Kısaca bilgi vermek gerekirse Prag (Çekçe Praha) Çek Cumhuriyeti’nin başkenti ve en büyük şehri olma özelliğine sahip güzide bir tatil adresidir. Her yıl yüzlerce turist ağarlayan nev-i şahsına münhasır şehir; Orta Bohemya‘da Vltava Nehri‘nin üzerinde yer alıyor. 1,2 milyon kişinin yaşadığı Prag’ta enteresan bir şekilde bu sayıya ek olarak 300.000 kişinin daha resmi kaydı olmaksızın yaşadığı bilinmektedir. Prag “Altın Şehir”, “Doksanların Sol Bankası”, “Masal Şehri”, “Şehirlerin Anası” ve “Avrupa’nın Kalbi” gibi isimlerle de anılmaktadır.
Şimdi başlayalım bu güzeller güzeli şehre gidip de geri dönmemenize neden olacak sebeplere.
Prag turla gezilecek bir şehir değil
Evet biliyoruz turlar ile seyahat çok daha kolay ve hızlı olabiliyor ancak Prag tur ile gezilecek şehirlerden değil. Turun rotasının dışına çıkabileceğiniz, kendi güzergâhınızla yepyeni yerler keşfedebileceğiniz ve tabii ki tur paketlerine göre çok daha makul fırsatlar yakalayabileceğiniz bir şehir. Alın sırt çantanızı ve giyin en rahat ayakkabınızı, düşün Prag sokaklarına.
Her tür ulaşım kolay ama en güzeli yürümek
Prag’da her sokağın ayrı bir hikâyesi var, bu hikâyelere şahit olmak için ise yapmanızı önereceğimiz tek şey yürümeniz. Boş verin metroyu, treni, otobüsü! Tercih edeceğiniz zamanlar için ise ulaşımın bir hayli rahat olduğunu söylemeden geçmeyelim. Önemli bir bilgi olarak; Prag metrosunun bazı hatlarının 24 saat çalıştığını da söylemezsek ayıp ederiz. Taksi kullanacaksanız zaten her yerde var, Avrupa Birliği üyesi olduğu için taksimetre standartları uygulanıyor. Ancak en başında da dediğimiz gibi Prag yürüyerek keşfedilecek, doyasıya yaşanacak bir şehir. Zaten uzak mesafeler ile karşılaşmayacağınız için vurun kendinizi yollara. Bir durun, bir yürüyün; bir sohbet edin, bir köşede için, sonra yola devam edin.
Biri içki mi dedi?
Az çok tahmin ediyorsunuzdur ya da duymuşsunuzdur Prag’daki içki fiyatlarının makullüğünü. Makul derken abartmıyoruz, gerçekten Türkiye ile kıyaslandığında bir hayli ucuz ve şaşırtıcı rakamlar ile karşılaşacağınız muhakkak. Yolunuzu gözleyenleri sevindirmek için de gelirken bol bol içki almayı unutmayın.
Bu konuda biraz detaya girmek gerekirse; Çekler biralarıyla dünya çapında ünlüdür. Örneğin “Pilsner” türündeki birayı yaklaşık 1300 yılından bu yana imal ediyorlar. En bilinen Çek biraları Pilsner Urquell ve Budweis. Şarapçılık bu bölgede pek yok. Çünkü üzüm ve şarap kalitesi bakımından Almanlar ve Slovaklar daha üstün durumda. Ama Prag’ın öyle bir ilginç ve unutulmaz bir içkisi var ki, hepsini geride bırakır; Becherovka. Eczacının biri 1800’lerde bitki özleri ile az miktarda alkolü birleştiriyor ve mide ilacı yapıyor. Zamanla alkol oranı artıyor, %30-40 oranına getiriliyor ve likör olarak satılmaya başlanıyor. Böylece o efsane lezzet Becherovka ortaya çıkıyor. Hemen her yerde bulabileceğiniz Becherovka’nın limonlusunu denemeyi unutmayın.
