Dünya zor ve karmaşık bir yer. Hayatın bu zorlu ve acımasız yanı, hedefleri dahilinde ilerleyen kişilerin önünde oldukça zorlayıcı bir hale bürünebiliyor. Hal böyle olunca hedeflere uzanan yolun meşakati birçok kişi tarafından yorucu ve hatta mücadele edilemeyecek kadar korkutucu bir görünüm sergileyebiliyor. Dayanıklılık şüphesiz her insanın, özellikle de erkeğin hayat boyu en ihtiyaç duyduğu temel kavramlardan biri. Direnç, yapılan her işin temelinde yatan en önemli yapı taşlarından birisi. Ekstrem maceracı ve yüzücü atlet Ross Edgley, bugüne kadar yaşadığı zorluklar karşısında çıkardığı dersleri oldukça net ifadelerle dile getiriyor ve dayanıklılık kavramını daha önce hiç duymadığınız bir biçimde ele alıyor.
Önce Ross Edgley’i yakından tanıyalım!
Aşırı macera içeren ekstrem sporlara olan ilgisiyle birden fazla dünya rekoruna sahip olmasının yanında 157 günde Büyük Britanya’nın çevresini yüzerek (1792 mil) 2018 yılında dünyanın en uzun aşamalı deniz yüzme rekorunu elinde tutan bir sporcu. 157 gün boyunca öfkeli dalgalar ve soğukla mücadelesini dalgıç kıyafeti dışında herhangi bir ekipman kullanmadan sürdüren Ross Edgley bu macerayı kanayan bir boyun ve tuzlu su yüzünden şişip ağırlaşmış bir beden ile nihayete erdirdi. 2018 yılının kasım ayında böylesine iddialı bir dünya rekorunu kazanır kazanmaz “The Art of Resilience” (Dayanıklılık Sanatı) isimli kitabı yazdı. Böylesine sıra dışı bir rekorun altında muhakkak sarsılmaz bir irade ve dayanıklılık yatıyor. İsterseniz Edgley’in direnç konusu üzerine yaptığı yorumları beraber inceleyip, söylenenler üzerine kafa patlatalım.
“Mutsuz ve rahatsız olman ne işe yarar?” +
“Eğer bir maratonda koşuyorsan ve ayakkabının içine bir taş girmişse bu seni üzecektir bundan kaçış yok. Ancak bazen eğitimleri sırasında yorgunluktan yüzleri düşmüş acemi erleri ve yeni atletleri gördüğümde şu yorumu yapıyorum; bu yüz asıklığı ve memnuniyetsizlik ne işine yarayacak?”
Gerçekten de kişi hangi eğitimi ne kadar zorlu şartlar altında alırsa alsın, konfor alanını terk etmek zorunda bırakıldığında ya da karar verdiği amaçlar yolunda üzgünlük, bıkkınlık ya da çaresizlik hissettiğinde bu onu kesinlikle seni ulaştırmaz. Hatta bu tür tavırlarla var olan potansiyelini de ortaya çıkarmasını engeller. Dolayısıyla hangi işin üzerinde uğraş veriyorsak ağlamak sizi kurtarmayacağı gibi faydası da olmayacak.
“Kendine asla yalan söyleme!”
2018 yılında kazandığı dünya rekorunu gerçekleştirirken yaşadıklarından kitabında bahseden sporcu, böylesine gerçekleştirilmesi güç olan bir amaç yolunda deneyimlediği zorluğu şu cümleyle anlatıyor; “Yüzmeye başladığımda kulaç attıkça bunun başarılamayacak bir şey olduğunu düşünüyordum. ” Ancak Ross Edgley daha sonraları bu durumun hiç de beklediği gibi olmayacağını şu sözlerle ifade etmiş; “Anın gerçekliğine söz gelince, yüzüme bir denizanası dokunacı yapışmış, aylardır duş almamış ve düzgün uyuyamamış olduğum gerçeği beni ilk başlarda yorsa da bu durumla barışma kudretini gösterebilmiştim”.
Zorluğu iliklerine kadar hisseden sporcu bu ifadelerle birlikte herkesin her ne problem yaşarsa yaşasın olumsuz durumlarla yüzleşmesi gerektiğinin önemini vurgulamış. Bu ifadeleri daha genel bir çerçevede değerlendirecek olursak hangi ağır şartlar altında olursak olalım kendimize asla durumumuz ve şartlarla ilgili yalan söylememeliyiz fikrinin ortaya çıktığını rahatlıkla görebiliriz. Hele ki potansiyelimizin sınırları içerisinde gerçekleştirebileceğimiz bir konu ya da durum hakkında asla kendimize yalan söylememeli ve kendimizi manipüle etmemeliyiz.
“Her durumla nasıl kavga edeceğini ve nasıl dans edeceğini bil!”
Tavrın, en zorlu ve en içinden çıkılmayacak durumlarda nasıl olacağının sonuç üzerindeki etkisine dikkat çeken Ross Edgley; “Eliud Kipchoge’un 2 saatlik maraton koşusu sonrasında yüzündeki gülümsemeye baktığımızda engeller boyunca bir kez bile yüzünü buruşturmadığı ya da durumla kavga etmediğini anlamak zor değildi” ifadesiyle bir kez daha motivasyonun önemini vurguluyor. Frontiers in Human Neuroscience isimli bilim dergisinde yapılan bir çalışmaya atıfta bulunan Edgley; “Gülümseyen insanların resimlerinin gösterildiği bisikletçiler ile somurtan insanların gösterildiği resimlere bakan diğer bisikletçiler arasında yapılan bir araştırmada gülümseyen resme bakan bisikletçilerin diğer gruba oranla daha fazla performans gösterdiklerinin” altını çizmiş. “Nerede ve nasıl dans edecekseniz ve hatta iş kavga boyutuna kadar da çıkmış olsa bile tavrınız olumsuz ya da yenik bir yapıda olmamalı.”
“Devam etmen için gereken nedenlerin bırakmak için gereken nedenlerden daha büyük ve daha önemli olmalı”
“Başarmak istediğim şey her ne ise onu neden tamamlamalı ve nihayet erdirmeliyim?” sorusuna ek olarak “Bu amacı neden bırakmalı ve vazgeçmeliyim?” Sorusu birlikte sorulması gereken iki soru olarak karşımıza çıkıyor. Bu konu hakkında Edgley’in “Devam etmen için gereken nedenlerin bırakmak için gereken nedenlerden daha büyük ve daha önemli olmalı” ifadesinden anlaşılan fikrin başarmanın ya da vazgeçmenin arasında gerçekleşecek kazanımların karşılaştırılması gerekliliğinden başka bir şey değil. Kısa bir beyin fırtınası yaptığımızda aklımıza koyduğumuz bir amacın kazanımı ilk olarak fikrimizde olumlu bir yapıda kurulduğu çoğunlukla bir gerçek olarak karşımıza çıkıyor. Dolayısıyla “yapmasam ne kaybederim” sorusuna cevabınız hiçbir şey ise bu fikirden çoğunlukla kolayca vazgeçebiliyoruz ancak bu soruya cevaben “çok şey” tarzında bir yorum yapıyorsak Ross Edgley devam etmemiz gerekliliğini vurguluyor. Böyle bir fikir muhasebesi çoğunlukla kararsız kaldığımız anlarda ciddi bir motivasyon kaynağı olarak işimize yarıyor zira kim belirsizlikler içerisinde bir o yana bir bu yana sürüklenmek ister ki?
Kaynak: 1