Dahi, yaratıcı, çapkın, çalışkan… Bu sıfatların hepsi Pablo Picasso’yu anlatıyor. Hayata, resme ve kadınlara karşı ihtirası ile tanınan, 20. yüzyılın en verimli sanatçılarından Picasso 25 Ekim 1881 tarihinde İspanya’nın güneyindeki Malaga şehrinde doğdu. Tam 133 yıldır hayatımızda olan, dünyaya etkilerini günlerce anlatsak bitiremeyeceğimiz bu dehayı sizlere naçizane 13 maddelik kısa bir liste ile anlatalım istedik.
Ünlü ressamın babası resim öğretmeniydi
José Ruiz Blasco ile Maria Picasso’nun çocukları olarak dünyaya gelir. Soyadını annesinden alan Pablo Picasso, resim yeteneğini ise resim öğretmeni olan babasından almıştır. Çok küçük yaşlardan beri resimle ilgilenen Picasso (babası da ressam olduğu için biraz şanslı olduğunu itiraf etmek gerek) 1891′de La Coruna’da Güzel Sanatlar Okulu’na girer.
Resim anlayışının şekillendiği dönemler
Sanat ile ilgilenmesi pek sürpriz olmayan Picasso’nun ailesi, kuşaklardır (1541’lerden beri) sanat ile iç içe bir hayat sürmüşler. Çok değil tahmini 13 yaşları itibarıyla resimleri dikkat çekici hale gelmeye ve babasının çizimlerinden daha iyi olmaya başlar. Sanatçı kısa sürede Barselona’nın en tanınan ressamlarından biri haline gelir. 1900’da sanat başkenti Paris’e gider. Kısa süre ressam arkadaşı Nöftnel’in atölyesinde kalarak Madrid’e geri döner. Sonraki gidişlerinde ise Paris sanat çevresinin içinde yer edinmeye başlar.
Tuvallerde sirk dünyası ve Mavi Dönem
Picasso ilk dönem yapıtlarında sıradan insanların, sirk palyaçolarının, akrobatlarının resimlerini yapar. Şehir hayatından çok sirk dünyası ile ilgilenen Picasso’nun bu dönemi; Mavi Dönem diye adlandırılır. Ressam bu yıllarda sirk dünyasının hüzünlü yüzünü daha çok resmeder. Bu dönemin mavi ismiyle nitelendirilmesinin sebebi, mavinin hüznü temsil etmesi kadar, sanatçının eserlerinde tek renk olarak maviyi ve tonlarını kullanmasından da kaynaklanır.
Kübizmin temelleri ve Pembe Dönem
Bu dönemde mavinin yerini ‘pembe’ rengi alır ve Picasso denilince aklımıza gelen ‘kübizm’ akımının temelleri atılır. Sanatçı Barselona, Gosol ve Lerida’ya yaptığı yolculuklar esnasında eski İspanyol heykel sanatına ilgi duymaya başlar. Aynı tarihlerde Matisse’le tanışır ve ilkel Afrika sanatının çekiciliğine kapılır. 1906′da Braque ve Derain’le tanışıp hep birlikte bir kübizm öncesi çalışmasına girişirler. Georges Braque ile kübizmin temellerini atan Picasso; nesneleri geometrik formlar oluşturacak şekilde basitleştirir ya da geometrik şekillere böler. 1909 yazını, Horta de San Juan’da geçirerek kübist peyzajlar çizer, eserleri kısa sürede kübizm’in odak noktasını oluşturur. Kolaj tekniğinin de öncü isimlerinden olan Picasso, aynı dönemde gazete parçaları, cam kesikleri gibi günlük nesneler ile resimler yapmaya başlar.
Modeli ve ilk eşi Fernande Olivier
Picasso’nun modeli Fernande Olivier, Picasso‘nun uzun süren ilk ilişkisi ve ilk evliliğidir. Sanatçının birçok resmine konu olan Fernande, ilk tanıştıklarında evli bir kadın olmasına rağmen 7 yıl Picasso ile birlikte yaşar. Modellik yapan Fernande ile Picasso’nun ilişkisi 1904’den 1912’ye dek sürer.
Sosyetik ikinci eş Kokhlova ve bohem Picasso
Picasso I. Dünya Savaşı sırasında, Jean Cocteau ile beraber Roma’da kalır. Burada sahne dekoratörü olarak çalışırken dansçı Olga Kokhlova‘yla tanışır. İlişkileri evlilik ile tamamlanan ikilinin bir de çocukları olur. Olga Kokhlova ve oğulları, Picasso’nun resimlerine sıklıkla konu oldu. İkilinin 10 yıl süren evliliği süresince Olga’nın yüksek sosyeteye ve eğlenceli hayata olan düşkünlüğü, Picasso’nun ise bohem hayat algısı ikiliyi çeşitli çıkmazlara sürüklemiştir.
İhtiraslı bir model ve eş: Jacqueline Roque
Picasso’nun son evliliği 79 yaşındayken gerçekleşiyor. Hayatına giren bütün kadınların birçok portresini yapan Picasso en çok Jacqueline’i çiziyor.
