1930’ların sonunda, tüm dünyanın gördüğü en gaddar siyasi yapılarından birisi olan Naziler, Almanya’da iyice güçlenmişti. Kasım 1938’de Almanya’da iki gün boyunca devam eden olaylar, Yahudilere yönelik başlayacak soykırımın habercisi niteliğindeydi… Ne yazık ki Almanya’daki Yahudiler için ülkeyi terk etmekten başka çare kalmamıştı. Bu nedenle ülkede başlayan Yahudi karşıtı saldırılardan kurtulmak ve hayatta kalmak isteyen 937 kişi, Amerika Birleşik Devletleri’ne ulaşmak ve ülkeye sığınmak için uzun bir yolculuğa çıkmaya karar verdi. Ancak 937 Yahudi mülteciyi taşıyan St. Louis isimli geminin trajik olaylarla dolu yolculuğu normalden çok daha uzun sürecekti…
Kasım 1938’de Almanya’daki Yahudi karşıtlığı nedeniyle yaklaşık 100 Yahudi öldürüldü
İktidardaki gücünü iyice pekiştiren Naziler, Yahudi karşıtlığını açıkça ilan ediyordu. Yahudilere ait sinagoglar, evler ve iş yerleri saldırıya uğruyordu. 9 ve 10 Kasım 1938’de meydana gelen olaylar “Kırık Camlar Gecesi” olarak isimlendirildi. Bu olaylar, ileride milyonlarca insanın ölümüne neden olacak Yahudi düşmanlığının başlangıcını simgeliyordu…
Ülkedeki Yahudi düşmanlığı Almanya’da yaşayan Yahudileri göç etmeye zorladı
Belirlenen ilk rota ise Amerika Birleşik Devletleri idi. Çünkü o dönemde ABD, Avrupa’daki ideolojik gerilimden ve şiddet olaylarından uzaktı. Böylece Almanya’daki bir grup Yahudi, ülkeyi terk etmek için hazırlanmaya başladı.
St. Louis isimli lüks yolcu gemisi 13 Mayıs 1939’da 937 yolcu ve mürettebatla birlikte Hamburg Limanı’ndan yola çıktı
St. Louis, 27 Mayıs 1939 yılında Küba’nın başkenti Havana’daki limana demirledi. Yolcular ABD’ye sığınabilmek için bürokratik işlemlerin tamamlanmasını bekliyordu. Fakat bilmedikleri bir şey vardı! Amerika Birleşik Devletleri’nin göçmenlikle ilgili prosedürleri uzun zaman alıyordu. Üstelik işlemler oldukça meşakkatliydi. Ayrıca o dönemde ABD’nin Avusturya ve Almanya’dan gelen göçmenler için açıkladığı 27.370 kişilik kontenjan çoktan dolmuştu. Öte yandan ABD, zaten St. Louis gemisinin yolcularını kabul etmek için de pek hevesli değildi. Böylece yolcuların ABD’ye yerleşemeyeceği anlaşıldı. Bunun üzerine yolcular, Küba’dan sığınma talebinde bulundu. Ancak St. Louis’in yolculuğu orada da sona ermeyecekti.
Dünya genelindeki ekonomik kriz, Küba’yı da olumsuz etkilemişti. Üstelik ülkeye daha önce yaklaşık 2.000 civarında Yahudi göçmen kabul edilmişti. Kübalılar, yeni göçmenlerin ülkelerine yerleşmesini istemiyordu
St. Louis Havana’ya ulaşmadan önce ülkedeki bazı gruplar göçmenlerin kabul edilmemesi için kampanyalar düzenlemişti. Bu kampanyalara eski devlet başkanı Grau San Martin’in de katılması, göçmen karşıtı söylemin geniş kitlelerce benimsenmesine neden oldu. St. Louis yolcuları için oldukça zorlu geçen bu sürenin sonunda yalnızca 28 yolcunun Küba’ya girmesine izin verildi. Küba’ya kabul edilen yolcular arasında iki Küba vatandaşı ve intihar girişiminin ardından “mecburen” hastaneye kaldırılan bir Yahudi de vardı…
Küba’da umduğunu bulamayan St. Louis, rotasını yeniden Amerika Birleşik Devletleri’ne çevirdi
Kaptan Gustav Schröder idaresindeki St. Louis, Miami’nin ışıklarını görebilecek kadar yakından seyrediyordu. Ancak bu durumda bile ABD’li yetkililer gemideki yolcuların ülkeye girmesine izin vermek konusunda hevesli değillerdi. Öyle ki, ABD’deki bazı Yahudi toplulukları bizzat dönemin başkanı Franklin D. Roosevelt’e ulaştıkları halde ikna etmeyi başaramadılar. ABD’de kamuoyunun büyük çoğunluğu, günlerdir açık denizde bekleyen yolcuların ülkeye alınmasını istemiyordu. Sonunda St. Louis yolcularına ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından gönderilen resmi bir belge ulaştı. Buna göre gemidekiler de herkes gibi göçmen listesindeki sıranın kendilerine gelmesini beklemeli ve göçmenlik vizesine hak kazanmalıydı. Aslında bu belge, St. Louis yolcularının ülkeye giremeyeceklerinin resmi olarak deklare edilmesinden başka bir şey değildi. Bunun üzerine kaptan Schröder, gemiyi Florida’da karaya oturtmayı bile düşündü! Ancak ABD donanmasına ait gemiler buna da izin vermedi…
St. Louis gemisindeki görece iyi imkânlar, bitmek bilmeyen hüzünlü yolculuğu biraz olsun katlanılabilir kılıyordu
Kaptan Schröder, mürettebatını yolculara olabildiğince nazik davranması konusunda uyarmıştı. Ayrıca gemide bir gösteri grubu ve sinema salonu da vardı. Böylece yaşam mücadelesi için çıktıkları yolculukları bir türlü sonlanmayan yolcuların moralleri yüksek tutulmaya çalışılıyordu…
Hem Küba’ya hem de Amerika Birleşik Devletleri’ne kabul edilmeyen St. Louis yolcularının Avrupa’ya dönmekten başka çaresi kalmamıştı
St. Louis, 1939 yılının haziran ayında Avrupa’ya ulaştı. Elbette Almanya’ya dönmek seçeneklerden birisi değildi. Bu sebeple ABD’deki Yahudi toplulukları Avrupa’daki devletlerle St. Louis gemisindeki yolcular için müzakere etmeye başladı. Örneğin geminin Belçika’ya kabul edilmesi için hükümete yolcu başına 500 dolar verileceği garanti edildi. Sonunda Avrupa ülkeleriyle yapılan müzakereler olumlu sonuçlandı. Britanya 228, Fransa 224, Belçika 214 ve Hollanda 181 göçmeni kabul etti. St. Louis yolcularından 87 kişi ise Avrupa’daki Nazi işgali başlamadan önce ABD’ye ulaşmayı başardı.
Avrupa ülkeleri başlangıçta kabul etse de yolcuların tamamının ülkelerinde yaşamasına izin vermedi
Bu nedenle 532 Yahudi Almanya’da veya Naziler tarafından işgal edilen bölgelerde mahsur kaldı. Gittikleri hiçbir ülke tarafından kabul edilmeyen 532 kişiden 278’i Nazilerin katliamından kurtulmayı başardı. Ancak St. Louis’in en talihsiz yolcuları arasındaki 254 kişi, Naziler tarafından öldürüldü. Böylece St. Louis’in uzun ve trajik yolculuğu da sona ermiş oldu…
Kaynak: 1