Orhan Kemal, modern Türk edebiyatının büyük toplumsal gerçekçi yazarlarından biridir. 20. yüzyılın başlarında doğan yerli yazarlardan bugün hâlâ sözünü dinletebilen, savunduğu düşünceler ve bunları aktardığı edebi dil bakımından yaşlanmayan, sözleri ve vurguladıklarıyla hâlâ aramızda dolaşan bir yazar olmak… Şiirle başladığı edebiyat serüvenine hapis arkadaşı, büyük usta Nâzım’ın azarıyla öyküyle devam eder Orhan Kemal. Şiirini bilmeyiz ama öykülerini çok severiz! Yazarın sinemadaki yeri, kadına bakış açısı, toplumsal ölçekteki yeri ve daha nicesine bakarak size çok katmanlı bir Orhan Kemal sunuyorum. İyi ki doğmuşsun üstat!
1. Hayatı
Eserlerinde toplumsal gerçekçiliği, birey ile toplum ilişkisini, günlük hayatın telaşesi içinde sıkışıp kalan sıradan ve küçük insanları tam da onların anlayabileceği sade ve yalın bir dille anlatan Orhan Kemal 15 Eylül 1914’te Adana’da doğar. Asıl adı Mehmet Raşit Öğütçü olan yazar, edebiyat hayatına şiirle başlar. Babasının gazete çıkarması yüzünden öldürülme tehlikesiyle karşı karşıya kalması, Kemal’in ortaokulu bırakması belki de gördüğü ilk toplumsal gerçeklik örneğidir. Suriye ve Lübnan’da geçirdiği kısa bir yaşantı sonrası tekrar memleketi Adana’ya dönen yazar burada işçilik, kâtiplik, memurluk yapar. 1939 yılında yazdığı şiirlerle komünizm propagandası yaptığı iddia edilerek hapse atılır: Kayseri, Adana ve Bursa hapishanelerinde yatar. Bursa hapishanesi, onun büyük şair Nâzım Hikmet ile de tanıştığı yıllardır. Hikmet, Orhan Kemal’in şiirlerini sertçe eleştirip içtenlik hissedilmeyen şeyleri niçin yazdığını sorunca da Kemal’in kalemi artık öyküye, yani düzyazıya doğru yön alır. 1943’te hapisten çıkınca yine Adana’ya dönerek çeşitli işlerde çalışır. İlk hikâyelerini Raşit Kemal takma adıyla yayımlayan yazar 1945’te Varlık Dergisi okurları tarafından “En beğenilen hikâyeci” seçilir. Hayatının son döneminde Bulgaristan ve Romanya Yazarlar Birliği davetlisidir ve Sofya’ya gider. Burada, 2 Haziran 1970’te beyin kanamasından hayatını kaybeder.
2. Eserlerinin ortak teması
Orhan Kemal ilk gençliğinden, edebiyata ilk atıldığından bu yana toplumsal gerçekçi ve sol görüşlü bir yazardır. Başının derde girdiği ilk şiirleri de yine bu görüşün izlerini taşır. Bundan sonraki yaratılarında da aynı görüş daha ustalıklı bir şekilde sürer. 72. Koğuş kitabında anı ve tecrübelerine dayanarak hapishane ortamını, oradaki güç koşulları anlatır. En donanımlı ürünü olan “Bereketli Topraklar Üzerinde” Adana’daki işçilerin yaşantısını sömürüyü de göz önünde bulundurarak anlatır. “Cemile” romanında, âşık olduğu Nuriye Hanım’ı ve ona olan sevgisini ele alırken dahi dış gerçeklikten kopmaz ve çocukluk yıllarında yaşadığı zorluklardan bahseder. İlk hikâye kitabı olan “Ekmek Kavgası” da fabrika işçilerinin, memurların, seyyarların yaşadıkları zorlukları anlatır. Yazarın diğer onlarca farklı öykü ve romanı İstanbul’da geçmekle beraber kentin kenar mahallelerindeki küçük insanları kendine konu edinir.
