Türk insanı için otobüs yolculuğu büyük bir sosyal imtihandır. Hayatında otobüsle iki şehir arasında gidip gelmemiş insanların işe bile alınmadığı, kız bile verilmediği olur. Şehirlerarası otobüs demek bu milletin DNA havuzuna bir yolculuk demektir. Orada her telden her kesimden insan, Nuh’un gemisi misali bir araya gelir ve istikameti belirli, akıbeti belirsiz bir yolculuğa çıkılır.
Finaller bittikten sonra evlerine dönen üniversite öğrencileri başta olmak üzere herkesin yolunun açık olması diler, list’imizi sunarız:
Not: Görseller temsilidir.
İlk yolcuğunu yapan ergen Berke
Bu tip kardeşlerimiz ilk defa kendi başlarına seyahat edecekleri için heyecanlı olurlar ve verebilecekleri her şekilde yanında oturan vatandaşa rahatsızlık vererek gevur eziyetinden beter olurlar. Yüksek sesle müzik dinlemek, telefonda pıt pıt oyun oynamak, durduk yere saçma sorular sormak vs… Artık size gideceğiniz yere ulaşamadan ölmeyi istetebilecek “Ulan bir şarampole falan yuvarlanalım da bitsin bu zulüm” dedirtebilecek boyutlarda her türlü lanet sebebi hareketlerde bulunurlar. Bu gibi tiplere denk gelindiği zaman yapılacak en güzel şey sırtınızı dönüp uyumak ve dinlenme tesislerinde bile uyanmayı gözden çıkartmaktır.
Sorunlu adam Sefer
Oturduğunuz yerden daha otobüse bindiği anda “Aha bela geliyo” dedirtecek tipiyle ilk dakikadan notunu verirsiniz Sefer gibilerin. Gelir bir de yanınıza oturur başlar söylenmeye “Yok ben aslında cam kenarı istemiştim, bu koltuk yatmıyor, bu otobüste neden koltuk arkası ekran yok, şu perdeyi çeker misin, neden hala kalkmadık, koltuk da çok rahatsız, muavin çok saygısız, şoför kötü kullanıyor, yollar da kötü, bu firmayı şikayet edeceğim…” şeklinde sürer gider. İki ihtimal vardır ya meditasyona geçip dünyayla ilişiğinizi keseceksiniz ya da Allah yarattı demeyip sağlı sollu girişeceksiniz Sefer’e. Allah muhafaza denk gelen acısını bilir.
Horlayan facia Şükrü
Şükrü imkansızlıklardan ötürü güzel sanatlar akademisinde opera sanatçısı olamamış bir gizli yetenektir. Sızdığı zaman bir horlar bir horlar ki artık kulak zarınız, östaki borunuz, kulak memeniz komple duyum tertibatınız zarar görür. Aslında bütün otobüs için bir eziyettir yalnız değilsinizdir. Ancak yanında oturduğunuz için bütün otobüsün “Allah sabır versin” duaları hep size edilir. Her yolculuğa bir kulak tıkacıyla yola çıkmakta fayda vardır, buradan uyarıyoruz.
Tekerüstü gaspçısı Yaşar
Tekerüstü gitmek otobüsün gettosunda oturmak gibidir. O uğursuz koltuğa genelde otobüste rastlayabileceğiniz en tehlikeli tipler denk gelir. Gün olur siz de teker üstü gidecek olursunuz işte o anda Yaşar gibilerle tanışırsınız, “bir sigara versene” den başlar bu, bir bakarsınız son durakta neyiniz var neyiniz yoksa hacılamış nalet olası.
Uğurlanmayan adam Cemal
Hüzünlüdür Cemal gibiler, bir uğurlayanı bile olmasa da yine de bir umutla bakar cam kenarından aşağıya, sonra duygusala bağlar bu yalnızlığına ağlar. Size sarar 7 saatlik yolculuktan 70 yıllık dostluk çıkartmaya çalışır, acırsınız az biraz yarenlik edelim dersiniz ama bakarsınız Cemal bir kabusa dönüşmeye başlar. “Tanıdığın boşta helal süt emmiş kız var mı” lara kadar gelir muhabbet. Pişman olursunuz.
