Antik Roma’nın güneyinde gelişen bir tatil kenti olan Pompei, aktif bir yanardağ olan Vezüv Yanardağı’nın gölgesinde, İtalya kıyılarında yer alıyordu. En ünlü patlaması MS 79 yılında, Pompei şehrini kalın bir volkanik kül tabakası altına gömdüğü zaman gerçekleşti. Bir tanığın yazdığına göre toz, bir sel gibi “ülkeye döküldü”. Olaydan sonra şehirde iki bin kişi öldü ve sağ kalanlar ise bölgeyi terk etti.
Bir grup kaşif 1748’de bölgeyi yeniden keşfettiklerinde, kalın bir toz ve moloz tabakasının altında Pompei’nin büyük ölçüde bozulmamış olduğunu görünce şaşırdılar. Gömülü şehirde geride bırakılan binalar, eserler ve iskeletler bize antik dünyadaki günlük yaşam hakkında çok şey öğretti. Sizler için Pompei olayı gerçek mi, Pompei’inin hikayesi nedir ve Pompei’de insanlar nasıl öldü anlattık.
Ayrıca bu içeriğe bakmak isteyebilirsiniz: “Pompeii’de Mastürbasyon Yaparken Öldüğü İddia Edilen Adamın Gerçek Hikayesi”
Pompei nerede?
Antik Yunan yerleşimciler, İtalya’nın batı kıyısında, günümüz Napoli şehrinin güneyinde yer alan Pompei’yi MÖ 8. yüzyılda Helenistik dünyanın bir parçası yaptılar. Burası MÖ 2. yüzyılda Campania kıyı şeridinin tadını çıkaran Romalı zengin tatilciler için bir cazibe merkezi haline geldi.
MS 1. yüzyılın başında, Vezüv Yanardağı’ndan yaklaşık 8 km uzaklıkta bulunan Pompeii kasabası, Roma İmparatorluğu’nun en seçkin vatandaşları için gelişen bir tatil yeriydi. Şehir, çoğu zarif sanat eserleri ve ışıltılı fıskiyelerle dolu zarif evlerle doluydu. Şehrin zenginliğinin çoğu, zengin volkanik topraklarından geliyordu; bölge zeytin, üzüm ve diğer mahsullerin merkeziydi ve Roma’nın en zenginleri Pompei’den gelen şarapları içerlerdi.
Bilim insanları, MS 79’daki ölümcül patlamanın arifesinde, Pompei’de yaklaşık 12.000 ve çevredeki bölgede neredeyse bir o kadar insanın yaşadığını tahmin ediyor.
Vezüv Yanardağı
Vezüv Yanardağı elbette bir gecede oluşmadı. Vezüv, İtalya yarımadasında Afrika ve Avrasya tektonik plakalarının yakınsaması boyunca uzanan Kampaniyen volkanik yayının bir parçasıdır ve binlerce yıldır patlamaktadır. Örneğin MÖ 1995 civarında, alışılmadık derecede şiddetli bir patlama (bugün “Avellino patlaması” olarak biliniyor) milyonlarca ton aşırı ısınmış lav, kül ve kayaları yaklaşık 35 km gökyüzüne fırlattı.
Dağın çevresinde yaşayan köylüler, yanardağın ara sıra görülen hareketlenmeleriyle yaşamayı çoktan öğrenmişlerdi. MS 63’te Campania bölgesini vuran büyük bir depremden sonra bile insanlar hala Napoli Körfezi kıyılarına akın ediyordu ve Pompei her yıl daha kalabalık hale geliyordu.
Pompei’inin hikayesi
MS 79 yılının Ağustos veya Ekim aylarında meydana gelen bu büyük depremden 16 yıl sonra, bir dizi küçük deprem Pompei bölgesini sarstı. Yazar ve görgü tanığı Genç Pliny’ye göre, oradaki insanlar Campania’da sık sık deprem olduğu için depremleri umursamadılar. Sonra, o önemli günde, öğleden kısa bir süre sonra, Vezüv Yanardağı yeniden patladı. Patlama, gökyüzüne o kadar yüksek bir kül, kaya ve kavurucu sıcak volkanik gaz bulutu gönderdi ki, insanlar onu yüzlerce km öteden görebildi.
Patlamayı Napoli Körfezi’nin karşısından izleyen Genç Pliny, bu alışılmadık boyut ve görünüme sahip bulutu, “bir tür gövde üzerinde çok yükseklere çıkan ve sonra dallara ayrılan” bir çam ağacına benzetti. Günümüzde jeologlar bu tür volkanik patlamaları “Plinean patlaması” olarak adlandırıyorlar.