Aynı yıllarda benzer bir alkollü bitki özü karışımı daha keşfediliyor; Absent. Aslında bu ilacı yapan bir İsviçreli, Fransa’da alkol oranı nedeniyle satış yasağı gelince Çek topraklarında üretmeye başlıyor. Absent ilk olarak bağırsak rahatlatıcı olarak yapılmış ama alkol oranı %70’lerde olduğu için daha çok kafa rahatlatıcı olarak kullanılmaya devam etmiş. Bunu içenler etrafta yeşil renkli uçan cisimler gördüğünü söylediği için içkinin diğer adı “yeşil peri” olarak biliniyor.
Hava neredeyse her zaman gezmeye uygun
Prag’da hava durumunun genel olarak İstanbul’a yakın olduğu söylenebilir. Çek Cumhuriyeti Avrupa’nın içlerinde kalıyor ve bölgede ılıman bir kara iklimi hâkim. Kışları soğuk ve nemli; yazları sıcak, ilk ve sonbaharları ise tam bu mevsimlerin gerektirdiği gibi. Tabii yazın bazı günler çok sıcak olabiliyor. Kışın kar yağıyor ama kent uzun günler boyunca beyaz kalmadan eriyor. İdeal aylar Mayıs, Haziran ve Eylül olsa da tüm yaz ve ilkbahar mevsimleri Prag’a gitmek için uygun.
Muhteşem güzellikteki Vltava Nehri
Altın şehir Prag’ınden geçen, en ünlüsü Karluv Most olmak üzere, üstüne 18 köprü inşa edilen efsane nehirdir kendisi. Ayrıca nehrin içinde sekiz ada bulunmaktadır. Günbatımında nehrin manzarasını kaçırmamanızı ısrarla tavsiye ediyoruz. Elinizde şaraplarınız ile Prag’ın nostaljik köprülerinden birinin üzerinde sabahlarken, bahsettiğimiz manzaranın hiç de abartı olmadığını anlayacak ve belki de gülümseyeceksiniz.
Old Town’u duymayan yoktur
Prag hakkında birkaç bir şey okuyan herkes Old Town’u duymuştur. Burası ciddi anlamda Barok eserlerin, meydan dizilişinin, Katolik mimari etkisi ve köprülerinin sergilendiği bir yer. Bugün hem Çek vatandaşlar hem de dışarıdan gelen ziyaretçiler için şehrin popüler bir parçası olan Old Town’da çeşitli restoranlar, publar, dükkânlar, galeriler ve müzeler bulunuyor. Tarihi, meydanın çeşitli uzun mesafeli ticaret yollarının kesişimini oluşturduğu ve bir pazar olarak hizmet verdiği 11. yüzyıla kadar uzanıyor. O zamanlar tüm Avrupa tarafından bilinen bu bölgedeki en belirgin manzaralar Tyn’in önündeki Meryem Anamız Kilisesi ve Astronomik Saat’tir.
Mutlaka görmeniz gereken Wenceslas Square
Prag’daki ana şehir meydanlarından biridir. Prag New Town kısmının iş ve kültür merkezi olan meydanda birçok tarihi olay gerçekleşmiştir. Gösteri, kutlama ve diğer kamu toplantıları için popüler bir adrestir. Meydan, adını Saint Wenceslas’dan almaktadır. Prag’ın tarihi kısımlarından biri olan Wenceslas Square, UNESCO dünya tarih mirası listesindedir.
İlginç hikâyesi ile saatlerce izlemelik Astronomik Saat
Hediyelik eşyalar başta olmak üzere Prag’ın simgesi haline gelen Astronomik Saat’in hayli ilginç bir hikâyesi var. Bir saat ustası olan Hanus 15. yüzyılda bu saati yapar. Herkes bu saate bayılır ve Hanus’tan saati nasıl yaptığını öğrenmeye çalışır. Ama Hanus bunu bir sır olarak saklar ve kimseye söylemez. Dönemin şehir yönetimi de bu güzel saatin sadece kendilerinde olduğundan emin olmak için Hanus’un bu saatten bir tane daha yapmaması için gözlerini kör eder. Kör Hanus öç almak için saate zarar verir ve saat asla tamir edilemez. 16. yüzyılda tamir edildiyse de tekrar bozulur. En son 1865’de ciddi bir tamirat geçiren Astronomik Saat, II. Dünya Savaşı’nda ciddi şekilde zarar görmesine rağmen hâlâ ihtişamını koruyor.
