Mevzumuz büyümeyen erkekler. Hani şu bin yıllık hikaye. Kadınların “sorma şekerim benim herif tam bi koca bebek” yakarışlarının muhatapları olan Peter Pan Sendromu sahibi erkekler. Teşhisin ismi de öyle cezbedici ki sendromsuz erkeğin bile kasıp sendrom sahibi olası gelir.
Peter Pan yahu, uçan kaçan piçin teki bir eleman… Çevrede kankaları falan var. Fıstık gibi peri kızları da peşinde cirit atıyor. Derdin tasanın olmadığı rüya bir ormanda yaşıyorlar: Neverland! Hangi erkek istemez ki? Ama işte hadise o kadar basit değil; çünkü Neverland yani… Adı üstünde “var olmayan ülke”, yani yokmuş. Bitmiiiş, attaya gitmiiş…
1983 yılında Dan Kiley isimli bir psikanalist, yazar Matthew Barrie’nin Peter Pan karakterinden ilham alarak modern çağın erkeğine teşhisi koydu
Günümüz erkeklerinde sıkça görülen Peter Pan Sendromu üzerinde o günden beri düşünülüp tartışılır. Büyümeyen erkek nedir ne değildir, hastalık mıdır, kompleks mi, sendrom mu?
Peter Pan sendromlu biri mutlaka hayatınıza girmiştir
Kahramanımız Peter Pan’ı tanıyorsunuz. Perisi Tinkerbell ve Captain Hook’un elinden kurtardığı Wendy ile birlikte Neverland’de yaşarlar. Peter Pan büyümeyi reddetmiştir. Sonsuza kadar bu büyülü ülkede yaşayacak ve çocuk olarak kalacaktır. Piçin teki dedik ya hani, malum kızların da ilişkilerde piç erkek tercihi diye bir gerçeklik var meşhur. Wendy de kendisini kurtaran bu uçarı zibidiye abayı yakmıştır. Amma velakin hikayenin sonu çok acıklı biter.
Peter ve Wendy ormanda çılgın atarlar ama zamanla ilişkinin akıl tarafı olan Wendy, Peter’in durumuna uyanır
Sonuçta Wendy yenge içinden de olsa bu adamdan çocuk yapılmaz der ve pılıyı pırtıyı toplayıp evine döner. Gerçek hayattan da bilirsiniz. İlişkinin kadın tarafı başlarda karşısına aniden çıkıveren erkeğin enerjisine, neşesine, kendine güvenine vurulur, onunla çok eğlenir, birlikte harika vakit geçirirler. İki ayrı insan artık bir çift olmuşlardır. Bir çift sığırcık kuşu gibi havalanırlar. Gökyüzünde çılgın gibi savrulurlar…
Bu dünyada bir mutluluk parıltısı buluyorsun, her zaman birileri çıkıp bunu mahvediyor
Aşk sen ne güzelsin… Evet başlarda her şey çok güzeldir. Sonra çiftin dişi kuş tarafı malum yuvayı yapmak için ufak çaplı girişimlerde bulunmaya başlar. Ama o da ne. Erkek sığırcık kuşu tam bir sığır gibi davranmakta! Coşup eğlenirken, maceradan maceraya koşarken yine aynı o uçarı, heyecanlı kuş. Ama ne zaman bir sorumluluk alması gerekmekte işte o zaman adam yerinden oynamamakta.
Erkeklerin derdi gibi dursa da bu dertten asıl çeken kadınlar
Kadın kısmı bu sendromun belirtilerini görmeye başladığı zaman tereddüte düşer. “Ben ne yapacağım bu adamla” halleri baş gösterir; çünkü Peter Pan sendromu karışık bir durumdur. Adam toptan işe yaramaz değildir yani. Girişkendir, yeteneklidir, tutkuludur… Ama kurduğu dünyanın dışına çıkmayı istemez. Evlilik ya da düzenli ilişki sorumluluk almaktır, başka bir kurumdur. Adamımız kurummuş kurumsalmış hiç o işlere gelemez. Fatura bile ödemeye gitmez. Gitse de huzurlu hissedemez. Kadın için tam da atsan atılmaz satsan satılmaz durumu.
Mesela biz de ListeList ofisinde 5 koca adam toplanıp ok atan tabancayla savaş yapabiliyoruz
Ekipteki kızlardan Duygu ve Hilal’in aklı çıkıyor kafalarına nişan alıp “ehhuehe” diye güldüğümüzde. Peki şimdi biz ofiste 5 adet Peter Pan sendromlu muyuz? İşin o kısmını takipçiler arasında uzman varsa söylesin. Muhtemelen değilizdir ya da belki de öyleyiz.
