Peşinen söyleyelim, giriş bölümü ve liste ağır ironi içermektedir…
Sağlıklı birey yetiştiren anne babalardan nefret ederiz. Bizim, dinlemeyi bilen, özür dileyen, kendini denetleyebilen, karşılaştığı sorunları çözmeye yatkın, kendini başkalarından üstün görmeyen, konuşurken bağırıp çağırmayan bir çocukla ne işimiz olur. Anne babaların asıl marifeti, az önce saydıklarımızın tam tersini yapan çocuklar yetiştirdiklerinde ortaya çıkar.
Endişelenmeyin, bize bırakın. Biz bunun için varız. Bu listeyi okuyup önerileri birer birer uyguladıktan sonra, yetiştirdiğiniz çocuk toplumun ve özellikle de onu okutacak öğretmenlerin başına bela olacak. Öyle iddialıyız ki, siz bile tiksineceksiniz kendi çocuğunuzdan. Çocukları sosyal bir felaket olarak yetiştirip gelecekteki Türk toplumunu mundar etmeye hazır mıyız?
Yeni hazırladığımız problemli çocuk yetiştirme rehberi tam da sizler için, bizi takip edin…
1. Çocuğunuz hayatta yanlış yapmaz
Allah aşkına sizin çocuğunuzun hata yaptığı nerede görülmüş! Kesinlikle hata yapmaz, çünkü o sizin çocuğunuz. Siz hiç hata yapmıyorsunuz ki o hata yapsın. Yapıyor gibi görünse bile o kesin sizin çocuğunuzda daha çirkin olan komşunun çocuğunun hatasıdır. Hani olaki bir hata yaptı (misal yani, yapmaz da) yaptığı bu hatayı mutlaka başkalarına yükleyin. Aman ha çocuğunuza toz kondurmayın.
2. Sesinizi olabildiğince yükseltin
En küçük bir yanlışında kızmayı, hatta bağırmayı ihmal etmeyin. O yanlış yapamaz. Siz hata yaptınız mı ki o yapsın!
3. “Tamam tamam, bak dövdüm ben o taşı”
Yere düşünce falan mutlaka “Ay yavrum, bişey oldu mu çocuğum” falan diye etrafı da velveleye vererek koşa koşa yanına gidip onu yerden siz kaldırın. Aman deyim yere falan düşmesin, camdan yapılmış zaten çocuğunuz, kırılır falan, ondan sonra uğraşır durursunuz. Çocuğunuzu o kadar endişeli büyütün ki, 30 yaşına geldiğinde bile “Annemler şimdi beni merak eder, kaçiim ben” deyip saat sekizde yanınızda bitsin. Bir de yere falan düştüğünde mutlaka onun düşmesine sebep olan şeyi döver gibi yapın.
4. Erkek dediğin tabancayla oynar
Çocuğunuz erkekse ona mutlaka belli bir dönem oyuncak olarak tabanca veya tüfek alın. Oyuncak olarak aldığınız o nesnenin gerçeğinin, birilerini ya da herhangi bir canlıyı öldürmek için kullanıldığını, bu nitelikte bir oyuncağın da şiddeti çocuğunuzun gözünde sıradanlaştırdığınızı görmezden gelin. Eğitim uzmanlarının televizyonlarda bağırdıkları “Çocuklara oyuncak olarak silah almayın” gibi abuk sabuk sözlerine takılmayın. Konuşur onlar öyle!
5. “Sen düşünme, ben senin yerine düşünürüm”
Düşüncesini ifade etmesine asla müsaade etmeyin. Ne gerek var canım! Onun düşüncesi olamaz ki, daha kaç yaşında ki hem! Onun yerine siz ne güzel düşünüyorsunuz. Onun yerine o kadar çok düşünün ki kaka yapacağı zaman bile size sorsun. Çünkü onu da en iyi siz bilirsiniz.
6. “Bir tane de sen vursaydın”
Arkadaşlarıyla bir sorun yaşamışsa siz anne-baba olarak muhakkak müdahil olun, gerekirse komşunun çocuğunu dövün. Arkadaşıyla arasındaki sorunu onun çözmesine izin vermeyin, mutlaka siz çözün. Hatta arkadaşından dayak falan yemişse, üstüne bir de siz dövebilirsiniz. Dayak cennetten çıkmadır nihayetinde.
