Ana sayfa » ListeList Özel » Sanki Hiç Var Olmamış Gibi! Ölmeden Önce Kendi Geçmişini Silen Peter Bergmann’ın Hikayesi
Sanki Hiç Var Olmamış Gibi! Ölmeden Önce Kendi Geçmişini Silen Peter Bergmann’ın Hikayesi
Haziran 2009’da İrlanda’nın sessiz kasabası Sligo’ya gelen gizemli bir adam, sadece üç gün kalıp hayatını kaybettiğinde, arkasında onlarca soru işareti bıraktı.
Kimi hikâyeler vardır, başından sonuna kadar cevaplardan çok sorularla örülüdür. Her sahnesi titizlikle planlanmış bir tiyatro oyunu gibi; ancak oyuncular, dekor ve final bilinmezlik perdesi ardına gizlenmiştir. 2009 yılının yazında, İrlanda’nın küçük sahil kasabası Sligo’ya gelen yabancı bir adamın hikâyesi de tam olarak böyle bir bilmece. Ne bir arayanı vardı, ne de ardından ağlayan bir yakını. Sessizce geldi, üç gün kaldı, ardından denizin kıyısında çıplak bedeniyle bulundu. Kimliği hâlâ bilinmeyen bu adam, kendisine “Peter Bergmann” adını vermişti. Ama ne verdiği adres gerçekti, ne de geçmişine dair bir iz. Geride yalnızca güvenlik kameralarının sessiz gözlemleri, çöpe atılmış belgeler ve büyük bir soru işareti kaldı. Bugün hâlâ polis kayıtlarında çözülmemiş bir gizem olarak duran bu olay, modern çağın en tuhaf kimliksiz vakalarından biri haline geldi. Çünkü Bergmann, yalnızca fiziksel olarak değil, kimlik olarak da tamamen kaybolmak istemiş gibiydi. Peki bir insan neden her izini silerek bu dünyadan çekilmek ister? Onu buraya getiren şey neydi? Ve en önemlisi: Kimdi o adam?
Her şey Haziran 2009’da, sıcak bir öğleden sonra başladı. Siyahlar giymiş ince yapılı bir adam, İrlanda sınırına yakın, küçük ve sakin bir sahil kasabası olan Sligo’ya giden otobüse bindi
Bu adamın kim olduğunu kimse bilmiyordu. Ve üç gün sonra, kimsenin tam olarak ne yaptığını çözemediği bir hafta sonunun ardından, ölü bulundu. İşte o andan itibaren Peter Bergmann olarak bilinen bu adam, ardında cevaplardan çok sorular bırakarak tarihin en tuhaf kimliksiz vakalarından birinin merkezine oturdu.
Adamın yolculuğuna çıktığı yer, Kuzey İrlanda’daki Derry idi. Öğleden sonra otobüse bindi, güneşin alçaldığı saatlerde Sligo’ya vardı. Saat 18:28’de indiği otobüs durağından bir taksiye binerek şehir merkezine geçti. Bazı kişiler, bu kısa mesafe için taksiye binmesini Sligo’yu tanımadığının göstergesi olarak yorumladı. Ancak adamın yaşı, taşıdığı iki çanta ve fiziksel hali göz önünde bulundurulunca bu çok da şaşırtıcı değildi.
İlk konaklamak istediği otel doluydu ama Quay Caddesi’ndeki Sligo City Hotel’de yer buldu ve üç gecelik ücretini peşin ödedi. Kayıt defterine adres olarak Viyana’daki bir konumu yazdı: “Ainstettersn 15, 4472, Avusturya.” Adını ise Peter Bergmann. Kimliği sorulmadı, belge göstermedi. Her şey bu kadar kolaydı.
Ertesi gün, Peter Bergmann sabah 10:49’da postaneye gitti. Sekiz pul ve birkaç hava postası etiketi aldı. Sonrasında şehirde dolaştı, dışarıda yemek yedi, ara sıra sigara içti. Sessiz, kontrollü ama dikkat çekici bir adamdı
Pazar günü geldiğinde, taksi durağına gidip yüzebileceği sessiz bir plaj aradığını söyledi. Şoför onu, yaklaşık 15 dakika uzaklıktaki Rosses Point isimli göz alıcı manzaralı bir yarımadaya götürdü. Denize baktı, derin derin inceledi, memnun görünüyordu ama planda bir değişiklik yaptı ve hemen geri dönüp Sligo’daki oteline döndü. O akşam yine yalnız başınaydı.
15 Haziran Pazartesi günü, öğle saatlerinde otelden çıkış yaptı. Mor plastik bir çanta ve siyah bir bavul bıraktı. Şehirde dolambaçlı bir rota izleyerek otobüs durağına gitti. Bir noktada bir mağaza önünde durdu, sanki biriyle buluşacakmış gibi bekledi. Ardından elindeki kağıtlara yazdığı notları sessizce okudu, yırttı ve çöpe attı. Saat 14:20’de Rosses Point otobüsüne bindi.
