Kürkleri çok para ettiğinden veya etleri çok lezzetli olduğundan, belki sadece saldırgan göründüklerinden, çoğunlukla yaşam alanları devlet elince tehlikeye sokulduğundan acilen koruma altına alınması gereken nesli tükenen hayvanlar bilinç seviyenizi artırmak adına listelendi.
Avlanma gibi zevklerin kısıtlandığı, kirpi gibi bi’ gıdım canı olmayan hayvanların etlerinin yenmediği, kocakarı ilacı yapmak için kanlarının dökülmediği bir ülkede yaşamak dileğiyle, buyurun ülkemizde nesli tükenmeye yüz tutan 21 hayvan. Bizim sayamadığımız daha çok vardır, aklınıza gelen varsa yorumlarınızı duymak isteriz.
Vaşak (Felis lynx)
Çok yırtıcı olan ve her çeşit hayvana çekinmeksizin saldıran vaşakların Çanakkale, Kastamonu, Artvin, Siirt, Hakkari, Bitlis, Bingöl, Izmir, Muğla, Antalya ve Bolu’da halen görüldüklerine dair kayıtlar vardır. Yasayla korunmalarına rağmen çok değerli olan postları için kaçak olarak avlanırlar. Sayılarının çok azaldığı tahmin edilmektedir. (Biz diyelim 500, siz diyin 1000 tane)
Leopar (Panthera tulliana)
100 yıl öncesine kadar ülkemizin neredeyse her bölgesinde bulunan leoparlar artık maalesef ülkemizde barınma konusunda o kadar şanslı değil. Son olarak 17 Ocak 1974 tarihinde Beypazarı’nın (Ankara) Bağözü köyü yakınlarında bir tane görülmüş ve köylülerce vurularak öldürülmüştür.
Hazar kaplanı (Panthera tigris virgata)
Ülkemizde Siirt ve Hakkari illerinde, Irak sınırındaki dağlarda ve vadilerde yakın zamanlara kadar bulunduğu anlaşılmaktadır. Son olarak Şubat 1970’te Hakkari’de (Uludere) Sehit Sen isimli bir köylü tarafından 122 cm. gövde uzunluğunda bir erkek birey vurulmuştur. O günden sonra da bir daha görülmemiştir.
Çita (Acinonyx jubatus)
Ülkemizde (özellikle Güneydoğu Anadolu) geçen yüzyılın sonuna kadar makul sayıda bulunduğu bilinmektedir. Yari çöl, açık çayırlık ve küçük çalılıklarla donatılmış alanlarda yasayan çitaların ülkemizde soylarının tamamen tükendiği anlaşılmaktadır.
Yaban kedisi (Felis silvestris)
Türkiye’nin kuzeyindeki ormanlarda; daha az miktarda da bati ve güneyde yasarlar. Ağaç ve kütük kovuklarıda ve kaya yarıklarında barınır; tavşanları ve kemirgenleri avlarlar. Soyları henüz tükenmemiştir.
Akdeniz foku (Phoca monachus)
Akdeniz ve Karadeniz’de yasayan tek fok türüdür ve sayıları çok azalmıştır. Akdeniz’de en fazla rağbet ettikleri ülke Türkiye’dir. Ülkemizde en çok görüldükleri yer Foça’dır. Karadeniz’de son görüldüğü tarih 1987’dir. Balıkçılar tarafından katledilmeleri ve çevre kirliliğinden ötürü soyları tükenme tehlikesi içindedir.
Asya yaban eşeği (Equus hemionus)
Bugün genleri evcil eşeklerle karışmış olmakla birlikte Irak ve İran sınırına yakın yarı sulak bölgelerde doğal populasyonlarının yaşayabildiği düşünülmektedir.
Afrika eşeği (Equus africanus)
Populasyon yoğunluklarını en yüksek ülke olan Somali’de korunma altına alınmışlardır. Güneydoğu Anadolu bölgemizde nadir olarak bulunabileceği tahmin edilmektedir.
Yabani at (Equus przewalskii)
Genleri evcil atlarla karışmış olduğundan zoolojik özellikleri tam olarak belirlenememektedir. Bir alt tür olan ve “Tarpan” ismi verilen “Avrupa Yabanatı” Güney Rusya’da yaşamış; ancak 1876’dan beri soyu tükenmiştir.
Yabani atların günümüzde sadece hayvanat bahçelerinde örnekleri bulunmaktadır. Bununla birlikte İç Anadolu’nun güneyi ile Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde az da olsa bulunma olasılıkları kabul edilmektedir.
Kızıl geyik (Cervus elaphus)
En çok görüldükleri yerler Istranca ormanları ile Adapazarı, Bolu, Kastamonu ve Sinop’un ormanlık bölgeleridir. Bu yağmurlu bölgelerin yanı sıra Ankara (Kızılcahamam, Beypazarı, Nallıhan), Afyon (Akdağ), Kütahya, Manisa, Denizli, Kahramanmaraş, Artvin, Toros Dağları (Akseki – Beyşehir kesimi), Cudi Dağı’nda görülürler. Geniş yayılımlarına karşın soyları tükenmeye yüz tutmuştur.
