Üniversiteye başlayan bünyenin bağımsızlık damarları kabarır. Bu kabarma ilk önce kendini “Ben artık baba parası yemicem yea.” isyanıyla, daha sonra da “Ben ayrı eve çıkmak istiyorum!” talepleriyle kendini gösterir.
Peki ekonomik bağımsızlığı nasıl kazanmalı? Devam zorunluluğu denen illetten müzdarip iseniz işiniz yaş dostlar. Yok değilseniz, yaparken bir yandan “Ben nasıl olsa hala öğrenciyim, mezun olunca bu işlerin suratına bakmam.” diyerek underground hizmet sektörlerinden girip, marketlerdeki sucuk standlarından çıkabilirsiniz. Hiçbiri de size koymaz. Bir yandan geleceğin mesleklerinden birini seçme hayali kurun bir yandan da öğrencilik devam ederken gelsin sigortasız, part-time işler, gelsin küçük sucuk dilimleri, gelsin üstüne konulan kürdanlar…
Anketörlük: Sokak tacizine yeni bir bakış
Metropol insanının ulaşımla beraber en büyük, en gıcık sorunudur anketörler. Uysal bakışlarıyla size yaklaşır, “Merhaba, bir şey sorabilir miyim?” diye gelirler. Muhtemelen iş ilanını elektrik direğine yapıştırılmış “Anketör. Maaş. Prim. Kadın. Erkek. İş.” temalı kağıttan gören öğrencinin vazgeçilmez mesleği olan anketörlük “kapıdan kovulsanız da bacadan girme” yeteneğiniz varsa ve acelesi olan insanları durdurmak sizin için problem değilse tam size göre bir iş.
Özel ders vermek: Bir nevi komşu ilişkilerinde uzmanlık
“Bak alt katın çocuğunun matematiği zayıfmış.” dediyse anne, alıyoruz kalemi kağıdı, iniyoruz alt kata. Lisede hocaya “Bunlar nerede işimize yarıycak ya?” diye mırın kırın ederken iyiydi. Ekmek kapınız oldu işte, fena mı? Şüphesiz ki özel ders bağımsızlığa giden yolda bir mihenk taşıdır.
Palyaçoluk: Çocukların elinde oyuncak olmak kaçınılmaz
Hafta içi programı çok sıkışık olan ve hafta sonunu Taksim’de harcamak yerine çalışmayı tercih eden öğrenci, bu iş senin. Doğum gününü kutlayan gürültücü çocuk ve onun gürültücü arkadaşları için balondan kılıçlar, çiçekler yapacak; onlarla oyunlar oynayacak, yeri geldiğinde yaratıcılık sınırlarınızı zorlayacak ve yeni oyunlar üreteceksiniz. İşin sonunda ise iki gün çalışıp, sizi o an kurtaran ancak aslında çok çok az miktarda olan bir para alacaksınız.
Greenpeace gönüllüsü: Dünya için bir şeyler yapıyor olma tatmini
Bir başka “MERHABA” temalı iş. Gönüllülük esasına dayanan bu meslekte yeşil kağıt parçalarının verdiği tatminden ziyade “yaşadığım yer için bir şeyler yapıyorum” düşüncesiyle bir işe girmek istiyorsanız tam size göre. Bir Greenpeace gönüllüsü olmak ortamın cool, çevreci çocuğu olmaktır sevgili okur. İyi düşünün taşının.
Stand görevlisi: Süpermarketlerin sevilen simaları
Ya da “Ayakta Dikilme Olimpiyatları”. Bu işin en güzel kısmı atıştırmalıklara sınırsız erişim. 3 parça ekmeği standa koyuyorsanız 10 parçasını kendiniz hüpleteceksiniz. Böylece yemek parası vermekten de kurtulmuş olacaksınız. Sürekliliği garanti olmamakla birlikte ille de “kendi paramı kazanacağım” diyorsanız güzel bir başlangıç olacağı kesin. Ana baba rızkıyla o bar senin bu bar benim diye dolaşmak bir yana, siz artık ayakları bir yerlere basan bir bireysiniz. Kötü iş diye bir şey yoktur, aileden gayrı para kazanmanın verdiği tarifsiz his vardır.
Çevirmenlik ya da ödev yazıcısı: Başkalarının hayatlarını yaşamak
Birisi “Ya sunum yetiştirmem lazım haftaya ama bu hafta da şu şu parti var.” dediği anda diplerinde bitecek, bıyık altından “Sana ucuza olur. Powerpoint. Temiz iş.” diyeceksiniz. Bilgisayar başında harcanacak birkaç sıkıcı saatle işi kotaracaksınız. Vasatın üstünde bir İngilizce’ye sahipseniz de ortalıkta “essay” kelimesini duyduğunuz anda aynı zeki, çevik, ahlaksız insan olarak para karşılığı Zargan’a abanacaksınız. Ellere kuvvet.
