Osmanlı Tarihi’nde sadece bir kere uygulanabilen recm cezasının ayrıntıları ancak günümüzde ortaya çıktı. 1680 yılında Yahudi bir erkek ile Müslüman bir kadının zina sırasında yakalanmalarıyla gerçekleşen bu cezanın belgelerinin Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Ömer Menekşe tarafından “Marife” dergisindeki makalesinde yayınlamasıyla ortaya çıkan bu hikaye o döneme dair konuyla alakalı aydınlatıcı verileri de gözler önüne seriyor.
1. “Recm cezası İslam hukukunda yer alıyor mu?” sorusu tartışılmaya hala devam ediyor.
Kimi din adamları için Kur’anda geçmediği için böyle bir cezanın mümkün olmadığını savunurken kimi din adamları ise Hz. Muhammed’in hadisinde geçtiği için uygulanabilir olduğunu savunuyor…
2. Osmanlı Dönemi’nde geçmişte zina yapmanın cezası padişahtan padişaha farklılıklar gösteriyordu.
Örneğin Fatih Sultan Mehmed zina yapandan para cezası alıyor, Yavuz Selim’in sadrazamı Lütfi Paşa zina suçlusu kadının cinsel organının dağlanmasını emrediyordu…
3. Sanıyoruz ki en insaflısı Üçüncü Ahmed idi. Öyle ki kendisi bu konuyla ilgili “Fazla üzerlerine gitmeyin; tenbih edip korkuttuktan sonra bırakın” emrini verirdi.
İkinci Bayezid ise hem kadına dayak atılmasını hem de zina yapan erkeğin cinsel uzvunun koparılmasını emrederdi…
4. Fakat 4. Mehmed zamanında Sultanahmet meydanında bir recm cezası uygulanır. Bu hadise İstanbul’un Aksaray’da oturan Abdullah isimli bir adamın karısını Rumeli kazaskerine şikayet etmesiyle gerçekleşir…
5. Şikayete göre karısı Mehmed kızı Ayşe aynı semtte ipekçi dükkânı işleten Robin oğlu Mihail ile zina ediyordur. Bu şikayetin üzerine mahalleli zina yapıldığı düşünülen eve baskın yapar.
Ayşe ile Robin o baskın esnasında yatakta suçüstü yakalanır…
6. Beyâzîzâde’nin huzuruna çıkartılan sanıklar, baskını yapan 23 şahidin “iş üzerinde” gördük beyanıyla kadın recm ve erkekse kafa kesme cezalarına çarptırılır…
7. Robin’in idam cezası hemen ertesi gün, Ayşe’nin recm cezası ise ondan bir gün sonra Sultanahmet’teki burmalı sütunun orada gerçekleşir…
Bu cezanın uygulanmasında askerin devlete olan güveninin zedelenmemesi de düşünülerek hareket edildi.
8. Günümüz Türkçesi ile recm kararı metninin bir bölümü şöyledir;
İşte, günümüz Türkçesi ile kararın bir bölümü: “…İstanbul’da, Aksaray yakınlarında, Muradpaşa Mahallesi’nde oturan ve bu yazılı belgenin düzenlenmesine sebep teşkil eden Mehmed oğlu Abdullah Çelebi, şer’î mahkemede hâlen eşi olan ve şahsî hüviyeti ile bilinen Mehmet kızı Ayşe’nin huzurunda davacı olarak ‘Ayşe, bu Cemâziyülevvel ayının yirmi beşinci günü öğlen vakti, adı geçen mahallede bulunan evimin dışında olan küçük odada Balatkapısı’nda oturan ve şu anda duruşmada hazır bulunan Robin oğlu Mihail adlı Yahudi ile kendi istekleri ile zina ederlerken yakalandı. Bu durumun sorulup gereğinin yapılmasını talep ederim’ diye beyanda bulunmuştur:
Mesele bunun üzerine Ayşe’ye sorulunca o da Yahudi ile adı geçen odada öğlen vakti beraber bulunduğunu ikrar, lâkin zinayı inkâr etmiş; Abdullah Çelebi’den bu durum için delil getirmesi istenmiş, o da aynı mahallede oturan güvenilir Müslümanlar’dan dört kişinin şahitliklerine başvurmuş, onlar da zikredilen gün, vakit ve yerde Ayşe’nin sırt üstü yatıp, Mihail’in de kendisiyle bilfiil ‘ke’l-mîli fi’l-mükhuleti’ yani ‘sürme çubuğunun sürmeye girdiği gibi’ zina eder halde olduğuna şahitlik etmişler ve herbiri olayı en ince ayrıntılarına kadar anlatmışlardır. Bunların da âdil ve şahitliklerinin muteber olduğuna dair mahallenin güvenilir kimselerinden 23 kişinin şahitlikleriyle adı geçen Ayşe’nin recmolunmasına hüküm verilmiş ve bu belge istek üzerine yazılmıştır. 27 Cemâziyelevvel 1091 (25 Haziran 1680).
Kaynak; 1