Sinemanın büyük ustalarından Quentin Tarantino, 2025 Aralık’ında katıldığı bir podcast’te 21. yüzyılın en iyi 20 filmini açıkladı. Bu liste, sadece “uluslararası eleştirmenlerin” değil; Tarantino gibi sinema tarihine damga vurmuş bir yönetmenin, yıllar içinde biriktirdiği vizyon, beğeni ve duygu birikimini yansıtıyor. Liste, her yönetmenden yalnız bir film alma kuralı ile oluşturulmuş; böylece türler, tarzlar, dönemler arasındaki zengin çeşitlilik korunmuş. Klasik savaş filmlerinden animasyona, bağımsız dramlardan kült komedilere kadar uzanan bu seçki, sadece popüler filmleri değil sinemanın farklı ruhlarını da temsil ediyor. Aşağıda, Tarantino’nun bu dikkat çekici seçkisini bir araya getirdik. İşte Quentin Tarantino’ya göre 21. yüzyılın en iyi filmleri. Keyifli okumalar.
1. Black Hawk Down (2001) – Ridley Scott
Quentin Tarantino’ya göre bu yüzyılın en iyi filmi bu! Tarantino bu filmi 21. yüzyılın en iyi filmi olarak seçti ve bu seçimin ardındaki gerekçeyi “görsel etki ve yoğunluk” üzerinden açıkladı. İlk izleyişinde filmin yoğunluğu altında ezildiğini, ama üzerine defalarca izleyince bunun bir “başyapıt” olduğunu anladığını söyledi. Film, 1993 yılında gerçekleşen Mogadişu baskını olayını, sade bir savaş anlatısından daha öte bir deneyime dönüştürüyor. Savaşın dehşeti, kamufle edilmemiş biçimde perdeye yansıyor; çatışmanın kaosu, insanın çaresizliği ve hayatta kalma mücadelesi — tüm bunlar yönetmenin cesur kamera kullanımı ve anlatımıyla birleşiyor. Tarantino’nun “2 saat 45 dakika boyunca kalbim hiç durmadan çarpıyordu” değerlendirmesi, filmin izleyicide bıraktığı sarsıcı ve kalıcı etkiyi özetliyor. Sinema tarihinde savaş temasını bu kadar çarpıcı ve gerçekçi yaşatan yapımlar nadir; bu yüzden Black Hawk Down, Tarantino’nun gözünde sadece iyi bir film değil çağının ruhunu yansıtan bir başyapıt.
2. Toy Story 3 (2010) – Lee Unkrich
İkinci sırada yer alan bu animasyon filmi, Tarantino için “neredeyse kusursuz” bir sinema deneyimi. Özellikle filmin finali, onun sözleriyle “kalbimi yerinden söküp attı”. Bu yorum, Toy Story 3’ün sadece çocuklara ya da animasyon severlere hitap eden bir film olmadığını; aksine, evrensel duygulara, nostaljiye ve insan hayatının kırılgan yönlerine dokunan derin bir hikâye olduğunu gösteriyor. Oyuncakların metaforu üzerinden büyüme, geçmişe tutunma ve değişim temaları öyle güçlü işleniyor ki; izleyicisi ister çocuk olsun ister yetişkin, film sonunda bir duygu yoğunluğu yaşıyor. Tarantino’nun animasyon filmlere gösterdiği bu saygı, sinema anlayışının ne kadar geniş olduğunu ortaya koyuyor. Çünkü o, “sadece gerçekçi ya da karanlık değil” aynı zamanda duygusal, sıcak, umutlu ya da hüzünlü filmleri de hak ettiği yere koyuyor.
3. Lost in Translation (2003) – Sofia Coppola
Üçüncü sırada yer alan bu film, Tarantino’nun “düşsel, hassas, içsel dünyaya dokunan” sinemaya olan duyarlılığını gösteriyor. Lost in Translation, yüzeyde sade bir “yabancı ülkede yalnızlık” hikâyesi gibi görünse de arkasında derin bir yalnızlık, arayış ve insan bağları teması taşıyor. Film, izleyiciye sessizliği, iç dünyayı, ince ruh halleri ve duygusal boşlukları hissettirme gücüne sahip. Bu yüzden Lost in Translation, 21. yüzyıl sinemasında duygusal nüansı, yalnızlık hissi ve insan ilişkilerinin kırılganlığı gibi temaları başarıyla yansıtan bir mihenk taşı olarak Tarantino’nun listesinde üçüncü sırayı alıyor.
