Ömer Hayyam dediğimiz zaman akla genellikle şairin doğayı, tabiatı, insanlığı ve beşeriyetin gidişatını anlattığı, cazip ve davetkâr dizeler geliyor. Öyle ki şu iki kelime de büyük ozanın şair yönünü anlatmak için dillere dolanıp durur: ‘’Hayyam Rubaileri’’ Doğu’nun bu büyük şairi aynı zamanda bir matematikçi, aynı zamanda bir filozof ve gökbilimcidir. Doğumuna dair net bir tarih verilmemekle beraber, üzerine yazılan tezlerde ölüm tarihinin 1121 – 1122 olduğu söylenir. Eh; ‘’Yetmiş iki yıl yaşadım gece ve gündüz’’ gibi bir dize de yazdığına göre doğum tarihine yaklaşabiliriz. Bugün evrensel boyutta bilinen ve sevilen Ömer Hayyam Google tarafından da unutulmadı ve doğum gününe özel doodle hazırlandı.
Google ana sayfadaki logoya tıklayanlar bugün 18 Mayıs 1048’de (?) doğan Ömer Hayyam’a özel bir doodle ile karşılaştı
Doodle’ı tıklayanlar da şairin yaşamına ilişkin bilgiler veren sayısız internet sayfasına yönlendiriliyorlar
Doodle uygulamaları bilindiği üzere ülkelerin önemli gün ve tatilleri, tarihî olay ve kişilerine yer vererek söz konusu kişi veya olaya dikkat çekiyor
Bu özel tasarımlı logoya tıklayanlar da o günün dikkat çekici ismi, olayı neyse onunla ilgili daha detaylı internet sonuçlarına ulaşabiliyor
Ömer Hayyam 1048 ya da 1049’da İran Nişabur’da dünyaya gelir ve 1121 gibi Nişabur’da vefat eder
Matematik, astronomi, fizik, felsefe, metafizik konularında Şark’ın hususi bilginlerinden biridir
Bu alanlarda 10’a yakın eseri bulunan Hayyam’ın ‘’El-Cebr’’ adlı kitabı pek çok Batı diline de çevrilmiştir
Gerek şairliği gerekse pozitif bilimlerdeki bilginliği nedeniyle iki dünyada da kendine yer bulan şair zaman ve mekânlar üstü bir isimdir
Hakkında dört koldan araştırmalar yapılan Hayyam bilindiği gibi rubaileri ile de meşhurdur
Sabahattin Eyüboğlu çevirisiyle rubailerinden biri
Ey kör! Bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş!
Ömer Hayyam’ın Nişabur’da bulunan anıtının projesi, 1961 yılında Mimar Seyhun tarafından tamamlanır
Şiirlerine baktığımız zaman Hayyam’ın yaşam ve ölüm temalarını sıkça kullandığını görürüz
Ayrıca Hayyam’a göre yaşam ve ölüm bazen yer değiştirebilir, çünkü bazıları öldükten sonra da eserleri ve düşünceleriyle yaşarlarken kimi de yaşarken dahi ölü olduğunu bilmez
Yine Sabahattin Eyüboğlu’nun meşhur çevirisiyle bir uzun rubaisi
Gençlik bir kitaptı, okuduk bitti;
Canım bahar geçti çoktan, kış şimdi.
Hani sevincin, o cıvıl cıvıl kuş?
Nasıl, ne zaman geldi, nasıl gitti?
Her gün biri çıkar, başlar ben, ben demeğe,
Altınları gümüşleriyle övünmeğe.
Tam işleri dilediği düzene girer:
Ecel çıkıverir pusudan: Benim ben, diye.
Bu dünya iki kapılı bir han,
Girdi mi dertlere düşer insan.
Tanınmadan yaşamak en iyisi:
Elinde olsa da hiç doğmasan.
Yıllar günler gibi geçti gider;
Nerde o eski dertler, sevinçler?
Belaya aldırmaz aklı olan:
Bu da her şey gibi geçer, der.
Neylesem bu benim iç kavgalarımla?
Pişmanlığım, kendime düşmanlığımla?
Sen bağışlasan da ben yerim kendimi:
Neylesem bu yüzkaram, bu utancımla?
Yine Hayyam’ın dizelerinde ‘’şarap’’ı sıkça kullandığını ve eleştirel bir üslubu olduğunu da biliriz
Kendi içmez, içeni kınamaya bayılır,
Yüzünden aldatmaca, sahtekarlık yayılır.
Şarap içmiyor diye kasılıp gezer ama:
Yedikleri yanında şarap meze sayılır.
İyiliğe dair
Yeryüzünü gül bahçesine çevirmekten
Daha güzeldir bir insanı sevindirmen
Bin kulu azat edenden daha büyüktü
Bir hür insanı iyilikle kabul eden
Doğu’nun büyük şairinin bir şiiri ve Can Gox’un yorumu
https://www.youtube.com/watch?v=CjTrzaDwrA4
Dal goncayı bir sabah açılmış buldu,
Gül melteme bir masal deyip savruldu
Dünyada vefasızlığa bak; on günde
Bir gül yetişip, açıp, solup kayboldu.
Sen acırken bana, hiç bir günahımdan korkmam
Benle oldukça; yokuş, engebe, yoldan korkmam
Beni ak yüzle diriltirsin a Tanrım, bilirim;
Defterim dolsa da suçlarla, siyahtan korkmam.