Bazı yerler karanlık geçmişleri ya da ürkütücü atmosferleriyle değil, aynı zamanda rahatsız edici objeleriyle de ziyaretçilerin tüylerini ürpertiyor. Özellikle korkunç bebekler, ürpertici mekanların vazgeçilmez bir parçası. Bu bebekler, boş gözleri, soluk tenleri ve bazen de terk edilmiş halleriyle hem çocukluk masumiyetini hem de saf korkuyu aynı anda yansıtıyor. Dünyanın dört bir yanında bu ürkütücü bebeklerin yaşadığı yerler, maceraperest turistleri ve korku meraklılarını cezbediyor. İşte, oyuncak bebeklerin korkutucu bir görüntü oluşturduğu 11 mekan ve hikayeleri…
1. Grassy Point Demiryolu Köprüsü
Grassy Point Demiryolu Köprüsü, Duluth-Superior Limanı’nda yer alan ve St. Louis Nehri’nin üzerinden geçen eski bir köprü. Ancak onu ilginç kılan şey köprünün kendisi değil, üzerinde biriken ve çürüyen doldurulmuş hayvanlar ve oyuncak bebekler. Rick McDonald adında bir operatör, bu köprüde çalışırken zamanla ikinci el doldurulmuş oyuncaklar toplamaya başladı ve bunları köprünün kirişlerine bağladı. Yıllar geçtikçe oyuncaklar bozuldu, yüzleri soldu, gözleri yosun tuttu ve bazıları parçalandı. McDonald’ın amacı tam olarak bilinmese de, köprüyü geçen teknelere eğlence olsun diye başladığı düşünülüyor. McDonald’ın ölümünden sonra tekneciler bu geleneği sürdürdü ve köprüdeki oyuncak bebeklerin korkutucu bir sergisi haline geldi.
2. Bebek Kafası Yolu
Constitution Lakes Park, Atlanta’nın kentsel doğa koruma alanlarından biri. Ancak, bu alanın ortasından geçen “Doll’s Head Trail” (Bebek Kafası Yolu) adındaki kısa yürüyüş yolu, doğanın ve insan yapımı sanatın birleştiği benzersiz bir proje olarak öne çıkıyor. Yerel bir marangoz olan Joel Slaton, parkın çevresinde bulunan bebek kafaları ve diğer atık malzemelerden bir sanat sergisi oluşturdu. Ziyaretçiler de bu yol boyunca kendi buldukları eşyalarla katkıda bulunabilir. Buradaki sanat eserleri tamamen buluntu malzemelerden yapılıyor ve geri dönüşüm ile doğa koruma fikrini destekliyor.
3. Bebekler Adası (La Isla de las Muñecas)
Meksika’daki Xochimilco kanallarında yer alan La Isla de las Muñecas, yüzlerce asılı ve çürüyen bebekle dolu bir ada. Don Julian Santana, adada genç bir kızın boğulduğunu düşündükten sonra, onun ruhunu onurlandırmak amacıyla kanallardan ve çöplerden bebekler toplamaya başladı. Santana, bebekleri temizlemek veya onarmak yerine, bulduğu halleriyle astı. Bebeklerin eksik gözleri, kirlenmiş yüzleri ve bozulmuş halleri adaya ürkütücü bir hava katıyor. Santana’nın ölümünden sonra ada, turistler ve meraklılar tarafından ziyaret edilen korkutucu bir cazibe merkezi haline geldi.
4. Burke & Hare minyatür bebekleri
Edinburgh’un ünlü “Anatomi Cinayetleri”ne dayanan bu ilginç olay, Holyrood Park’ta bulunan minyatür bebeklerle ilgili. William Burke ve William Hare, yerel anatomi okuluna taze beden sağlamak amacıyla kiracılarını öldürdüler. Parkta bulunan minik tabutlar içindeki bebeklerin bu cinayetlerin kurbanlarını sembolize ettiğine inanılıyor. Bu bebeklerin yapılma amacı tam olarak bilinmese de, onların cenaze kuklaları olarak yaratıldığı düşünülüyor. 2005 yılında yapılan DNA çalışmaları, William Burke’ün bu bebekleri suçluluk duygusunu hafifletmek için yaptığını kanıtlamaya çalıştı, ancak kesin bir sonuç alınamadı.
İlginizi çekebilir:
Tüyler Ürpertici Hikayeleriyle Lanetli Olduğu Düşünülen 7 Oyuncak Bebek
5. Robert the Doll (Robert Bebek)
Oyuncak bebeklerin korkutucu göründüğü başka bir müzeden bahsedeceğiz şimdi. Robert the Doll, Key West’te uzun süredir rahatsızlık yaratan bir bebek. Robert Eugene Otto’ya ailesi tarafından verilen bu oyuncak, kısa sürede kötü niyetli davranışlarla ilişkilendirildi. Gene, oyuncakla konuştuğunu ve oyuncak tarafından yönetildiğini iddia etti. Evin içinde eşyalar devriliyor, oyuncaklar parçalanıyordu ve Gene her seferinde Robert’ı suçluyordu. Yıllar geçtikçe bu hikaye yayıldı ve Robert the Doll, şeytani bir oyuncak olarak anılmaya başlandı. Bugün, bebek bir müzede sergilenmekte ve ziyaretçileri tarafından hala korkutucu olarak görülmektedir.