Alageyik (Cervus dama)
1960 yılından sonra ülkemizde yok olma aşamasına gelmişler; neyse ki alınan önlemler sonucu koruma altına alınmışlardır. Sayıları 1966’da 7, 2000 yılında ise 500’e kadar ulaşmıştır. Halen Düzlerçamı Üretim İstasyonu’nda üretimleri yapılmaktadır.
Çengelboynuzlu dağ keçisi (Rupicapra rupicapra)
Doğu Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun dağlık, sarp bölgelerinde (Kaçkar, Munzur, Tendürek ve Süphan Dağları, Erzurum ve Bingöl arasındaki engebeli bölgeler, Tekmen ve Eleskirt bölgeleri) yaşarlar. Çok ürkek ve çevik hayvanlardır. Doğal popülasyonları gittikçe azalmaktadır.
Ceylan (Gazelle subgutturosa)
1950’lere kadar Güneydoğu Anadolu’da çok yaygın olarak yaşıyorlardı. Bugün doğal popülasyonları tükenmiştir. Sadece Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği (Urfa) sahasında ve koruma altında yaşamaktadırlar.
Kunduz
1959 yılında Körsulu Çayı’nda (Kahramanmaraş) bir tane vurulduğu, 1963 yılında ise Ceyhan yakınlarında 3 tane vurulduğu ve 1 tane canlı yakalandığı bilinmektedir. Yukarıda belirtilen bölgelerde halen çok az sayıda yaşadığı sanılmaktadır.
Su maymunu (Myocastor coypus)
Kürkleri için 20. yüzyıl başlarında Avrupa’ya getirilmiş ve çiftliklerden kaçan bireyler zamanla çoğalarak doğal yaşamın bir parçası olmuşlardır. İri ve hantal hayvanlardır. Boyları 60 cm, ağırlıkları ise 7-9 kilo kadar olabilir. Bataklık bölgelerde yasarlar. Meriç ve Tuna nehirlerinde az sayıda yaşadıklarına dair kayıt vardır.
Oklukirpi (Hsytrix indica)
Akdeniz, Ege ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yaşarlar. Popülasyon yoğunlukları çok düştüğü için yok olma sürecine girmişlerdir. Avlanmaları yasaktır.
Sırtlan (Hyaena hyaena)
Ege, Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu’nun step, yarı-çöl, kayalık ve seyrek ağaçlı bölümlerinde yaşarlar. İnsanlardan korkmazlar; ancak insanlara saldırmazlar da. Genelde leşle beslenmekle birlikte aç kaldıklarında kümes hayvanları ile küçükbaş hayvanlara zarar verirler. Çok çaresiz kaldıklarında kavun, karpuz ve üzüm de yerler. Ekonomik değerleri olmamakla birlikte olumsuz imajları nedeniyle görüldükleri yerde vurulurlar. Bu nedenle sayıları çok azalmıştır.
Karakulak (Caracal caracal)
Türkiye’nin güneyinde ve batısındaki seyrek ormanlar, makiler ve bozkırlarda görülür. Yırtıcı bir kedigildir; uzunluğu 80 santime kadar çıkabilir. Genellikle gece etkindirler.
Yılan kartalı
Sulak alanlara yönelik yoğun kurutma çalışmaları nedeniyle (özellikle baraj yapımları) yılan kartallarının artık ülkemizde yuva kurmadığı anlaşılmaktadır.
Kızıl akbaba
Ülkemizde sayıları en hızlı azalan türlerden biridir. Akdeniz havzasındakı pek çok ülkede soyu tükenmiştir; ülkemiz son sığınaklarından birisidir. Özellikle kaya duvarlarının ve hayvancılığın yaygın olduğu açık alanlarda yuva kurarlar. Yüksek dağlar, bozkırlar ve makilerde görülürler. Ülkemizde Toros ve Ilgaz Dağları’nda, Çoruh ve Dicle vadilerinde, yanı sıra Ankara ve Eskişehir’in engebeli bölgelerinde yaşarlar.
Kara akbaba
Ülkemizde yaşayan en büyük kuştur. (Kanat açıklığı 2 metreyi geçebilir) Soyları dünya genelinde (İspanya hariç) tehlikededir; ülkemizde de sayıları çok azalmıştır. Genellikle orta yükseklikteki ve yaşlı ağaçların (özellikle karaçam) bulunduğu ormanlık bölgelerde yaşarlar. Ülkemizde İç Ege, İç Anadolu ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde görülürler. En yoğun popülasyonlarının bulunduğu yer Soğuksu Milli Parkı’dır (Kızılcahamam / Ankara)