Ana sayfa » Teknoloji - Bilim » Çok Nadir Görülüyor! Bazı İnsanların Sahip Olduğu Birbirinden İlginç 9 Genetik Özellik
Çok Nadir Görülüyor! Bazı İnsanların Sahip Olduğu Birbirinden İlginç 9 Genetik Özellik
Sadece siyah beyaz rüya gören insanlar, yay şeklinde parmak izi veya dışa dönük göbek deliği... Toplumun çok azında görülen ve oldukça şaşırtıcı olan bazı genetik özelliklere bir göz atacağız.
İnsan bedeni, sanılandan çok daha tuhaf sürprizlerle dolu. Kimi insanların rüyaları eski bir siyah beyaz film gibi akar, kimilerinin ayak parmakları antik heykelleri aratmayacak bir anatomiye sahiptir. Birinin gözlerinde iki sıra kirpik uzanırken, bir diğerinde kulağın hemen önünde minik bir delik saklanır. Bunların her biri, aslında genetik mirasımızın küçük oyunlarıdır. Kimi oldukça masumdur, kimi günlük hayatta fark edilmeyecek kadar sakindir, kimi ise filmlere konu olacak kadar ilginçtir. Şimdi gelin, insanların büyük çoğunluğunda bulunmayan bu sıra dışı özelliklerin dünyasına uzun bir yolculuk yapalım. İşte nadir görülen genetik özellikler…
1. Siyah beyaz rüyalar
Rüyaların renkli bir sinema dünyası olduğu düşünülür, ancak insanların yaklaşık %12’si rüyalarını siyah beyaz görür. Evet, nüfusun küçük bir kısmı rüyalarını tamamen siyah beyaz deneyimliyor. Daha ilginci, bundan birkaç kuşak önce bu oran %25’lere kadar çıkıyordu. Bunun nedeni olarak, o dönemlerde siyah beyaz televizyonların hayatın merkezinde olması gösteriliyor. Renkli görüntülerin nadir olduğu bir dönemde yetişen insanların beyinlerinin görsel bilgiyi farklı biçimde işlemesi oldukça olası görülüyor.
Günümüzde ise bu olgunun neden hala bazı kişilerde devam ettiğine dair kesin bir açıklama yok. Duygusal tepkilerin şekillenmesinden görsel beyne bağlı farklılıklara kadar pek çok teori ortaya atılmış durumda, ancak net sonuçlara varılmış değil. Bazı araştırmacılara göre, nadir görülen genetik özellikler arasında bu durum, dünyayı renk tonlarından ziyade kontrastlarla algılayan kişilerde daha baskın olabilmesiyle alakalıdır.
2. Ayaktaki ikinci parmağın baş parmaktan daha uzun olması
Morton parmağı, tarih boyunca hem hayranlık hem de merak uyandırmış bir ayak yapısıdır. İkinci parmağın baş parmaktan daha uzun olması sanıldığı gibi bir deformasyon değildir, ayakta bulunan metatarsal kemiklerin uzunluğu ve gelişim biçimiyle açıklanabilir. Ayaklarımızda toplam yirmi altı kemik bulunur ve bunların bir kısmı büyüme esnasında diğerlerinden daha fazla dışa uzanabilir. İkinci parmağa bağlı olan uzun kemik, zaman zaman birinci parmağın uzunluğunu geçebilir ve bu da Morton parmağı olarak bilinen görüntüyü oluşturur.
Antik Yunan heykellerindeki idealize edilmiş ayak formunda bu uzun parmak sıkça görülür. Yunan kültüründe bu özelliğin güzellik ve güç sembolü kabul edilmesi şaşırtıcı değildir. Viking mitolojisinde ise uzun ikinci parmağın uzun ömür getirdiğine inanıldığı söylenir. Bazı halk inanışları, bu parmağa sahip kadınların daha baskın karakterli olacağını öne sürmüştür. Günümüzde ise bu özellik, tamamen genetik bir varyasyon olarak kabul edilir. Ne korkulacak bir durumdur ne de tedavi gerektirir. Sadece insan bedeninin küçük sürprizlerinden biri.