6. Tahta Adam
Egeskov Kalesi, Danimarka’nın Funen adasında yer alan tarihi bir yapı ve bir efsaneyle anılıyor. Kalenin altında, yıllardır kimsenin hareket ettirmeye cesaret edemediği tahta bir bebek saklı. Bu bebek, bir çocuk boyutunda ve yumuşak bir yastık üzerine bırakılmış. 16. yüzyıldan bu yana kaledeki varlığı bilinen bu figürün nasıl oraya konduğu, kime ait olduğu bilinmiyor. Ancak asıl önemli olan, onun etrafında dönen efsane. Efsaneye göre, bu bebek yerinden oynatılırsa, kalenin göl dolu savunma hendeği çökecek ve kaleyi yutacaktı. Yıllar boyunca kalede yaşayanlar bu efsaneden korkarak bebeğe dokunmadılar. Fakat kalenin şimdiki sakinleri, geleneksel Danimarka Noel kültürüne uygun olarak bebeğe pirinç pudingi bırakıp, herhangi bir felaket olmadan Noel’i kalede geçiriyorlar.
İlginizi çekebilir:
Trajik Bir Ölümün Ardından Dünyanın En Korkunç Yerine Dönüşen Oyuncak Bebekler Adası’nın Hikayesi
7. Green Thumb
Green Thumb, Japonya’nın Yokohama şehrindeki Motomachi bölgesinde yer alan ilginç ve benzersiz bir dükkân. Dışarıdan bakıldığında sıradan bir mağaza gibi görünse de, içeri girdiğinizde sizi cadı kültürüyle ilgili birçok ürün bekliyor. Dükkân, Toyoko “Elderflower Houp-La” Iijima adlı ünlü bir bitkisel uzman tarafından 1985 yılında açıldı ve Japonya’daki ilk bitkisel mağaza olma özelliği taşıyor. İçeride, bitkisel kozmetikler, çaylar, parfümler ve hatta el yapımı “mutfak cadıları” bulunuyor.
Mutfak cadıları, eski İskandinav geleneklerinden gelen küçük figürler ve kötü ruhları evden uzak tutmak için kullanılırlar. Green Thumb’ın bu özel cadılarının her biri el yapımı ve farklı temalarla üretiliyorlar. Kimi düğün, kimi Noel temalı olan bu cadılar, yüz ifadeleriyle dikkat çekiyor.
8. Museo del Juguete
Peru’nun Trujillo şehrinde bulunan Museo del Juguete, ülkenin tek oyuncak müzesi olma özelliğine sahip. Müze, Peru’nun sanatçılarından Gerardo Chávez tarafından 2001 yılında kuruldu ve açıldığı günden beri ziyaretçilerini büyülüyor. İçeride, İnka öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan birçok oyuncak sergileniyor. Özellikle İnka öncesi düdükler, kurşun askerler ve korkutucu bebekler müzenin en dikkat çeken parçaları arasında.
Eski medeniyetlere ait oyuncaklardan modern dönemin figürlerine kadar geniş bir yelpazeye sahip olan bu müze, ziyaretçilerine nostaljik ve aynı zamanda ürkütücü bir deneyim sunuyor. Müzenin en ürpertici kısmı ise, neredeyse canlı gibi görünen oyuncak bebeklerin koleksiyonu. Bu bebekler, ziyaretçilerin ilgisini çektiği kadar onlara tüyler ürpertici bir his de bırakıyor.
9. Sabile’nin Bebek Bahçesi
Letonya’da bulunan Sabile kasabası, şarap üretim tepeleriyle ünlü, ancak burası aynı zamanda yüzlerce oyuncak bebekle dolu bir bahçeye de ev sahipliği yapıyor. Sabile’nin Bebek Bahçesi, saman ve kumaştan yapılmış bebeklerle dolu ve her biri farklı bir sahneyi temsil ediyor. Bahçede yemek pişiren, ağaç kesen ya da sunağa yürüyen bebekler görmek mümkün. Bahçenin sahibi, bu tuhaf görselin ardındaki amacı pek açıklamasa da, “Onlar sadece oyuncak bebekler,” demekle yetiniyor. Bu bahçede dolaşan insanlar, günlük yaşamın çeşitli sahneleriyle karşı karşıya gelebiliyor, ancak bebeklerin hepsinin aynı yüz ifadesine sahip olması bazılarına ürpertici gelebilir.
10. Portland Troll Köprüsü
Oregon, Portland’daki McNamee Yolu üzerinde bulunan ahşap tren köprüsünün altında küçük, renkli troller yaşar. Köprünün altına yerleştirilen bu figürler, yerel halkın Portland’ı tuhaf tutma çabasının bir parçası gibi görünüyor. Troller bir zamanlar karanlık ve korkutucu yaratıklardı, mağaralarda yaşar, insanlara zarar verirlerdi. Ancak zamanla sevimli ve renkli figürlere dönüştüler. Bu küçük troller, zaman zaman kötü niyetli kişiler tarafından çalınsa da, köprü altındaki yaşamlarını sürdürebilmek için yerel halk tarafından sürekli olarak yenileniyorlar.
11. Beaver Adası Oyuncak Müzesi
Oyuncak bebeklerin korkutucu bir görüntü oluşturduğu yerler listemizin sonuna geldik. Michigan Gölü’nün kuzeyinde yer alan Beaver Adası, oyuncak meraklıları için adeta bir cennet. Ada, ormanlık bir alana gizlenmiş, duvarlarından kirişlerine kadar oyuncaklarla dolu bir müzeye ev sahipliği yapıyor. 1930’lardan kalma oyuncaklar, bebekler, uçaklar ve figürler müzenin her köşesinde yer alıyor. Müzenin kurucusu ve aynı zamanda 84 yaşındaki eski anaokulu öğretmeni Mary Rose, müzeyi yönetmeye devam ediyor ve ziyaretçilere eski oyuncakların büyüsünü yaşatıyor.
Kaynak: 1