledik rahatladık arkadaş ne zamandır içimizde tutuyormuşuz ya…
Hugh Jackman
Geldik kutsal üçlüye. Her ne kadar Hugh Jackman biraz yan çizeyazsa da Wolverin bitsin istemiyoruz, her filmde Wolverine olsun. Ciddiyiz. Hugh Jackman üzerine maşallah bir perde gibi geçirdi karakteri. Jackman bir daha bu rolde oynamayacaksa, emekli etsinler Wolvie’yi. Bir daha aynı olmaz bizce.
Robert Downey Jr.
Daha önce de söylemiştik, Robert Downey, Jr. olmasaydı, Marvel Cinematic Universe olmazdı; bu kadar basit. Downey gerçekten de bizzat kendisi Tony Stark oldu. Ve izleyiciler buna inandığı için, Marvel’ın geri kalan filmlerine de inandılar. The Avengers’ın üzerine kurulduğu kaya, bizce Downey, Jr’dır yani anlayacağınız.
Christopher Reeve
Evet, 1978’e dönüp, Christopher Reeve diyoruz bunun için. Tek bir sebebi var. Superman’i oynaması “kolay” görülür aslında, ama bizce zordur. Brandon Routh ve Henry Cavill iyi işler çıkarttılar ama, Reeve’in yakaladığı damara yaklaşamadılar. Reeve, gözlüğünü taktığında, kişiliğini de değiştiriyordu. Hali, tavrı, davranışları dışarıdan bakılınca “yok lan bu Superman olamaz” dedirttiriyordu ama, siz izlerken o personanın arkasındaki Superman’i de inceden görebiliyordunuz. Çok nüanslı, incelikli bir performanstı Reeve’inki. O yüzden de gönlümüzdeki yeri bambaşkadır.