Hayatlarımız için çizilen bir çizelge var. Doğ, büyü, oku, iş bul, evlen, çocuk yap, emekli ol ve öl. Bu aşamaların da kendi içlerinde şartları var. Aman münasip biriyle evlen, çocukların arasında fazla yaş farkı olmasın, ha bir de rahat bir iş bul, masa başı olsun, maaşın düzenli yatsın. Gerisine karışma! Gerisine karışalım, tıpkı ülkeye kâğıt sanayiini getiren Mehmet Ali Kağıtçı gibi ya da eşeğini alıp sandıklara kitapları yükleyip köyleri karış karış dolaşan Mustafa Güzelgöz gibi!
Yaptığımız işi sırf yapmış olmak için değil faydalı olmak için, kendimizden bir şeyler katarak yaparsak önce kendimize sonra topluma büyük faydalar sağlarız. Ancak ülkemizde bunun anlaşılması daha çok uzun yıllar alacak gibi duruyor. Tarihimizde topluma katkı sağlamak için elinden geleni yapmış, adeta kitleleri etkilemiş, geliştirmiş çok güzel insanlar var. Onlardan biri de kütüphaneci Mustafa Güzelgöz. Şimdi size onun fedakârlık dolu hikâyesinden bahsedeceğiz…
Bu yazı Ahmet Şerif İzgören’in Süpermen Türk Olsaydı Pelerinini Annesi Bağlardı adlı kitabından derlenmiştir.
1943 yılında genç kütüphaneci Mustafa Güzelgöz Ürgüp Tahsin Ağa Kütüphanesi’ne atanır
O dönemde özel sektörün olmaması devlet memurluğunu daha da özel kılıyor. Bu nedenle verilen iş oldukça önemli.
İlk günden itibaren heyecanla okurlarını bekler Mustafa Güzelgöz. Ancak günler geçse de tek bir kişi bile gelmez. Amirlerine durumu bildiren Güzelgöz beklemediği bir cevap alır…
– Kardeşim otur oturduğun yerde, maaşını düzenli alıyon mu, almıyon mu?
– Alıyorum.
– Eee, o zaman ne karıştırıyon ortalığı, gelen giden olsa maaşın mı artacak? Başına daha fazla bela alacan, o kütüphaneye yıllardır kimse gelmez zaten.
Henüz 23 yaşında bir şeyler yapmak için yanıp tutuşan genç memur bir fikir bulur ve hemen eşiyle paylaşır
Eşi ise “Deli misin bey?” diye karşı çıkar ancak kocasının bir şeyler yapma çabasını görünce fikri kabullenerek destek olur.
“Aman sesimizi çıkarmayalım, oturup maaşımızı alalım” zihniyetine direnerek ülkesine gram faydası olmayan bürokratları zorlukla ikna eder ve bir eşek alır
Eşeğin ardından 2 tane sandık yaptırır. Üzerlerinde “Kitap İare Sandığı” yazan bu sandıklar içlerine özenle dizilen 180-200 kitapla köy köy dolaşacaktır
Sıcak koltuğunda tüm gün oturmak yerine eşeğine yüklediği sandıklarla tüm gün köy köy dolaşan Güzelgöz, kütüphaneye de “Sadece pazartesi ve cuma günleri açıyoruz yazar
Kitaplarla yüklü eşeği gören köy çocukları ise çok şaşırır. Mustafa Güzelgöz onların geyik yerine eşekle, hediye yerine kitapla gelen Noel Babasıdır
“Çocuklar bunları okuyun, aranızda da değişin. On beş gün sonra aynı gün gelip alacağım. Aman yıpratmayın, diğer köylerdeki arkadaşlarınız da okuyacak” der Mustafa Güzelgöz
Bir iki gün kütüphanede durmak dışında diğer günler köy köy gezer. Köylerdeki çocuklar ise Mustafa Amca’yı alkışlarla, kalpleri ağzında heyecanla karşılar
Ünü yayılan bu gezgin kütüphane sayesinde kütüphaneye gelenlerin de sayısı artar. Ancak kadınların hiç gelmediğini gören Mustafa Güzelgöz buna yaratıcı bir çözüm üretir
Zenith ve Singer’e mektup yazar ve onlardan dikiş makineleri göndermeleri karşılığında adlarını kütüphane girişine yazmayı teklif eder. Zenith dokuz tane, Singer bir tane dikiş makinesi yollar (ilk sponsorluk faaliyeti)
Artık salı günü kadınlar günüdür. Kumaşını alıp kütüphaneye gelen kadınlar yoğunluk nedeniyle sıra beklemek zorunda kalır. sıra beklerken ise Güzelgöz ellerine bir kitap tutuşturur
Kadınların birçoğunun okuma yazması olmadığını fark eder ve halkevlerinde okuma-yazma kursları vermeye başlar. Ayrıca halıcılık kursları başlatarak ülkede halıcılığı canlandırır
Ülkemizde her güzel şeyin cezalandırıldığı gibi bu güzellikler de cezasız kalmadı. Valilik “kendi görev tanımı dışında davranıyor” diyerek 50 yaşına gelen Mustafa Amca’yı baskılarla emekli etti
Ancak Mustafa Amca, köylüler arasında bir efsane olmuştu çoktan. Köylere okuma alışkanlığı kazandırmıştı, yaptığı yenilikler ise unutulmayacaktı. