Pornoyu ekran karşısında izleyen çoğu insan için, yetişkin film yıldızları adeta yatakta süper kahraman gibi görünür. Sanki onların cinselliği farklı bir evrenden geliyormuş gibi… Devasa bedenler, bitmeyen enerji, mükemmel açılar, milimetrik senkron… İzleyen kişi için “Nasıl ya? Gerçekten bu mümkün mü?” diye düşünmemek elde değil. Hele o “mükemmel” vücutlar, dev penisler, sonsuz sertlik, doymayan istek… E haliyle, bu sahneler karşısında büyülenmek kolay. Zaten amaç da bu: İzleyeni içine çeken, hayran bırakan bir fantezi yaratmak. Peki porno sektörünün acı gerçekleri var mı? Hem de birden çok!
Yönetmenler bu dünyayı ilmek ilmek örüyor. Oyuncu seçimlerinden sahne düzenine, kamera açılarından kurguya kadar her şey hayal gücünü tetiklemek için tasarlanıyor. Ama işte burada kritik bir sorun başlıyor: Bu sahnelerin kurgu olduğunu, gerçekle birebir örtüşmediğini unutan izleyiciler… Gerçek hayatla kurgu arasındaki çizgi bulanıklaşınca, izleyiciler kendilerini yetersiz, eksik ya da “normal değilmiş” gibi hissetmeye başlıyor.
“Ben neden bu kadar etkileyici değilim?”, “Neden onunki gibi büyük değil?”, “Ben neden o kadar uzun süre dayanamıyorum?” gibi düşünceler zihni ele geçiriyor. Oysa perdede izlediğiniz şeyler, ustalıkla yaratılmış ve büyük ölçüde manipüle edilmiş birer sahne. Ekranda gördükleriniz sadece buzdağının görünen kısmı. Gerçekler ise kameraların ardında, makyajların altında, kurgu odalarında gizli. Yetişkin film sektöründe 20 yılı aşkın süredir çalışan Seymore Butts, birbirinden ilginç gerçekleri açıklıyor. İşte porno sektörünün acı gerçekleri…
1. “Büyük penis” miti
Evet, porno dünyasındaki erkek oyuncuların çoğunun oldukça büyük penisleri var. Ekrandan bakınca etkileyici duruyor olabilir ama şu gerçeği es geçmeyelim: Bu “büyüklük” her zaman bir artı değil. Hatta çoğu zaman, sahnedeki kadın oyuncular için ciddi bir sorun haline geliyor.
Gerçek şu ki; normalin çok üstünde boyutlara sahip bir penis, kadın oyuncular için acı verici olabiliyor. Bazen çekimlerde, kadının yüzündeki acı ifadesi ya da partnerinin çok ileri gitmesini engellemek için kalçasına hafifçe dokunması dikkatli gözlerden kaçmaz. Çoğu yönetmen, bu rahatsızlık sinyallerini kurguda çıkartmaya çalışır. Çünkü izleyicinin fantezisinden kopmasına neden olur ve o noktada aklımıza gelir: bu bir film, bir performans… ve canı yanan biri var orada.
2. Uzun seks sahneleri aslında kesintisiz ve doğal bir şekilde çekilmiyor
Porno filmlerinde izlediğimiz uzun seks sahneleri aslında kesintisiz ve doğal bir şekilde çekilmiyor. Kamera arkasında neler mi oluyor? Sertleşme ilaçları, enjeksiyonlar, sayısız ara, yeniden pozisyon alma, ışık düzeltme, su molaları ve “tekrar denemeler”…
Erkek oyuncuların neredeyse tamamı performansı sürdürebilmek için destek alıyor. Yani 30 dakika süren bir sahne, aslında saatler süren bir prodüksiyon. Üstelik bu yoğun tempo, özellikle erkek oyuncuların vücudu üzerinde ciddi etkiler bırakıyor. Uzun vadede penisin hissizleşmesi, boşalma zorluğu hatta ilaçlara karşı tolerans gelişimi gibi sorunlar ortaya çıkıyor. Bazı oyuncular için bu artık sadece bir iş haline geliyor; zevkten tamamen uzak bir rutin.
3. Anal seks sahneleri için oyuncular saatlerce aç kalıyor
Filmlerde izlediğimiz o “aniden gelişen” anal sahneler, aslında oldukça planlı ve zahmetli bir hazırlığın sonucu. Kadın oyuncular sahne öncesinde, genellikle 4 ila 12 saat boyunca yemek yemiyor. Sindirim sisteminin tamamen boş olması gerekiyor. Üstelik birkaç kez lavman yapılması da şart. Aksi halde, sahne ciddi hijyen ve görsellik sorunlarıyla dolup taşabilir.
