Nerede, ne zaman siyaset yapılacağını söylemeye bayılır iktidarlar. Siyaseti sadece onlar yapsın, halk da onaylasın isterler. Savrulan onca tehdide, baskı ve sansüre rağmen, siyaset sokağa iner insan seli olur, tribüne çıkar tek yürek olur, sahnelere çıkar mesaj olur. Sahnelerden yeri gelir Gezi’ye selam çakılır, yeri gelir ödüller Ceylan Önkol’a adanır. Bizler de sahnelerden mesajlarıyla direnenleri hatırlayalım istedik ve sizler için bir liste yaptık. Direne direne çoğalsınlar diyor, iyi okumalar diliyoruz.
Fikirler asla ölmez!
Bu yılki Altın Portakal ödül töreninde Annemin Şarkısı ile En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu ödülünü alan Aziz Çapkurt, konuşmasına şaşkınlığını ifade ederek başladı ama güzel mesajlarla bitirdi. Bir arada, eşit, adil ve özgür bir şekilde yaşamanın mümkün olduğunu söyleyen Çapkurt, “fikirler asla ölmez” diyerek Kobani’ye selamını gönderdi.
“Ben şimdi babama ne diyeceğim?”
http://www.youtube.com/watch?v=3iuHUY9gJA0
Mücella Yapıcı’nın da dediği gibi; bazen insanları uyandırmak için bir borazan sesi yeter. O borazan sesi o kadar kuvvetliydi ki, Emek Sineması’nın yıkılacağı haberiyle başlayan direniş dalgası, sokaktan festival salonlarına ulaştı. Ödülünü alan Emek’siz bir konuşma yapamaz oldu. Nejat İşler de Emek ile birlikte sermayeye kurban edilen anılarının ağırlığıyla konuşmasını “Ben şimdi babama ne diyeceğim?” sorusuyla bitirdi.
Biberine Gazına Copuna Sopasına Eyvallah, Eyvallah…
Duman, Gezi direnişine en büyük selamı “biberine, gazına, copuna, sopasına, tekmelerin hasına eyvallah” diyerek çakmıştı zaten. Ama bu selamı bir kez de Altın Kelebek Ödül Töreni’nde sahneden göndererek direnişin şarkıyla sınırlı olmadığını gösterdi.
Onur Ünlü sahneden isyan etti
http://www.youtube.com/watch?v=ZgqpNiHmub0
Türkiye’de ilklerin yaşanmasına vesile oldu Gezi, her açıdan. Örneğin bir dizi ekibi, tam kadro direnişe katılmış, bununla kalmayıp desteğini her mecrada dile getirmişti. Bu ülkede güzel şeyler elbet cezasız kalmazdı. Leyla ile Mecnun apar topar yayından kaldırıldı. Onur Ünlü üstüne başka diziler, filmler çekti. İsyankar bir imamın hikayesini anlattığı İtirazım Var filmi ile ödülden ödüle koştu. Bir ödül töreninde sahneye çıkıp ödülünü kastederek “Bunu da yasaklasanıza!” diyerek tepkisini dile getirdi.
Penguen medyaya ‘Tornistan’
http://www.youtube.com/watch?v=4ssNcjQzf6g
Ayçe Kartal’ın senaryosunu yazıp yönettiği bu kısa animasyon, direniş boyunca üç maymunu oynayan medyaya da bir eleştiriydi. 50. Altın Portakal’da Jüri Özel Ödülü kazanan Kartal, ödülünü direnenler adına aldığını söylerken salonda da “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları yükseliyordu.
Şerif Gören her şeye karşı
http://www.youtube.com/watch?v=ixGqxQUQExo
50. yıla özel ödüllerin verildiği Altın Portakal’da ödüllerden biri de Şerif Gören’e gitti. Gezi direnişinin en aktif gruplarından biri olan Çarşı’yı unutmadı Gören. Konuşmasında “Darbeye karşıyım, Amerikan tröstlerine karşıyım, tekellere karşıyım bu yüzden Çarşı’yım” diyen Gönen şaşkın bakışlar arasında, ceketinin önünü açtı ve ‘Çarşı’ logolu tişörtünü gösterdi.
Çoğunluk kim?
