Ecnebi memleketlerde göğsümüzü kabartan, her birinin “sadece” gişe başarısı olarak Recep İvedik seviyesine ulaşmasını temenni ettiğimiz, yurt dışında konfetilerle ve kuru pastalarla karşılanırken yurdum vizyon savaşlarında boynu bükük kalan ödüllü Türk filmleri listemiz, Nuri Bilge Ceylan Sendromu olarak adlandırabileceğimiz “Yav o sanat filmidir, sıkıcıdır.” anlayışından kurtulun diye yapıldı.
1. Susuz Yaz – 1963
Necati Cumalı’nın aynı adlı toplumsal hikayesinden uyarlanan film, Metin Erksan’ın imzasını taşımakla birlikte çekildiği tarih olan 60’lı yıllarda ülkeyi sansasyona boğmuş ve sansür engeline takılmıştı (şaşırmadık). Berlin Film Festivali’nden Altın Ayı ile dönerek Türk sinemasının uluslararası bağlamda ilk ciddi başarısına imza atan film, susuzluk ve kadınsızlık temalarını başarıyla işliyor.
2. Yol – 1982
Yılmaz Güney’in senaryosunu yazıp Şerif Gören ile birlikte yönettiği film, o yılın Cannes Film Festivali’nden Altın Palmiye ile dönerek Fransız menşeili bir festivalden ödülle dönen ilk Türk filmi olmayı başarmıştı. Film, darbenin en sert günlerinde İmralı Adası Yarı Açık Cezaevi’nden verilen izinle köylerine, evlerine gitmek isteyen beş mahkumun yolda yaşadıkları zorlukları ve insan hayatlarının dramını anlatıyor.
3. Kış Uykusu – 2014
Ülke çapında Nuri Bilge Ceylan sendromundan muzdarip bünyelerin yönetmene kanının daha bir ısınmasını sağlayan Kış Uykusu, Yol’dan beri Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’ye layık görülen ilk film olma özelliğini taşıyor. Kadrosunda Haluk Bilginer, Melisa Sözen ve Demet Akbağ’ı buluşturan film, çareyi bozkırlara kaçmakta gören emekli bir öğretmenin taşra sıkıntılarını anlatıyor. Adından da hallice, Bilginer’in karakterinin kar yağışıyla ne kadar demoralize olabileceğine tanıklık ediyoruz.
4. Sivas – 2014
Çekimleri Yozgat’ın Yerköy beldesinde gerçekleştirilen, bu yıl 71. Venedik Film Festivali’nden Jüri Özel Ödülü ile dönen film, küçük yaşında kendini aşk acısının pençesinde bulan 11 yaşındaki Aslan’ın terk edilen bir dövüş köpeği olan Sivas ile kurduğu alışılmadık dostluğunu konu alıyor. Buram buram bizim topraklarımız kokan, bozkırı engin bir deniz misali önünüze seren film, 31 Ekim itibariyle ülke çapında vizyona girdi. Çiçeği burnunda yönetmen Kaan Müjdeci, filmin hem senaryosuna hem de yönetmenliğine imza atıyor.
5. Tepenin Ardı – 2012
Tarihçi ve film eleştirmeni Emin Alper’in ilk uzun metrajı olan Tepenin Ardı, anti-militer duruşuyla, taşradaki varoluş sıkıntılarını ve Türkiye’deki ataerkil temelli aile yapısını dibine kadar sorguluyor. Film, dünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapmış olup aynı festivalden İlk Film Ödülü’yle ve Saraybosna Film Festivali’nden Jüri En İyi Film Ödülü ve Jüri Özel Ödülü ödülleriyle dönmüştü.
6. Uzak – 2002
2003’teki Cannes Film Festivali’nden Büyük Ödül ve çeşitli ülkemiz festivallerinden bolca ödülle dönen Uzak, yönetmenin favori oyuncuları Mehmet Emin Toprak ve Muzaffer Özdemir ile birlikte gayet başarılı bir işe imza atıyor. Toprak’a ve Özdemir’e Cannes’da En İyi Erkek Oyuncu ödülü de kazandıran Uzak, hayallerini gerçekleştirmek için İstanbul’a gelen Yusuf ile İstanbul’u terk etmek için yanıp tutuştuğundan Yusuf’un gelişini hoş karşılamayan Mahmut’un hikayesini anlatıyor.
7. Gegen Die Wand (Duvara Karşı) – 2004
Bir nesle “Lan Sibel Kekilli!” mantalitesini aşılamış Fatih Akın filmi, Altın Ayı başta olmak üzere tam 25 ödül kazandı. Toplum normlarının inadına istediği hayatı sürdürmek adına sahte bir evlilik yapan Sibel ve Cahit’in arabesk hikayesini anlatan film, erdemsizliğinden erdem yaratan uç insanların çerçevesinden baktırıyor hayata.