3. Dili burun ucuna değdirebilmek
Her aile buluşmasında mutlaka biri çıkar ve büyük bir gururla dilini burnunun ucuna değdirerek küçük bir gösteri yapar. Sizin de mutlaka denediğiniz nadir görülen genetik özellikler arasında olan bu duruma Gosselin yeteneği denilebilir. Bu hareket, aslında oldukça nadir görülen bir esneklik göstergesidir. Dilin burna ulaşabilmesi, aslında genetik olarak daha uzun bir dil yapısına veya farklı açıda hareket edebilen kaslara sahip olmayı gerektirir.
Pek çok insan bu denemeyi hayatında en az bir kez yapmıştır, ancak çoğu kişi dilini ne kadar uzatırsa uzatsın burnuna ulaşamaz. Bu yetenek doğuştan gelir, sonradan geliştirilebilen bir beceri değildir. Kısacası, bu şov yeteneğine sahip küçük grup, genetik piyangodan ilginç bir esneklik kazanarak çıkmış kişilerden oluşur. Tıbbi açıdan önemi olmayan bu durum, tamamen zararsız fakat sosyal ortamlarda bir anda ilgi odağı olmanıza neden olabilecek eğlenceli bir detaydır diyebiliriz.
Parmak izlerimizin dünyada eşi benzeri yoktur, ancak bu benzersizlik içinde bile bazı desenler çok daha nadirdir. Yay şeklindeki parmak izi, nüfusun küçük bir kısmında rastlanan sade ve akıcı bir desendir. Parmak izi çoğu kişide döngü veya sarmal şeklindedir, fakat yay deseninde çizgiler yukarıdan aşağıya doğru hafif bir kavisle ilerler. Bu görünümü ortaya çıkaran şey, embriyonal dönemde oluşan çok karmaşık bir süreçtir.
Genel olarak parmak uçlarındaki cilt çıkıntıları yaklaşık gebeliğin onuncu haftasında belirir ve belirli bölgelerden yayılarak birbiriyle çarpışır. Bu çarpışmalar her insanda benzersiz bir desen yaratır. Son yıllarda yapılan çalışmalar, parmak izlerinin oluşumunda iki farklı proteinin birbirine karşı çalışarak cildin gelişimini yönlendirdiğini ortaya koymuştur. Yay deseni ise bu süreçte ortaya çıkan en sade ama en nadir varyasyonlardan biridir. Adli tıpta parmak izi karakterizasyonu yapılırken yay desenleri her zaman özel olarak incelenir çünkü istatistiksel olarak çok daha az kişide görülür.
5. Dışa dönük göbek deliği
Göbek deliği dendiğinde çoğu insanın aklına içe çökük form gelir çünkü dünyadaki insanların büyük çoğunluğunda durum böyledir. Ancak nadir görülen genetik özellikler arasında olan küçük bir yüzde, tamamen dışarı doğru belirgin, çıkıntılı göbek deliğine sahiptir. Dışa dönük göbek deliği sanıldığı gibi beslenme, kilo veya sporla alakalı değildir. Bu durum tamamen iyileşme sürecinde dokuların kapanma biçimiyle alakalıdır. Yenidoğan döneminde göbek bağı düştükten sonra bölgede oluşan dokusal birleşme her insanda aynı şekilde gerçekleşmez.
Bazı kişilerde bağ dokusunun kapanma yönü dışa doğru bir kabarıklık oluşturabilir ve bu hayat boyu değişmeden kalır. Tıbben hiçbir sakıncası olmayan bu durum, çoğu zaman estetik tercih meselesi hâline gelir. Dünyada yalnızca %4 oranında görüldüğü düşünüldüğünde, oldukça nadir bir görünüm olduğu söylenebilir. Fark edilmese de bu küçük detay bile insan bedenindeki farklılıkların ne kadar çeşitli olabileceğini gösterir.
Çift kirpik, yani distiyazis, göz kapağında fazladan bir kirpik sırasının bulunmasıyla ortaya çıkan oldukça ilginç bir durumdur. Genellikle her iki gözde birden görülebilir ve fazla kirpikler çoğu zaman normal kirpiklere göre daha ince, daha kısa ve daha açık renklidir. Fazladan kirpiklerin kaynağı, göz kapağında yağ üreten Meibomian bezleridir. Normalde göz yüzeyini nemli tutmakla görevli bu bezler bazen kıl üretmeye başlayabilir ve ikinci bir kirpik hattı oluşabilir.
