Ana sayfa » Gündem » 2025 Yılının Kelimesi Seçilen Parasosyal Terimi Tam Olarak Ne Anlama Geliyor?
2025 Yılının Kelimesi Seçilen Parasosyal Terimi Tam Olarak Ne Anlama Geliyor?
Cambridge Sözlüğü yılın kelimesini seçti! 2025'in tahtına, beklenmedik ama bir o kadar da tanıdık bir misafir oturdu: Parasosyal. Peki neden bu yıl bu kelime seçildi?
Her yıl olduğu gibi Cambridge Sözlüğü yine geçtiğimiz 12 ayın ruh halini en iyi özetleyen kelimeyi seçti ve 2025’in kazananı açıklandı. Bu tür duyurular neredeyse Spotify’ın yıl sonu özetleri kadar heyecan yaratıyor. Beklentiler yüksek, tahminler boldu ama kazanan kelime açıklandığı zaman pek çok kişi küçük bir şaşkınlık yaşadı. Çünkü bu kelimenin çoktan liste başı olduğunu düşünüyorduk: Parasosyal. Aslında günümüzün dijital alışkanlıkları düşünülünce, bu kavramın yeni değil neredeyse çağımızın özeti olduğunu söylemek mümkün. Sosyal medyanın hayatın merkezine yerleştiği bir dönemde, ekranlardan tanıdığımız insanlara hissettiğimiz o tek taraflı bağ artık sıradan bir durum. Bu yüzden, Cambridge’in seçimi şaşırtıcı ve “evet ya, tam da bu yıl böyle geçti” dedirten türden. Peki 2025 yılının kelimesi parasosyal tam olarak ne demek?
Parasosyal ne demek?
Parasosyal kelimesine aşina olmayanlar için Cambridge Sözlüğü oldukça net bir tanım sunuyor: Kişinin hiç tanımadığı bir ünlüye, bir kurgu karakterine, bir dizi figürüne veya hayatımızda fiziksel olarak var olmayan yapay zeka sistemlerine karşı hissettiği bağ. Bu tanımı okur okumaz insan ister istemez kendine dönüyor. Çünkü çoğumuzun, yıllardır dizisini izlediği bir karakterle garip bir yakınlık hissettiği ya da bir kitabın kahramanını sanki gerçekmiş gibi merak ettiği zamanlar oldu. Bu bağ bazen oyunculara, bazen fenomenlere, bazen reality yıldızlarına doğru genişliyor.
Dijital dünyanın kapıları açıldıkça, karşımıza çıkan yüzlerle kurduğumuz tek taraflı ilişkiler çoğalıyor. Onların günlük hayatlarını bilmek, her paylaşımı takip etmek, içerik gelmeyince hafif bir kırgınlık hissetmek artık çok sıradan. Aslında parasosyal his çoktan gündelik yaşantının sessiz bir parçası haline geldi ancak sadece adını tam bilmiyorduk.
Influencer dünyası büyüdükçe parasosyallik neden artıyor?
Son yıllarda sosyal medya içerik üreticileri, özellikle vlog tarzı videolarla hayatlarını neredeyse çıplak bir şekilde takipçilere sunmaya başladı. Sabah kahvesinden gece rutine kadar her şeyin paylaşıldığı bu format, izleyiciye kendini evin bir köşesinde oturuyor gibi hissettiriyor. Bu yüzden bazı fenomenler için “yeni paylaşım gelmedi, neden acaba” diye merak etmek oldukça doğal hale geldi. Kimi zaman ise duygusal bağ iyice güçleniyor ve takipçi, içerik sahibinin hayatındaki gelişmelere aşırı duyarlılık gösterebiliyor. Bu noktada, aslında iki taraflı bir ilişkinin olmadığı, tüm bağın takipçinin zihninde kurulduğu gerçeği unutuluyor. Sosyal medya tam da bunu kolaylaştırıyor. Sınırlar bulanıklaşıyor ve izleyici kendini neredeyse arkadaşlık hissine yakın bir konumda buluyor. Parasosyalliğin hızlı yükselişi tam olarak bu mahremiyet yanılsamasından besleniyor.
2020’lerle beraber tanımın ilginç bir uzantısı ortaya çıktı: Yapay zeka ile kurulan parasosyal bağlar 👇🏻
Chatbotlar günlük hayatta o kadar sık kullanılmaya başlandı ki, bazı insanlar bu sistemleri yaşamlarının düzenli bir parçası haline getirdi. Hatta zamanla bir çeşit arkadaş ya da konuşulabilecek bir yaren gibi görmeye başlayanlar oldu. Bazı kullanıcılar tavsiye almak, duygularını paylaşmak ve zor anlarda destek aramak için yapay zekaya yöneldi. Bu durum bilim insanlarında iki tür endişe yarattı. İlki, yapay zekanın duygusal bir karşılık veremeyecek olması. İkincisi ise kullanıcıların tavsiyeleri gerçek bir uzmanla konuşuyormuş gibi ciddiye alması. Çünkü sonuçta yapay zeka empati kuramıyor, yaşantı deneyimlemiyor ve bağ kuramıyor. Yine de insanlar bu etkileşimlerin içini kendi duygularıyla doldurdukça gerçek hislere yakın bir bağ oluşuyormuş gibi görünebiliyor. Bu da parasosyalliğin yeni ve belki de en tartışmalı boyutunu oluşturuyor.