Tarantino, Dunkirk’ü ilk izlediğinde ne hissettiğini tam anlayamadığını söylüyor; ancak filmi tekrar tekrar izledikçe içindeki dehayı kavradığını belirtiyor. Bu yorum, Dunkirk’ün “anlık etki değil, zamanla büyüyen” tarzda bir film olduğunu gösteriyor. Film, II. Dünya Savaşı’nın kaotik, umutsuz ama aynı zamanda kahramanlık ve hayatta kalma mücadelesini yoğun atmosfer, sinematografi ve müzik üzerinden öyle bir dille anlatıyor ki; izleyici sadece izlemiyor, yaşıyor. Tarantino gibi bir yönetmenin, Nolan’ın bu ustalığını takdir etmesi; yoğunluk, gerilim ve duygusal derinliği bir arada taşıyan filmlere olan değerini bir kez daha gösteriyor. Dunkirk, bu yüzden listede dördüncü sırayı hak ediyor. Çünkü sinemanın gücünün sadece hikâye değil, hissettirdiği “zaman, korku, umut ve hayatta kalma” kombinasyonu olduğunu hatırlatıyor.
5. There Will Be Blood (2007) – Paul Thomas Anderson
Quentin Tarantino’ya göre 21. yüzyılın en iyi filmleri listesinin beşinci sırasındaki bu film, 21. yüzyıl sinemasının en yoğun dramatik yapıtlarından biri. Tarantino, Daniel Day-Lewis’in performansını “eski Hollywood ustalığı” olarak nitelerken; aynı zamanda filmin bir “kusuru” olduğunu da söyledi: Yan karakterleri canlandıran oyuncu Paul Dano’dan memnun olmadığını belirtti. Yine de Tarantino için film genel anlamda bir başyapıt olarak öne çıkıyor. There Will Be Blood, petrol endüstrisi, hırs, güç ve insan doğasının karanlığı üzerine sert bir analiz; karakterin ruhsal çöküşünü, yalnızlığını, acımasızlığını öylesine çarpıcı bir biçimde sunuyor ki; film izleyende uzun süre kalıyor. Tarantino’nun bu eseri beşinci sıraya koyması; sinemanın sadece eğlendiren değil, sarsan, düşündüren, rahatsız eden yanını da önemsediğini gösteriyor. Ayrıca bu tercih, onun “sinemada risk almış, cesur anlatıları” değerlendirdiğini ortaya koyuyor.
Altıncı sıradaki Zodiac, Tarantino’nun zamanla değişen zevkini gözler önüne seriyor: İlk görüşte etkilemese de tekrar tekrar izledikçe filmin sürükleyici atmosferine ve psikolojik yoğunluğuna kapıldığını söylüyor. Gerilim, gizem ve gerçek olaylardan uyarlanmış suç dokusu üzerine kurulu bu film, mantıklı anlatısı, karakter derinliği ve atmosferiyle öne çıkıyor. Fincher’ın soğuk, detaycı yönetimi ve hikâyenin katmanlı yapısı, izleyicide uzun süre kalacak bir etki bırakıyor. Tarantino’nun listesinde bu film yer alarak, “korku-gerilim / suç-gerilim” türünün düzgün örneklerinin de sinema tarihinde hak ettiği yeri alması gerektiğini vurguluyor. Zirve yapan dramatik ya da duygusal filmlerin yanında, bu tarz psikolojik gerilimlerin de modern sinemanın en güçlü aktörleri olduğunu hatırlatıyor.
7. Unstoppable (2010) – Tony Scott
Quentin Tarantino’ya göre 21. yüzyılın en iyi filmleri listemize devam ediyoruz. Yedinci sırada yer alan Unstoppable, Tarantino’nun sadece “sanatsal sinema” değil aynı zamanda “popüler, yüksek tempolu aksiyon” filmlerine de değer verdiğini gösteriyor. Film, bir trenin kontrolünü kaybetmesi ve geri alınmaya çalışılması üzerine kurulu; bu konu basit gibi görünse de yönetimin temposu, gerilimi ve karakterlerin çaresizliği, izleyicide yoğun bir heyecan ve adrenalin yaratıyor. Tarantino, bir yönetmenin çektiği en iyi son filmlerden biri olarak niteliyor Unstoppable’ı; trenin “dev bir canavara” dönüşüşünü, izleyici üzerinde bıraktığı baskı ile anlatımı arasındaki dengeyi övgüyle karşılıyor. Bu tercih, aynı zamanda tür çeşitliliğini savunduğunu ve sinemanın sadece “yüksek sanat” değil, “eğlence” için de var olduğunu düşündüğünü gösteriyor.