3. Türk Sineması ve Orhan Kemal
Uygarlık tarihinin en yeni sanat dalı olan sinema, dünyada da bizde de edebiyattan oldukça faydalanmıştır. Bugün de eski zamanlı romanların ya da yeni çok satan eserlerin filme uyarlandığını biliyoruz. Orhan Kemal dönemdaşlarının aksine edebi türün yanında sinemayla da ilgilenir. İlk kez 1958’de yayımlanan Devlet Kuşu romanı, 1961’de Memduh Ün tarafından “Avare Mustafa” adıyla sinema perdesine aktarılır. Böylece 1950’li yıllardan itibaren Orhan Kemal sinemada da var olur. Yazar esasen bu işi bir geçim kaynağı nedeniyle yapar. Tefrika edilen eserleri ve kitaplaşan romanlarından kazandıklarıyla geçinemeyen yazar ek olarak sinemaya bu nedenle soyunur; ancak yalapşap bir iş ortaya çıkarmak istemediği için burada da belirli bir prensipler bütününe sahiptir. 1963’te onca sinema deneyiminin de etkisiyle “Senaryo Tekniği ve Senaryoculuğumuzla İlgili Notlar” kitabını yazar. Sevdaya Koşanlar (Yön: İhsan Tomaç), Acı Zeytin (Yön: Nişan Hançer), Aşka Kinim Var (Yön: Semih Evin) filmlerinin senaristliğini de tek başına üstlenen Kemal’in adı bunlarla beraber toplam yedi filmde senarist olarak geçer. Beri yandan Orhan Kemal’in “senarist” olarak adının geçtiği ilk film 1953 tarihinde Lütfi Akad tarafından çekilen “Altı Ölü Var” filmidir. Orhan Kemal’in senaryosunu yazdığı başka filmler de olmakla beraber yönetmen ya da yapımcının isminin senarist olarak geçtiğini de bilmek gerekiyor.
4. Orhan Kemal’in hikâyelerinde kadın
Yazarın romanlarında kadın, eril dilin baskısı altındadır. Kadının erkek karşısındaki ikinci plana atılışı ve açmazları ele alınır. Nüfuzlu ve maddi olanakları olan erkeklerin sömürüsü altındadır kadın. Toplumsal gerçekçiliğinden taviz vermeyen Orhan Kemal kadın – erkek ilişkisinde de sömürüye dikkat eder ve bunu gün yüzüne çıkarır. “Baba Evi” romanı otoriter bir baba, ekonomik çalkantılar, para karşılığı erkeklerle birlikte olan kadınlar, yoksulluk ve bu nedenle yaşanan çaresizlikleri ele alır. Dizisi de yapılan “Hanımın Çiftliği” eserinde ise kadın cinsel bir nesne, erkekse onun efendisidir. Kadına sınırlamalar koyacak olan da yine “efendisi” erkektir. Yalancı Dünya romanı toplumdaki yozlaşmanın ve çürümenin genç bir kız üzerinden ele alındığı romanıdır. Romanın başkişisi Neriman sosyal adaletsizliklerin boyunduruğundan kaçmak adına ünlü olma planları yapar. Baskı figürü olan babasından kaçmak içinse bir erkeğe âşık olur; fakat bu aşk bir başka boyunduruk altına girmek anlamına gelir. Kadın burada da nesne, erkekse onun öznesi halindedir. Kötü Yol romanı da aynı muhtevaya sahiptir. Ekonomik ve sosyal bozuklukları nedeniyle çalışmak zorunda olan kadınların, iş hayatında nasıl erkeğin bir kölesi haline geldiği Orhan Kemal’in “kadın” temasında en çok ilgilendiği konu olmuştur.
