Ana sayfa » Yeme - İçme » Fermantasyon Mucizesi: Korsanların Favori İçeceği Rom Nedir, Nasıl Yapılır?
Fermantasyon Mucizesi: Korsanların Favori İçeceği Rom Nedir, Nasıl Yapılır?
Korsan filmlerini, hazine haritalarını ve macera dolu deniz hikayelerini düşündüğünüzde, aklınıza hemen o meşhur içki gelir: Rom. Peki bu altın renkli içki tam olarak nedir ve nasıl bir serüvenle bardağınıza ulaşır?
Şeker kamışından bardağa uzanan kısacık ama bol maceralı bir yolculuk düşünün. Peki korsan filmlerinden de sıklıkla gördüğümüz rom nedir, nasıl yapılır? Rom, şeker kamışının doğasına, fermantasyonun küçük mucizesine, damıtmanın ince ayarına ve yudumlamanın keyfine yakından bakacağız… Korsanlar arasında da sıklıkla karşılaştığımız en popüler alkol olan rom yapımı, aslında sanılandan daha zor.
Rom nedir?
Romun özüne inmek için tropik iklimlerin vazgeçilmez bitkisi olan şeker kamışına doğru bir yolculuğa çıkmalıyız. En basit tanımıyla rom, belirli bir alkol oranının üzerinde şişelenen, tamamen şeker kamışından elde edilen bir üründen yapılan bir içkidir. Ancak işin sırrı, bu ‘’şeker kamışı ürünü’’ ifadesinde gizlidir. Bu, ham şeker kamışı suyundan, beyaz veya esmer kamış şekerine; buharlaştırılmış şeker kamışı suyundan, kamış pekmezine veya panela adı verilen geleneksel rafine edilmemiş şeker topaklarına kadar uzanan geniş bir yelpazede açıklayabiliriz.
Fakat şeker kamışıyla çalışmak, bir zanaatkâr için oldukça zordur. Çünkü bu bitki, hasat edilir edilmez neredeyse anında bozulmaya başlar. İçindeki doğal şekerler, mayalanma sürecine girer ve doğal bakteriler ile enzimler, kalan her şeyi hızla dönüştürür. Öyle ki, hasattan sonraki ilk 24 saat içinde, değerli sakarozun %3’üne kadarını kaybetmek mümkündür. Bu yüzden, eğer damıtımevi bir şeker kamışı tarlasının hemen yanı başında değilse, taze kamış suyu kullanma şansı oldukça düşüktür. Bu durum, pek çok üreticiyi, şurup veya pekmez gibi daha dayanıklı şeker kamışı ürünlerini kullanmaya yönlendirir. Önemli bir not: Pancardan elde edilen şeker, bu tanımın dışındadır. Pancar şekerinden yapılan bir içki, teknik olarak rom sayılmaz.
Rom yapımının en önemli noktası fermantasyon ve damıtma aşamalarıdır
Tahıl bazlı içkilerin aksine, şeker kamışı zaten damıtmaya hazır halde bir şeker kaynağı sunar. Yani, tahıllardaki nişastayı şekere dönüştürmek için gereken enzim ekleme veya pişirme gibi ekstra adımlara gerek yoktur. Üretici, şeker kamışı suyunu veya pekmezi suyla seyreltir ve içine maya ekleyerek fermantasyon sürecini başlatır. Maya, bu şekerleri yiyerek onları alkole dönüştürür ve böylece mayşe veya şıra adı verilen, düşük alkollü bir sıvı elde edilir.
Asıl büyü ise damıtma kazanlarında gerçekleşir. Fermante olmuş sıvı ısıtılır ve alkol buharları, yoğunlaştırılarak tekrar sıvı hale getirilir. İşte romu diğer birçok içkiden ayıran incelik tam da buradadır. Örneğin votka veya cin yapımında amaç, mümkün olduğunca nötr ve saf bir alkol elde etmektir. Romda ise amaç, şeker kamışının o eşsiz aromatik karmaşıklığını korumaktır. Bu nasıl mı olur? Damıtıcı, imbikteki plaka sayısını bilinçli olarak az tutar.
Ne kadar çok plaka, o kadar fazla safsızlığın (yani aromanın) ayrıştırılacağı ve sonucun neredeyse saf etanole yaklaşacağı anlamına gelir. Rom üreticisi ise bu safsızlıkları ki onlar aslında lezzet taşıyıcılardır, korumak ister. Damıtma sırasında baş, gövde ve kuyruk kısımları ayrılır. Gövde kısmı, içilebilir, temiz ve en lezzetli kısımdır. Usta bir damıtıcı, lezzet profilini zenginleştirecek kadar kuyruk aromasını gövdeye dahil ederken, içimi kötü etkileyecek miktardan da kaçınır. Bu ince denge, romun ruhunu oluşturur.
Çoğu kişi rom dendiğinde hemen fıçıda yıllanmış, amber rengindeki içkileri düşünür. Ancak, yeni damıtılmış, “beyaz” veya “gümüş” olarak adlandırılan romlar, bu içkinin ne kadar karmaşık ve lezzetli olabileceğinin en güzel kanıtı
İyi damıtılmış bir yıllandırılmamış rom, doğrudan imbikten çıktığı haliyle bile şaşırtıcı derecede yudumlanabilir ve derin lezzetlere sahiptir. Örneğin, kaliteli bir gümüş romda, şeker kamışının doğal tatlılığının yanı sıra kremsi vanilya, tropikal meyve esintileri (hafif bir muz veya hindistan cevizi tadı) ve hatta baharatlı notalar bile bulabilirsiniz. Berrak görünümü sizi yanıltmasın, damakta bıraktığı uzun ve tatlı bitiş, beklediğinizden çok daha etkileyici olacaktır. Bu tür romlar, tek başına içilebilir ve mükemmel bir kokteyl bazı oluşturur. Onları fıçıda yıllanmış versiyonlarının gölgesinde bırakmak, içki dünyasında yapılabilecek en büyük hatalardan biridir.
Romun hikayesi, sadece damak zevkine hitap eden bir içkinin hikayesi değil, aynı zamanda eskiden küresel ticaret, sömürgecilik ve denizcilik kültürünün ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Kökenleri incelendiği zaman MÖ 350’lere, şeker kamışının ilk defa işlendiği Çin ve Hindistan’a kadar uzandığı düşünülür. Fakat modern anlamda rom, 17. yüzyılda Karayip adalarındaki İngiliz ve Fransız sömürgelerinde bulundu. Şeker plantasyonlarında, melasın (şeker üretiminin bir yan ürünü) fermante edilip damıtılmasıyla ortaya çıktı.
Kısa süre içerisinde korsanlar ve diğer denizciler arasında popüler oldu. Güvenilir temiz su kaynaklarının kısıtlı olduğu uzun deniz yolculuklarında, alkollü içecekler daha güvenli bir alternatifti ve rom, bu ihtiyacı karşılamak için ideal oldu. Hatta İngiliz Kraliyet Donanması, denizcilerine günlük rom payı dağıtıyordu ve bu gelenek 1970 yılına kadar sürdü. Bugün ise rom, karanlık geçmişinden sıyrılmış, saygın bir içki haline gelmiştir. Küçük butik damıtahanelerden dünyaca ünlü markalara kadar, her damak tadına ve bütçeye hitap eden binlerce çeşidi mevcut. Her yudumunda, sadece şeker kamışının değil, yüzyıllara yayılan çalkantılı bir tarihin de tadını çıkarırken kendinizi korsan gibi hissetmeniz de mümkün!