Kararsız adam Remzi
Otobüslerde muavinlerin çay kahve kek servisi keyifli güzel bir zamandır. Ancak cam kenarında oturuyorsanız, yanınızda oturan vatandaşın biraz elinin çabuk olması gerekir. Remzi gibiler topu topu 5 çeşit içecek 3 çeşit de abur cubur arasında bir türlü karar veremezler. Sanırsın Fransız restoranında mahzenden şarap seçiyor imansız. O servis tepsisine bakar bakar durur, siz de umudu keser arkanızı döner uyursunuz.
Arka dörtlü hippisi Arda ve kankileri
Arka dörtlüde ikili ya da üçlü koltuk kapıp, arkayı dörtlemeden yanlarına gelecek talihsiz vatandaşları ama foto çekerek ama kafalar ötesi bir entel muhabbetiyle darlayarak kilometreleri zehir zıkkım eden Arda ve kankileri de korkulacak tiplerdir. Arka dörtlüden mecbur olmadıkça koltuk almamak gerekir.
Teknoloji özürlü abla Sevilay
Sevilay abla hayatında teknoloji ile bağını Nokia 3110 ile sınırlandırmış, modern teknolojiyi bünye olarak reddetmiş bir şahsiyettir. Otobüste ilk defa karşılaştığı dokunmatik ekranı bir türlü kullanmayı beceremez sürekli sizden yardım ister sorular sorar darlar. “Film nerden açılıyo, sesi nerden kısılıyo, bunun radyosu var mı, ay yanlışlıkla kapattım, filmi başa sarabiliyo muyuz…” artık tahammül seviyenize göre her türlü sorgu sual mekanizması Sevilay abla paketine dahildir.
Dokunmatik Fecri
Bir de dokunmatik ekranı büyük bir profesyonellikle kullanabilen Fecri gibiler vardır. Ama o da ayrı bir illettir. Fecri rahat durmaz, sürekli pıt pıt pıt bişeyler yapar durur, istediğini yapamayınca ekranı yumruklar falan. Bir noktadan sonra “Hay bu otobüslere bu teknolojiyi getiren medeniyete tüküreyim” diye iç çeker olursunuz.
Keyif pezevengi Ertuğrul
Ertuğrul gibilere işin başında çift koltuk satmayıp ya da tekli koltuk vermeyen bilet satış elemanını dövmek gerekir aslında. Rahat adamlardır bunlar. Tek koltuk alıp 10 koltuk işgal edecek şekilde yayılırlar, onun yanına denk gelmiş olmak aslında bahtsızlığın tekerlek üstü olma durumudur. “Neden ben?” diye sorgular durursunuz, yolculuğun sonunda inancınızı yitirmiş bile olabilirsiniz. Bu tiplerin yanına sabrı demirden güçlü iman sahibi vatandaşların gelmesi insanlık namına umulmaktadır.
Zorla yediren adam Faysal abi
Faysal abi aslında çiçek gibi adamdır. Sevecendir, babacandır, sokakta görsen sarılırsın o derece. Ama yolculukta tam bir eziyet olur. Yanında hep eşinin, annesinin hazırladığı dondurma kabına doldurulmuş bir yolluğu bir çıkını olur bunun. İçinden pastalar, börekler, çörekler, açmalar, poğaçalar çıkar. Haliyle tek başına da bitiremeyecektir. Cana yakın olduğu için ikram eder garibim size. Artık yolculuk 10 saat mi anacım, 10 saat boyunca oturduğun yerden hababam yersiniz Faysal abiyle birlikte. Son durakta kafadan 5 kilo almışsınızdır, midenizde bir yanma, ağzınızda ıslak hamur kokusu… Tövbeler tövbesi olur otobüs yolculuğu.
Hemzemin koltuk sevdalısı Çağla
Yatırılabilir otobüs koltuğu her Türk insanının tahammül kalibresini belirleyen bir ölçüm cihazıdır. Çağla gibiler koltuk artık sizin ‘apışaranıza’ değene kadar yatırırlar. Kucağınızda bir koltukla yolculuk ettiğiniz için, siz de yatırırsınız koltuğu, sizden sonra arkanızdaki, artık ihale arka 4’lüye kalana kadar domino taşı etkisiyle bu böyle sürer gider. Umulacak en güzel şey, bu zincirin orta kapı boşluğunda kırılacak olmasıdır.
Özenti herif Nejat
Bir de yolculukta ne yapacağını bilemeyip ilk namazında yanındakini taklit eden adamlar misali bir hal alan Nejat gibiler vardır. Siz film mi izliyorsunuz o da aynı filmi izler, siz oyun mu oynuyorsunuz o da oynar, hani olmaz ya siz yellenseniz o da koyverir gümbürtüyü. Bir noktadan sonra Faith Terim – Hikmet Karaman gibi hissedersiniz kendinizi ve cinnet geçirmemek için zor tutarsınız bünyenizi.