Bir dahaki sefere böyle bir sahne izlediğinizde, kadının büyük ihtimalle saatlerdir aç olduğunu ve sette defalarca lavman yaptığını düşünün. Kulağa hiç de “rahat ve keyifli” gelmiyor, değil mi? Porno sektörünün acı gerçekleri yazımıza devam ediyoruz.
4. Doymak bilmeyen libidolar miti
Evet, porno dünyasında sadece cinsellik için kamera karşısına geçen kadın oyuncular var. Ancak bu sanıldığı kadar yaygın değil. Aslında oldukça azlar ve bir elin parmaklarını geçmiyorlar.
Gerçek şu ki, çoğu kadın ve erkek bu sektöre öncelikle para kazanmak için giriyor. Ardından gelen motivasyonlar arasında ün kazanma, özgürlük hissi ve ancak en son sırada cinsellik yer alıyor. Bu sıralama, sektöre dışarıdan bakan biri için fazlasıyla şaşırtıcı olabilir ama içeriden böyle işliyor.
Üstelik, bu kadınların hepsi seks yapmaktan keyif alıyor da diyemeyiz. Bazıları gerçekten cinselliği sevmiyor. Kimi tamamen heteroseksüel ve diğer kadınlarla sahneye çıkmak istemiyor; kimi ise lezbiyen olduğu için erkek oyuncularla çalışmaktan hoşlanmıyor. Hatta bazı oyuncular, birlikte sahneye çıktıkları partnerlerini hiç ama hiç çekici bulmuyor.
Peki neden hâlâ bu sahneleri çekiyorlar? Çünkü bu bir rol. Ve onlar bu rolü oynamayı iyi biliyor. Yönetmenlerin en çok aradığı şey “gerçekten keyif alıyormuş gibi gösterebilme” yeteneği. Oyuncular bu illüzyonu başarılı şekilde kurabildiğinde, geri kalanı kurgu ve düzenleme sihrine kalıyor. İzleyici içinse gerçek ile kurgu arasındaki çizgi bu noktada tamamen siliniyor.
5. Kadınların “abartılı” boşalması tamamen kurgu
Kadınların boşalması hâlâ tartışmalı bir konu; biyolojik mi, psikolojik mi, fantezi mi derken birçok kişi neyin gerçek neyin sahne olduğunu ayırt etmekte zorlanıyor.
Porno filmlerde gördüğünüz o “fışkırtma” sahneleri var ya… İşte onlar her zaman düşündüğünüz gibi olmuyor. O sahnelerin pek çoğunda çekime ara verilip oyuncunun vajinasına su dolduruluyor. Bazen bu işlem için hindiba bastırıcısı gibi araçlar bile kullanılıyor. Daha sonra kayıt tuşuna yeniden basılıyor ve hop! Olayı izleyen izleyici, sanki her şey doğal gerçekleşmiş gibi düşünüyor.
Yani sahnede akan şeyin ne olduğuna her zaman güvenmeyin. Gerçeklik bazen efektle geliyor.
6. Sektördeki oyuncular 2 haftada bir sağlık testlerinden geçiyor
Porno sektörünün acı gerçekleri yazımızın sonuna geldik. Sektördeki oyuncular düzenli olarak sağlık testlerinden geçiyor: 14 ila 30 günde bir, oldukça sıkı kontroller yapılıyor. Ancak buna rağmen tedavi edilebilir cinsel yolla bulaşan hastalıklar (CYBH) hâlâ yaygın. Bu, bireysel ihmallerden çok, sektörün doğasıyla ilgili bir durum.
Bazı oyuncular bu hastalıkları o kadar sık geçiriyor ki, artık bazı ilaçlara karşı direnç geliştirmiş oluyorlar. Bu da işin tıbbi boyutunun düşündüğümüzden çok daha ciddi olduğunu gösteriyor.
Kısacası, bu tarz sahneler “korunmasız seks özgürlüktür” mesajı veriyor olabilir ama gerçekte oldukça riskli. Bir oyuncunun yaşadığı riskler, sokaktaki herhangi biri bu sıklıkla ve bu kadar partnerle korunmasız seks yapsa, aynı senaryo birebir yaşanırdı.
Bonus olarak şöyle pratik bir ölçüt önerilmiş:
“Anüsünüzü tıraş etmesini istemekten çekineceğiniz biriyle korunmasız seks yapmayın.” Hem biraz komik, hem de düşündürücü.