Erkeklerin kumandalı araba, model uçak ya da bizimki gibi toplu tüfekli attraksiyonlara olan hiç bitmeyen merakı herkesin malumu. 50 yaşındaki adamın eline yeni nesil dev su tabancalarından verin gider kahvehane basar, sağı solu sucuk gibi yapar. Bu hallerin mutlaka Peter Pan sendromuyla bir ilişkisi olmalı. Boyutu mutlaka kişiden kişiye değişir.
Bumerang nesil ve ilişkiler
Okulu bitir, askere git, işe gir, evlen, yeni ev kur, çocuk yap… Bunlar hayatın önemli evreleri. Bunların getirdiği sorumlulukları almak istemeyen milyonlarca Peter, hayatı kadınlara dar ediyor. Herhangi bir ilişki daha başlamadan ‘ya benle evlenmek isterse korkusu’ Peter tayfasının en çok hissettiği çıkmazlardan oluyor. Yani durum aslında her zaman skor peşinde koşmak anlamına gelmeyebiliyor.
Kim uğraşacak onca faturayla, ev geçindirme derdiyle
Böyle düşünenlerin sayısı hiç de az değil. Kimi zaman anne baba yanından dahi ayrılmıyorlar. Bu nesle bumerang nesil ismi takılmış. Yani baba ocağına geri dönen ya da zaten hiç ayrılmayanlar. Tabii bu durum ileri zamanlarda sendrom sahibinin kişisel özgürlükler sınırına takılıyor. Çünkü Peter Pan aynı zamanda özgür de olmak istiyor. Bakın siz şu Peter’e!
Dışarıda yüksek öz güven ve sosyal çevre ama içeride bastırılmış korkularla yüz yüze gelememe
Peter Pan sendromunda sosyal çevre eksikliği ya da rahatsızlığı yoktur; hatta bu tipler esprili, katılımcıdır. Ama içten içe yalnız ya da bulunduğu ortama ait değilmiş gibi hissederler. Gerçi -mış gibi yapma hali günümüzün de en popüler davranış şekli.
Kızlar sanki çok mu sağlıklı
Asla. Hepimiz topluca ve tüm dünya olarak manyağa bağlamış bir neslin evlatlarıyız. Hatta internet sağ olsun artık anne babalar da delirdi. Sosyal medya çağı onların da normlarını değiştirdi. Uyum sağlamak ne mümkün. Nesiller boyu süren sendromlar bizi bekler.
Kızlarımızın “küçük tatlı premses” halleri ve her şeyin en iyisine layık olduklarını sanma dürtülerine “Sindirella Kompleksi” deniyor. Bilirsiniz beyaz atlı prensini bekleme durumu. Yani öyle hemen “çözdüm seni Şemsettin sen de Peter Pan şeysinden var” diye çıkışmayın çocuğa.
Anne gibi davranan sevgili modeli
Bu obsesyona sahip kız tarafının Peter Pan’dan muzdarip erkekle sevgili olması çok trajik sonuçlar doğurabilir. Adam zaten çocuk kafasında, bir de karşısında sevgilisine bakmak, onu besleyip büyütmek isteyen bir kız modeli çıkınca iş çığrından mutlaka çıkacaktır. Tinkerbell gelip kamyonla peri tozu serpse düzelmez o ilişki.
Çünkü anne tipi sevgili modeli, Peter Pan’i bir yandan değiştirip onu sorumluluk sahibi bir adam haline getirmek isteyecek, diğer yandan içten içe onun çocuk halleriyle kalmasını isteyip hep kendine muhtaç ve bağlı kalmasını bekleyecek. Trallalllalalaa! Neyse Pucca’ya bağlamadan konuyu toparlayalım.
Psikanalist Dan Kiley tarafından yazılan Peter Pan Sendromu isimli kitap, durumu detaylarıyla anlatıyor
Buna göre büyümek istemeyen ya da sorumluluklardan kaçmak isteyen Peter Pan Sendromunun evreleri şu şekilde gelişiyor:
0-15 yaş arası: Çocuk dış dünya ile bağlantısını, korku yüzünden, koparmaya çalışıyor. Görevlerinden kaçıyor ve yalnız kalıyor.
*16-22 yaş arası: Kendini beğenme ve maçoluk hissediliyor.
*23-25 yaş arası: Hayattan mutsuzluk ve rahatsızlık hissediliyor.
*26-30 yaş arası: Sendrom ilerliyor ve durum daha vahim oluyor.
*45 yaşından itibaren: Tekrardan çocuk olmaya çalışılıyor ve istenilmeyen hayat modundan uzaklaşılıyor.
