Ana sayfa » Tarih » Tarih Boyunca İnsanların İnanmaya Devam Ettiği Seks ile İlgili 7 Büyük Efsane
Tarih Boyunca İnsanların İnanmaya Devam Ettiği Seks ile İlgili 7 Büyük Efsane
Tarihin en şaşırtıcı cinsel mitlerini keşfederken, yüzyıllardır kulaktan kulağa yayılan inanışların nasıl şekillendiğine ve aslında ne kadar uzak olduklarına şaşırmaya hazır olun.
Cinsellik tarih boyunca her zaman tabu, gizem ve merakla sarılmış bir konu oldu. Yazılı belgelerin azlığı, toplumun utanma-tabu baskısı ve kuşaktan kuşağa aktarılan hikâyeler; seksle ilgili birçok inanışı sorgulanamaz “gerçek” hâline getirdi. Ancak tarihçilerin, antropologların ve tıp araştırmalarının ışığında; bu efsanelerin büyük kısmının temelsiz olduğunu artık biliyoruz. Şimdi gelin, geçmişin en çok kabul gören ama asla doğrulanmamış seks ile ilgili mitlerine birlikte bakalım.
Tarihten gelen popüler imaj bu: Yüksek yakalı elbiseler, “etikete uygun” davranışlar, seksin tabu olması… Ama gerçek tam tersini. Viktorya döneminde pornografik içerik, erotik resimler ve edebi eserler yaygındı. Müze koleksiyonlarında döneme ait erotik illüstrasyonlar var. Hatta yazışmalar, aşk mektupları, fanteziler dönemin birçok insanı için sıradandı. Kraliçe Viktorya dahi sevgilisi ve eşiyle romantik duygularını günlüklerinde açıkça yazmıştı.
2. Doktorlar, ‘histeri’ tedavisi için kadınları orgazma ulaştırıyordu; vibratör bu nedenle icat edildi
Bu efsane uzun yıllar cinsel tarih tartışmalarında gündemde kaldı. İddia özetle şöyleydi: Kadınlarda histeri denilen ruhsal ve fiziksel rahatsızlık, orgazmla tedavi ediliyordu. Ardından doktorlar yorulmasın diye vibrator icat edildi. Ama tarihçiler bu miti çürüttü. Aslında vibratör ilk olarak 19. yüzyılda tıbbi masaj ve kas spazmları, sindirim problemleri gibi rahatsızlıklar için üretildi. Ama cinsellik ya da orgazm için değildi. Bu efsane, seksin bastırıldığı dönemlerde kadın cinselliğini ve cinsel zevki yok sayan, sansürleyen anlayışın sanki bilimsel bir “tedavi” temelinde meşrulaştırılmaya çalışılmasıyla yaygınlaştı.
3. Cleopatra, mastürbasyon yaparken arılarla dolu bir kabak kullanıyordu
Tarihte en fazla konuşulan seks ile ilgili bu mit, hem ilginç hem de şok edici olduğu için yıllardır dilden dile anlatıldı. Hikâye şöyle: Antik Mısır kraliçesi Cleopatra, boş zamanlarında arı dolu bir balkabağına oturur, vızıltılar haz verirdi. Ama bu hikâyeyi doğrulayacak tek bir arkeolojik ya da güvenilir tarihsel belge yok. Modern tarihçilerin ortak kanaati şu: Bu tür bir cihaz ya da praksis hiçbir zaman belgelenmedi. Bu efsane, kadını hem cinsel cazibesiyle öne çıkarma hem de “ayıp bir tuhaflık” üzerinden şeytanileştirme arzusunun ürünü.
