Evrenin sonsuzluğunda kaybolmak bazen sadece geceleri gökyüzüne bakmakla başlar. O ışıl ışıl yıldızlar arasında beliren, silik bir şerit gibi uzayıp giden yapı var ya… İşte o Samanyolu! Her ne kadar romantik gecelerin fonu gibi görünse de, aslında içinde bulunduğumuz dev bir yıldız adasıdır. Kendi galaksimiz hakkında düşündüğünüzden çok daha az şey biliyor olabiliriz. Çünkü dışarıdan bakamıyoruz; onun içindeyiz ve parçaları birleştirerek büyük resmi anlamaya çalışıyoruz. Her ışık zerresi, her toz bulutu, her yıldız kümesi bize kozmik bir sır fısıldıyor. Bu yazıda, Samanyolu’nun sadece büyüklüğünü değil, barındırdığı gizemleri, çarpıcı yapısını ve hatta gelecekte başına gelecek olayları keşfedeceksiniz. Hazırsanız, evrendeki yerimize bir adım geriden bakmanın tam zamanı. İşte Samanyolu hakkında bilmeniz gereken şaşırtıcı gerçekler…
1. Samanyolu çok büyük. Öyle ki ışık hızıyla bile gitseniz bir ucundan diğer ucu tam 100.000 yıl sürer
Biliyor musunuz? Samanyolu galaksisi devasa! Ve burada “devasa” kelimesini boşuna kullanmıyoruz. Yaklaşık 1 katrilyon kilometre çapında bir dev! Işık hızında gitmeye kalksanız bile, bir ucundan diğer ucuna tam 100.000 yıl sürerdi. Üstelik bu, sadece bizim galaksimiz. Düşünün ki gözlemlenebilir evrende 100 ile 200 milyar galaksi daha var. Evet, evren gerçekten baş döndürücü derecede büyük!
2. Samanyolu gök cisimleriyle dolu. Dünyamız ise ücra bir köşede yer alıyor
Samanyolu’nun içi gök cisimleriyle tıklım tıklım. Yaklaşık 300 milyar yıldız, bulutsular, toz bulutları ve yoğun gazlarla dolu. Hepsi Galaktik Merkez denen bir çekim noktasında toplanıyor. Ve o merkezde, kulağa bilim kurgu gibi gelen bir isim var: Yay A* (A-Star). Bu süper kütleli kara delik, adeta galaksimizin kalbi gibi çalışıyor.
Ayrıca Samanyolu, çubuklu sarmal galaksi türünde. Bu, merkezden çıkan çubuk şeklindeki yıldız yoğunluklarını ve oradan kıvrılarak çıkan dört büyük spiral kolu ifade ediyor. Bizler ise bu kolların birinde, Orion Kolu adlı küçük bir sapağın iç kısmında yaşıyoruz. Yani galaksinin ücra bir köşesindeyiz.
3. Samanyolu diğer galaksilerden çok da farklı değil…
Evrendeki diğer sarmal galaksilere göz attığınızda, Samanyolu aslında pek de sıra dışı görünmüyor. Yıldız kümeleri, düzenli yapısı ve merkezindeki kara delikle tipik bir örnek. Virginia Üniversitesi’nden gökbilimci Steve Majewski’nin dediğine göre, galaksimiz bu anlamda “ortalama bir sarmal galaksi.” Samanyolu hakkında gerçekler yazımıza devam ediyoruz.
4. Yaşamın olduğu tek galaksi olabilir
Ancak bir yerde fark yaratıyoruz! Çünkü sarmal galaksiler genelde evrendeki en büyük galaksi türlerinden biri ve Samanyolu da oldukça büyük bir temsilci. Dahası, bizim için en önemli farkı ne biliyor musunuz? Yaşamın var olduğu tek galaksi olması! Ancak yüzde yüz emin değiliz. Bilim insanları hala dünya dışı yaşamı arıyor.
5. Galaksinin yapısını içeriden anlamak zor bir iş
Samanyolu’nun yapısını anlamak aslında çok zor bir iş. Çünkü biz bu galaksinin içindeyiz! Dışarıdan baksaydık, belki bir tablo gibi izlerdik. Ama şimdi yalnızca parçaları görüyor, büyük resmi tahmin etmeye çalışıyoruz.
