Ellerimize baktığımızda çoğu zaman olağan bir şey görürüz: beş parmak. Ayaklarımızda da aynı düzen vardır. Oysa bu sayı ne matematiksel bir zorunluluktur ne de doğanın tek seçeneği. Evrimde altı, yedi hatta sekiz parmaklı canlılar da vardı. Yine de bugün insanlardan kuşlara, kedilerden balinalara kadar omurgalılarının büyük çoğunluğu aynı düzeni paylaşır: beş parmaklı uzuvlar. Peki bu sayı nasıl oldu da milyonlarca yıl boyunca değişmeden kaldı? Bunun cevabı tek bir nedene değil, evrimsel tarih ile genetik gelişimin birlikte yazdığı uzun bir hikâyeye dayanıyor. Peki neden beş parmağımız var? Gelin detaylara birlikte bakalım.
Bugün sahip olduğumuz el ve ayak yapısı, yaklaşık 360 milyon yıl önce oluşmaya başladı
Bazı balık benzeri canlılar karaya çıkmaya başladığında, yüzgeçleri zamanla yürüme ve tutunma işlevi gören uzuvlara dönüştü. Bu geçiş sırasında ortaya çıkan ilk kara omurgalılarında parmak sayısı sabit değildi; bazı fosillerde altı, yedi hatta sekiz parmaklı el ve ayak izleri bulunuyor. Yani doğa başlangıçta farklı kombinasyonları denemişti.
Ancak zamanla, bu çeşitlilik yerini daha istikrarlı bir düzene bıraktı. Yaklaşık 340 milyon yıl önce beş parmaklı uzuv planı yaygınlaştı ve ondan sonra gelen türlerin büyük bölümü bu şablonu korudu. İnsanlar da dahil olmak üzere memeliler, kuşlar ve sürüngenler bu erken ataların mirasını hâlâ taşıyor. Bugün beş parmaklı olmamızın temel nedeni “en iyi sayı” olması değil, evrimsel olarak erken dönemde bu yapının standart hâline gelmiş olması.
Asıl ilginç soru şu: Neden beş parmaklı yapı tutundu da altı ya da yedi parmaklı olanlar kayboldu?
Bilim insanları bunun tek bir cevabı olmadığını düşünüyor. Bunun yerine, tarihsel tesadüf ile biyolojik sınırlamaların birleştiği bir süreç söz konusu. Bir noktada beş parmaklı bir tetrapod soyu başarılı oldu ve ondan türeyen canlılar hayatta kalıp çoğaldı. Eğer bu yapı yaşam için yeterince iyi çalışıyorsa, doğanın onu değiştirmesi için güçlü bir sebep de yoktur. Evrimde çoğu zaman “en iyiyi” değil, “yeterince iyi olanı” görürüz. Beş parmağımız yürümek, kavramak, kazmak ve tutunmak için işlevsel bir denge sağladığı için, bu yapı milyonlarca yıl boyunca korunmuş olabilir.
Bir embriyo anne karnında gelişirken parmakların sayısı rastgele oluşmaz. El ve ayak tomurcuklarının içinde, hangi hücrenin parmak olacağını, hangisinin aralık olarak kalacağını belirleyen karmaşık bir genetik sistem çalışır
Bu sistemin merkezinde Hox genleri yer alır. Hox genleri, vücudun genel planını belirleyen ve uzuvların nerede başlayıp nerede biteceğini kontrol eden bir tür genetik harita gibidir.
Bu genler, parmakların dizilimini ve sayısını da dolaylı olarak şekillendirir. Onlarla birlikte çalışan Sonic Hedgehog adı verilen bir sinyal molekülü ise, uzuv tomurcuğu içinde bir “yoğunluk gradyanı” oluşturarak hangi bölgede parmak gelişeceğini belirler. Bu sinyaller doğru şekilde dağıldığında, ortaya beş ayrı dijit çıkar. Eğer bu sistemde küçük bir genetik değişiklik olursa, sonuç altı parmak ya da birleşmiş parmaklar olabilir. Yani beş parmaklı olmak, genetik olarak çok hassas ayarlanmış bir dengeye dayanır.
İnsan embriyosunda el ve ayaklar önce düz birer çıkıntı şeklinde başlar. Bu çıkıntının ucunda, birkaç hafta içinde küçük kıkırdak çubuklar oluşur
Bu çubuklar gelecekteki parmakların temelini oluşturur. Ardından aralarındaki hücreler programlı bir şekilde yok olur ve parmaklar birbirinden ayrılır. Bu süreçteki sinyal düzeni, adeta doğanın kendi desen çizme yöntemidir. Bilim insanları, bu desenin matematikte “Turing paterni” denen dalgalı sistemlere benzediğini düşünüyor. Yani parmakların nerede başlayıp biteceği, hücreler arası kimyasal etkileşimlerle kendiliğinden organize olur. Bu mekanizma, beş parmağımız olan düzeni doğal olarak ortaya çıkaran bir yapı kurar.
Aslında altı parmaklı olmak mümkün. Günümüzde bile polidaktili adı verilen genetik bir durumla ekstra parmaklı doğan insanlar vardır. Ancak bu durum popülasyonda nadirdir ve çoğu zaman kalıcı bir avantaja dönüşmez
Evrim açısından önemli olan, bir özelliğin hayatta kalmayı ve üremeyi artırıp artırmadığıdır. Altı parmak, beş parmaktan belirgin şekilde daha iyi bir avantaj sağlamadığı sürece, yaygınlaşması da zordur. İşte bu nedenle beş parmağımız var! Üstelik genetik gelişim sistemi zaten beş parmak üzerine kurulu olduğu için, bu düzeni aşmak biyolojik olarak “daha pahalıdır”. Doğa genellikle mevcut planı küçük değişikliklerle kullanmayı tercih eder.
Atlara, kuşlara veya balinalara baktığınızda parmak sayılarının farklı olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak işin ilginç yanı, bu hayvanların embriyolarında da başlangıçta beş parmaklık bir plan görülmesidir. Sonradan bazı parmaklar küçülür, birleşir ya da kaybolur.
Bu, beş parmaklı düzenin adeta bir “varsayılan ayar” olduğunu gösterir. Evrim farklı yaşam tarzlarına uyum sağlamak için bu planı değiştirmiştir ama temel şablon hep aynıdır.
İnsanların el ve ayaklarında neden beş parmak var? Çünkü biz, yüz milyonlarca yıl önce karaya çıkan ve beş parmaklı bir vücut planına sahip olan canlıların torunlarıyız. Bu plan, genetik gelişim mekanizmalarıyla embriyonun içine kodlanmış durumda ve küçük varyasyonlar dışında pek değişmeden günümüze kadar gelmiş. Yani beş parmak, mükemmel olduğu için değil; tarih, genetik ve evrimin birlikte şekillendirdiği bir denge olduğu için hâlâ bizimle.