4. Gaz çıkarmak cinsel uyarılma ya da ereksiyon sağlar
Evet kulağa absürt geliyor, ama tarihte böyle bir inanış yaygındı. Bazı eski hekimler gazın vücutta “pneuma (ruhani hava)” yaydığı, bu yüzden cinsel dürtüyü uyardığını ileri sürüyordu. Örneğin 1500’lerde yazılmış bazı tıbbi metinlerde, fasulye gibi gaz yapan yemeklerin düğün gecesinde “performansı” artıracağı öne sürülmüş. Gerçekteyse bu iddia bilimsel olarak kanıtlanmadı. Modern tıp ve fizyolojiye göre, ereksiyon ve cinsel uyarılma gazla değil, sinir sistemi, hormonlar ve psikolojiyle ilgili. Yani bu da bir halk efsanesi.
5. Tarih boyunca doğum kontrolü ya da korunma yöntemleri yoktu
Birçok kişi geçmişte doğum kontrolünün bilinmediğini, her cinsel ilişkinin çocuk doğurmak demek olduğunu varsayar. Ama gerçek bambaşka. Tarih boyunca insanlar üreme kontrolü için yaratıcı bazen oldukça garip yöntemler geliştirmiş. Hayvan bağırsağından yapılmış prezervatifler, sirke ya da bitkisel sıvılarla yıkanan süngerler, hatta meyve kabukları… Elbette modern prezervatif / doğum kontrol hapı gibi güvenilir değillerdi. Ama insanlar hiçbir şey yapmıyordu fikri kesinlikle doğru değil.
6. Evlenene kadar herkes, özellikle kadınlar bakireydi
Popüler kültürde bu inanç hâlâ yaygındır: “Eskiden cinsellik evliliğe özeldi, bir kadın evleneceği ana kadar bakireydi.” Ama tarihi kayıtlara bakarsak, böyle kesin bir durum yok. Özellikle üst sınıflar, evlilik öncesi flört, cinsel deneyim, ön nişanlılık gibi pratiklerle “geleneksel normların” çok ötesinde davranabiliyordu. Bazı dönemlerde, kadınlar evlenmeden önce hamile kalabiliyordu. Bu da demek oluyor ki cinsel ilişki evlilik öncesi yaşanıyordu. Araştırmacılar bu miti artık tarihsel gerçek olarak kabul etmiyor.
7. Orta Çağ’da kadınların “namusunu” korumak için iffet kemeri kullanılıyordu
Orta Çağ’a dair en yaygın porno-fantazi imgelerinden biri bu. Kadınlar, kocaları uzakta olduğu sürede sadakati korumak için metal kemerlere bağlanırdı. Ancak bu inanış da tarihsel olarak yanlış. İlk referans 1400’lerde ama bu referans bir askeri ya da savaş araçları koleksiyonundaki, “şaka / fantastik aletler” arasında geçiyor. Yani ciddi bir cinsellik kontrol aracı olarak değil. 18.–19. yüzyılda, bu kemerler aslında müzelerde koleksiyon parçası yapılmış olabilir. Ama hayatın içinde, yaygın bir kullanım örneği yok. Bu yüzden “iffet kemeri” efsanesi, daha çok modern erotik fantezi ve sansasyonel tarih anlatılarının ürünü.
Tarih boyunca seksle ilgili birçok inanış “kesin gerçek” gibi yayıldı. Ama aslında birçoğu ya abartılı ya temelsiz ya da tamamıyla uydurmacaydı
Yukarıda bahsettiğimiz seks ile ilgili mitlerin çoğu zaman kamuoyuna yanlış bilgi olarak aktarıldı. Oysa arkeoloji, tarih ve seksoloji araştırmaları gösteriyor ki seks her çağda vardı, insan anatomisi, arzuları ve ihtiyaçları aynıydı; ama toplumların baskısı, utanması ve cehaleti bu gerçekliği saklı tuttu. Bugün, seks ve cinselliği anarken hem geçmişi gerçek verilerle okumak hem de mitlerle gerçekleri birbirinden ayırmak önemli. Çünkü bilgi, utanmayı değil; anlayış, saygı ve sağlıklı cinselliği mümkün kılar.