Eski Romalılar, öncülleri Yunanlar gibi bilim ve felsefe kadar, sıradan hayatlarına eğlence katmak için yeni yollar bulmak konusuyla da son derece içli dışlıydılar. Yaygın olarak bilinenin aksine, gladyatör dövüşleri çoğunlukla ölümüne yapılmaz; hakemler, taraflardan birinin ağır şekilde yaralanması halinde dövüşü durdururdu. Beslenmeleri, barınmaları ve eğitimleri pahalı olduğundan hiçbir gladyatörün gereksiz yere ölmesine izin verilmezdi. Yine de hayatları kısa ve acımasız olurdu, çoğu gladyatör sadece yirmilerinin ortasına kadar yaşayabilmiştir.
Kısa yaşam süresi bir yana, Eski Roma’da gladyatör olmak, pek çok yönden en çekici mesleklerden biriydi. Genellikle köle olarak satın alınırlardı; başarılı olanları binlerce taraftar kazanır, lüks hediyelerin keyfini sürer, hatta yeterince zafer kazanmışsa özgürlüğüne kavuşmaya dahi hak kazanabilirdi. Tarihe adını büyük harflerle yazdırabilen çağın Roma elitleri arasında, gladyatörler de bulunuyor. Onlar “antik dünyanın süper starları” ve hatta “seks sembolleri”ydiler. 650 yıldan daha uzun bir süre boyunca, tepeden tırnağa silahlı ve iyi eğitimli bu savaşçıların, spor mahiyetindeki soğukkanlı cinayetlerini içeren arenadaki dövüşleri, çağın en önemli insanı da dahil, imparatorluğun dört bir yanından binlerce taraftarı bir araya getirdi.
Yine yanlış bilinenin aksine; gladyatörler her daim kölelerden oluşmuyordu: Şan şöhret kazanmak uğruna, gladyatör okuluna yazılan özgür erkekler, eski askerler, bağımsız savaşçılar, üst sınıf patrisyenler, şövalyeler ve hatta ne derece savaşçı bir soydan geldiğini kanıtlamak isteyen senatörler… Bir imparator için halkın sevgisini kazanmanın en kolay yolu gladyatör oyunlarına ev sahipliği yapmasıydı ama aralarından birkaçı bunu bir adım ileri götürmeyi başardı. Elbette son derece kontrollü şartlar altında, başta İmparator Commodus olmak üzere Caligula, Titus, Hadrian ve diğer bazı imparatorların gladyatör olarak performanslarını arenada sergiledikleri biliniyor. Roma’nın en ünlü gladyatörleriyle tanışmak isteyenler için hazırladığımız listemize başlayalım.
1. Tetraites
Murmillo tarzı dövüşüyle ünlü olan Tetraites, kılıcı, dikdörtgen kalkanı, miğferi, kolluk ve dizliklerini kuşanmış bir biçimde göğsü çıplak çıkarmış arenaya… Deneyimleri ve ne derece ölümcül olduğu belgelenmiş olduğundan, zaferleri büyük ölçüde bilinen en ünlü gladyatörlerdendir. 1817’de Pompei’de bulunan bir grafitide keşfedilen Tetraites’in ne derece ünlü olduğu ancak 20. yy’da anlaşıldı. Zaferlerinden en önemli ikisi, İngiltere, Fransa ve Macaristan’da bulunan cam kaplar üzerine tasvir edilmiş.
2. Priscus ve Verus
Bu iki rakibin son dövüşleri şair Martial tarafından çok iyi şekilde belgelenmiş olsa da, daha önceki hayatları ve zaferleri hakkında pek fazla bilgi yok. Milattan sonraki ilk yüzyılda, Priscus ve Verus arasındaki dövüş, Flavian Anfitiyatrosu’nda gerçekleştirilen ilk müsabaka oldu. Dört saat süren zorlu bir mücadeleden sonra, her iki gladyatör de birbirlerinin beceri ve azmine saygı duyarak kılıçlarını yere bırakıp dövüşmeye aynı anda son verdiler. Kalabalıklar bu eylemi, tabiri caizse kükreyerek ve alkışlarla takdir etti. İmparator Titus, gladyatörlerin emekliliklerinin simgesi olan ve “rudis” adı verilen birer küçük ahşap kılıçla onları ödüllendirdi. Her iki gladyatör de amfitiyatroyu özgür adamlar olarak yan yana terk ettiler.