Korkulu rüya Şenyuva ailesi ve tek oturan çocukları Orçun
Otobüs biletiniz elinizde, yerinizi arıyorsunuz oturmak için. Yavaş adımlarla, adam akıllı birinin yanına denk gelmeyi umarak ilerliyorsunuz ve kader anı: Aile camiasına olmaz olsun dedirtecek yapmacıklıktaki Şenyuva ailesi ve tek başına oturan biricik evlatları Orçun sizi beklemektedir. Artık yolculuk bitene kadar Orçun’un cici abisi olmak zorundasınızdır, arka koltuktan sürekli bir anne baba ilgisi eksik olmaz. Acısını bilen bilir, başa geldiğinde intihar sebebi olur.
“Yolculuk nereye hemşerimden” giren Hacı Mülayim dayı
“Yolculuk nereye” bir ritüeldir, klasikleşmiştir. Genç nesil bizi bu eziyetten kurtarsa da 40 yaş üstü kesim hala bu ata geleneğini inatla sürdürmektedir. (Bu öyle bir pis alışkanlıktır ki bana uçakta bile denk geldi a dostlar. Hacı Mülayim Dayı İstanbul-Hatay seferinde “Yolculuk nereye?” dedi, “Adana üstünde paraşütle atlayacam Allah’ın izniyle dayı” dedim.) Otobüse binmişsin kardeşim, önünde 10 saatlik tangır tungur bir yolculuk var yolculuk nereye diyene kadar, hayırlı yolculuklar de adamın zaten konuşacağı varsa konuşur. Zoraki soruyla neden kapana alıyorsun vatandaşı?
Uyutmayan adam Sedat
Sedat Allah’ın belasının vücut bulmuş halidir. Yol boyunca esas duruşta oturur zalım. Sesi sonuna kadar açtığı saçma sapan filmler izler, sesi kısar mısın diye soramazsın da böylesine “O zaman ben duymuyorum” der keser atar. Bir müddet sonra muavin gelir döver bunu inşallah diye beklersiniz ama muavin gelmez bir türlü yavaştan kolları sıvarsınız…
Muavin sapığı Lütfiye
Koridor tarafından almışsın koltuğu, cam kenarında oturan efendiliğini bilsin dönsün dışarı baka baka gitsin istersin değil mi? Yok anam, rahat durmaz Lütfiye gibiler. Hayatında ilk defa kendisine hizmet edecek bir gariban bulur otobüste. Muavin sanki paralı uşağıdır ya bunun, beş dakika oturtmaz adamı. Sürekli servis butonuna basar, su ister, yastık ister, battaniye ister, yeni kulaklık ister, soru sorar, çay ister durmaz… Habire sizin kucağınız üstünden bir servis hattı kurulur kendisine. Uyuyamazsınız da bu halde. Aradan da çekilemezsiniz, aşılacak yol çok kaçacak yer yoktur.
Kokusu burun delen Aytaç
Kokan insan her yerde başa bela. Ama otobüs yolculuğunda kokan bir insan evladıyla muhatap olmak gibisi yoktur. Hele kışsa bittin arkadaş. Havalandırmalar çalışmaz, kalorifere verirler odunu sıcakta iyice harman olur o leş koku. Burnunun en ıssız noktalarına kadar nüfuz eder, dimağınızda unutması zor aşındırmalara sebebiyet verir. Hele o ayaklar ayakkabıdan çıkarsa abov!
İşkolik Nurcan
Kronik bir ajans çalışanı olan Nurcan’ın işi hiç bitmez. 7/24 çalışmaktan imanı dahil her türlü sabır selamet aksamı gevremiştir. Böyle bir kapitalizm madurunun yanında yolculuk edecek olanın vay haline. Wireless internete lanet ettirecek düzeyde bir çalışma azmi sergilerler çünkü. Tık tık tık mail, tık tık tık rapor hazırla, tık tık tık sunum hazırla… Vay anam elindeki laptobu tableti kırıp atasınız gelir. Muavin bir sakarlık yapıp da bunun meretlerine çay kahve döküp bozsun diye dua ederken uyuyakalırsınız.