Seren Yüce ilk filmi Çoğunluk ile gönülleri zaten fethetmişti. Yeşilçam Ödülleri’ne İstanbul’da olmadığı için katılamamıştı. Yüce adına ödülü almaya sahneye Sevilay Demirci çıktı ve yönetmenin notunu okudu. Demirci sansürü protesto edip, konuşmasını o tarihlerde cezaevinde olan Ahmet Şık ve Nedim Şener’e destekle tamamladı. Dönemin bakanları Ertuğrul Günay, Egemen Bağış ve İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu’nun yüzü görülmeye değerdi. Salonda kopan alkış kıyamet de cabasıydı. Bu atmosfer bir an için de olsa “çoğunluk kim?” diye düşündürttü, güzeldi.
“Bu ödül benim değil…”
Darbe nedeniyle verilemeyen Altın Portakal ödülleri gecikmeli de olsa sahiplerini buldu. 1980 yılında Sürü filmiyle ödül kazanan Tuncel Kurtiz,“Ödül benim değil, asılan, işkence görenlerindir!” diyerek, kendisine olan sevgi ve saygımızı katladı.
Özcan Alper’den yüzleşmeye çağrı
http://www.youtube.com/watch?v=0LD_P7kA9mQ
Sonbahar’ı sinemamıza hediye eden Özcan Alper, Gelecek Uzun Sürer filmiyle de festivallerin gediklisi oldu. 18. Altın Koza Film Festivali’nde ödülü almak için sahneye çıkan Alper, faili devlet olan kayıplara vurgu yaptı ve herkesi yüzleşmeye çağırdı.
Anadilde eğitim şart!
Bir film yıllardır yapılamayanı başardı ve anadilde eğitim alamamanın ne demek olduğunu, nelere yol açtığını yüzümüze çarptı; hem Kürt çocuklarının hem de bir Türk öğretmenin gözünden. İki Dil Bir Bavul’un yönetmenlerinden Özgür Doğan ödülünü, o tarihlerde Diyarbakır’ın Lice ilçesinde havan topu nedeniyle ölen Ceylan Önkol’a adadı.
Efsane doğulmaz, efsane olunur
O, kendi alanında bir efsane. Oyuncu olmak isteyenler ilhamını ondan alır, film yönetmek isteyenler de hep onun gibi bir aktörle çalışmanın hayalini kurar. Ama Marlon Brando’yu efsane yapan sadece bu özellikleri değil. Dünyanın en prestijli ödüllerinden birini reddetmesi bile tek başına efsane olması için yeterli. Kızılderililere yönelik katliamı protesto eden ve bu amaçla ödülü reddeden Brando, mesajını iletmesi için törene genç bir Kızılderili gönderdi.
Adı Sacheen Littlefeather olan Kızılderili genç kadın, Marlon Brando’nun ödülü reddetme gerekçelerini dünyaya şu cümleler ile ilan etti:
“Marlon Brando… Benden zaman darlığı ile şu anda sizinle paylaşamayacağım uzun bir konuşma yapmamı istedi ancak basınla paylaşmaktan memnuniyet duyacağım şey şu ki o… çok üzülerek bu cömert ödülü kabul edemiyor. Ve bunun sebebi de… günümüz film endüstrisinin -beni affedin- ve televizyonlardaki filmlerdeki yeniden çevrimlerde Amerikan yerlilerine yaptıkları ve Wounded Knee’deki son olaylardır. Bu akşam aranızda bulunamadığım için beni affedin gelecekte kalplerimiz ve anlayışlarımızda sevgi ve cömertlikte bir araya geleceğiz. Marlon Brando adına sizlere teşekkür ederim.”
Alkışlamamak politik bir eylemdir
Klasik pek çok filmde onun imzası var. Marlon Brando gibi pek çok oyuncu ilk onun filmlerinde kendini kanıtlama şansı buldu. Ama bu parlak kariyer, Elia Kazan’dan nefret edilmesini engelleyemedi. McCarthy döneminde komünist arkadaşlarını ele veren Kazan’ı çoğu kişi affetmedi. Oscar ödül töreninde “Onur Ödülü” almak için sahneye çağrıldığında salonun büyük kısmı ayakta, onu alkışlıyordu. Ancak kollarını bağlayıp yerinde oturmayı tercih edenler de vardı. Bunlar arasında Nick Nolte ve Ed Harris ilk göze çarpanlar oldu. Nezaketen bile olsa alkışa katılmayan bu isimler, belki bizim buralardan birilerine de ilham verir.