3. Hermes
Şair Martial’in, diğer gladyatörler üzerinde ezici bir üstünlüğü olduğunu anlattığı ve Hermes’e adadığı şiir dışında hakkında detaylı pek bir bilgi yok. Her satırı Hermes’le başlayan şiirin ikinci satırında gladyatörün çok yönlülüğünü açıklamaya başlıyor. Hermes farklı silahları ustalıkla kullanmak üzerine çok iyi eğitim görmüştü. Çoğu gladyatör belirli bir dövüş tarzı seçer ve onunla alakalı yeteneklerini ustalık derecesinde geliştirmek için sıkı çalışırdı. Hermes sadece bu dövüş stilleri konusunda yetenekli değil, en az üç farklı gladyatör tekniği kullanmak konusunda profesyoneldi. Böyle bir bilgi de rakipleri karşısında büyük bir avantaj sağlıyordu. Öncelikle bir savaş arabası sürücüsü olarak bilinen ve gerçek adı Hierocles olan bu sarışın Karyalı köle, aynı zamanda İmparator Elagabalus’la evliydi ve onun kocası olarak anılıyordu. Martial “Hermes demek, bilet simsarlığından zengin olmaktır-Hermes divitiae locariorum” diyor şiirinde. Çünkü bazı kadınlar, gladyatör biletlerine sahip olabilmek için gardiyanlara rüşvet veriyormuş.
4. Spiculus
Özellikle şeytani olarak addedilen İmparator Nero’ya yakınlığı ile de bilinen Spiculus, MS. ilk yüzyılın bir başka ünlü gladyatörü. Kazandığı sayısız zafer sonrasında Spiculus, İmparator Nero tarafından hayal gücünün ötesindeki bir zenginlikle, saraylarla ve kölelerle ödüllendirildi. Nero 68’de tahtını kaybettiğinde, ünlü gladyatörün ellerinden hızlı bir ölüm istediğini söyleyecek kadar ona düşkündü ve yaverine Spiculus’u bulmasını emretti. Fakat Spiculus bulunamadı ve Nero kendi canını almak zorunda kaldı. Spiculus’un ünü sadece Nero ile olan ilişkisine dayanmıyor. Birçok sanat çalışmasında yer alan tasvirleri onun antik Roma’daki popülerliğine tanıklık ediyor.
5. Marcus Attilius
Doğuştan özgür bir Roma vatandaşı olmasına karşın Attilius, yaşamı boyunca aldığı yüklü miktardaki borçları karşılığında “auctorati” olarak gladyatör okuluna satıldı. Henüz gladyatörlük kariyerine başlamamış olan ve genç acemilere verilen unvan gereği henüz bir “Tiro” iken, daha ilk dövüşünde, 14 karşılaşmanın 13’ünde galibiyet elde eden ve Nero’nun şampiyonu olan imparatorluk gladyatörü Hilarius’u yenmeyi başardı. Daha sonra üst üste 12 galibiyeti olan Raecius Felix dahil diğer gladyatörleri de tek tek yendi. Başarıları, 2007’de Villa dei Quintili’de keşfedilen bir hamamdaki mozaik ve grafitilerde anlatılmış.
6. Carpophorus
Bu listedeki gladyatörlerin rakipleri yine diğer insanlarken Carpophores ünlü bir “bestiarii” oldu; ki bu, uzmanlık alanı vahşi hayvanlarla dövüşmek olan gladyatörlere verilen bir isim. Bu tarzda dövüşen gladyatörlerin kariyerleri, diğer gladyatörlere nazaran daha da kısa süreli oluyor. Carpophorus’un diğer gladyatörlerle mücadele etmekten öte, hayvanlarla mücadele etmek konusunda içgüdüsel bir yeteneği varmış. Flavian Amfitiyatorsu’nun açılışında Carpophores tek seferde bir ayı, aslan ve leoparı öldürmüş. Aynı gün başka bir karşılaşmada da bir gergedanı mızrakla katletmiş. Tek bir karşılaşmada yirmi vahşi hayvanı öldürdüğü kişisel en iyi performansında ise taraftarları ve diğer gladyatörler Carpophorus’u Herkül’le mukayese etmişler.
