Ana sayfa » Sinema » Sadece Biri Korku! Dünyaca Ünlü Korku Yazarı Stephen King’in Favorisi Olan 10 Film
Sadece Biri Korku! Dünyaca Ünlü Korku Yazarı Stephen King’in Favorisi Olan 10 Film
Stephen King dendiğinde aklımıza hemen kan donduran hikayeler, psikolojik gerilim ve tabii ki korku geliyor. Peki ya korku üstadının film zevki de aynı derecede ürpertici mi?
Stephen King dendiğinde akla genellikle kan donduran hikâyeler, ürpertici karakterler ve gece uykunuzu kaçıracak türden romanlar gelir. Fakat usta yazarın sinema zevki düşündüğünüz kadar karanlık değil. Son uyarlaması The Long Walk yeni gözde olurken King, sosyal medya hesabında en sevdiği filmleri açıkladı. Ortaya çıkan liste, hayranlarını şaşırtacak türden çünkü bu on film arasında yalnızca bir tane korku filmi bulunuyor. Peki, “Korku Kralı” olarak bilinen Stephen King’i büyüleyen yapımlar hangileri? İşte dikkat çekici Stephen King’in favori filmleri…
1. Casablanca (1942)
Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın efsaneleştiği Kazablanka, King’in listesine giren en klasik yapımlardan biri. II. Dünya Savaşı’nın gölgesinde geçen bu film, bir yandan aşk üçgenini işlerken diğer yandan politik bir fon üzerinde ilerler. King’in neden bu filmi seçtiğini anlamak zor değil. Karakterlerin çaresizlikle verdikleri kararlar, onun romanlarındaki insanların yaşadığı çıkmazları hatırlatıyor. Casablanca’daki dumanlı barlarda fısıldanan sözler ile King’in kasvetli Maine kasabalarında yankılanan sırlar aslında aynı duygunun farklı yansımaları.
Film noir türünün mihenk taşlarından olan Çifte Tazminat, bir sigorta satıcısının yanlış bir kadının cazibesine kapılmasıyla başlayan yıkıcı olayları anlatır. Stephen King’in bu filmi sevmesi şaşırtıcı değil. Çünkü hikâye, insanın kendi karanlık tarafıyla yüzleşmesinin mükemmel bir örneği. King’in romanlarındaki birçok karakter gibi burada da küçük bir yanlış adım, geri dönüşü olmayan bir felakete yol açar. Kara film atmosferi, King’in suç ve psikolojik gerilim öğelerine olan ilgisini fazlasıyla yansıtıyor.
3. The Treasure of the Sierra Madre – Sierra Madre Hazinesi (1948)
Stephen King’in favori filmleri arasında olan ve altın hırsının insan ruhunu nasıl dönüştürdüğünü anlatan bu klasik, Humphrey Bogart’ın en unutulmaz rollerinden birini sunuyor. King’in bu filme ilgisi, onun her zaman karakter odaklı hikâyeleri tercih etmesiyle açıklanabilir. Sierra Madre Hazinesi, yalnızca bir macera filmi değil, aynı zamanda açgözlülüğün ve güvensizliğin insanı nasıl tükettiğini gösteren bir karakter incelemesi. King’in romanlarında sıkça rastladığımız “kendi kendini yiyip bitiren insan” temasının sinemadaki en güçlü örneklerinden biri burada karşımıza çıkıyor.
Sam Peckinpah’ın yönettiği Kaçış, suç dünyasında ayakta kalmaya çalışan bir çiftin hikâyesini anlatıyor. Filmdeki karanlık atmosfer, sürekli gerilim hissi ve karakterlerin çaresizliği, neden Stephen King’in favori filmleri arasında olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Kaçış, bir yandan aksiyon dolu sahneler sunarken diğer yandan sadakat, ihanet ve kurtuluş arayışlarını işliyor. King için cazip olan nokta, kahramanların tıpkı kendi romanlarındaki karakterler gibi, çıkışı olmayan bir döngünün içinde sürüklenmeleri olabilir.