O gün sahilde en az 16 kişi onu gördü. Resmi giyimli ama neşeliydi, yoldan geçenlere selam verdi. Gizlenmiyor, tam tersine sanki varlığını görünür kılmak istiyordu.
Ertesi sabah, 16 Haziran’da, sabah saat 6 civarında bir baba ve oğul kumsalda yürüyüş yaparken, Peter Bergmann’ın cesediyle karşılaştılar
Çıplaktı. Eşyaları kıyıya saçılmıştı. Ne cüzdanı, ne parası, ne de kimlik kartı vardı. Kıyafetlerinin tüm etiketleri makasla kesilmişti. Boğularak ölmüştü ama vücudunda herhangi bir darp, ilaç ya da mücadele izine rastlanmamıştı. Otopsi, adamın ağır bir prostat kanseri ve yayılmış kemik tümörlerine sahip olduğunu ortaya çıkardı. Kalp krizi geçirmişti, bir böbreği eksikti. Ama en çarpıcı detay: Hiçbir ağrı kesici almamıştı.
Polis, verdiği adresi araştırdı. Viyana’daki o sokakta böyle biri yaşamıyordu. Gönderdiği mektuplara da ulaşılamadı. Güvenlik kameraları incelendiğinde Bergmann’ın her gün otelden mor poşetiyle çıkıp boş şekilde geri döndüğü görüldü. Görüntülerde, şehirde eşyalarını dikkatlice çöpe attığı, kameraların görüş alanından özellikle kaçındığı anlaşılıyordu. Sanki görünmeden yok olmak isteyen bir hayalet gibiydi.
2019’un mayıs ayında, gazeteci ve yazar Francisco Garcia bu hikâyeyi araştırmak için Sligo’yu ziyaret etti
Bergmann’ın kaldığı otele gitti, aynı yollardan geçti. Bu dava üzerine çalışan Dedektif Müfettiş Ray Mulderrig’le görüşme yaptı. Ray, “Bu adam rastgele gelmedi. Her hareketi planlı gibiydi. Asıl soru şu: Neden Sligo?” dedi. Onlarca teori, onlarca olasılık vardı. Ancak elde hiçbir somut ipucu yoktu.
Peter Bergmann ismi, sadece Sligo’nun değil, internette Reddit başlıklarının, belgesellerin ve araştırmacıların da gizemli kahramanına dönüştü. Kimilerine göre o bir ajan, kimilerine göre sevdiklerine hayat sigortası bırakmak isteyen hasta bir adamdı. Ama belki de sadece sessizce, iz bırakmadan bu dünyadan gitmek isteyen biriydi.
Hatta bazıları, tüm bu hikâyenin aslında İrlandalı belgesel yapımcısı Ciaran Cassidy’nin zekice kurgulanmış bir senaryosu olduğunu bile iddia ediyor
2013’te çektiği Peter Bergmann’ın Son Günleri belgeseli, uzun süre bu gizemli davayla ilgili medyada çıkan neredeyse tek içerikti. Bazıları bu filmi, gerçek suçlara olan saplantılı ilgiye verilmiş avangart bir cevap gibi yorumluyor. Cassidy ise bu olayın tamamen gerçek olduğunu iddia ediyor.
Peter Bergmann’ın ne onu arayan bir ailesi vardı, ne de arkasından yas tutan birileri
Yalnızca bazı avukatlar ve konuyla profesyonel olarak ilgilenen birkaç kişi… Onun hikâyesi, birkaç rastlantının bir araya geldiği parçalı anılarla kaldı geriye. Taksi şoförünün hatırladığı nazik bir yolcu. Sahilde onu gören ama onun son anlarına tanık olduklarının farkında olmayan insanlar. Davanın çok erken kapatıldığını düşünenler, hâlâ bir yerlerde onun kim olduğunu bilen birinin olduğuna inananlar…
Irish Times’ın hazırladığı bir podcast’in ardından ilgi yeniden canlansa da, emekli dedektif Ray Mulderrig şu ana kadar kimsenin ikna edici bir bilgiyle ortaya çıkmadığını söyledi.
İşte tam da bu yüzden Peter Bergmann hikâyesi alışıldık kalıpları kırıyor
Çünkü polisler kayıp kişilerle ilgili hep bir ‘aile’ hikâyesi bekler. Oysa burada, kendi izini bizzat silen bir adam var. Kendi ölümüne kadar olan süreci neredeyse sanatsal bir titizlikle planlamış biri. Her şey kontrol altındaydı: Takma adı, kalacağı otel, ölmek için seçtiği yer ve zaman…