7. Oenomaus
Oenomaus yetenekleri sayesinde “rudis”e hak kazanmış bir başka efsanevi gladyatör. Gladyatörlük kariyeri, Theokoles adlı gladyatörün göğsünü ve yüzünü keserek neredeyse onu öldüreceği müsabakayla sona erdi. Ustası Titus’un kararıyla gladyatörler okulunda eğitmenlik görevini kabul ederek “doctore” oldu. Öğrencileri arasında Gannicus, Crixus, Gaul ve Spartaküs gibi gladyatörler bulunuyor. Daha sonra Spartacus’ün isyanına katılıp savaşta komutanlarından biri olsa da isyanın erken dönemlerinde öldü.
8. Crixus
Crixus, Spartaküs’ün sağ kolu Galyalı gladyatör. Capua şampiyonluğu gibi arenada kayda değer derecede önemli başarılar elde etmiş olmasına karşın, “Lanista”sı (gladyatör okulu liderleri olan gladyatör sahiplerine verilen isim) tarafından küçümsenmiş bir gladyatör. Okulda 70 gladyatörle başlayan isyanın aktörlerinden olan Crixus, Roma Senatosu’nca gönderilen büyük orduya karşı 3. Köle İsyanı saflarında savaştı. Kaçan gladyatörler arasında amaç farklılığı oluşmaya başladı. Crixus ve taraftarları Roma’dan intikam almak isterken, Spartaküs taraftarları sadece özgürlüklerinin peşindeydiler. İsyanın lideriyle yaşanan bu anlaşmazlık sonrası Crixus ve taraftarları Güney İtalya’yı talan etmek üzere ana gruptan ayrıldılar. Bu manevra sayesinde Roma ordusunun dikkati dağıldı ve bu sayede ana gruba kaçmak için zaman kazandırmış oldu. Crixus onca zaman onu baskı altında tutanlardan intikamını alamadan Roma lejyonları tarafından yakalandı. Umutsuzca fakat var gücüyle son ana kadar savaştı ve düşmanının ellerinde can verdi.
9. Commodus
Commodus gladyatör olarak arenada performans sergilemeyi bir saplantı haline getirmiş, kötü üne sahip bir Roma İmparatoru (MS. 177-192). Kendini herkesten üstün gören şişmiş bir egoya sahipti. Birçoğumuz onu, Joaquin Phoenix’in canlandırdığı, 2000 yılı yapımı “Gladyatör” filminden hatırlayacaktır. Sarayında inşa ettirdiği özel bir arenada dövüşüyordu ve elbette bu, gerçek bir gladyatör gibi dövüşme arzusunu doyurmak için yeterli olmuyordu. Bunun üzerine kraliyet statüsünü göz ardı ederek halk önünde dövüşmeye başladı. Fakat rakibine tahta kılıç verilerek gerçekleştirdiği dövüşleri hiçbir zaman adil olmadı. Bazen varolmayan dövüş yeteneğini sergilemek için yaralı hayvanları öldürüyor ve hatta engelli Roma vatandaşlarını yakalatarak gladyatör olarak zorla arenaya çıkartacak kadar kendini düşürüyordu. Üstelik “bin dövüşün galibi” olarak kendisiyle övünüyordu. Doğal olarak Romalılar bu tür hareketlerinden ötürü Commodus’a destek vermediler. Arenada yaptıklarını maskaralık ve saygısızlık olarak değerlendirdiler. Commodus hiçbir zaman gerçek anlamda arenada görünmesi için “davet” edilmediği halde, arenadaki her görünüşü için bir milyon sestertius (Roma parası) alması kararı çıkarttırmıştı. En sonunda suikaste uğrayana kadar, bir tür delilik hali içinde eylemlerine devam etti. Suikastinin “gladyatör” olarak sergilediği davranışları nedeniyle iç mihraklarca teşvik edildiği düşünülüyor.
10. Flamma
Antik Roma gladyatörleri tarihinin en önemli isimlerinden biri olan Flamma, gladyatörler arasında görece uzun yaşayarak 30 yaşında ölmüş. Gladyatör olarak kariyerine başlamadan önce, Romalı askerlerle savaşan, savaştaki hızlı bir ölümü cesaret sayan Suriyeli bir asker olan Flamma, sonuçta savaşta ölmek yerine Kolezyum’da sayısız düşmanla karşılaştı. Vücudunun yarısını örten zırhı, küçük bir kılıç ve kalkanıyla 13 yıl boyunca rakiplerini terörize ederek büyük bir seyirci kitlesin arenaya çekmeyi başarmış. 34 karşılaşmanın 21’ini kazanmış, 9 karşılaşması beraberlikle bitmiş ve sadece 4 kez yenilmiş. En önemlisi ise toplamda 4 kez bir gladyatörün özgürlüğünün simgesi olan “rudis”i kazanmış. Bu tahta kılıcı kazananın Roma vatandaşı olarak yaşamasına izin veriliyor. Fakat Flamma farklı vesilelerle kazandığı tüm “rudis”leri reddediyor ve gladyatör olarak savaşmaya devam ediyor. Yani Romalılar’a açıkça özgürlüğü iane gibi veremez ve alamazsınız demek istemiş adam.