Organizasyon insanı: Ücretsiz giriş ayarlayan insan olmak
Hep amelelik yapacak değilsiniz ya. Biraz da işin kaymağını yiyin. Okulda çevreniz genişse, organizasyonlara da kapağı attınız demektir. Sonra gelsin blazer ceketler, bir elde sigara ve telefon, diğer elde cüzdan ve anahtar… Bu işi istiyorsanız sahip olmanız gereken nitelik ise bıkmadan usanmadan insanları “Bak Cuma günü etkinlik var. Mutlaka geliyorsun. Bütün tanıdıklarını çağır.” diyerek dürtmek. Tanıdıklarınızı kendinize köle edeceksiniz, Facebook kapak fotoğrafınızı bu işe adayacaksınız. O kapak fotoğrafı her etkinlikte değişecek. Minimum grafik tasarım çabası gösterilerek hazırlanmış afişlere kimin ilgi göstereceği belli olmaz.
Stand hostesi: Fuarların aranan yüzü
Uzun saçlı ve az buçuk güzel fizikli üniversite öğrencisi kız için biçilmiş kaftan olan bu iş çoğunlukla araba fuarlarında ve organizasyonların sigara standlarında kendini gösterir. Temiz iştir.
Düğün fotoğrafçısı: Boşuna fotoğrafçılık kulübüne girmediniz
Siz okulun fotoğrafçılık kulübüne boşuna girmediniz! Elde beş kiloluk makineyle dağ tepe boşuna aşmadınız. Şimdi bir hobiyi altın bileziğe dönüştürmenin zamanıdır. Gayet kolay bir şekilde düğünden düğüne fotoğraf çekebilir, en şirin surat ifadenizi takınarak “Fotoğrafınızı çekmemi ister misiniz?” diye insanların peşine kuyruk olabilirsiniz. En çok da küçük çocukları hedef bileceksiniz, sonradan ana baba 3 liralık çerçeveye o fotoğrafı salonun baş köşesine koyacak. Emin olun.
Bar konserleri: Halk için sanat, sanat gibi sanat
Üniversitede bir müzik grubunda olmak pek çok kapı açar. Muhtemel sevgili fırsatları buna dahil. Ama ondan önce yeteneğiniz ve popülerliğinizle doğru orantılı barlarda sahne almak geliyor. En kötü ihtimalle üç yüz beş yüz bir şey alır, aranızda kırışırsınız. İki günlük sigara parası çıkar. Zorlarsanız bi 50’lik parası da çıkar. Belli mi olur?
Garsonluk: Hizmet sektörünün olmazsa olmazı
Ya da süslü adıyla “servis elemanlığı.” Yaşasın sigortasız part-time iş akımının baş sözcüsü olan garsonluk şüphesiz ki öğrenci bünyenin para kazanabilmesi için en çok başvurduğu çözümlerden biridir. Unutulmaması gereken şey şüphesiz ki bahşiş verme alışkanlığından yoksun ülkemizde mümkün olabildiğince konsept restoranlarda ve cafelerde çalışmaktır… Tabi ki Sodexho kovalamak da şart. Bir mojito’ya yeri geldiğinde 35 lira bayılıyor olabilirsiniz ama Sodexho kovalamak en doğal hakkınız.
Barista: Hizmet sektörünün yeni yıldızı
Yeri geldiğinde garsonluktan daha rahat bir meslek olabilen baristalık için adres çoğu zaman Starbucks. O latte’nin köpüğü sanat eseri gibi olacak.
Barmenlik: Lisede şişe çevirmece oynayanların tercihi
Mekanın başganı sensin. Alemin kralı sensin! Yavaş gidelim. Diğer hizmet sektörü meslekleri “hizmet” sektörüyken barmenlikte durum biraz daha farklı. Havalısınız, kabul edelim. Yarın Makro Ekonomi dersi varmış, kim bilecek? Gecelerin adamı sizsiniz. Kızlar size bakıyor, o şişeyi çevirin.
Bonus: Sözde “ileriye dönük staj”
Amelelik üzerine baş koyduğumuz bu yolu stajyer olmadan bitirebileceğinizi mi sandınız? Şunu bilin ki stajyer doğulmaz, olunur. Ekonomik bağımsızlığınızı ilan etmeden önce tamamlamanız gereken bu son adımda da tabi ki bir düstur var. Gittiniz ana babanın kredi kartıyla beyaz göynekleri, pantulları çektiniz üzerinize. Büyük bir heyecan. Kariyerinize hazırlık yapıyorsunuz, garsonluk işi değil bu en nihayetinde. CV’ye ekleniyor. Büyük ihtimalle yaşayacağınız hayal kırıklığına sizi alıştırmakta fayda var. İşi öğrenmeyi bırakın, fotokopi üzerine master yapacak, gazetelerin internet galerilerinin altını üstüne getirecek, popüler kültür cahiliyken sosyal medya canavarı olup çıkacaksınız. Üzerinde çalışmanız gereken şey ise tabi ki inandırıcı bir şekilde “Benim için inanılmaz bir deneyim oldu.” demeyi öğrenmek.