Görkemiyle büyüleyen St. Vitus Katedrali
1930’larda yapımına başlanan, mimari plan büyütülerek 1344’ten sonra bugünkü haline yaklaşan ve 1927’de yapının son bölümlerinin düzenlenmesiyle tamamlanan St. Vitus Katedrali’nin gotik mimari örneği olan dış cephesi etkileyici bir görüntüye sahip. Ön kapı üzerindeki kabartmalar, yapı üzerindeki golemler ve heykeller hareket ediyor gibi görünüyor. Katedralin ön kapısının 15 metre üzerindeki yuvarlak panolarla birleştirilen büyük vitray pencere ise kesinlikle görülmeli. Yan pencerelerdeki vitray süslemelerinde ise Çeklerin tarihi ve önemli olayları anlatılmış; yan pencere vitrayları orijinale sadık kalınarak 2000’lerde yeniden yapılmış. Katedralin yan cephesindeki “Kral Kapısı” ise metal işleme sanatının 1500’lerde metal heykellere dönüşmüş şekli.
Doyasıya müzik için Rudolfinum
Vltava Nehri kıyısında bulunan bir müzik oditoryumu. Jan Palach Meydanı’nda bulunan yapı, Neo Rönesans tarzında inşa edilmiş. 1876-1884 yılları arasında inşa edilmiş. Ulusal Tiyatro’dan sonra Prag’daki en önemli Neo Rönesans yapıdır. 1946 yılından bu yana Çek Filarmoni Orkestrası’na ev sahipliği yapan mekânda orkestra yıl boyunca Dvorak Hall’da klasik müzik konserleri veriyor.
Dillere destan Prag Kalesi
Prag Kalesi/Sarayı’nın ana giriş kapısı olan Kale Meydanı, sarayın dışı süslü olan tek yeri. Giriş kapısı sütunları üzerinde titanların mücadelesini canlandıran heykeller, demir parmaklıklar üzerinde ise melek heykelleri duruyor. Buradaki bahçe duvarının dışında iki Çek askeri nöbet tutuyor. Sarayın karşındaki sol köşede, Çekoslovakya’nın oluşmasını sağlayan Tomas Garrigue Masaryk’nin heykeli, arkasında Schwarzenberg Sarayı, sağ köşede Kardinal Sarayı, yolun ilerisinde Toskana sarayı, yanında Loretanska Kilisesi, arka yolda Strahov Katedrali bulunuyor.
Mis kokulu bir bahçe: Royal Garden
Prag Kalesi’nde bulunan kraliyet bahçesidir. 16. yüzyılda kalede yaşayanlar için oluşturulan bahçe ancak 2002 yılında ziyarete açıldı. İmparator I. Ferdinand bu alanı satın aldığında bahçe yerinde üzüm bağı bulunuyordu. Royal Garden daha sonra Bonifac Wohlmut ve Paolo della Stella tarafından İtalyan Rönesans tarzında inşa edildi. Kraliyet ailesi tarafından sadece gezmek için kullanılmayan bahçede egzotik bitkiler de yetiştirildi.
Nehrin tadını çıkarmak için doğru adres: Kampa Adası
Vltava Nehri üstünde bulunan en büyük ada. Ada üzerinde en çok ziyaret edilen nokta Museum Kampa adındaki modern sanat müzesi. Prag’daki en güzel yerlerden biri olan adaya Karl Köprüsü’nden bir merdivenle kolayca ulaşılabiliyor. Nehrin yakınında güzel zaman geçirmek ve bu atmosferin tadını çıkarmak için bulunmaz bir seçenek.
Gotik-Barok karışımı tarihi kilise: Tyn Church
Prag’daki en bilinen kiliselerden biridir. Bu gotik kilisenin inşası 14. yüzyılda başlamış fakat ancak 1511 yılında bitirilebilmiştir. Dış mimarisinde gotik ögeler kullanılsa da kilisenin iç tasarımı barok etkileri taşımaktadır. Kilisenin önünde Tyn School adı verilen bir bina vardır ve kiliseye buradan girilir. Protestan kilisesi olan Tyn Church’un kuleleri 80 metre uzunluğundadır.