Spora siyaset karıştı!
Ödül töreninde siyasi mesajın kralını veren bu atletler, dünyanın dikkatini ırkçılığa çekmeyi başardı. 1968 yılında Mexico City’de yapılan olimpiyatlarda 200 metre koşusunda ABD’li iki siyahi atletten Tommie Smith birinci, John Carlos üçüncü, Avustralyalı beyaz atlet Peter Norman ise ikinci oldu. Ödül töreninde bir eylem yapmak isteyen siyahi atletler bu fikirlerini Norman ile paylaştı ve o da hiç tereddüt etmeden kabul etti. Siyahi atletler kürsüye tek ellerine giydikleri siyah eldivenle ve fakirliği temsilen ayakları çıplak bir şekilde çıktı; Amerikan ulusal marşı çalarken de yumruklarını havaya kaldırdı. Peter Norman da dayanışmasını göstermek için kalbinin üstüne “İnsan Hakları İçin Olimpiyat Projesi Hareketi”nin kokartını yapıştırdı. Bu tören sonrası bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı dersek abartmış olmayız. Zira protesto büyük bir yankı uyandırırken sporcuların kariyeri de bitirildi. Yıllar sonra sporculara hak ettikleri onur geri verilirken, bu eylem spora siyaset karıştırmanın en güzel örneklerinden biri olarak tarihteki yerini aldı.
Düşmanlık karşıtı ‘bir konuşma’
İranlı yönetmen Asghar Farhadi “Bir Ayrılık” adlı harika filmiyle Yabancı Dilde En İyi Film Oscar ödülünü aldı. Farhadi’nin konuşması düşmanlık karşıtıydı:
“Bizler önemli bir ödül aldığımız için mutlu değiliz. Ama bir taraftan savaş çağrıları yapılırken, yabancılaştırma olurken, siyasetçiler birbirleriyle kavga ederken ve İran’ın ismiyle müstesna kültürü unutulmuşken, bu ödülü kazanmış olmak ve adımızı duyurmak bizi mutlu ediyor. Ülkemin halkı bütün medeniyetlere saygı duyar ve düşmanlığa karşıdır.”
“Shame on you Mr. Bush! Shame on you!”
Sıradışı belgeselleri ile adından söz ettiren Michael Moore, yukarıdaki videoda izlediğiniz konuşmasıyla hafızalara kazındı. Amerika’nın Irak’ı işgalinden birkaç yıl sonraydı. Irak’a demokrasi götürüldüğünü savunanların çoğunlukta olduğu bir ortamda Moore, hükümetin dış politikasını yerden yere vuran, savaş karşıtı bir konuşma yaptı. Konuşması sırasından salonda “yuhlar” ve alkış sesleri birbirine karışıyordu.
Muhalifim, muhalifsin, muhalif…
Kimileri için bir şovdan ibaret muhalif duruşu, kimileri içinse o nasılsa, öyle… Eşcinsel olduğu için öldürülen bir politikacıyı canlandırdığı filmi Milk ile ödül aldı Sean Penn. Ve o, ödül konuşmasında şunları söyledi:
“Nefretin ibarelerine takılan, bu imgeleri gören sizlere teşekkür ediyorum. Eşcinsel evliliklere getirilen yasağa karşı oy veren sizlere teşekkür ediyorum. Herkes için eşit bir ülke için mücadele etmeliyiz. Böyle bir ülkede yaşadığım için, böyle zarif bir başkanı seçen bir ülkede yaşadığım için onur duyuyorum.”
BONUS 1: Yılmaz Güney konuşmadan da çok şey anlatıyor
Bazen bir şey söylemeye gerek kalmaz. Tek bir hareket, çok şey anlatmaya yetebilir. İşte Yılmaz Güney’in fotoğrafı da onlardan biri. Cannes Film Festivali’nde Yılmaz Güney yumruğu havada ödülünü alıyor. Başka söze gerek yok.
BONUS 2: Boyun eğmeyen İranlı yönetmen Jafar Panahi
Berlin Uluslararası Film Festivali’nin 2011 yılındaki açılışında, o dönem rejim tarafından altı yıllık hapis cezasına çarptırılan İranlı yönetmen Jafar Panahi’nin mektubu okundu. Jüri başkanı Isabella Rossellini’nin okuduğu mektup, sansüre boyun eğmeyen bir yönetmenin dünyaya mesajıydı.