11. Spartacus (Spartaküs)
Tarihin gördüğü gelmiş geçmiş en ünlü gladyatör olduğu için kendisi hakkında pek fazla yazmamıza gerek yoktur sanırız. MÖ. 109-71 arasında yaşamış, muhtemelen Trakyalı bir asker ve Romalılar’ın savaş esiri. Bu yazının tamamında anlatmaya çalıştığımız sisteme karşı savaşan bir köle isyanı başlatmasıyla meşhurdur. Spartaküs’ün adını tarihe yazdıran hikayesi, Capua yakınlarındaki bir gladyatör okulu sahibi olan lenistası Batiatus’a köle olarak satılmasıyla başlar. MÖ. 73’te, 70 gladyatör arkadaşı ile birlikte Batiatus’a isyan eder ve Vezüv yanardağı yamaçlarına kaçarlar. İsyanı duyan pek çok kölenin de saflarına katılmasıyla sayısı 70 bine ulaşan isyancılar MÖ. 72 kışını 3. Köle Savaşı için hazırlanarak geçirirler. Roma için ciddi tehlike arz edecek hale gelen isyanın lideri Spartaküs’ü öldürmek için gönderilen tüm lejyonlar yenilgiye uğratılır. En sonunda Marcus Licinius Crassus yönetimindeki 50 bin kişilik iyi eğitilmiş Roma ordusu, Güney İtalya’da Spartaküs’ü tuzağa düşürür ve köle ordusunu yener. Savaş alanın ölen Spartaküs’ün 6 bin takipçisi yakalanarak çarmıha gerilir ve ibret olsun diye Capua’dan Roma’ya kadar tüm yol boyunca cesetleri sergilenir.
BONUS 1: Gladyatör Türleri
Gladyatör dövüşleri kesin kurallar ve protokoller çerçevesinde belirlenmişti. Farklı stillerde dövüşen gladyatörlerin eşleştirilmeleri konusu, “adil dövüş” esasına göre oldukça önemliydi. Dövüşçüler; kazandıkları zaferler, beceri düzeyleri ve deneyim, belirli bir dövüş stilinde uzmanlaşmış olmaları ve kullandıkları silahlara göre; örneğin “murmillo” (kalkan ve kılıç kullananlar), “dimachaeri” (çift kılıç kullananlar) “equite” (kılıçlı süvari), “essedari” (savaş arabalılar), “gallus” (ağır silahlı) gibi sınıflara ayrılırlardı. Seçkin bir aristokrat öldüğünde, göstermiş olduğu erdemler için ölüme bir övgü olarak, köleler ya da mahkumlar arasında gladyatör dövüşlerinin ailesi tarafından düzenlenmesi bir gelenekti. Ölümüne dövüşmeleri esas olan bu olağandışı gladyatörlere “bustuarii”adı verilirdi. Olağandışı türlere başka bir örnek ise, görme yeteneği olmadan dövüşen “andabatae” gladyatörleridir.
BONUS 2: Kadın Gladyatörler
İlk kez İmparator Septimus Severus’un yasaklamasına karşın, kadınlar da dövüştürülüyordu ve onlara “gladiyatris” deniyordu. Ağır şekilde silahlanmış bu kadın savaşçılar, tunik yerine peştemal giyer, cinsiyetlerinin belli olması açısından da kesinlikle miğfer takmazlardı. Cassius Dio ve Tacitus gibi Romalı bilgin ve tarihçilerin özellikle Nero dönemine ait tuttukları ayrıntılı kayıtlar dışında, “Amazon” ve “Archillia” adında iki kadının “onurlu bir zafer” için giriştikleri mücadelenin anlatıldığı MS. 2. yy’a ait Bodrum’da bulunmuş bir mermer kitabe ve rölyef, varlıklarına dair en önemli kanıt. En son, İmparator Honorius tarafından MS. 399’da kesin biçimde yasaklansa da son gladiyatris dövüşünün 1 Temmuz 404’te Roma’da gerçekleştirildiği biliniyor.