Soğudukça, bu moloz kulesi yeryüzüne sürüklendi: Önce ince taneli kül, sonra hafif pomza ve diğer kaya parçaları. Pliny, “Dünyayla birlikte yok olacağıma inandım ve dünyanın da benimle.” diye yazdı ama henüz ölümcül değildi. Çoğu Pompei’linin kaçmak için bolca zamanı vardı.
Pompei, Herculaneum ve diğer kasabalarda geride kalanlar için koşullar çok geçmeden çok daha kötü hale geldi. Giderek daha fazla kül düştükçe havayı tıkadı ve nefes almayı zorlaştırdı. Binaların toz ve kayalarla aşırı yüklenmiş çatıları çökmeye başladı. Ancak yine de 50-60 cm kül altında kalan bazı insanlar şehirde kalmakta ısrar etti. Ardından, ertesi günün sabahı, “piroklastik bir akış” (saatte 160 kilometrelik bir aşırı ısıtılmış gaz ve toz haline getirilmiş kaya patlaması) dağın yamacından aşağı aktı ve yoluna çıkan her şeyi ve herkesi buharlaştırdı.
Patlamanın ikinci günü sona erdiğinde, Pompei milyonlarca ton volkanik külün altına gömülmüştü. Bazı insanlar kayıp akrabalarını veya eşyalarını aramak için Pompei’ye geri döndüler, ancak neredeyse bulunacak hiçbir şey kalmamıştı. Kasaba, komşu Herculaneum kasabası ve bölgedeki birkaç villa ile birlikte yüzyıllar boyunca terk edilmişti.
Yaşanan bu korkunç olayın sebebi olarak Pompei halkı gösterildi. Geçmiş dönemde Pompei halkı çok “edepsizdi” ve şehrin her yerinde genelevler vardı. Ayrıca eşcinselliğe izin veriliyordu. Geçmişten günümüze pek çok insan, Vezüv Yanardağı patlamasının, Pompei halkının işledikleri günahların cezası olduğunu düşündü.
Pompei’de kaç kişi öldü?
Şehirde yaklaşık 2.000 Pompei’li öldü, ancak patlama Pompei, Herculaneum ve bölgedeki diğer kasaba ve köylerde toplamda 16.000’e kadar insanı öldürdü. Erkeklerin, kadınların, çocukların ve hayvanların cesetleri düştükleri yerde donmuştu. Daha sonra ortaya çıkarılan cesetlerin çoğu hala şehir dışına güvenli bir şekilde taşımayı umdukları değerli ev eşyalarını tutuyordu. Bazı cesetler, kolları çocuklara veya diğer sevdiklerine dokunaklı bir şekilde sarılmış halde bulundu.
Daha sonra arkeologlar konserve meyve kavanozları ve somun ekmek bile ortaya çıkardılar. Şehirdeki binalarının çoğu sağlamdı ve günlük eşyalar ve ev eşyaları sokaklara saçılmıştı. Pompei’yi gömen toz halindeki volkanik külün mükemmel bir koruyucu olduğu kanıtlanmıştı.
Patlamadan sonra Pompei’nin keşfi
Pompei, antik eserler arayan bir grup kaşifin Campania’ya gelip kazmaya başladığı 1748 yılına kadar çoğunlukla dokunulmamıştı. Araştırmacılar, küllerin harika bir koruyucu görevi gördüğünü keşfettiler: Tüm bu tozun altında, Pompeii neredeyse 2000 yıl önceki gibiydi.
Pek çok bilim insanı, Pompei kazılarının 18. yüzyılın neo-klasik canlanmasında bir etkisi olduğunu belirtiyor. Avrupa’nın en zengin ve en modaya uygun aileleri, harabelerdeki nesnelerin sanat eserlerini ve reprodüksiyonlarını sergilediler ve Pompei’nin binalarının çizimleri, dönemin mimari trendlerinin şekillenmesine yardımcı oldu. Örneğin, zengin İngiliz aileler genellikle Pompei villalarındakileri taklit eden “Etrüsk odaları” inşa ettiler. Bugün, korunmuş sanat eserlerinin, fresklerin ve diğer eserlerin çoğu, şehrin kalıntıları arasında yer alan Antiquarium of Pompei’de sergileniyor. Pompei’deki kazı çalışmaları bugün hala devam ediyor ve tüm bölge UNESCO Dünya Mirası Listesi alındı.
Kaynak: 1