Aslında sendrom biraz da Peter Pan’in yazarı Matthew Barrie’nin trajik hayatından gerçek izler taşıyor
Ünlü İskoç yazar henüz daha 6 yaşında bir çocukken abisini kaybeder. Buz pateni yaparken ölen abinin ardından geride kalan anne derin bir bunalıma girer. Acılı anne 6 yaşındaki Barrie’yi ölen abinin yerine koymaya başlar. Ünlü yazar da çocuk haliyle abisinin kıyafetlerini giymekte hatta kimi zaman abisinin davranışlarını taklit etmektedir; çünkü bunların annesinin hoşuna gittiğini fark eder.
Bunalımdaki kadının geride kalan çocuğunu yıllarca ölen abinin yerine koyması Barrie’nin üzerinde onarılmaz travmalara yol açar
Barrie yıllar geçse de hep 13 yaşında kalan abisinin yerindedir. Böylece hem ruhsal hem de fiziksel olarak gelişemez. Boyu 140 cm. civarlarında kalmıştır. Sevgi ve ilgiden yoksun çocuklarda beliren ve psikiyatride adına “anne yoksunluğu” ya da “psikososyal cücelik” denilen bir sendroma düşmüştür. Özellikle yetimhanelerde büyüyen çocuklarda görülen bu gelişim bozukluğu ünlü yazarın tüm hayatını etkiler. Peter Pan karakterinin doğuşunun aslında ünlü yazarın abisinin ölümüyle başladığına inanılır.
Bilim ne diyor
Amerikan Psikiyatri Birliği’nin tüm dünyada Ruhsal Bozuklukların Tanı kaynakçası olan DSM-IV’e göre Peter Pan Sendromu bir hastalık değil. Olmasın zaten çünkü eğer hastalıksa tüm erkeklerin %90’ı hasta demektir. Gerçi ilk defa 1952’de yayımlanan DSM serisi yıllar içinde güncelleniyor.
Kitabın son baskısı Mayıs 2013’de piyasaya sürülen DSM-V. Son baskıda Peter Pan Sendromu hakkında yeni bir şeyler yazılmış mı bilemiyoruz. Ama hastalık olarak adlandırılmaması sendromun olmadığı anlamına gelmiyor. Özellikle Orta Avrupa ülkelerinde ailelerinin yanından ayrılmayan yetişkinlerin artışı bu konuyu yeniden gündeme getirdi.
Biri dışında, bütün çocuklar büyür ve büyüyeceklerini erken yaşta öğrenirler
Peter Pan & Wendy’ nin ilk cümleleri böyle başlar ve devam eder…
Wendy de şöyle öğrendi: İki yaşındayken, bir gün bahçede oynuyordu. Bir çiçek daha koparıp, bu çiçekle annesine koştu. Sanırım küçük kız pek sevimli görünüyordu ki, Bayan Darling elini göğsüne koyup, ‘Ah, keşke hep böyle kalabilsen!’ diye haykırdı. Bu konuda aralarında geçen konuşmanın hepsi buydu, ama Wendy bundan böyle büyümek zorunda olduğunu öğrenmişti. Bunu iki yaşına girdikten sonra anlarsınız hep. İki yaş, sonun başlangıcıdır.
Wendy gerçekten de bir şekilde büyüdü. Peter ise sonsuz sınırsız bir özgürlüğü seçti
Seçtiği sonsuz oyun alanı Peter için Düşler Ülkesi, Wendy içinde Var Olmayan Ülke olarak kaldı. Peter ve Wendy’nin hikayesi temelde bir aşk ve kavuşamama serüveni değildi. Onlar birlikte sonsuza kadar mutlu olmanın macerasını arıyorlardı. Acaba bu yüzden mi bu bir aşk hikayesi olamadı…
Serüven devam ediyor
Hastanenin dışındaki Peter Pan heykelinden detay
James Barrie, “Peter Pan ya da Büyümeyen Çocuk” adı ile 1904’te sahnelenmeye başlayan oyununu 1911 yılında “Peter Pan ve Wendy” adı ile romanlaştırdı. J. M. Barrie, kitabın tüm yayın haklarını 1929 yılında bir çocuk hastanesi olan Great Ormond Street Hospital’a (G.O.S.H.) devretmesiyle çocuklara sadece hayal dünyalarında değil gerçek hayatta da destek olmaya devam etti.
Bonus: Finding Neverland – 2004
J.M. Barrie’nin gerçek hayatta sürekli birlikte vakit geçirdiği bir aile ve onların çocuklarıyla olan arkadaşlığını anlatan film. Kimi kaynaklara göre Barrie’nin kendi yaşadıkları ve ilerleyen zamanlarda bu aileyle olan yakınlığı Peter Pan’ın doğmasına sebep olmuştur.