Bol kanlı kara mizah filmlerinin üstadı, Hollywood’un yaramaz sinefili Quentin Tarantino Uzakdoğu, kovboy ve gangster filmlerini aynı tabakta sunarken hep sürprizlerle doluydu.
Sinemasından kan, ter, toz ve havada uçuşan uzuvlar eksik olmadı. Abartılı şiddeti bizi izlediklerimize yabancılaştırdı. 1990’lardan beri kendine has üslubuyla Amerikan film klişeleriyle oynayan yönetmen pek çok filminde sevdiği yönetmenlere, filmlere selam gönderdi.
Bugün 52 yaşına basan Tarantino’yu yeni yaşı vesilesiyle analım ve biz de ona selam gönderelim istedik…
Bir sinemacı doğdu
Quentin Jerome Tarantino, 27 Mart 1963’te İtalyan asıllı baba ve yarı İrlandalı yarı Kızılderili annenin çocuğu olarak Knoxville Tennessee’de doğdu. 1968’de San Gabriel Valley bölgesinde anaokuluna başladı. 1971’de ailesi Los Angeles’in South Bay bölgesine taşınınca Tarantino buradaki Hawthorne Hıristiyan Okulu’na devam etti. 16 yaşında Kaliforniya’daki Narbonne Lisesi’nden ayrılarak oyunculuk öğrenmek için James Best tiyatro grubuna katıldı.
Sinefillikten yönetmenliğe
Tarantino, 1984’te Manhattan Beach’teki Video Archives adlı videocuda çalışmaya başladı. Beş yıl boyunca orada seyrettiği filmler sayesinde sinema bilgisi arttı. O dönemde gönlünü 1950’lerin B tipi filmlerine, kara-film klasiklerine ve karate filmlerine kaptırdı. Oyunculuk üzerine Beverly Hills’teki Allen Garfield’in Actor’s Shelter’ında çalışırken senaristliğe yoğunlaştı. 24 yaşında yazıp yönettiği My Best Friend’s Birthday ile kamera karşısına geçti. 5 bin dolara dört yılda çektiği 70 dakikalık film henüz çoğaltılamadan yanınca geriye filmin 35 dakikası kaldı.
Yıldızı parlıyor
Tarantino’nun yazdığı True Romance (Çılgın Romantik), ünlü yönetmen Tony Scott’ın projeleri arasında yer alınca, dikkatleri üzerine topladı. Kısa süre sonra Natural Born Killers’a (Katil Doğanlar) Oliver Stone talip oldu. İki senaryosundan kazandığı parayla Reservoir Dogs’u (Rezervuar Köpekleri) çekmeyi düşünürken senaryo Harvey Keitel’ın eline geçti ve Tarantino’nun hayatı değişti. Ünlü yönetmenin Pete amcasını düşünerek yazdığı Mr. White rolüne talip olan Keitel, filmin yapımcılığını da üstlendi. Bu sayede Tarantino henüz 29 yaşındayken 1,5 milyon dolarlık bütçeyle Rezervuar Köpekleri’ni yönetti.
Reservoir Dogs (Rezervuar Köpekleri)
(O: Harvey Keitel, Tim Roth, Michael Madsen, 1992)
Önceden tanışmayan altı kişinin renkleri lakap seçerek bir elmas soygunu için bir araya gelmesini anlatan film, doğrusal olmayan anlatımı ve flashback’leriyle, alabildiğine şiddet dolu ve kanlı sahneleriyle Tarantino’nun imzasına dönüştü. Filmin başındaki Madonna’nın ‘Like A Virgin’ şarkısına dair uzun diyaloglar Tarantino’nun gelecekte kahramanlarını absürt zamanlarda ve absürt konularda dakikalarca konuşturmaktan çekinmeyeceğinin habercisiydi.
Pulp Fiction (Ucuz Roman)
(O: John Travolta, Uma Thurman, Samuel L. Jackson, Bruce Willis, Harvey Keitel, 1994)
Patronları Marsellus Wallace’ı dolandıranları yakalamak için yola çıkan Jules ve Vincent, birbirine âşık soyguncu çift Ringo ve Yolanda, boksör Butch ve Wallace’ın karısı Mia… Akıllara meşhur melodisi ve dansıyla kazınan Ucuz Roman, karmaşık kurgusu ve şiddet sahneleriyle öne çıkarken bağımsız filmlerin de gişe başarısı kazanabileceğini kanıtladı. O döneme kadar kariyeri düşüşe geçen John Travolta’nın yeniden dirildiği filmde, yönetmen, Uma Thurman’ı Mia rolüne ikna etmek için ise saatlerce dil döktü.
Jackie Brown
(O: Pam Grier, Samuel L. Jackson, Robert Forster, 1997)
Akıl hocası Elmore Leonard’ın Rum Punch romanından uyarladığı Jackie Brown’da yönetmen kamerasını siyah sömürü sinemasına (Blaxploitation) çevirdi. Meksikalı havayolu firmasında çalışan ve emekliliği yaklaşan hostes Jackie Brown’un odağında bir suç komplosu anlatan film, Tarantino’nun olgunluk dönemi olarak nitelendirildi. Filmde Bridget Fonda ve Robert De Niro da boy gösterdi.
Kill Bill serisi
(O: Uma Thurman, David Carradine, Lucy Liu, 2003)
“Bende eksik olan tek şey merhamet, acıma ve affediş. Mantık değil.” Uzun süre yoğun bakımda kaldıktan sonra hayata geri dönen ‘gelin’, bu cümlelerle intikamın peşine düşer ve ortaya kılıç dövüş sahneleri akıllara kazınan bu çizgi roman havasındaki filmler çıkar. Tarantino, süresi uzun olduğu için Kill Bill Vol.1 ve Vol.2 adıyla iki ayrı film olarak gösterime soktuğu seride, Çin dövüş sanatlarını, Japon sinemasını, Spagetti Westernleri ve Fransız Yeni Dalga akımını harmanladı.
