Ana sayfa » Tarih » Stargate: CIA’in Soğuk Savaş Zamanında Bilim ve Metafiziği Birleştirmeye Çalıştığı Tuhaf Bir Proje
Stargate: CIA’in Soğuk Savaş Zamanında Bilim ve Metafiziği Birleştirmeye Çalıştığı Tuhaf Bir Proje
1970’li yıllarda Soğuk Savaş geriliminin doruk noktasında, CIA öncülüğünde başlatılan Stargate Projesi metafizikle askeri güçleri bir araya getirmeyi hedeflemişti.
Soğuk Savaş yalnızca nükleer silahlar, casusluk operasyonları ya da uzaya gönderilen uydularla sınırlı kalmadı. Bu dönemin en dikkat çekici ve bir o kadar da sıra dışı projelerinden biri, CIA’in gözetiminde yürütülen Stargate Projesi oldu. Bu gizli program, bilimle metafiziğin kesiştiği, gerçek ile hayalin birbirine karıştığı bir dönemin ürünüydü. Amaç; insanların zihinsel yetilerini kullanarak fiziksel olarak bulunmadıkları yerleri görebilmeleri, düşman planlarını “uzaktan” keşfedebilmeleri ve hatta geleceği öngörebilmeleriydi. Her ne kadar kulağa bilim kurgu senaryosu gibi gelse de, bu proje Amerika Birleşik Devletleri’nin resmî istihbarat kurumları tarafından ciddi bütçelerle ve uzun yıllar boyunca yürütüldü. Stargate Projesi, yalnızca istihbarat tarihine değil, insan algısının sınırlarını zorlayan deneylerin karanlık arşivlerine de damgasını vurdu. Gerçek ile illüzyonun ayrımının giderek silikleştiği bu program, hem bilim insanlarını hem de komplo teorisyenlerini onlarca yıl boyunca meşgul etti ve bazı sorular hâlâ yanıtsız. Peki Stargate Projesi nedir?
Stargate Projesi neydi?
Stargate Projesi adını duyduğunuzda aklınıza uzaylılar, solucan delikleri ya da başka galaksilere açılan kapılar geliyorsa, yalnız değilsiniz. Ancak bu proje, beklediğiniz türden bir bilim kurgu değil. Yani evet, kulağa biraz “dünyalı” gelmiyor ama bu kez olay tamamen bizim gezegenimizde geçiyor. Üstelik başrolünde de CIA var!
Şimdi sizi 1970’lerin Soğuk Savaş atmosferine ışınlıyoruz. Amerika ile Sovyetler Birliği’nin birbirine her alanda üstünlük sağlamaya çalıştığı o günlerde, iş sadece atom bombalarıyla sınırlı kalmadı. Zihin gücü de devreye girdi! Evet, CIA bir noktada şuna inandı: “Ya Sovyetler gerçekten insanların düşüncelerini okuyabiliyorsa? Ya uzaktan bir yeri sadece hayal gücüyle görebiliyorlarsa? Biz de geri kalamayız!” İşte tam bu fikirle Stargate Projesi doğdu.
Stargate’in amacı neydi?
Bu projenin odak noktası: uzaktan görüntüleme. Yani bir kişinin hiçbir teknolojik alet kullanmadan, fiziksel olarak bulunmadığı bir yeri “zihniyle” görebilme yetisi. Bununla birlikte telepati, geleceği görme (evet, resmen kehanet), başka insanların aklını okuma gibi konular da gündemdeydi.
Sizce saçma mı? Şu an kulağa öyle gelebilir ama o dönemin paranoya dolu havasında bu tür fikirler oldukça “mantıklı” geliyordu. Çünkü “Onlar yaparsa biz de yapmalıyız!” mantığı, Soğuk Savaş’ın en temel reflekslerinden biriydi.
Projenin en medyatik karakterlerinden biri, dünyaca ünlü “medyum” Uri Geller’dı
CIA, onun kaşıkları düşünce gücüyle büktüğünü görünce “İşte adamımız!” dedi. 1973 yılında Geller bir odaya kilitlendi ve günlerce testlere tabi tutuldu. Ona çizimler gösterilmeden “görmesi” istendi, metal objelerin yerini zihniyle tespit etmesi beklendi, hatta gerçekten kaşık büküp bükemediği incelendi.
