Bazı isimler vardır, bedenleri yok olup gitse de unutulmayan, sesleri zihinlerden kulaklardan silinmeyen, söyledikleri şarkılarla hala yürekleri sızlatan… İşte onlardan biri… “Çile Bülbülüm Çile” ve “Yanık Ömer” gibi şarkıların da aralarında bulunduğu, kendisiyle özdeşleşen pek çok eseri yorumlayan, Klasik Türk müziğinin efsanevi sanatçılarından Safiye Ayla bugünkü liste konuğumuz…
1. Saraylı annenin kızı
1907’de (kimi kaynaklara göre 1902) İstanbul’un Kadırga semtinde dünyaya gelir Safiye Ayla. Babası, Hicazîzâde Hafız Abdullah Bey, annesi Suudi Arabistan’dan gelip küçük yaşta Osmanlı sarayına girmiş ve daha sonra çıkarılmış Seyyide Hanım’dır.
2. Yetimler evinde başlayan yaşam
Safiye Ayla henüz doğmadan babası Abdullah Bey’i, üç yaşındayken de annesini kaybeder. Kimsesiz kalan Safiye Ayla Sâdâbad Sarayı olarak inşa edilmiş Kağıthane’deki Çağlayan Dar-ül Eytâmına (yetimler evi) bırakılır ve ilkokulu bu kurumda bitirir.
3. Öğretmen okulunda devam eden eğitim
Daha sonra I. Dönem Bursa milletvekilliği yapan Şeyh Servet Efendi tarafından evlat edinilir ve Bursa Muallim Mektebi’ne (öğretmen okulu) kaydolur. Okul yaşamı Bursa, Konya ve Adana’da çeşitli okullarda devam eder.
4. Piyano çalarak başlayan müzik yaşamı
Müziğe küçük yaşta piyano çalarak başlayan Safiye Ayla, geçirdiği hastalıklar sonucu Muallim Mektebi’nden diploma alamadan ayrılır ve Eyüp’te bir ilkokula öğretmen yardımcısı olarak atanır. Bu dönemde Eyyubi Mustafa Efendi ile tanışır; ondan usul ve makam öğrenir. Ardından Yesâri Asım Bey’den de müzik dersleri alır. İlk plağını 1930’da doldurur. Yesâri Asım Bey’in “Sevda Yaratan Gözlerin” ve “Bekledim de Gelmedin” şarkılarını seslendirir. Kısa süre içinde meşhur oldu.
5. Siyah önlüklü şarkıcı
Dar-üt Talim Musiki Heyeti’nin bir konserinde sahneye çıkan sanatçı, siyah önlükle sahneye çıkmasına maarif müfettişlerinin tepkisi nedeniyle bir süre sonra öğretmenlikten ayrılır ve gazinolarda çalışmaya başlar. Hafız Ahmet Irsoy, Selahattin Pınar, Saadettin Kaynak ve Udi Nevres Bey’in müzik bilgilerinden yararlanır. Küçük Çiftlik Parkı’nda ve Mulen Ruj Gazinosu’nda sahneye çıkan Ayla assolistliğe yükselir.
6. Atatürk’ün huzurunda
1932’de İstanbul Vali Yardımcısı Nuri Bey’in evinde verilen bir davette, Atatürk’ün huzurunda ilk kez şarkı söyler ve kendisinin en beğendiği seslerden biri olur. Mustafa Kemal Paşa adına düzenlediği konserde Sadettin Kaynak’ın Kurtuluş Savaşı’nı konu alan “Yanık Ömer” adlı bestesini seslendirir. Konser sonunda Mustafa Kemal; “Bu şarkının Batı müziği tarzında çok sesli düzenlemesinin güzel olacağını ifade eder.
7. Safiye Ayla ve Yanık Ömer
Atatürk’ün ölümünden sonra onun vasiyetini yerine getirmek için girişimlerde bulunan Ayla, Muammer Sun’a Yanık Ömer’in orkestrasyonunu hazırlatıp Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası eşliğinde çoksesli seslendirerek Ata’nın doğumunun 100. yılında gerçekleştirebilir.
8. Yüzlerce plak
Safiye Ayla, sanat yaşamı boyunca başta İstanbul Radyosu olmak üzere Türkiye radyolarında sayısız konser verir, beş yüzden fazla plak doldurur. Doldurduğu plaklar satış rekorları kırar. Büyük beğeni toplayan sesiyle ünü yurt sınırlarını aşar. Hüseyin Sadettin Arel’in başkanlığı sırasında İstanbul Belediye Konservatuarı İcra Heyeti’nde görev alır.
9. Peygamber soyundan gelen eş
Konservatuar İcra Heyeti’nde çalışırken tanıştığı besteci Şerif Muhittin Targan ile 8 Nisan 1950 tarihinde evlenirler. Evlilikleri 1967’de eşinin vefatına kadar sürer. Evlendikten sonra gazino sahnelerinden uzak kalan Ayla; ayda bir verdiği Saray Sineması Konserlerinde dinleyicilerle buluşur. 1951’de başladığı bu konserleri 1974’e kadar sürdürür. En son sahne konserini Atatürk’ün anısına Türk Kültürüne Hizmet Vakfı yararına 1987’de İstanbul AKM’de verir.