Romantik bir durak: Karel (Charles) Köprüsü
Her iki tarafındaki kuleler Kral 4. Karel -Çekce gerçek ismi bu. İngilizler Charles dediği için Türkiye’de Charles olarak biliniyor- tarafından yaptırılan, Vltava Nehri üzerindeki köprü. Köprüyü korumak amacıyla iki tarafına yapılan yaklaşık 30 metrelik kuleler, köprünün masallardan fırlamış gibi görünmesini sağlıyor. Köprünün yapımına 1357’de başlanmış, 1402’de tamamlanmış. 516 metre uzunluğundaki köprünün üzerinde sağlı sollu 30 heykel grubu var ve bunların her biri farklı bir hikâye anlatıyor. Köprü kemerlerinin ayaklarında buz kırıcılar ve onların üzerinde de heykeller yer alıyor. Yani Karel (Charles) Köprüsü üzerinde en az 1 saat fotoğraf çekecek malzeme var.
Uğranması gereken bir nokta: Yahudi Mahallesi
Bu bölgede ibadet ve yaşam devam ediyor; apartmanların bazıları 150-200 yıllık, kilise ve sinagoglar ise neredeyse yan yana. Buradaki sinagoglar 1600’lü yıllardan günümüze kadar gelen yapılar. Kesinlikle görülmesi gereken bölgenin tarihi dokusu keşfedilmeye değer.
Askeri akademiden kültür merkezine: Belediye Binası
20. yüzyılın başında modern bir yaklaşımla inşa edilen kültür merkezi ve konser salonunun içi iyi korunmuş. Bu alan aslında 1383 yılında Kral IV. Wenceslas’e ev sahipliği yapsın diye inşa edilmiş, sonra ise askeri akademi olarak kullanılmış ve 1903 yılında da yıkılmış. Daha sonra altı yıllık bir çalışma sonunda 1911 yılında tekrar yapılmış.
John Lennon sevgisinin Prag’daki adresi: Lennon Duvarı
Prag’a gitmeden bir araştırma yaparsanız hakkında yazılmış çok sayıda yazı olduğunu görürsünüz Lennon Duvarı’nın. The Beatles’ın efsanevi üyesi John Lennon‘ın 1980 yılında vurularak hayatını kaybetmesinin ardından Lennon’ın anısına graffiti ve şiirlerle anıtlaştırılan bu duvar Prag’da barış ve sevgiyi temsil ediyor.
Her tür eğlence ve unutulmaz bir manzara için: Petrin Tepesi
Prag’a hâkim bir tepedir. Daha önce Kral Charles’ın bağı olarak kullanılan tepe, bir televizyon kulesi ve minyatür Eyfel Kulesi ile tanınıyor. Aynalarla dolu bir holden oluşan Mirror Maze, burada görülebilecek en eğlenceli yerlerden biri. Ayrıca tepedeki gül bahçesi mutlaka görülmeli, at turları kesinlikle denenmeli.
O kadar çok müze var ki!
Prag’da gezilecek o kadar çok müze var ki! Hangisini yazsak diğerlerine ayıp olur diye düşündük. Biz size en fazla ilgi görenlerden bir buket sunalım siz karar verin istedik. İşte Prag’daki en popüler müzeler; Mumya Müzesi, İşkence Müzesi, Seks Müzesi, Komünizm Müzesi, Fosil Müzesi, Kafka Müzesi, Karel Zeman Müzesi, Mucha Müzesi.
Bonus: Eğer sınırlı bir bütçeniz varsa sizi böyle alalım
Gezinizi ucuza getirmek istiyorsanız bedava olan bazı etkinliklerden de bahsetmek gerek:
- Prag Kalesi’ndeki nöbetçi asker değiştirme törenini izleyebilir, şatonun bahçelerinde dolaşabilir, güzel fotoğraflar çekebilir ve St. Vitus Katedrali’ne biletsiz girebilirsiniz.
- Ulusal Müze’ye giriş her ayın ilk pazartesi günü ücretsiz.
- Belediyenin işlettiği tüm sanat galerileri her ayın ilk salı günü ücretsiz.
- Her ayın ilk perşembesi belediyenin işlettiği müzeler sadece 1 Koruna ücret alıyor.
- Kentin en güzel yerleri olan Eski Kent Meydanı (Staromestske Nam) ve Karel (Charles) Köprüsü tabii ki ücretsiz.