Başta CIA sonuçlardan etkilenmişti: “Bu adam paranormal algı yeteneğini gösteriyor olabilir!” dediler. Ancak sonra işler biraz değişti…
Oregon Üniversitesi’nden psikolog Ray Hyman devreye girdi. Geller’i dikkatle izledi, yöntemlerini analiz etti ve “Beyler, bu adam illüzyonist” dedi. Geller’in bazı basit numaraları CIA ekibinin gözünden kaçmıştı. Böylece Stargate Projesi ilk darbesini aldı.
1970’lerin sonuna gelindiğinde proje, Kaliforniya’dan Maryland, Fort Meade’e taşındı
Projeye farklı bir boyut kazandıran olay ise Grill Flame Operasyonu’ydu. Bir gün Rosemary Smith adlı genç bir kadına Zaire’de (şimdiki Kongo) düşen bir Sovyet uçağının yeri soruldu. Haritaya baktı ve “Şurada olabilir” dedi. CIA bu noktaya ekip gönderdi ve tahmin edin ne oldu? Uçak gerçekten oradaydı! İşte bu olay, projeyi yeniden umutlandırdı.
Stargate’in yıldız isimlerinden biri de Joseph McMoneagle’dı. Kendisi eski bir ordu mensubu ve “1 numaralı uzaktan izleyici” olarak tanınıyordu. 450’den fazla görevde yer aldı. Zarf içindeki bilgileri sadece hissederek tarif etmesi isteniyordu
En ilginç görevi ise 1984’te “Mars’ta MÖ 1 milyon yılı görmesi”ydi! McMoneagle, uzun boylu, ince yapılı yaratıklar gördüğünü söyledi ve bu canlıların piramitler inşa ettiğini anlattı. Kısaca, zihninde Mars’a zaman yolculuğu yaptı.
Proje neden iptal edildi?
1995 yılına gelindiğinde CIA, projeyi devralıp kapsamlı bir rapor hazırlattı. Sonuç açık ve netti: “Uzaktan görüntüleme deneysel olarak ilginç olabilir, ama askeri anlamda kullanılabilir değil.” Böylece Stargate Projesi resmen sona erdi.
2017 yılında CIA, Stargate’e ait tam 12 milyon sayfalık belgeyi erişime açtı. Bu belgeler hem bilim insanlarını hem de komplo teorisyenlerini heyecanlandırdı. Proje, Jon Ronson’un “The Men Who Stare at Goats” kitabında da yer aldı, hatta filmi bile çekildi!
Donald Trump, ikinci başkanlık dönemine öyle bir giriş yaptı ki teknoloji dünyası hâlâ kendine gelemedi! Göreve gelir gelmez, “tarihin en büyük yapay zeka altyapı projesi” olarak lanse ettiği yeni Stargate Projesi’ni duyurdu. Kulağa bilim kurgu gibi geliyor değil mi? Ama bu sefer ne uzaylılar ne psişik deneyler var. Bu yeni Stargate, yapay zekânın kalbine inmek için kolları sıvamış durumda.
Bu proje, teknoloji devlerini, yatırımcıları ve ABD hükümetini aynı masaya oturtan dev bir iş birliği. İlk etapta 100 milyar dolarlık bir yatırım öngörülüyor. Ama hedef büyük: Bu miktar 2029’a kadar 500 milyar dolara kadar çıkabilir. Ve yalnızca devasa veri merkezleri kurmakla kalmayacak; enerji şebekelerinden bilgi işlem altyapılarına kadar dijital çağın omurgası sil baştan inşa edilecek.
Finansal yükü sırtlanan isim SoftBank. İlk büyük destekçiler arasında ise tanıdık isimler var: OpenAI, Oracle ve MGX. Teknoloji ayağında da güçlü bir ekip var: OpenAI, Microsoft, Nvidia, Oracle ve Arm bu projeyi teknik anlamda yönetecek. Yani anlayacağınız, Silikon Vadisi bu işe neredeyse tam kadro dahil olmuş durumda.