7. Ne yani, yaptığınız hatayı kabul mü edeceksiniz!
Siz yanlış yapmazsınız da hani olur da yaparsanız, yaptığınız yanlışı sakın ola ki kabul etmeyin. Anne babanın yanlış yaptığı nerede görülmüş. Böylece hatasını kabul etmeyen, hep üste çıkmak isteyen bir sosyal felaketin temellerini atmış olursunuz.
8. Sakın özür dilemeyin
Aman deyim özür falan dilemeyin, o ne öyle tavuk gibi! Hem az önce ne konuştuk, siz hata yapamazsınız, bu nedenle de özür dilemenizi gerektirecek bir durum yaşanması mümkün değil. Yetişkinlerden özür dilemiyorsunuz ki, çocuğunuzdan mı özür dileyeceksiniz!
9. “Yemedim yedirdim…”
Onun için yaptığınız “fedakârlıkları” mutlaka ara sıra yüzüne vurun. Aksi takdirde çocuğunuzun size değer vermesi gibi bir durum söz konusu olamaz. Onun için saçınızı kesin süpürge etmişsinizdir, yemeyip yedirmiş, giymeyip giydirmişsinizdir.
10. “Buse bi çirkin ol bakiim, hani oluyordun ya, teyze de görsün”
Gündelik sıradan davranışlarına sıradışı, olağanüstü tepkiler verin ki ilginizi çekmesi gerektiğinde hep öyle davransın, bu yönünü mutlaka besleyin yani. Yaşından büyük davranışlarını hayranlıkla izleyin, bir de bunları mutlaka çocuğunuz da varken “Teyzesi benim kızım var ya…” falan şeklinde başkalarına anlatın. Böylece beklentiyi yükseltin. İleride çocuğunuz o yüksek beklentiyi karşılayabilecek bir cümle kuramayınca, konuşamasın, eveleyip gevelesin, öğretmeninin karşısında heyecanlansın, hatta konuşmamayı tercih etsin.
11. Çocuğunuzun kafasını karıştırmak için…
Anne ve baba farklı tavırlar takının; birinizin hayır dediğine diğeri mutlaka evet desin. Böylece çocuk birinizden nefret ederken her istediğini yapan kişiye de âşık olsun. Bir de mutlaka çocuğunuzun önünde sert tartışmalara girin ve oğlunuzun/kızınızın davranışlarıyla ilgili birbirinizi suçlayın. Ama bunu mutlaka çocuğunuzun önünde yapın.
12. “Enseye şaplak, popoya parmak” ilişkisi
Aşırı arkadaş gibi olun ki çocuğunuz bir süre sonra sizi takmasın. Çocuğunuzla aranızda hiçbir şekilde sınıf olmasın, dozu mutlaka kaçırın. Çocuğunuz üzerinde zerre kadar otoriteniz olmamasının sırrı bu. Böylece 10 yıl kadar sonra “Babasının arabasını kaçıran ehliyetsiz çocuk iki kişinin ölümüne sebep oldu” gibi haberlerin başkahramanı olabilir çocuğunuz. Kızdınız mı, neden kızdınız ki? Siz onun arkadaşısınız.
13. Küstah mı? Haşaaaa!
Ona sürekli başkalarından farklı, özel ve üstün olduğunu söyleyin ve ona öyle davranın. Bu, onu hayran kalınası bir şekilde küstah yapar. Ama siz çevrenizdekilere özellikle de çocuğunuzun (müstakbel) öğretmenine “Mert de çok özgüvenli bir çocuk” şeklinde yutturmaya çalışın. O da bunu yutsun.
14. “Vallahi babana söylerim seni çocuk”
Çocuğunuzun hoşlanmadığınız davranışını mutlaka babasına söylemekle tehdit edin. Toplumda yüzlerce yıldır oturmuş baba-erkek rolünü sürdürün, çocuğunuz erkekse babası gibi olması için ona da böyle bir rol yükleyin. Mesela “Babandan sonra ailenin reisi sensin” deyin, ona böyle kutsi bir görev yükleyin.
15. Mutlaka aşağılayın, yerin dibine sokun
Onu mutlaka ama mutlaka komşu ya da akraba çocuklarıyla karşılaştırın. Komşu çocuğunun ne kadar başarılı olduğunu, kendisinin ise neden bu kadar başarısız olduğunu söyleyip durun. En önemlisi de bunu periyodik aralıklarla yapın. Başarının sırrı çocuğunuzu başka çocuklarla karşılaştırmaktan, onu aşağılamaktan ve “Senden bi halt olmaz” demekten geçiyor.
