Bilmiyorlar, anlamıyorlar… İnsanlığın, medeniyetlerin, uygarlık tarihinin bir bütün olduğunun farkında değiller. Dinin uygarlığın bir parçası olması gerektiğini kavramaktan yoksunlar. Zaten konu din de değil. Çünkü İslamdan da bihaberler, İslam öncesinden de. İslam adı altında kara bir vahşetin peşindeler. Hem insanları hem de insanlığın ortak kültür mirasını yakıp yıkıyorlar.
Arap, ortadoğu, Orta Asya hatta Hindistan’a kadar olan bölgenin dilinin, dininin, mimarisinin birbiriyle bağlantılı geliştiğinin farkında değiller. Varlıklarını borçlu oldukları; analarının babalarının kendilerine koydukları isimlerin geldiği medeniyetleri lanetliyorlar. Doğu’nun kadim kültüründen, doğu uygarlıklarının modern batıyı bile etkilediğinden zerre kadar haberleri yok. Kara bir vahşetin peşindeler. Yakıyor, yıkıyor, yok ediyorlar.
Oğuz Türklerinin Dede Korkut Destanı’yla, İran’ın Binbir Gece Masalları’nın aynı toprakların ruhundan, benzer yaşanmışlıklardan doğduğunu, bu anlatıların binbir kültürün derinliğinden süzülüp bu günlere ulaştığıyla ilgilenmiyorlar. Nasıl ilgilensinler ki, sadece kara bir vahşetin peşindeler. Kökten dinciliğin esaretindeler. O köklerin aslında iyi huy, güzel ahlak istediğini bilmiyorlar.
Binbir Gece Masalları’nın en ünlüsü Alaaddin’in Sihirli Lambası’nda bir Alaadin, bir sevdiği sultan kızı, bir de kara vahşetlerin peşindeki kara sakallı derviş vardır. Bunlar güzelim masaldan sadece kötü kalpli Derviş olmayı bilmişler. Bir tek Alaadin’i kesip, sultanın kızını köle yapıp, masallara konu olan büyülü şehirleri yakıp yıkmayı bellemişler. Şişeden çıkan cin çarpsın hepsini.
Çünkü işlerine böylesi geliyor. Yakmak, yıkmak, yok etmek daha kolay. Korumak, üretmek, birlikte var olmak, insanlığa fayda sağlayabilecek tek bir şey üretebilmek yok. Bu toprakların zengin ruhunu emen bu yaratıklara göre kendilerinden olmayan her şey put, çanak, çömlek. Bilmiyorlar ki aslında onlar da kendilerinden. İnsanlığın ve uygarlığın bir bütün olduğunu kavrayamıyorlar. Şimdi de “Çöl Gelini” denilen eşsiz Palmira (Palmyra) kentini yakıp yıkacaklar. Gelin Palmira’nın hepimizin hayatındaki yerini ve kara vahşetin yakıp yıktığı insanlığın ortak değerlerini hatırlayalım.
Çölün ortasında bin yıllardır var olan büyülü serap şehir Palmira
Palmira’nın tarihi birçok güzelliğe, destana, kültüre ev sahipliği yaptığı gibi nice savaşlar, istilalar, depremler gördü. Yine de bugüne kadar ayakta kaldı. Timur’un işgalini bile atlattı. Ama yüksek ihtimalle insanlık tarihinin gördüğü en zalim kitlenin elinden kurtulamayacak.
Palmira aslında hepimizin günlük yaşamında
Palmira, uçsuz bucaksız ortadoğunun Tedmur bölgesinde. Bir çölün ortasında. Kimine göre Çöl İncisi, kimine göre Çöl Gelini. İsmi, *Tedmur kelimesinin aslı olan Süryanice ‘Admer’den geliyor. ‘Dehşete düşüren, dumura uğratan, mucize’ anlamlarında. Türkçede kullanılan ‘dumura uğramak’ ve İngilizcedeki ‘admire’ (çok beğenmek, hayran olmak) kelimelerinin aslı da ‘Tedmur’ kelimesinin kökeni olan “dmer”den geliyor.
Ortak kültür nedir, dilimizdeki palmiye ağacı nereden gelir?
Birçok farklı kültürün etkisinde kalan Palmira, Romalılar zamanında bölgenin yıldız şehirlerinden olmuş. Kimi kaynaklara göre o dönemin dünyadaki en büyük ve gelişmiş kenti. Romalılar, *Süryanca ‘Tedmura’ ve ‘Balmura’ kelimelerini birleştirip buraya bolca hurma üretildiği için Palmyra demişler. Bugün İngilizcedeki Palm (hurma ağacı) ve Türkçedeki Palmiye kelimesi de Çöl İncisi, güzeller güzeli Palmyra’dan gelir.
Masallar ve gerçekler arasından Tarsus’a…
Palmiyeler arasında Kleopatra Kapısı – Tarsus
Palmyra’nın kraliçesi olan Zenobia’nın namı o dönemler bütün coğrafyada almış yürümüş. Ona Doğu’nun en güzel kadını derlermiş. Bu uzun boylu, uzun saçlı esmer güzelinin, o coğrafyaya mahsus derin bakışlı siyah gözleri varmış. Gören çöl rüzgarlarının kapılıp gidermiş. Zenobia’nın ataları Selevkinler aynı zamanda tarihin en ünlü kadını Mısır Kraliçesi Kleopatra’yı da çıkartan halk. O Kleopatra ki, Kilikya bölgesinin başkenti olan bizim Tarsus’a kadar gelmiş. Tarsus’taki Kleopatra kapısının adı buradan geliyor.
