10 yıllık bir süreçte 10 binin üzerinde insanla görüşerek, onlarla ilişkileri konuştum. Çünkü ben bir Matchmaker yani çöpçatanım. Firmamı (Tenkap) ilk kurduğumda, adından da anlaşılacağı üzere Matchmaking işinin bir tencere-kapak olayı olduğunu düşünüyordum. Bugün hala bu düşüncem varlığını korusa da değişen zamanla ilişkiler ve insanların ilişkilere bakış açısı da çok fazla değişti. Bu değişimler bir yandan olumlu bir yandan da olumsuz oldu bana göre…
Örneğin olumlu olarak sosyal medya sayesinde artık çok daha fazla insana ulaşabilme ve ilişki olasılıklarını çok daha ulaşılması zor insanlara kadar genişletebilme şansı bulduk. Ama aynı sosyal medya bizi biz olmaktan çıkardı. Yani sosyal medyada biz biz olmaktan çıktık. Kendimizi olduğumuzdan farklı gösterme çabası az ya da çok hepimizi bir yerlerden yakaladı. Artık kendimiz bile ne kadar sosyal medyadaki kişi olduğumuzdan emin olamaz hale geldik.
Eskiden tencereler kapaklarını, kapaklar da tencerelerini ararken, bugün tencereyim ama bana düdüklü tencere kapağı lazım ya da hatta ben bir airfryer’ım ama bana bir kapak lazım diyenlerin sayısı hiç de az değil maalesef!
Kafanız karıştı değil mi? Hemen ne demek istediğimi anlatayım.
Günümüz yaşamında dünyanın bizi götürdüğü yerde çoğu zaman kendimizle ilgili algımızı kaybediyoruz
İnsanlarla ilişkileri konuşurken onlara sorduğum birtakım temel sorular vardır. Eğer onlara bir partnerle ilgili beklentilerini ya da kriterlerini sorarsam bana dakikalarca konuşabilirler. Hatta ayrıntılı bir liste yaparak bana o listeye göre birini bulmamı isteyebilirler. Ama keşke hayat bu kadar kolay olsa… Özellikle de ilişkiler.
Bütün bu kriter ve beklenti karmaşası içinde soruyu ters çevirdiğimizde genelde büyük bir sessizlik olur. Yani bu kadar beklentinin karşılığında bir ilişki olasılığında sen masaya neler getiriyorsun sorusunun cevabı genelde yoktur. Çünkü genelde bir ilişkiden ne istediğimizi biliyoruz (daha doğrusu bildiğimiz düşünüyoruz) ama bunun karşılığında karşımızdaki kişinin beklentilerini karşılayıp karşılayamayacağımızı hiç düşünmüyoruz.
“Senin idealize ettiğin kişi seni neden tercih etsin?” sorusuna karşılık ya “Bilmiyorum” ya da “Çünkü bunu hak ettiğimi düşünüyorum”dur. Kabul; hepimiz her şeyin en iyisini hak ediyoruz. Ama bir yaşam gerçeği var ki, o da hak etmek için emek sarf etmek gerektiği…
Sosyal medyada gördüğünüz o ilişkilerin gerçek yüzünü hiçbirimiz bilmiyoruz. Dedim ya sosyal medyada biz biz değiliz diye…
Herkes en güzel anlarını ya da gerçekte o kadar mükemmel olmasa da hayatları çok yolunda durumlarını paylaşıyor. İnsan psikolojisi doğal olarak “Benim ondan neyim eksik, ben de bunları hak ediyorum” noktasına gidiyor. Bir kere baştan anlaşalım; bir ilişkiniz olması 7/24 mutlu olacaksınız ya da partneriniz sizi sürekli mutlu edecek anlamına gelmiyor. İlişkiler de aynı hayatın kendisi gibi… Mutlu anları da var, zorlayan zamanları da.
Şimdi benim konuma dönelim: yani doğru eş seçimi….
Bütün bu karmaşa içinde doğru kişiyi seçmek, daha da önemlisi kim ya da kimler için doğru kişi olduğumuzu tespit edebilmek bir hayli güç görünüyor. Aslında tecrübelerim bunun o kadar da zor bir şey olmadığını, sadece belli bir farkındalık noktasına varmakla mümkün olduğunu gösteriyor. Her ne kadar yukarıda yazdıklarım sosyoloji ve psikoloji gibi bilim dallarının derin inceleme konusu olsa da ben size yine seanslarımda danışan adaylarıma sorduğum bir sorudan yola çıkarak bu konuda ışık tutmaya çalışacağım.