8. Takva – 2006
Senaryosu Önder Çakar’a, yönetmenliği Özer Kızıltan’a ait olan Takva, Toronto Film Festivali’nde Kültürel Yenilik ve Saraybosna Film Festivali’nde Büyük Ödül kategorisinde ödüllere layık görülmüştür. Başrolündeki Erkan Can’a Altın Portakal’da En İyi Erkek Oyuncu ödülünü kazandıran Takva, ismiyle müstesna filmin ana karakterinin Allah’ın buyruklarını izlerken eline geçen güç ve yetkiyle yoldan sapar. Bu ikilik barındıran yönüyle Takva hem kültürel hem de politik çevrelerde bolca tartışmaya sebep olmuştur.
9. Üç Maymun – 2008
Başrollerini Yavuz Bingöl, Hatice Aslan, Ahmet Rıfat Şungar ve Ercan Kesal’ın oynadığı film, ismine bir gönderme niteliğinde çevresine karşı üç maymunu oynayarak ayakta kalmaya çalışan bir ailenin birbirlerine ve hayata tutunma çabalarını alabildiğine karanlık ve puslu, yeşil renkli bir anlatımla sunar. Nuri Bilge Ceylan, bu filminde gerçekleri sorgulamamanın onların varlığını etkileyip etkilemediğini sorgularken bir yandan da bu küçük ailenin tüm ruh halini daracık, onların birbirlerine tutunmaya çalıştığı gibi temeline tutunmaya çalışan bir apartman dairesine yansıtarak çevresiyle tam bir sembolist ilişki halinde olmayı başarıyor.
10. Pandora’nın Kutusu – 2008
Yeşim Ustaoğlu’nun yazıp yönettiği 2008 yapımı film, İstanbul’un farklı yerlerinde yaşayan, her biri başka bir bilinmezlik ve kaosun içine sıkışıp kalmış üç kardeşin hikayesini anlatıyor. 2000’ler yapımı olmasına karşın 90’lar nesli olarak adlandırabileceğimiz hayatta ne yapacağını, ne olacağını bilememe ve bu gibi küçük varoluşçu sıkıntılardan muzdarip sıkıntılı nesli, o yılların tekinsizliğini ve belirsizliğini anlatıyor.
11. Bal – 2010
Yusuf üçlemesinin son halkası, ilk iki filmi Yumurta ve Süt olan 2010 yapımı Semih Kaplanoğlu filmi, 60. Berlin Film Festivali’nde Altın Ayı ödülünü kazanmıştı. Ülke çapında izlenemezliğiyle de kendi çapında ayrı bir üne kavuşan Bal, Yusuf isimli bir çocuğun babasının kaybolmasının ardından psikolojisinin geldiği hali anlatıyor.
12. Çoğunluk – 2010
2010 yapımı bir Seren Yüce filmi Çoğunluk… Bartu Küçükçağlayan’ın henüz sakallı indie grubu Büyük Ev Ablukada ile haşır neşir olmadığı, bıyıkları yeni terlemiş genç bir oyuncu olduğu zamanlar… Ve filmin merkezinde de alabildiğine irdelenen toplum algısı, toplumun bakış açısı ve Türk aile yapısı… Toplum sıkıntılarına duyarlı, sınıf ve cinsiyet çatışmalarını ekseninde irdeleyen ve gerçekçi tutumundan vazgeçmeyen Seren Yüce’nin bu mutlaka izlemeniz gereken yapıtı 67. Venedik Film Festivali’nde Geleceğin Aslanı ödülünü almıştı.
13. Bir Zamanlar Anadolu’da – 2010
Nuri Bilge Ceylan’ın “Cannes’dan başkası yalan” akımına mensup bir diğer filmi Bir Zamanlar Anadolu’da, 64. Cannes Film Festivali’nde Altın Palmiye’yi burun farkıyla kaçırarak festivalin ikinci büyük ödülü olan Büyük Ödül’ün sahibi oldu. TRT ve Eurimages gibi oluşumların da destek verdiği Bosna Hersek kardeşliğiyle yapılmış olan film, bir doktor ile cinayet soruşturması yürüten bir savcının 12 saatlik gerilimli hikayesini konu alıyor.
14. Küf – 2012
Yönetmenliğini Ali Aydın’ın yaptığı 2012 yapımı bir film olan Küf, Saraybosna Film Festivali’nden 80.000 euro değerinde post prodüksiyon ödülüne layık görülmüştü. Ayrıca 69. Venedik Film Festivali’nde de umut vaat eden yönetmenlerin ilk filmlerine verilen Geleceğin Aslanı ödülünü almıştı. Baş rollerinde Ercan Kesal ve Muhammet Uzuner’in oynadığı bu baba oğul hikayesi, demagoji yapmadan ve seyirciyi oyununa dahil etmeden sükun bir aile dramı vaat ediyor.