16. Rakamlar her şeydir, sosyallik hiçbir şey
Çocuğunuzun başarısını hep notla ve derslerle ölçün. Sakın sakın, tartışan ve kavga eden iki arkadaşı arasındaki sorunu başarılı bir şekilde çözümlemek, arkadaşlarının arasını düzeltmek, topluluk karşısında kendini anlaşılır şekilde ifade etmek gibi durumları başarı olarak nitelendirmeyin. Not olarak ölçülemeyen şeye başarı mı denir? Hem bu çocuğun matematiği nasıl matematiği? Siz asıl ona bakın. Bir Burcu vardı sınıfta, hep birinci oluyordu. Onu geçmiş mi, bu daha önemli.
17. Televizyon candır
Başınızdan savmak, onun ortalıkta koşturmasını engellemek, misafir ağırlamak ya da komşuya çay içmeye gitmek için en ideal yöntem ona sınırsız televizyon izletmektir. Bunu mutlaka yapın. Televizyon izlemek, ayped oynamak gibi durumlar için sakın ola ki sınırlarınız olmasın. Çünkü gagasıyla, tüyleriyle, ayaklarıyla bir kuş çizen çocuğa sahip olmaktansa, m harfi şeklinde aşırı basite kaçan kuş çizen bir çocuğa sahip olmak daha tercih edilir. Televizyon yaratıcılığı öldürüyormuş. Muş muş da muş muş. Hadi ordan!
18. Kalıplarınız çelişken olsun (çelişik değil çelişken)
Kullandığınız ifadeleri mutlaka çocuğu çelişkiye düşürecek kalıplardan seçin. Mesela oyun oynamak için sizden ısrarla izin isteyen çocuğunuza “Tamam git hadi oyna, lanet olsun git hadi!” şeklinde karşılık verin. Böylece çocuğun zihninde oluşan “Yani şimdi annem/babam bana izin verdi mi vermedi mi” algısını dünyalara değişmeyin.
19. “Bana bir çay, çocuğa da külahta dondurma”
Gittiğiniz mekânlarda, evlerde, kafelerde vs. onun adına mutlaka siz karar verin. Onda damak tadı, karar alma mekanizması ne gezer! Hem o daha çocuk, onun ne yiyeceğini elbette siz daha iyi bilirsiniz!
20. “ANNEEEEEEEEEEEEE”
Normal ses tonuyla size bir şeyler anlatmaya kalktığında sakın onu dinlemeyin. Ancak ve ancak sesini yükselttiği zaman onu ciddiye alın ve dinleyin. Böylece karşısındaki kişinin kendisini sadece sesini yükselttiği zaman dinleyeceğini zanneden ve hörül hörül konuşan bir yetişkinin temellerini atmış olursunuz. Ne güzel değil mi!
21. “Berk bi anlatamadın yavrum yaaa!”
Bir de o konuşurken mutlaka sözünü kesin, sakın cümlesini bitirmesini beklemeyin. İleride, konuşan kişinin sözünü kesen, kendi söyledikleri dışında hiç kimsenin söylediklerini ciddiye almayan ve anlatmak istediği konuyu da -sizden öyle alıştığı için- apar topar anlatmaya çalışan bir birey yetiştirmenin vazgeçilmezidir bu, unutmayın. Ha, unutmadan onu dinlerken -ola ki es kaza dinlerseniz- sakın göz teması kurmayın. Çocuğunuzun ileride -iletişim kurmanın bir gereği olarak- dinlediği kişilerle göz teması kurmasını istemeyiz değil mi?
22. “Aman da ne güjelmiş bu kıjın şaçlayı anneşiii!”
Fiziksel özelliklerini çok fazla ön plana çıkarın. Mavi gözlerine, sarı ya da kızıl saçlarına o kadar vurgu yapın ki, toplum içinde var olmayı, yer edinmeyi sadece fiziksel özellikleriyle sağlayabileceğini zanneden bir insan yetiştirebilesiniz. Tabii tam tersi de geçerli…
23. “Tuğrul Şakir de ayyyynı dayısı”
Çocuğunuzla ilgili sorunların çözümlerini kendi dışınızda arayın. Sorunun temeli kesinlikle sizin ona karşı davranışlarınız, anne baba arasındaki tutarsızlıklar ve gerginlikler olamaz. O çocuk kız ise kesin halaya, erkek ise de kesin dayıya çekmiştir. Yoksa bu sorunların hiçbirisinin temeli siz olamazsınız, haşa. Ne dediyse yaptınız, saçınızı süpürge ettiniz ayol!