Soru şu: “Bir partner dendiğinde aklına ilk neler geliyor?” Aslında bu soruyu şu şekillerde de sorabiliriz… “Karşı cins dendiğinde aklınıza ilk neler geliyor?” Ya da cinsiyetten bağımsız yani tercih ettiğiniz partner cinsine göre “Bir kadın/erkek dendiğinde aklınıza ilk neler geliyor?”
Psikolojinin temel konularından biridir ve birçoğumuz biliyoruz ya da şahit oluyoruz ki, bazılarımız anne-babamıza benzeyen, enerji ve tarz olarak onların devamı olan partnerleri seçebiliyoruz
Bilim bunu konfor alanımızdan çıkmamak, güven ihtiyacı gibi birçok nedenle hiç farkında olmadan yaptığımızı söylüyor. O nedenle “Karşı cins ya da kadın/erkek dendiğinde aklınıza ilk ne gelir?” sorusuna verilen en popüler cevaplardan biri “anne/baba”dır. En az bu cevap kadar popüler olanlar güven, şefkat, huzur, güç, sevgi, aile, dost, arkadaş, paylaşım, güzellik, yakışıklılık gibi sıfatlar oluyor. Yıllardır çok şaşırdığım bir şey bu soruya verilen cevapların arasında seksin en son sıralarda yer almasıdır ama bu ayrı bir inceleme konusu… Özellikle bizim coğrafyamızda.
Aslında bir ilişkiden ne beklediğimiz ve bundan daha önemlisi zaman zaman seçimlerimizde neden yanılgıya düştüğümüz bu soruya vereceğiniz cevabın içinde gizli
Çünkü bu soru sizin aklınızda ilk neleri canlandırıyorsa hem bir ilişkiden ne beklediğinizi hem de o beklenti doğrultusunda nerelerde hata yaptığınızı bulmanızı sağlayacak farkındalığın kapılarını aralıyor. Yani bir ilişki olasılığı ile ilgili aklınıza ilk gelen cevap güç ise güçlü insanlara çekiliyor olabilirsiniz. Ama ilişkinin aşamaları ilerledikçe o gücün altında ezilme, fazla güçten dolayı baskı altında hissetme, özgürlüğünün kısıtlanması ve kendini giderek daha güçsüz hissetme gibi sorunlarla karşılaşabilirsiniz.
Şimdi bir kez daha düşünün; gerçekten bir ilişkiden beklediğiniz güç mü? Yoksa birçok özellikle birlikte dengeli ve dozunda bir güç sizin için daha iyi olmaz mı? Belki de o ilişkiye tamamen karşıdan beklemek yerine kendinizden de güç katmak, o ilişkiyi daha sağlam ve sağlıklı yapmaz mı? Gerçekten istediğiniz anneniz/babanız gibi bir partner mi? Onların ilişkisi gibi bir ilişki sizi mutlu edecek mi? Sadece yakışıklılık/güzellik, kariyer, para ve imkanlar sizi mutlu etmeye yetecek mi?
Kısaca özetlemem gerekirse “Kadın/erkek dendiğinde aklınıza ilk neler geliyor?” sorusuna vereceğiniz (hiç düşünmeden aklınıza ilk gelenler) bir iki cevap üzerine derin derin düşünmenizi tavsiye ederim
Gerçekten istediğiniz bunlar mı, yoksa bunlar öğrenilmiş, toplumsal bilinçten gelen kodlamalar mı? Bunları hayatınıza çektiğinizde gerçekten mutlu ve huzurlu olabilecek misiniz? Çünkü bütün bu beklentiler artıları kadar eksileriyle de hayatınıza çektiğiniz enerjiler olacak. Bütün bunların yanında en önemlisi bir ilişkide siz masaya neler getiriyorsunuz? Yani karşı tarafın bakış açısıyla size o kişiye ödül yapan şeyler neler? Bütün bu konuların farkındalığıyla yeni deneyimlere kendinizi açtığınızda tencerelerin kapaklarını, kapakların da tencerelerini bulmaması için hiçbir neden yok.