PISA, yani Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı (Programme for International Student Assessment) 1997 yılında 15 yaşındaki öğrencilerin başarısını uluslararası ölçekte değerlendirmek için Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) tarafından geliştirilen bir sınav. PISA değerlendirmeleri, “ülkeleri sıralamayı değil, hangi ülkedeki eğitim sisteminin çocukları geleceğe hazırlamada daha efektif olduğunu göstermeyi” amaçlıyor. Program, 3 yılda bir düzenleniyor.
Uluslararası çapta fen, matematik ve okuma becerilerini ölçen en önemli sınavlardan biri olan PISA’nın 2015 sonuçları geçtiğimiz günlerde açıklandı. OECD üyesi 35 ülke ile beraber üye olmayan 37 ülkenin katıldığı programda Türkiye bu yıl da maalesef son sıralardaki yerini korudu.
Açıklanan sonuçlara göre Türkiye, fen bilimleri alanında OECD ortalamasının 493 puan olduğu çalışmada 425 puanla 72 ülke arasında 53. oldu.
Öte yandan Türkiye’nin bir önceki çalışmaya göre okuma becerileri alanındaki puanının düşüşü çarpıcı.
Türkiye, okuma becerilerinde 2012 yılında yapılan çalışmadaki ortalama trend puanının 18 puan altında kalarak okuma becerileri alanında 428 puanla 51. oldu.
Matematik alanında yapılan çalışmada ise Türkiye, OECD ortalaması olan 490 puanın 70 puan altında kalarak, 420 puanla 50. sırada yer aldı.
Türkiye her üç alanda da sadece Lübnan, Dominik Cumhuriyeti, Katar, Gürcistan, Trinidad Tobago gibi ülkeleri geçmeyi başarabildi.
Türkiye, PISA 2015’te gerçekleştirilen üç testte de PISA 2012’de aldığı puanın gerisinde kalarak çarpıcı bir düşüş yaşadı.
PISA 2012’de Matematik alanında 448 puan, fen bilimleri alanında 463 puan, okuma alanında ise 475 puan alan Türkiye, PISA 2015’te ise 2012’ye göre matematikte 28 puan gerileyerek 420 puan, fende 38 puan gerileyerek 425 puan ve de okumada ise 47 puan gerileyerek de yalnızca 428 puan alabildi.
PISA 2012 sonuçlarında Türkiye okuma becerilerinde 65 ülke arasında 41’inci sırada olmuştu.
Fen ve matematik çalışmalarında ise Matematikte 44, fende 43’üncü sırada daha net bir başarısızlık elde etmişti. Türkiye’nin üç alanda da puan ortalamaları 2003’ten beri OECD ülkelerinin altında.
OECD ülkelerinde eğitim gören öğrencilerin yüzde 7.7’si bilim konusunda testte en yüksek sonuçları aldı.
20 ülkede ise öğrencilerin sadece yüzde 1’inden azı en yüksek notları aldı. Bu ülkelerden biri de Türkiye. Türkiye’de bu oran yüzde 0,3 seviyesinde.
Finlandiya, kız öğrencilerin bilimde erkek öğrencilerden daha başarılı olduğu tek ülke.
Matematikte Singapur, Hong Kong, Makao (Çin) ve Tayvan başı çekiyor.
Türkiye’deki öğrencilerin matematik testindeki başarı ortalaması OECD ülkeleri ortalamasının altında.
Türkiye’nin başarı seviyesi Birleşik Arap Krallığı, Şili, Moldova, Uruguay, Karadağ, Trinidad ve Tobago, Tayland ve Arnavutluk ile benzerlik gösteriyor.
Okuma alanında Singapur, Hong Kong, Kanada ve Finlandiya en iyi performansı gösteren ülkeler.
OECD ülkeleri arasında Kanada ve Finlandiya başı çekerken Türkiye ve Meksika ise en sonda yer alıyor.
Eğitim haritasında Türkiye, Cezayir, Tunus, Malta, Yunanistan, Doğu Avrupa ülkeleri, Brezilya, Peru, Kolombiya, Birleşik Arap Emirlikleri, Tayland ve Endonezya ile birlikte en alt seviyeyi belirleyen kırmızı renkte gösterildi.
Türkiye, kız-erkek öğrenci eşitiği OECD ortalamasını ise yakaladı.
PISA raporunda, gelişen teknolojiler ışığında yoğun bilgi akışımı ortamında, her bireyin bilimsel düşünme kapasitesine sahip olması, yani “bir sonuç çıkarabilmek için done’lerin karşılaştırılmasını yapabilmesi, zamanla yeni keşiflerle bilimsel verilerin değişişebileceğini anlaması, doğanın ve teknolojinin gücünü ve sınırlarını kavraması” zorunluluğunun altı çizildi.
Uzmanlara göre TEOG’da yanlış şeyleri test ediyoruz.
8. sınıf öğrencilerinin liselere yerleşmek için girdiğ TEOG’da 4700 öğrenci tam puan alırken, PISA 2015 sonuçlarına göre üst düzey öğrenci grubuna giren öğrenci yok. Demek ki TEOG’da yanlış bir şeyi test ediyoruz. PISA’nın 2 ve 3. seviyesine denk gelen sorular soruyoruz. Öğrendiği bilgiyle yeni bir şey üretiyor mu öğrenci bunu sınamıyoruz.
Bilgi kullanımının öğretilmediği bir eğitim sistemi kulanılıyor, 10 yıllık plan yapmamız lazım.
Eğitim seferberliğinin ideolojiden bağımsız olması gerekiyor. Osmanlı’dan, Cumhuriyet’ten bu yana bütün iktidarlar kendi ideolojilerin doğrultusunda kullandı eğitimi. Gelinen sonuç ortada.
New York Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç.Dr. Selçuk Şirin PISA sonuçlarıyla ilgili çarpıcı değerlendirmeler yapıyor:
“Türkiye’nin cevap vermesi gereken soru şu: Eğitim bütçemiz artarken, okul binaları yenilenirken, sınıf mevcudu azalırken neden çocuklarımızın başarısı düşüyor? Eğitim öğretmenle olur. Türkiye’nin bu yüz yılda dünya ile rekabet edebilmesi için acil olarak insana yani öğretmene yatırım yapması gerekiyor. Nüfusunun yarısı okul çağında olan Türkiye eğer bu kuşağa dünya ile rekabet edecek becerileri kazandıramazsa bu yüzyılı da kaybederiz. PISA testlerini OECD’nin yapmasının nedeni yeni ekonomide ihtiyaç olan becerileri ölçüyor olması. Bilgiyi ezberlemeyi değil, var olan bilgiyi kullanmayı ölçüyor, problem çözmeyi ölçüyor. 21. yüzyılda eğitimin amacı budur, bu olmalıdır. Biz kurduğumuz sistemle problem çözme becerisini öğretemiyorsak o zaman müfredatı baştan sona yenilemek gerekiyor. Beni kaygılandıran başka nokta da ileri seviyede beceri düzeyinde öğrencilerimiz az. Fende yokuz. Bu korkunç bir durum. Çünkü yeni ekonomide inovasyonu yapacak çocuklar o beceri seviyesindeki çocuklardan çıkacak. Bu tabloya bakınca Türkiye’den WhatsApp geliştiren çıkar mı? Kaygılıyım.”