5. Mean Streets – Kötü Sokaklar (1973)
Martin Scorsese’nin erken dönem filmlerinden Kötü Sokaklar, New York’un karanlık arka sokaklarında geçen bir suç hikâyesi. Robert De Niro ve Harvey Keitel’in unutulmaz performanslarıyla dolu film, King’in listesinde yer almayı hak ediyor. Bu filmdeki kurtuluşu olmayan karakterler fikri, King’in kaleminden çıkan birçok hikâyeyi çağrıştırıyor. Kötü kararların zincirleme felaketlere dönüştüğü bu atmosfer, King’in karanlık evreniyle şaşırtıcı derecede uyumlu.
Francis Ford Coppola’nın başyapıtı Baba II, yalnızca mafya hikâyelerinden biri değil, aynı zamanda Amerikan rüyasının çöküşünü anlatan bir destan. King’in bu filme hayranlık duyması oldukça anlaşılır çünkü Baba II, insan ruhunun gölgelerine doğru yaptığı bir yolculuk. Güç, aile ve ihanet temaları King’in eserlerinde de sıkça işlenir. Al Pacino’nun soğuk bakışları, King’in romanlarındaki karizmatik ama karanlık karakterleri hatırlatır nitelikte.
7. Jaws (1975)
Listede tek korku filmi olan Jaws, Steven Spielberg’in kariyerini zirveye taşıyan ve yaz filmi kavramını popülerleştiren yapımdır. Dev bir köpek balığının küçük bir sahil kasabasını terörize etmesi, King’in kendi hikâyelerindeki görünmeyen tehlike temasına çok benzer. King’in neden bu filmi seçtiğini anlamak güç değil: Jaws, sıradan insanların karşısına çıkan olağanüstü bir korkunun en saf örneklerinden biri. Ayrıca Roy Scheider’ın performansı, King’in daha sonra sevdiği Büyücü filmindeki rolüyle de güzel bir bağ kuruyor.
William Friedkin’in yönettiği Büyücü, Fransız filmi Korkunun Ücretinin yeniden çevrimidir. Roy Scheider’ın başrolünde olduğu film, Güney Amerika’nın tehlikeli yollarında nitrogliserin taşımaya çalışan bir grup çaresiz adamın hikâyesini anlatır. King, bu filmi yıllar önce Entertainment Weekly için yazdığı bir yazıda özel olarak övmüştü. Ona göre Büyücü, saf gerilimin en etkileyici örneklerinden biri. Yüksek risk, tek bir yanlış adımda her şeyin yok olması ihtimali… Bu tür dramatik gerilim, King’in kaleminde de sıkça hayat bulur.
9. Close Encounters of the Third Kind – Üçüncü Türden Yakınlaşmalar (1977)
Steven Spielberg’in bir diğer başyapıtı olan Üçüncü Türden Yakınlaşmalar, King’in listesine giren tek bilim kurgu filmidir. Uzaylılarla temas fikrini insan hikâyeleri üzerinden işleyen bu yapım, görsel ihtişamıyla olduğu kadar duygusal yönüyle de öne çıkar. King’in eserlerinde de olağanüstü olaylar her zaman sıradan insanların yaşamlarını altüst eder. Bilinmeyene duyulan merak, korku ve hayranlık, Spielberg’in filminde ve King’in romanlarında ortak bir nokta oluşturuyor diyebiliriz.
Listenin tek komedisi olan Bugün Aslında Dündü, zaman döngüsü fikrini eğlenceli ve düşündürücü bir şekilde işler. Bill Murray’nin canlandırdığı karakterin aynı günü tekrar tekrar yaşaması, aslında varoluşsal bir sorgulamanın da kapısını aralar. King’in bu filmi seçmesi, onun yalnızca karanlık ve ürkütücü öykülere ilgi duymadığını, insan ruhunun derinliklerini mizahi bir çerçevede inceleyen yapımlara da değer verdiğini gösteriyor. Film, mizahla felsefeyi bir araya getirirken King’in hikâye anlayışını yansıtan yapımlardan birisi olmayı başarmış.
Stephen King, kendi uyarlamalarını (örneğin The Shawshank Redemption ya da The Green Mile) bu listenin dışında bırakmış. Bunun yerine, çaresiz insanların hikâyelerine, gerilimin doruk noktalarına ve karakter odaklı anlatılara yönelmiş. İlginçtir ki listede yalnızca bir korku filmi bulunuyor, bu da King’in ilham kaynaklarının düşündüğümüzden çok daha geniş bir yelpazeye yayıldığını kanıtlıyor.