Askere giden çocuk Ömer
21:00 ‘da kalkması gereken otobüs 22:00 olmuş hala otogardan çıkamamış neden? Birazdan yanınızdaki koltuğa oturacak müzmin asker kaçağı Ömer sonunda TSK’nın hatırını kıramayıp silah altına girmeye razı olmuş. Mahalle arkadaşları da boş durur mu uğurlamaya gelmişler. Davullar zurnalar durmak bilmez, bayraklar açılır marşlar okunur, alkış kıyamet… Sanırsın operasyona gidecek Ömer, ulan Marmaris ordu evinde soğan soymaya gidiyor adam bu neyin uğurlaması? Asıl facia yanınıza oturduktan sonra başlar. Muhtemelen sivil hayatında en son muhatap olacağı vatan evladı siz olacağınız için artık sünnet düğününe kadar hayat hikayesini dinlemek boynunuzun borcudur.
Yol tutan kız Gizem
Gizem gibi vatandaşlar binek araçla yolculuk yapma özürlü olmalarına rağmen inadına yolculuk ederler. Eşeğe binse yine kusacak olan bir insanın şansını 60 kilişik otobüslerde denemesi kadar saçma bir şey olmasa da, uçak korkusu da olduğundan eli mahkum otobüs yolcusudur Gizem. Midesi bulanır eder kusar, rezil kepaze olur. Yanındaki talihsiz insan evladı olarak da size her türlü destek olmak düşer. Yeri gelir kucağınıza yatırır anne gibi bakarsınız kendisine. Tam midesi düzeldi derken dinlenme tesisinde fütursuzca yağlı çoban kavurma yer Gizem. İflah olmazdır çünkü kendisi, Allah size sabır versindir ötesi yoktur…
Fırsattan istifade eden kız Melis
Bazen yola çıkarken komşunun eşin dostun biricik kızı Melis’i de sizin yanınıza itelerler. Kendi başına yolculuk yapması ailesi tarafından uygun görülmeyen Melis’in sizin gibi emin güvenilir bir vatan evladının yanında güvende olacağı umulmaktadır. Omuzlarınıza yüklenmiş bu ağır yükle yola çıkarsınız. Ancak baskıcı bir ailenin kezbanlık kozasını yeni yırtmış ferdi olan Melis ilk defa karşı cinsle bu kadar yakın olma fırsatını elde etmiştir. Hormonları dellenmiştir. Kontrolden çıkmıştır, omzunuza uyuma kisvesi altında yaslanmakla başlayan süreç varış noktasında platonik bir aşka dönüşmüştür. Dönüş yolunda artık hadi size hayırlı işlerdir…
İbretlik bonus: Şoför yanına oturan Numan abi
Bazı vatandaşlar vardır onları terminalde falan görmezsiniz. Yol üstünde ya bir benzinciden ya da bir Tekel bayiinin önünden dahil olurlar yolculuğa. Şoföre üç beş sakal parası atıp şehirlerarası indi bindi yapar Numan abi gibiler. Muhabbetleri de öyle pistir ki tek başına yolculuk etmeye alışmış şoför abinin bam teli sızım sızım sızlar. Muavin sille tokat kendisini dışarı atmadığı sürece, şoförün uyuma tehlikesini pasifize etme işlevi gören Numan abinin yan etkisi; muhabbetin deminden yılan şoförün yolu çabuk bitirme adına 200’le gitmesine sebep olmasıdır. Bu noktada eğer yanınızdaki koltuk boşsa şoför Numan abiyi sizin yanınıza şutlayabilir işte o zaman devlet kayıtlarına ölü olarak geçiş işlemleriniz başlamış demektir.
Efsane bonus: Sakar Şakir
Rahmetle andığımız büyük usta Kemal Sunal‘ın hayat verdiği Sakar Şakir karakteri de şehirlerarası yolculuklarda ayrı bir intihar sebebidir. Film karakteri olmaktan ziyade acı gerçeğin ta kendisidir çünkü Sakar Şakir. Yanınıza oturur, önce çay döker kucağınıza sonra uyurken kafası boşta kalır sizin kafanıza çarpar, koltuğu yatırıcam derken kırar. Muavine ters bir hareket yapar servis tepsisi üstünüze dökülür… Otobüs kaza yapıp kendisi hakkın rahmetine kavuşmadıkça kurtulamazsınız böylelerinden.
Sömestır tatili kapıya dayanmışken bu list’in üstüne hala otobüsle gidecek cesareti kendisinde görebilen tüm okurlarımıza kazasız belasız yolculuklar diliyoruz.