Zenobia’nın adından bugün Türkiye’de en sık kullanılan kız ismine…
Zenobia’nın şanı o dönemler Romalı generaller hatta Büyük İskender’e kadar yürümüş. Arap tarihçilere göre Zenobia’nın asıl adı Zeynep. Buna göre Zeynep isminin köklerine Bint (Beth) lakabı eklenerek Zenobia kelimesine ulaşılmış. Bu lakap ‘bereket tanrısının kızı’ anlamına geliyormuş. Kraliçe’nin yazdıklarına göre ise Zenobia’ya bereket tanrısının sevgilisi anlamında ‘Zübeyde’ denirmiş. Yani yıkılacak kentin kraliçesi bugün dilimizde en sık kullanılan kız isimlerinden geliyor. Ayrıca Zenobia’yı ismini çizgi roman severler Conan’dan da hatırlayacaklar.
Palmira’nın kraliçesi Ankara’da
Palmira’daki dünyanın en güzel Roma yapıları arasında gösterilen tiyatro
Önüne geleni silip süpüren Zenobia Mısır’a kadar ulaşır ve soyundan gelen Kleopatra gibi Mısır Kraliçesi olur. Kuzeyde ise Antakya, Adana, Mersin’i kapsayan Kilikya bölgesini alır. Bazı kaynaklara göre Ankara’ya kadar fetheder. Sonunda Romalılar tarafından durdurulur. Bu kadim uygarlığın mucize eseri bugünlere kadar gelen izleri, sözüm ona yolunu dinden yana seçen barbarlarca yok edilecek.
IŞİD ve yıkıp döktükleri diğer kentler, eserler…
Marifetlerini videolarla dünyaya gösteren cahiller sürüsü 25 Şubat’ta Musul Müzesi’nin yerle bir edilmesini de kaydederek yayınlandı. Videoda “Peygamberimizden bu putları devirip yok etme emri aldık” diyorlardı. Böylece Irak’daki emsalsiz Hatra şehrine girip kalıntıları buldozerlerle yok ettiler. Bölge 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası listesine alınmıştı. Böylece Batı ve doğu kültürlerinin İpek Yolu üzerinde karşılaşıp hem mimari hem de kültürel birliktelikleri yok edildi. Durmayan IŞİD, Asurlulardan kalma Ninova şehrinin kalıntılarını da yok etti.
Yeri geldiğinde İslam bilimini yere göğe koyamazlar
IŞİD, Musul Üniversitesi’nin kütüphanesini Aralık ayında yaktı. Ayrıca Musul halk kütüphanesi havaya uçuruldu, binlerce el yazması eser böylece yok oldu.
Kuran’da adının geçmesi fark etmez IŞİD’in kafaya uygun değilse yok edilir
Hem Kur’an-ı Kerim, hem Tevrat, hem de İncil’de kutsal olarak geçen Yunus Peygamber’in adına yapılan Musul’daki 1400 yıllık Yunus Peygamber Camii patlayıcılarla yok edildi. Dinlerin ortak söylemleri ve birbirlerine olan etkilerinin tarihteki önemli kalıntılarından olan bu yaşayan ibadet alanı IŞİD tarafından İslam adı altında tarihten silindi. Sadece bu da değil Samarra kenti yakınlarındaki Ortaçağ İslam mimarisinin en önemli eserlerinden İmam Dur Türbesi de bombalarla havaya uçuruldu.
İnsanlık tarihinin izleri ortadan kalkıyor
Muhtemelen kısa zaman içinde Palmira’nın da dozerler ve patlayıcılarla yok edilişini izleyeceğiz. Yıkım saydıklarımızla da sınırlı değil. Ortadoğunun ilk çağlara, Roma ve İslam medeniyetlerine ev sahipliği yapmış eserleri birbir yok ediliyor. Durumu şöyle açıklayalım. Bu barbarlar sürüsü bir şekilde ülkemizde hakimiyet kursa Doğu’da Anadolu Selçuklulardan kalan hoşlarına gitmeyen tüm eserleri, Güney’de Antakya’nın içinde bulunduğu Kilikya, Antalya’nın merkez olduğu Pamfilya, Batı’da Efes antik kenti, İç Anadolu’da Kapadokya, Kuzeyde Sümela Manastırı, Marmara’nın hemen hemen tamamını yakıp yıkarlardı.
Hatta gaza gelip günümüzde uyduruk bir Selçuklu mimarisi diye bize itelenmeye çalışılan kartonpiyer kaplı devlet binalarını ve okulları dahi patlatabilirler
Malum Anadolu Selçuklu mimarisi de Orta Asya Türk toplumlarının çadır tavanlarından esinlenen kubbeler ve islamiyet öncesi Türklerin geleneklerinden kalan izler taşıyor. Selçuklu medreselerinin Orta Asya ve İran’daki ev planlarından etkilendiği de biliniyor. Kültürel etkinin ne olduğunu bilmeden özenti bir mimari dil kasanlar acaba o yaptıkları uyduruk şekillerin birçoğunda Pagan toplumların izi olduğunu biliyorlar mı? Belki bunların bir gün o çok sevdikleri IŞİD’in, bu yapıları yıkarken çektikleri videolardan öğrenirler.
Umarız masallar gerçek olur ve ortadoğuda kötü kalpli kara sakallılar yerine yeniden Alaaddinler hüküm sürer. Umarız cin çıksın da çarpsın hepsini.
*Ahmet Davud; Eski Suriye Uygarlık Tarihi