Karanlık çöker, rüzgâr ıslık çalmaya başlar ve evinizdeki tuhaf gıcırtılar bir anda ürpertici bir şekilde sizi korkutur. Hepimiz böyle anlarda irkilmişizdir. Ama ya duvarlarınız konuşmaya, kokularınız iğrenç bir şekilde değişmeye ve görünmez bir varlık sizi rahatsız etmeye başlarsa? İşte The Conjuring evreninin yeni filmi “The Conjuring: Last Rites”a ilham veren Smurl ailesinin hikayesi, tam olarak bu korkunç senaryonun 15 yıla yayılan gerçek hayattaki versiyonu. Gelin, Pensilvanya’nın West Pittston kasabasında 1970’lerde başlayan ve tüm dünyayı şaşkına çeviren Smurl laneti detaylarını birlikte inceleyelim.
Her korku hikayesi, sıradan başlangıçlara sahiptir. Smurl ailesinin başına gelen korkunç olaylar da yeni bir eve taşındıktan sonra başlıyor
Jack ve Janet Smurl çifti açısından tüm olaylar, 1973 yılında iki küçük kızlarıyla birlikte West Pittston’daki iki aileli müstakil eve taşındıkları zaman başladı. Evin diğer yarısında Jack’in ebeveynleri oturuyordu ve aile genişledikçe (sonrasında ikiz bebekler de aileye katıldı) evin sıcaklığı da artıyordu. Ancak bu huzur ve aile tablosu, beklenmedik ve açıklanamayan olaylarla gölgelenmek üzereydi.
İlk işaretler, sıradan ve önemsiz şeyler olarak görülebilirdi. Bir arabanın anahtarı bir anda ortadan kaybolur, yeni boyanmış duvarlarda hiçbir sebep yokken lekeler belirirdi. Sonra o kötü, tanımlanamayan kokular gelmeye başladı. Çürümüş eti andıran, evin havasını ağırlaştıran bir koku… Daha da tuhafı, fişi çekili olmasına rağmen mutfak aletleri kendi kendine çalışıyor, hatta alev alıyordu. Aile, başta bu tuhaf olayları görmezden gelmeye çalıştı. Ta ki, olayların dozu giderek artana ve ürkütücü karşılaşmalar başlayana kadar.
Zaman ilerledikçe, Smurl ailesi için evdeki atmosfer giderek daha boğucu ve korkutucu bir hal almaya başladı
Olaylar artık basit eşya kaybolmalarının çok ötesine geçmişti. Janet ve kayınvalidesi Mary, birbirlerine seslendiklerini duyduklarını, ancak karşılıklı seslenmediklerini fark ettiler. Geceleri Janet, uykuya daldığı anda üzerine çöken, onu taciz eden görünmez bir varlık hissettiğini iddia etti. Jack ise bir gece yatağında, karısının bacağına doğru koşan karanlık, gölgemsi bir figür gördüğünü anlattı.
Evdeki kişisel zorluklar da (Mary’nin kalp krizi, Jack’in maddi sıkıntıları) bu ürkütücü ortamı besliyor gibiydi. Havada asılı duran karanlık kütleler, gece yarısı yankılanan kan dondurucu çığlıklar ve aniden belirip kaybolan iğrenç kokular ailenin gündelik hayatının bir parçası haline gelmişti. İddialara göre musallat o kadar şiddetlendi ki, aile fertleri ve evdeki köpekler duvarlara fırlatılıyor, Jack ise bu görünmez varlık tarafından defalarca cinsel saldırıya uğruyordu. 1986’ya gelindiğinde, dayanacak güçleri kalmayan Smurl ailesi, son çare olarak dönemin en ünlü paranormal araştırmacı çifti Ed ve Lorraine Warren’dan yardım istemeye karar verdi.