İkilinin ilişkileri Picasso’nun 73 yılındaki ölümüne dek devam eder. Sebebi bilinemese de Picasso’nun Françoise Gilot’tan olan iki çocuğu Claude ve Paloma, Jacqueline’in babalarının cenaze törenine gelmesine izin vermezler. Jacqueline 1986’da kendini vurarak intihar eder.
Hayatına giren “diğer” kadınlar
Picasso, Fernande Olivier ile ayrıldıktan sonra kendisini hüzünlü bir aşkın pençesinde bulur. Fakat tutkulu sevgilisi Eva Gouel ile ne yazık ki sadece üç yıl birlikte olabilmiştir. Aralarında büyük bir aşk olan ikilinin ilişkileri Eva’nın tüberküloz hastalığı ve ölümü ile noktalanır. Ancak çapkın Picasso, çok aşık olduğu Eva’nın hastalığı sırasında bile uslu durmayarak, Gaby Lespinasse ile bir ilişki yaşar.
İkinci eşi Olga ile evliyken, 17 yaşındaki Marie Therese Walter ile bir birliktelik yaşar ve bir çocukları olur. Marie’den sonra ise özel ilham perisi olarak anılan Yugoslav Dora Maar ile bir ilişkisi olur. Bu ilişki Picasso’nun 52 yaşına tekabül eder. Sanatçı 62 yaşına geldiğinde ise Françoise Gilot isimli genç bir sanat öğrencisi ile sevgili olur. İkilinin bu ilişki sonucunda iki çocuğu dünyaya gelir. (Gilot’un “Life with Picasso” isimli bir kitabı bulunmaktadır.)
Sanatçı Françoise Gilot ile ilişkisi devam ederken 24 yaşındaki Geneivieve Laporte ile sevgili olur. Geneivieve geçmişte kendisini 17 yaşındayken bir röportaj için ziyaret etmiştir.
Batıl inançları ve ilginç bir mizah anlayışı olan Picasso, tartışmalı özel hayatı ile gazetelere de sık sık konu olmuştur. Medyatik bir sanatçı olarak anılan ve aşk hayatı pek çalkantılı olan Picasso’nun bu durumu pek önemsediği söylenemez doğrusu.
Klasisizm-kübizm çıkmazı
Picasso resimlerini iki köprü üzerinden yürütmeye devam eder; klasisizm ve kübizm. Gerçekçi bir tutumu yeğleyen klasisizm ve mantıksal öğelere yönelen kübizm sanatçının yeni çalışmalarının iki temel öznesini oluşturur. Usta ressam uzun süredir terkettiği heykel çalışmalarına 1923 yılında yeniden başlar.
Savaş yıllarının sanatına yansımaları
Picasso hayatı boyunca savaşa karşı olmuş fakat yaşadığı dönem sebebiyle hep savaşla yaşamak zorunda kalmıştır. Picasso, üyesi olduğu Komünist Parti tarafından Paris’te düzenlenecek Barış Kongresi için bir afiş yapması istendiğinde, bugün barışın simgesi olan güvercin resmini yapar. Ressamın 1949 yılında yaptığı bu çalışma Avrupa’nın bütün kentlerinin duvarlarını kaplar ve barışla ilgili değişmez sembollerden biri olur.
“Hayır, siz yaptınız!”
İspanya İç Savaşı sırasında, 27 Nisan 1937 tarihinde, Almanların saldırısıyla bombalanan İspanya’nın Bask Bölgesi’ndeki Guernica kasabasının durumu Picasso’yu derinden etkiler. Sanatçı bu olaydan sonra tamamladığı eserine Guernica adını verir. Paris’teki bir sergide Alman bir generalin Picasso’ya “Bu resmi siz mi yaptınız?” diye sorması üzerine üzerine ünlü ressam hafızalara kazınacak “Hayır, siz yaptınız.” cevabını verir.
Değeri sadece bu tarihi yanıttan kaynaklanlamayan Guernica, “Avignonlu Kızlar” ve “Ağlayan Kadın” ile birlikte Picasso’nun en ünlü eseri olarak kabul ediliyor.
Üretken dehanın vedası
Yaşamının son 20 yılında kariyerinin en üretken dönemini geçiren Picasso, resim başta olmak üzere, binlerce heykel, seramik ve çizim üretmiştir. 20. yüzyılın en önemli sanatçılarından biri olan ressam, 8 Nisan 1973’te, eşi Jacqqueline ile bir akşam yemeğinde arkadaşlarını ağırlarken rahatsızlanır ve yaşama veda eder.
Yaratıcı ve çapkın bir deli ile hayat: Surviving Picasso (Picasso ile Yaşamak)
James Ivory yönetmenliğindeki Picasso ile Yaşamak (Surviving Picasso) isimli film, sanatçının üretim sürecini ve ilişkilerini konu alan biyografik bir yapıt. Picasso’nun fırtınalı aşklarını ve sanatçı kişiliğini gözler önüne seren filmde ressamı ünlü oyuncu Anthony Hopkins canlandırıyor.