24. “Ben babanım, ne dersem yapacaksın”
Her durumda, her koşulda ve her ortamda size boyun eğmesini öğretin, sağlayın. Ona en büyük otoritenin siz olduğunu, size karşı gelmenin Tanrı’ya karşı gelmek anlamına geldiğini öğretin. İleride çevresindeki herkesin her istediğini yapan, müdürüne ya da patronuna karşı gelemeyen, herkesin karşısında ezik büzük olan bir insan yetiştirmek istiyorsanız reçeteniz bu olmalı.
25. Öğüt verin, sakın örnek olmaya çalışmayın
Ona dürüst olmayı, yalan söylememeyi salık verirken siz tam tersini yapın. Mesela size telefon edip sizinle görüşmek istediğini söyleyen bir yakınınıza o an işiniz olduğuna ya da maalesef o anda şehirdışında olduğunuzu söyleyin. Aman dikkat! Bunu yaparken yanınızda mutlaka çocuğunuz da olsun. Bir de örnek olmayı falan aklınızın ucundan bile geçirmeyin. Mesela kitap okumayın ama ona kitap okumasını söyleyin. Televizyon izlemesine kızın, ama siz tüm akşamı TV karşısında aptal programları izleyerek geçirin. O da içeride “ders” çalışsın ve siz öyle zannedin. Ha bu arada arabayla bir yere giderken emniyet kemeri falan takmayın, kırmızı ışıkta geçin, hız limitlerini zorlayın, direksiyon başında telefonla konuşun. İnanın zaten sınıfta öğretmenler de aynı şeyleri söylüyor.
26. “Dayısı kızım büyüyünce doktor olacak”
Hani onun adına karar verin, o daha çocuk, kendi kararlarını veremez demiştik ya. Hah, işte ileride sahip olacağı mesleğe de siz karar verin. Kesinlikle doktor olmalı. Şimdiden empoze etmeye başlayın. Aman deyim ressam, müzisyen falan olmasın. Kazandıkları para bir kenara, ressamı, müzisyeni kim takar allasen! Kız da vermezler zaten. Ayrıca, kültürel açıdan da, insanlara sahip oldukları statüye ve kazandıkları paraya göre değer verme şeklini de sürdürmemiz gerekiyor.
27. “Bizim oğlan da erkek oldu artık amcası”
Erkek çocuğunuzdan, gelen misafirlere pipisini göstermesini isteyin. Sünnet falan ettirecekseniz, bunu sakın basit bir deri kesilmesi olarak görmeyin. Bu, aynı zamanda çocuğun erkekliğe attığı ilk adım. Göstere göstere dolaşacak pipisini, gururla hem de. Kız çocuklarınıza dikkat edin eteği falan açılmasın. Hani olur da iç çamaşırı, külotlu çorabı falan görünürse konu komşu ne der sonra! Sonraki yıllarda kızınız eve 10 dakika geç geldiğinde kıyameti koparacaksınız daha. Siz zaten ona değil, çevreye güvenmiyorsunuz. Kızınızın, erkek kardeşinin neden geç gelebildiğini sorgulamasına da izin vermeyin sakın, çakıverin bir tane ağzının ortasına. Hem böylece toplumdaki oturmuş (ve kalkmamış) kadın-erkek algısını da sürdürmüş olursunuz. Ne demiş atalarımız: Kızını dövmeyen dizini döver.
28. “Aferin sana, bugün mekdanıldsa gitmeyi hak ettin”
İyi olduğunu düşündüğünüz bir şeyi (iyi olan bir şeyi demedik, dikkat edin) yapan çocuğunuzu mutlaka fast food’la ödüllendirin. Obez edici bir hamburger ve 1500. kez kullanılan ayçiçek yağından çıkma bir patates kızartmasından daha iyi bir ödül zor bulunur. Böylece çocuğunuz bundan sonraki bütün iyi şeyleri, karşılığında maddi bir şeyler alacağı beklentisiyle yapsın. O güzel şeyi yapmanın huzurundan ve sadece o eylemi yapmasının bile ödül olmasından mutlaka mahrum bırakın çocuğunuzu. Maddiyat her şeydir, unutmayın.