8. Mad Max: Fury Road (2015) – George Miller
Sekizinci sırada yer alan bu film, Tarantino için sinemanın görsel gücünün ve hikâye–aksiyon dansının ne kadar güçlü olabileceğini temsil ediyor. Mad Max: Fury Road, kaosun, anarşinin, distopyanın ve özgürlüğün görsel bir şölene dönüşmüş hâli. Tarantino, başlangıçta bu filmi izlemede tereddüt ettiğini, ama izledikten sonra Miller’ın özgürlüğü elde ettiğinde neler yapabileceğini gördüğünü belirtiyor. Bu yorum, Fury Road’un sadece bir aksiyon filmi olmadığını; aynı zamanda sinemada estetik ve duygu yoğunluğunu birlikte barındıran bir deneyim olduğunu gösteriyor. Hem adrenalini yüksek hem de görsel olarak çarpıcı bu film, 21. yüzyıl aksiyon sinemasının en güçlü temsilcilerinden biri.
9. Shaun of the Dead (2004) – Edgar Wright
Dokuzuncu sıradaki bu film, Tarantino’nun mizahı, absürtlüğü ve türlerle oynamayı ne kadar sevdiğini gösteriyor. Shaun of the Dead, zombi-komedi türünü başarılı biçimde yoğurmuş; korku unsurlarını, kara mizah ve absürt komediyle harmanlamış bir yapım. Tarantino gibi ustaların bu tür filmleri de değerli görmesi; sinemanın ciddi dramalardan ibaret olmadığını, eğlence, mizah ve tür kırmalarının da sanat olabileceğini savunuyor. Bu tercih, izleyicilere “ciddi değil ama eğlenceli” sinemanın da kalıcı ve etkileyici olabileceğini hatırlatıyor. Listeye böyle bir film koymak, Tarantino’nun sinema anlayışındaki cesareti ve geniş perspektifi ortaya koyuyor.
10. Midnight in Paris (2011) – Woody Allen
Quentin Tarantino’ya göre 21. yüzyılın en iyi filmi listesinin onuncu sırasında yer alan Midnight in Paris, Tarantino’nun sinemada nostaljiye ve romantizme değer verdiğini gösteriyor. Bu film, modern yaşamın koşturmacası içinde kaybolmuş ruhları, geçmişin büyüsüyle yüzleştiriyor; Paris’in romantik atmosferi, karakterlerin hayalleri ve zamanlar arası yolculuk metaforu hepsi birleşince izleyicide hem huzur hem melankoli bırakıyor. Tarantino için sinema sadece “sert, karanlık, ağır” anlatılar değil; aynı zamanda böyle zarif, duygusal, ruhu okşayan hikâyeler için de var. Midnight in Paris’in listede yer alması, onun sinema zevkinin ne kadar geniş olduğunu bir kez daha göstermiş.
Bu seçki, Tarantino’nun sinema anlayışının çok katmanlı olduğunu açığa çıkarıyor. Ünlü yönetmen; çekiciliği, oyunbazlığı, hikâye anlatıcılığını ve oyuncunun sahnedeki gücünü aynı anda değerlendirebilen bir izleyici gibi seçki oluşturmuş
Eğer Tarantino’nun listesi ilginizi çektiyse, en kolayı listedeki filmleri sırayla izlemek değil; her bir filmin neden o konuma yerleştiğini kendi deneyiminizle sınamak. There Will Be Blood gibi filmler, tek seferlik bir izlemeyle tamamen anlaşılması zor; tekrar izlemeler, detayları ve performanslardaki nüansları ortaya çıkarır. Öte yandan Unstoppable veya Shaun of the Dead gibi seçimler, sinemanın sadece ‘ağır’ işlerden ibaret olmadığını, hız, mizah ve popülerlik unsurlarının da bir filmin değerini oluşturduğunu hatırlatıyor. Elbette ünlü yönetmenin seçkisi 10 filmle sınırlı değil. Aşağıda seçkinin diğer filmlerine de yer verdik 👇🏻 Quentin Tarantino’ya göre 21. yüzyılın en iyi filmleri, sinema zevkini tartışmak için harika bir başlangıç noktası. Sizin favoriniz hangisi olurdu?
11. Battle Royale (2000) – Kinji Fukasaku
12. Big Bad Wolves (2013) – Aharon Keshales & Navot Papushado