6. Yıldızlararası tozlar galaksinin bazı kısımlarını görmemizi engelliyor
Samanyolu Galaksisi’nin tamamını gözümüzle görmek ne yazık ki mümkün değil. Neden mi? Çünkü yıldızlararası tozlar adeta perde çekmiş gibi önümüzü kapatıyor! Gökbilimci Steve Majewski bu durumu şöyle açıklıyor: “Bu toz, Samanyolu’nun daha uzak bölgelerine ulaşan ışığı engelliyor. Devasa toz sütunlarının ardında kalan kısımları, optik dalga boylarında göremiyoruz.” Yani teleskoplarımız ne kadar güçlü olursa olsun, bu kozmik toz bulutları bazı kısımları adeta görünmez yapıyor. Ama bilim insanları buna da çare bulmuş: Işığı daha az engelleyen radyo ve kızılötesi dalga boyları ile çalışarak o görünmez alanlara ulaşmayı başarıyorlar.
7. Samanyolu’nun dönüşünü hesaplamak mantıklı değil
Galaksimiz dönüyor, evet. Ama nasıl dönüyor, neden dönüyor, tam olarak ne kadar hızlı dönüyor? İşte bu sorular biraz baş ağrıtıyor. Şöyle anlatalım: Gökbilimciler galaksideki yıldızların, gazların ve tozların kütlesini hesaplıyorlar. Fakat bu toplam kütle, galaksinin şu anki dönüş hızını açıklamak için yeterli değil. Yani eksik bir şeyler var.
Güneşimiz, galaksinin merkezinden yaklaşık üçte iki uzaklıkta dönüyor ve bu dönüş saniyede yaklaşık 230 kilometre hızında. Hesaplamalar diyor ki bu hız fazla! Gözle görülen maddelerin (yıldızlar, gaz, toz) toplamı, bu kadar hızlı bir dönüşü sağlayacak kadar çekim gücü üretmiyor. Peki bu fark nereden geliyor? Cevap: Karanlık madde. Göremiyoruz, ölçemiyoruz ama etkisini hissediyoruz. Bu görünmeyen madde, galaksimizin dengesini sağlayan gizli kahraman olabilir.
8. Galaksi çalışmalarında karanlık madde büyük bir sorun
Samanyolu’nun yapısını anlamaya çalışırken karşımıza sürekli çıkan bir gizem: karanlık madde. Majewski bunu şöyle açıklıyor: “Yıldızların, yıldız kümelerinin ve küçük galaksilerin yörüngelerine bakarak, onların hareketlerini sağlayacak kadar kütle ne kadar olmalı diye hesaplıyoruz. Sonra bakıyoruz ki… Elde ettiğimiz kütle miktarı gözle görebildiğimiz maddeden çok daha fazla.” Yani işin içinde görünmeyen, bilinmeyen bir güç var. Karanlık maddenin ne olduğunu hâlâ bilmiyoruz ama galaksinin pek çok noktasında var olduğunu çok iyi biliyoruz. Samanyolu hakkında gerçekler yazımıza devam ediyoruz.
Samanyolu ve komşu galaksimiz Andromeda, yaklaşık 4 ile 5 milyar yıl sonra birbirine çarpacak. Şaka değil, gerçekten çarpacaklar! Ama hemen telaş etmeyin, çünkü bu çarpışma yıldızların çarpışması anlamına gelmiyor. Her iki galakside yüz milyarlarca yıldız olmasına rağmen, yıldızlar arası mesafeler o kadar büyük ki, iki yıldızın kafa kafaya gelme ihtimali neredeyse yok. Yani bu çarpışma daha çok “dans eder gibi iç içe geçme” şeklinde olacak.
10. Hubble Uzay Teleskobu, Samanyolu’ndan veri toplayan uzay araçlarından sadece biri
Samanyolu hakkında gerçekler yazımızın sonuna geldik. Samanyolu’nu anlamak için gökyüzüne bakan teleskoplar saymakla bitmez. En ünlüsü elbette Hubble Uzay Teleskobu, ama yalnız değil. Chandra, James Webb ve daha niceleri bu spiral yıldız yuvasının sırlarını çözmek için çalışıyor. Bir de APOGEE gibi dev projeler var. Bu proje adeta galaksinin dedektifi gibi çalışıyor: Yüz binlerce yıldızın kimyasal bileşimini inceliyor, yıldızların yaşlarını ve oluşum yapılarını analiz ediyor. Bu bilgiler sayesinde gökbilimciler galaksimizin geçmişine, hatta oluşum tarihine dair bilgi sahibi olabiliyor.