29. “Ayyyy gitti güzelim vazo”
Çocuğunuz bir yere çarpabilir, kafasını yarabilir, burnu kopabilir diye mutlaka ama mutlaka onu belli sınırlar içinde dolaştırın. Evin içinde özgürce dolaşmasına izin vermeyin. Ayrıca sakın ola ki çocuğunuz için dekoratif eşyalardan ödün vermeyin. Bir orta sehpanız mutlaka olsun, olmalı. Komşular ne der sonra! Ha bir de çocuğunuz her ağladığında onu kucağınıza alın. Böylece her işini ağlayarak, sızlayarak yaptıran bir yetişkinin temellerini atmış olursunuz.
30. “Sağ elinle ye oğlum, sağ elinle”
Sol elini falan kullanmasına izin vermeyin. Eğer solaksa mutlaka sağ elini kullanması için onu ikna etmeye çalışın, edemezseniz zorlayın. Hatta o kadar ileri gidin ki, doğasına aykırı olduğu halde sol elini bağlayıp sadece sağ elini kullanmasına imkân tanıyın (imkân diyorum bak).
31. “Ayy yemiyor naapiim!”
Çocuğunuz henüz emekleme durumundayken, elinizde mama kabıyla ve kaşıkla peşinde dolanın. Çünkü onun acıktığını en iyi siz bilirsiniz. Hem bu sayede çocuğunuz, her şeyi ayağına getiren, her istediğini yapan bir anne babaya sahip olduğunu fark eder. Bunu da bir güzel kullanır.
32. “Anneeeee gitme, valla yapmayacam bi daha yaaaa”
Çocuğunuzun yaptığı bir şeyden hoşlanmadığınızda, ona bunu ifade etmek yerine, onunla konuşmayın, ona küsün, hatta evden gitmekle tehdit edin. Çocuk da hareketinden hoşlanmadığı kişilere, bunu uygun bir dille söylemek yerine küsünce, sorunun çözüleceğini zannetsin. Çocuğunuz siz ona küstüğünüzde, sizin peşinizden “Anneeaaa ya tamam valla bi daha yapmayacam yaaaaa” diye dolandığı için, sorun yaşayıp da küstüğü herkesin kendi peşinden bu şekilde dolanacağını sansın. Sonra sosyal hayatta sap gibi kalsın. En güzeli bu zaten.
33. Bayramda arkadaş edindiği kurbanlık koyunu kesilirken izletin
Kurban Bayramı’nda ya da öldürmeli başka aktivitelerde koyun falan kesilirken mutlaka yanınızda çocuğunuz da olsun. Hayvancağızın can çekişmesini, kanlar fışkırarak ölmesini mutlaka çocuğunuza izletin. Çünkü ölümü başka türlü sıradanlaştırmanız mümkün değil. Koyunu ölürken, boğazından oluk oluk kan akarken görmeli. Bir de o koyunun kanından bir bukle çocuğunuzun alnına dokundurun, uğur getirir.
34. Bir dediğini iki etmeyin
Her istediğini yapın. Hiçbir isteğine hayır demeyin, çocuk reddedilmek nedir bilmesin. İleride de öğretmeni, arkadaşları, âşık olduğu kız/erkek tarafından reddedilince hayatı kaysın.
35. Pohpoh iyidir
Sürekli pohpohlayın, yere göğe sığdıramayın. Çocuğa “Lan o kadar özelim ki artık o kadar olur, ben kesin uçarım” düşüncesi empoze edin. Böylece kendini herkesten üstün görmesini sağlamış olursunuz.
36. Öz denetim mi? O ne ki?
Yapması gereken şeyleri onun yerine siz yapın (yatağını toplayın, odasını düzeltin, oyuncaklarını muhakkak siz toplayın), özdenetim gerçekleştirmesine, sorumluluk sahibi olmasına sakın izin vermeyin. Sorumluluk sahibi olamayıp, aldığı kararların arkasında da duramayacağı için -hatta bir karar bile alamayacağı için- ileride evleneceği kıza/erkeğe bile siz karar verirsiniz, negzel de olur. Bir anne/baba daha ne ister ki!