5. Yazarın eserlerindeki çocuk
Kemal, “çocuk” temalı eserlerinde de sosyal gerçekliği görmezden gelmez. Eleştirel tutumu burada da hâkimdir. Bugüne değin “çocuk” merkezli edebi eserlerin pek çoğunda çocuklar eserin bir rengi, neşesi olsalar da Orhan Kemal’de işler böyle yürümez. Onun çocukları, sıkıntılar çeken, zor şartlar altında büyüyen çocuklardır. Bu zor şartları biraz açalım: Babasız büyümek, çalışmak zorunda olmak, annelerinin intihar etmesiyle ızdıraplı bir hayata sürüklenmek bunun en belirgin örnekleridir. Yazarın “Bir Ölüye Dair” öyküsü bu içeriklere sahiptir. Teber Çelik’in Karısı, Dönüş gibi hikâyeleri de yine çalışmak zorunda olan, sorunlu ailelere sahip çocukların mücadeleyle geçen öykülerini konu edinir.
6. Orhan Kemal’in bilinmeyen, şaşılası yönleri
Nebil Özgentürk’ün hazırlayıp perdeye aktardığı “Sanatımızın Hatıra Defteri Orhan Kemal Bölümü” adlı belgesel bize yazarın taviz vermeyen kişiliğinden parçalar sunuyor: Belgesele göre Kemal’in çocuğu bisiklet ister, maddi sorunlar nedeniyle çocuğuna bisiklet alamayan Orhan Kemal bunu kabullenemez ve intihar etmek ister. Yine tam da çocuğunu kendine bir neden göstererek yaşamaya karar verir. Esasen sevecen ve cana yakın bir tabiata sahiptir Orhan Kemal. Kahvehane kültürünü seven yazar, kimi eserlerinin taslaklarını, diyaloglarını ya da önemli bölümlerini bu gibi umumi yerlerde yazar. Kendisini vaktiyle gören, tanıyan esnaf da ondan “Efendiden bir adamdı” şeklinde bahseder. Çocuklarının anlattığına göre Orhan Kemal verimli, cebinde parasının olduğu bir gün geçirdiyse evin kapısını melodik ve ağır ağır, ekonomik sıkıntılarla boğuştuğu günlerde ise sert ve kısa çalar.
7. Orhan Kemal’den alıntılar
Kemal kendisine biçimden ziyade içeriğe önem veren bir edebi hayat çizer. Anlaşılır ve yalın bir dil kullanmayı tercih eder. Onun için mühim olan memleketinin birbirinden farklı sorunlarını edebiyatın çatısını altına sokmaktır. Bu hususta kendi şiarını şu şekilde özetler: “Eşe dosta selam. İnandığım doğruların adamı oldum. Böyle yaşadım, karınca kararınca bu doğruların savaşını daha çok sanatımda yapmaya çalıştım. Kursağıma hakkım olmayan bir tek kuruş dahi girmemiştir.” Yazarın hayata bakışı da biçimden çok içeriği önemseyen bir tutuma sahiptir. “Arkadaş Islıkları” eserinde bu tutumunu şu sözlerle aktarır: “Gerçek olan öğrenmektir. Nereden, nasıl öğrenirsen öğren. Nereden, nasıl öğrendiğin, diploman, hatta neler bildiğin de önemli değil. Ne yaptığın önemlidir.”
8. Orhan Kemal Müzesi
Modern Türk edebiyatının toplumcu ismi Orhan Kemal, eserleriyle yakın tarihimizin sosyal adaletsizliklerine, yozlaşmış insan ilişkilerine, sömürüye ışık tutar. Bu çok yönlü yazarın yaşamına yönelik kültürel işlerin başında Orhan Kemal Müzesi gelmektedir. İstanbul Cihangir’de yer alan müzeyi her gün 10.00 ile 19.00 saatleri arasında ziyaret edebilirsiniz. Yazarın hususi eşyaları, mektupları, elyazmaları, kitaplarının ilk baskıları müzede görebileceklerinizin başında geliyor. Gidin ve görün derim. Orhan Kemal’i anlamak ve onun meselesini kavramak için bu ziyaret iyi bir başlangıç olabilir.