Yapay zeka ile etkileşimler arttıkça parasosyal ilişkilerin sınırları daha da bulanık hale geliyor. Teknolojiye aşırı bağlanma, gerçek dünya ilişkilerini etkileyebilecek yeni bir tartışma alanı doğuruyor. Bir yandan insanlar ChatGPT gibi araçlardan bilgi, tavsiye, öneri ve sohbet alıyor. Öte yandan bu sistemlerin uzman tavsiyelerinin yerine geçmesi veya aşırı güven oluşturması riskli sonuçlar doğurabiliyor. Bazı kullanıcıların, özellikle hassas dönemlerinde, tüm sorumluluğu yapay zekaya bırakması eleştiriliyor. Bu nedenle yapay zekanın toplumdaki rolü hala tartışma konusu. Önümüzdeki yıllarda bunun duygusal etkileşim tarafında nasıl dengeleneceği en büyük soru işaretlerinden biri.
2025 yılı boyunca bu kelimenin Cambridge Dictionary’de aranma sayısının fırlamasına neden olan bir olay vardı: Taylor Swift ile Travis Kelce’in nişan duyurusu
Bu haber sosyal medyada öyle büyük bir dalga yarattı ki, hayranların tepkileri birçok psikoloğa göre parasosyal bağın canlı bir örneği olarak değerlendirildi. Pek çok kişi, sıradan bir hayranlık değil, daha derin ve neredeyse kişisel bir yakınlık hissi taşıdığını belirten paylaşımlar yaptı. Bu tepkiler, parasosyal ilişkilerin ne kadar güçlü olabileceğini ve ünlülerin hayatındaki gelişmelerin takipçilerde gerçek bir duygusal sarsıntı yaratabileceğini bir kez daha gösterdi. Bu olay yalnızca kelimenin popülerliğini artırdı ve tartışmayı yeniden alevlendirdi: Bu bağlar sağlıklı mı, yoksa tehlikeli bir yere doğru mu evriliyor?
Parasosyal ilişkiler sağlıklı mı değil mi?
Parasosyal ilişkiler genelde masum duygular gibi görünse de bazı durumlarda sınırlar hızla aşılabiliyor. Hayranların ünlülerle kurduğu yoğun bağ, kimi zaman rahatsız edici seviyelere ulaşıyor. Takip davranışına, kontrol etme isteğine ya da kişisel sınırları ihlal eden tepkilere dönüşebiliyor. Cambridge Üniversitesi’nden sosyal psikoloji profesörü Simone Schnall, insanların takip ettiği kişileri aşırı güvenilir görme eğiliminde olduğunu belirtiyor. Çünkü bir içerik üreticisini sürekli izlemek, izleyicide “onu gerçekten tanıyorum” yanılsamasına yol açıyor. Fakat ilişki tamamen tek taraflı ve gerçekte karşı tarafın izleyiciyi tanımadığı bir durum var. Dahası, yapılan araştırmalar, böyle bir bağ sona erdiğinde yaşanan duygusal yıkımın, gerçek bir ayrılık kadar acı verebileceğini gösteriyor. Bazı vakalarda bu acının madde kullanımı gibi olumsuz başa çıkma yöntemlerine yönlendirdiği bile raporlanmış durumda. Yani her parasosyal ilişki zararsız değil.
Parasosyal ilişkilerin tamamı karanlık değil. Hatta bazı araştırmalar, bu tek taraflı bağların insanların duygusal dünyasında pozitif bir rol oynayabileceğini öne sürüyor. Bin kişiden fazla katılımcıyla yapılan bir çalışmada, parasosyal bağların psikolojik bir destek unsuru olabileceği ve kişiye aidiyet hissi verebileceği sonucuna varıldı. Çünkü sevdiğiniz bir karakter, bir sunucu ya da bir içerik üreticisi, günün stresini azaltmak, yalnızlık duygusunu hafifletmek ya da gündelik hayata kısa bir mola vermek için bir araç haline gelebiliyor. Bu ilişki, kişiyi daha iyi hissettirse bile karşı tarafta gerçek bir karşılık yok; yine de zihinsel dünyada bir tür duygusal sürücü koltuğu oluşturabiliyor. Dolayısıyla her parasosyal bağ zararlı değildir; önemli olan sınırların farkında olmak ve ilişkileri hayatın merkezine koymamak.
1956’da doğan bir kavramın 2025’e damga vurması normal mi?
Parasosyal kavramı aslında televizyonun altın çağında ortaya çıkmıştı. Ancak bugünün dijital ekosistemi düşünülünce, bu terimin yeniden popüler olması hiç şaşırtıcı değil. Ünlülerle, karakterlerle, fenomenlerle ve şimdi de yapay zeka sistemleriyle kurulan bağlantılar geçmişe kıyasla çok daha yoğun ve karmaşık. Bu yüzden 2025’te yılın kelimesi olması oldukça yerinde bir tercih gibi görünüyor. Hem popüler kültürü hem psikolojiyi hem de dijital alışkanlıklarımızı tek kelimeyle özetliyor. En azından seçimin “slop” gibi tuhaf bir kelime olmamış olmasına biraz minnet duyabiliriz. Parasosyal, dijital çağın ruh halini yakalayan güçlü bir kavram ve görünen o ki uzun süre daha gündemde kalacak.