Fazla kirpikler zaman zaman göze sürtünerek tahrişe neden olabilir; ışığa karşı hassasiyet, arpacık oluşumu, kızarıklık ve hatta kornea yüzeyinde çizilmeler oluşması bu durumun bilinen etkilerindendir. Ancak bazı kişilerde hiçbir rahatsızlık oluşturmaz ve yalnızca dikkatli bakıldığında fark edilen estetik bir özellik olarak kalır. Bu nadir durum genetik kökenlidir ve dünya nüfusunun çok küçük bir bölümünde rastlanır.
7. İki eli aynı anda kullanabilme yeteneği
Bazı insanlar yazı yazarken, bir yandan da diğer elleriyle aynı anda farklı işler yapabilir. Ameliyat gerektiren dikkat gerektiren işlerde bu özellik çok değerli kabul edilir, fakat gerçekte çift el kullanabilmek oldukça nadir bir yetenektir. Ambidekster olarak bilinen bu durum, beynin iki yarım küresinin iletişim hızının ve koordinasyonunun farklı bir seviyede işlemesiyle ilişkilendirilir. Çoğu kişi bir elini baskın olarak kullanır ve bu baskınlık günlük hayatta fark edilmese de beyindeki motor korteksin çalışma düzeninin bir sonucudur.
Ambidekster yapıya sahip kişilerde her iki taraf neredeyse eşit etkinlikte çalışır. Kalem tutarken, yemek yerken veya spor yaparken elleri arasında belirgin bir fark yoktur. Bu yetenek doğuştan olabilir, bazen de zorlu antrenmanlarla kısmen geliştirilebilir. Yine de tam anlamıyla iki elini eşit derecede ustalıkla kullanabilen insanların az olduğu bilinir. Bu durum çevresel bir alışkanlığın ötesinde bir nörolojik farklılığın işaretidir.
Kulağın hemen önünde bulunan küçük noktacıklar, ilk bakışta bir piercing deliğini andırabilir, ancak aslında doğuştan gelen preauriküler çukurlardır. Bu minik delikler, embriyonal dönemde yüz ve kulak dokularının birleştiği bölgelerde oluşan küçük açıklıklardır. Genellikle tamamen zararsızdır ve kişi hayatı boyunca hiçbir sorun yaşamadan bu çukurla yaşar. Ancak bazı durumlarda bölge enfekte olabilir ve antibiyotik tedavisi gerekebilir.
Preauriküler çukurların dünya genelinde farklı oranlarda görülmesi, bu özelliğin genetik kökenli olduğuna işaret eder. Bazı toplumlarda bu delikler uğurlu kabul edilirken, bazı kültürlerde güzellikle ilişkilendirilmiştir. Yapısal olarak bakıldığında, kulak gelişiminde yer alan küçük kıkırdak kıvrımlarının tam olarak kapanmaması nedeniyle oluşur. Tıbbi açıdan endişe yaratmayan bu delikler, çoğu kişide tesadüfen fark edilir ve tamamen zararsız bir genetik farklılık olarak hayat boyu kalır.
9. 24 yerine 25 kaburga ile doğanlar
İnsan vücudu genellikle yirmi dört kaburgadan oluşur fakat bazı kişiler bu sayıyı tamamen doğal bir şekilde aşarak yirmi beşinci bir kaburgayla dünyaya gelir. Fazladan kaburga genellikle boyun bölgesinde gelişen servikal kaburga olarak bilinir. Bu durum, sandığınızdan çok daha nadir görülür ve çoğu kişide hiçbir belirti oluşturmaz.
Ancak kaburga sinirlere veya damarlara baskı yapacak şekilde büyürse, kol ve boyun bölgesinde uyuşma veya ağrı gibi şikayetlere yol açabilir. Çoğu vakada fark edilmeyen bu durum, yalnızca görüntüleme sırasında ortaya çıkar. Genetik farklılıklar veya embriyonal gelişim sürecindeki küçük değişiklikler servikal kaburga oluşumunda rol oynar. Bu fazladan kemiğin bedensel bir sakıncası ya da tehlikesi olmaz.