Ed ve Lorraine Warren, Ocak 1986’da ailenin evine adım attıklarında, olayların boyutunun tahmin ettiklerinden çok daha ciddi olduğunu söylediler
Ed Warren, eve girdikten kısa bir süre sonra, klasik yöntemini denedi ve İsa’nın adını anarak varsa oradaki varlığın kendini göstermesini emretti. Ve evet, ona göre varlık hiç vakit kaybetmedi. Warren’ın anlattığına göre, oda aniden buz kesmiş, çürümüş et benzeri dayanılmaz bir koku her yanı sarmıştı. Sehpanın üzerindeki eşyalar kendi kendine hareket etmeye, aynanın içinde dumanlı, mukus benzeri iğrenç bir madde belirmeye başlamıştı. Tüm bunlar olurken, Warren’a küfürler yağdıran bir sesin evi terk etmesini emrettiğini duyduğunu iddia etti. Ed Warren’ın değerlendirmesi net ve ürkütücüydü: Smurl ailesini rahatsız eden şey, “elle tutulamaz, son derece güçlü ve tehlikeli” bir iblisti.
Warren çifti, sonraki sekiz ay boyunca evi düzenli olarak ziyaret etti. Saatlerce süren ses kayıtları yaptılar ve bu kayıtlarda iblise ait olduğunu iddia ettikleri uğultular, fısıltılar ve küfürler buldular. Tüm bu süreçte, Smurl ailesinin iddialarının en hararetli savunucuları oldular ve hikâyeyi kamuoyuna taşıdılar.
Elbette, bu kadar olağanüstü iddialar şüpheleri de beraberinde getirdi. Bilimsel çevreler, paranormal iddiaları inceleyen şüpheci gruplar, Smurl ailesinin ve Warren’ların hikayesine temkinli yaklaştı
Dönemin önemli şüphecilerinden ve Paranormal İddiaların Bilimsel Araştırma Komitesi başkanı Profesör Paul Kurtz, Warren’ların bilimsel çevrelerde hiçbir itibarı olmadığını belirterek, olayı “bir aldatmaca, bir oyun, bir hayalet hikayesi” olarak nitelendirdi.
Şüpheciler, Smurl ailesine ücretsiz psikiyatrik ve psikolojik değerlendirme teklif etti, ancak aile bu teklifi reddetti. Bu reddetme, şüpheleri daha da artırdı. Ayrıca, Jack Smurl’un geçmişte menenjit geçirdiği ve bunun sonucunda kısa süreli hafıza kaybı yaşadığı, 1983’te de beyin ameliyatı olduğu bilgisi ortaya çıktı. Kilise bile temkinliydi. Scranton piskoposluk başkanı, ailenin yaşadıklarına inandıklarını ancak bunun bir iblis musallatı olduğunu doğrulayacak kanıtları olmadığını söyledi. Eve çağrılan bir rahibin üç başarısız şeytan çıkarma denemesi de işleri daha da gizemli hale getirdi.
Olaylar medyada büyük yankı bulduktan sonra evdeki aktiviteler azalmaya başladı
1987’de Janet Smurl, olayların devam ettiğini ancak eskisi kadar şiddetli olmadığını söylüyordu. Sonunda aile, 1989 civarında evi terk ederek Wilkes Barre’ye taşındı. Hikayenin belki de en ilginç kısmı bundan sonra yaşandı: Eve sonradan taşınan Debra Owens isimli kadın ve çift bloğun diğer yarısına yerleşen kiracı, evde hiçbir doğaüstü olayla karşılaşmadıklarını ısrarla belirttiler.
Peki, gerçek neydi? Smurl ailesi 15 yıl boyunca gerçekten korkunç bir iblis musallatına mı uğradı, yoksa yaşadıkları tıbbi, psikolojik sebeplerin ya da başka faktörlerin bir sonucu muydu? Ya da maddi sıkıntılar ve ünlü olma arzusuyla örülü karmaşık bir aldatmaca mıydı? Gerçek, muhtemelen hiçbir zaman tam olarak bilinemeyecek. Ancak kesin olan bir şey var: Smurl ailesinin hikayesi, “The Haunted” kitabıyla ölümsüzleşti ve şimdi de korku sinemasının en sevilen serilerinden birine ilham vererek, korku mitolojisindeki yerini sağlamlaştırdı. The Conjuring: Last Rites vizyona girdiğinde, perdede gördüklerinizin arkasındaki bu sıra dışı ve tartışmalı gerçek hikayeyi hatırlayın.