Meraklısına not: Serinin 3. filmi çekilecek dedikoduları yönetmen inkar etse de önümüzdeki 23.846 yıl sürecek gibi.
Death Proof (Ölüm Geçirmez)
(O: Kurt Russell, Rosario Dawson, Zoe Bell, 2007)
Seri katil fikrinden yola çıkan Tarantino, bu filminde eski dublör Mike’ın zor zarar gören otomobili “Ölüm Geçirmez” ile Amerika’da yol alırken rastladığı kadınları öldürmesine odaklandı. Otomobille mükemmel kovalamaca sahneleri izleyicinin kalbini kazanan Death Proof, vizyona Grindhouse adı altında girdi ve Robert Rodriguez’in filmi Planet Terror ile art arda gösterildi. B filmlerine saygı duruşu niteliğindeki Grindhouse ABD’de beklenen gişeyi yapmayınca diğer ülkelerde özgün adıyla tek film olarak gösterildi.
Inglourious Basterds (Soysuzlar Çetesi)
(O: Brad Pitt, Mélanie Laurent, Christoph Waltz, 2009)
Tarantino beş bölüme ayırdığı Soysuzlar Çetesi’nde bu kez 2. Dünya Savaşı’ndan bir intikam hikayesine odaklandı. Savaşın ortasına kendi şiddetini yerleştiren ünlü yönetmen bu filminde tarihi yeniden yazmayı da ihmal etmedi. Alman işgalindeki Fransa’da Nazi albayı Hans Landa tarafından ailesi katledilen Shosanna Dreyfus ve Nazi subaylarına suikast düzenleyecek askerleri anlatan film, Hollywood’un Yahudi Soykırımı üstünden nemalanma geleneğinin eleştirisi olarak da değerlendirildi.
Django Unchained (Zincirsiz)
(O: Jamie Foxx, Christoph Waltz, Leonardo DiCaprio, 2012)
Güneyli efendisinin çiftliğinde karın tokluğuna çalıştırılan Django ve karısı Broomhilda’nın özgürlük mücadelesine kamerasını çeviren Tarantino, bu filmde western’e göz kırptı. Ünlü yönetmen köle Django’nun Alman asıllı ödül avcısı Dr. King Schultz ile yolunun kesişmesiyle kelle avcısına dönüşmesini anlatırken elbette Zincirsiz’de de Sergio Leone, Sam Peckinpah gibi pek çok ustaya saygı duruşunda bulundu.
Ödülleri
Ucuz Roman ile 1994 Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi ve aynı yıl En İyi Özgün Senaryo Oscarı’nı kazanan yönetmeni Akademi 2013’te de utandırmadı. Zincirsiz ile bir kere daha En İyi Özgün Senaryo Oscar’ını kazanan yönetmenin bugüne kadar pek çok festivalden yaklaşık 90 ödülü var.
Eleştiriler
Tarantino, Rezervuar Köpekleri ve Ucuz Roman’da ‘nigger’ (zenci) sözcüğü gibi ırkçı hitapları kullandığı için başta Amerikalı siyahî yönetmen Spike Lee ve birçok kişi tarafından eleştirildi. Başka filmlerin sahnelerini ve diyaloglarını ödünç alan ve hemen her filmine bu tür göndermeler yerleştiren Tarantino kimi zaman da özgün olamamakla suçlandı.
Üslubu
Tarantino genellikle suç ve suçlular üzerine odaklanır. Acımasız şiddet sahnelerinden ve alacağı tepkilerden korkmaz. Uzun diyaloglar, parçalanmış kronolojik akış ve pop kültür öğelerini kullanır. Pek çok filminde azalarak kesilen ve sonra tekrar duyulan müzik sahnesi vardır ve soundtrack’ler önemlidir. Hatta bu takıntısını şöyle anlatır: “Bir filmin senaryosunu düşünmeden önce müzik kütüphaneme gider ve müzik dinlemeye başlarım. Filmin karakteri, ruhu için.”
Alametifarikaları
Pek çok karakteri takma isim kullanır. Tarantino’nun hayranlarının malumu olduğu üzere fetişi ayaktır ve neredeyse bütün filmlerinde kadın karakterlerin ayaklarına zoom’lar. Yönetmen filmlerinde ya hayali markalar yaratır ya da geçmişte kalmış markaları kullanır. Mesela pek çok filminde kahramanlarına Red Apple sigaralarından içirir. Filmlerinde sıklıkla kendi de küçük bir rolde oynar.
Nerede görsek tanırız
Nerede siyah takım elbiseli, beyaz gömlekli ve siyah kravatlı birileri varsa bilin ki o bir Tarantino filmidir. Rezervuar Köpekleri’ndeki hırsızlar, Ucuz Roman’daki John Travolta ve Samuel L. Jackson, Gün Batımından Şafağa’daki Gecko Kardeşler bir örnek giyinir. Filmlerinin çoğunda çanta ve valizler önemli rol oynar. Karakterleri genellikle birbirine aynı anda silah çeker. Bagaj sahnelerine bayılır. Kendi filmleriyle de sıklıkla bağlantılar kurar. Mesela Ucuz Roman’da John Travolta’nın karakteri ile Rezervuar Köpekleri’ndeki Michael Madsen’ın karakteri kardeştir. İsimleri Vincent ve Vic, soyadları Vega’dır, tipleri de birbirine benzer.