İlk doğum günümüzü hatırlıyor muyuz? Elbette Hayır. Fakat Rebecca Sharrock’un durumu bizlerden farklı. Dünya’da yalnızca 80 kişide görülen Süper otobiyografik hafızaya sahip. O dolu dolu bir hayat mı yaşıyor? Yoksa yeri geldiğinde “Unutmanın” ilaç gibi geldiği dönemleri hiç yaşayamamanın ızdırabını mı çekiyor?
Gelin sorularımızın cevabını kendisinden alalım…
Avustralya’da yaşayan 27 yaşındaki Rebecca Sharrock, dünyada sadece 80 kişide görülen “Süper otobiyografik hafıza” tanısına sahip.
Bu tanıya göre Sharrock, bugüne kadar geçirdiği en küçük ve önemsiz bir anı bile hatırlayabiliyor.
Ne var benim de fil gibidir hafızam diyenleriniz olabilir. Fakat Rebecca, 12 günlük bebekken ailesinin arabada fotoğrafını çekmesinden tutun da 18 aylıkken gördüğü rüyaya kadar her şeyi en ince ayrıntılarıyla hatırlıyor.
Güçlü bir hafızaya sahip olmak ilk başta kulağa hoş geliyor olsa da, Rebecca’nın kafasının içindekileri duyunca durum değişiyor… Bakalım neler hissediyor? Ne derece detaylarla hatırlıyor anılarını Rebecca?
Mesela 12 günlük bebekken, babasının isteğiyle arabada fotoğrafının çekinme olayını şaşırtıcı bir biçimde şöyle anlatıyor;
“Ailem beni arabanın sürücü koltuğuna oturttu (babamın fikriydi) ve karşıma bir fotoğraf makinesi yerleştirdi. Yeni doğan bir çocuk olduğum için üzerinde olduğum koltuk kılıfı ve önümde duran direksiyonun ne olduğunu merak ettim. Tuhaf geliyordu… O dönemde henüz bir yere uzanma ve nesnelerin neler olabileceğini keşfetme konusunda yeteneklerim gelişmemişti.”
Rebecca aynı zamanda bitirdiği kitapların tek bir cümlesini bile atlamadan ezbere okuyabiliyor. Buna örnek olarak Harry Potter kitaplarının serilerini gösteriyor…
Kitaptan bir cümle söylendiğinde devamını hiç sapma olmadan getirebiliyor…
Bebekliğine dair hatırladığı başka anılarını sıralamaya devam ediyor. Hayata geldiğim ilk günler, saatlerce oyuncakları ve yanımda duran yelpaze ayağını izlerdim…
Bu kadarla kalmıyor elbette süper hafızanın kayıtlarından dökülenler. İlk doğum günü hikayesini dinleyelim;
“İlk doğum günümde, günün neyle ilgili olduğunu bilmiyordum, Annem saten bir elbise giymişti ve ben durmadan ağlıyordum. Buna rağmen, o günün özel bir gün olduğunu ve birçok insanın beni görmeye geldiği anlamıştım. Sonra ağlamayı bıraktım. O gün ailem bana Minnie Mouse’un oyuncağını almıştı. Korkmuştum fakat söyleyemedim…Tek yapabildiğim ağlamak ve onu gözümün önünden iterek uzaklaştırmaya çalışmaktı.”
Rebecca annesi yanından hiç ayrılmasın istiyormuş. 18 aylıkken uykuya daldığında gördüğü hayallerde; Her gece evden ayrıldığını ve annesini göremeyeceğini düşünürmüş. O dönem gördüğü rüyaların bugününü bile etkilediğinden bahsediyor…
“İkinci doğum günümden sonra kardeşim Jessica doğdu. Tabii ben kız kardeşin ne demek olduğunu anlamıyordum. Hatırlıyorum, önümüzdeki yıl her şeyimi kız kardeşimle paylaşmak durumunda kaldım ve eski oyuncaklarımı ona verdim.”
Sharrock, anılarını öylesine detaylı hatırlıyor ki çocukluğunda geçirdiği bir yaralanmanın acısı, anısını anlatırken hissedilebiliyor.
Dediğimiz gibi, Bazen güzel bir şey gibi gözüken bu özellik, Sharrock için dezavantaja dönüşebiliyor. Öğrenme konusunda zaman zaman güçlükler çeken kadın, anılarıyla baş etmekte zorlanıyor.
Rebecca, ilginçtir ki bu özelliğini “4 yaşından önceki anılarımızı hatırlamak imkansız” diye anlatan bir makaleyi okuduktan sonra keşfediyor. “Bu ne saçmalık!” dedikten sonra “My Life Puzzle” isimli kendi kitabını yazmaya başlıyor.
İnsan beyninin nasıl işlediğini anlamak ve daha neleri mümkün kılabileceğini keşfetmek adına öğrenecek çok şey var…
Kaynak; 1