10. Rumeli türkülerinin unutulmaz sesi
Eserleri ölçüye uyarak, iyi bir diksiyonla, düzgün, aynı zamanda da coşkun, çekici bir tavırla okurdu. Sesindeki pürüzsüz akış en tiz perdelerde bile kaybolmazdı. Zamanın gözde şarkılarıyla fantezilerini olduğu kadar, Rumeli türküleriyle klasik örnekleri de içine alan repertuvarlarıyla geniş bir dinleyici kesimince çok sevilmiştir.
11. Hayata veda
Sanatçı, 14 Ocak 1998’de, İstanbul ‘da yaşamını yitirir. Cenazesi Zincirlikuyu Mezarlığı’na defnedilir. Safiye Ayla 1968 yılında hazırladığı vasiyetname üzerine mal varlığının tamamını Türk Eğitim Vakfı’na bağışlar.
12. Eğitim gönüllüsü bir sanatçı
Bu vasiyet üzerine müzik ve güzel sanatlar alanlarında eğitim gören yetenekli, ancak maddi imkânlardan yoksun pek çok öğrenciye Safiye Ayla Targan fonundan burs verilerek, eğitimlerine katkıda bulunulmuştur.
13. Nazım Hikmet ve Safiye Ayla
Nazım hikmet Bursa Cezaevinde yatarken; Safiye Ayla, şaire tenekelerle peynir, bal, yağ vs. gönderir ve bunun üzerine dönemin iktidarı tarafından sorgulanır. Sonuç olarak “o benim arkadaşım bu yüzden gönderdim” yanıtını verir.
14. “Ben komünistlik momünistlik nedir bilmem”
Safiye Ayla anlatıyor: “İzmir eşrafından Halim Alanyalı adında bir hayranım vardı. Bana sık sık tenekelerle yağ, çuvallar dolusu erzak ve sabun yollardı. Ben de bir gün tuttum, hepsini Bursa’ya Nazım’a gönderdim. Aradan birkaç gün geçti, bir sabah sivil bir polis gelerek beni Birinci Şube’ye götürdü. O gün Naci’nin (yazar Naci Sadullah) hükmü kesinleşmişti. Polis benden kendisini soracak sanıyordum. Onun için ne heyecanlandım, ne de korktum.
Orada bana hiç beklemediğim bir konuyu, Nazım Hikmet’e erzak gönderip göndermediğimi sordular. Hiç çekinmeden ‘Gönderdim, gene göndereceğim’ dedim. Komiser, ummadığı bu cevap karşısında sinirlenerek, ‘Bana bak Safiye Hanım, sen komünistleri mi besliyorsun’ diye bağırmaya başladı. Ben de sinirlendim ama bozuntuya vermedim. ‘O sizin tarifinizle komünist olabilir. Ben komünistlik, momünistlik nedir bilmem. Böyle şeylere de inanmam. Arkadaşım hasta ve parasız. O nedenle gönderdim. İhtiyacı olduğunu duyarsam gene gönderirim’ dedim. Komiser bana yeterince gözdağı verdiğine inanarak ve şöyle üstünkörü Naci Sadullah’ı da sorarak serbest bıraktı.”
Kaynak: Nalan Seçkin “Musalladan Şöhrete Safiye Ayla”
15. Atatürk’ün gözlerine bakılamaz
Safiye Ayla’nın sesini plaklardan duyarak çok beğenen Mustafa Kemal bir gün kendisiyle tanışmak ister. Bu tanışma ânını Safiye Ayla anılarında şöyle anlatır: “Sanat hayatımın ilk senesiydi, yani Çiftlik Park’ında şarkı söylemeye başlamıştım. O günlerden bir gün Atatürk’ün yaveri Rusûhi Bey geldiler ve kendilerinin beni dinlemek istediklerini bildirdiler. Atatürk o zaman Şişli’de, vali muavini Nuri Bey’in evinde misafirmişler. Oraya gittim, orada birçok misafirlerle beraber Kılıç Ali Bey, Recep Zühtü, Salih Bozok, Cevat Abbas gibi sonradan isimlerini ve Atatürk’ün en sevdiği arkadaşları olduklarını öğrendiğim zevat ve birçok misafir vardı. Gel bakalım dedi, ben tabi o zaman hayata yeni atılmış, 13-14 yaşlarında çok genç bir kızdım. O zaman diyorlardı ki – mektepteyken öyle duymuştuk- Atatürk’ün gözlerine bakılamaz ve bakılırsa insanın gözleri erir diye. Bu yüzden ben de devamlı başım önde Atatürk’e bakamıyordum. Atatürk, beni yanına oturttu, kaldır başını, senin sesin güzelmiş söyle bakalım bir şarkı dedi. Vallahi o zaman o kadar heyecanlıydım ki hâlâ ne söylediğimi hatırlayamıyorum. Herhalde Yesari Asım beyin şarkılarından birini söyledim, Atatürk, ilerde bu kızın sesi çok güzel olacak dedi, bana iltifat etti…”
Cumhuriyet Tarihimizin siyasi, sosyal, kültür ve sanat yaşamında yer alabilmeyi başarabilen ender kadınlardan biri olan, Türk Sanat Müziğinin eşsiz solisti Safiye Ayla’yı saygı ile anıyoruz…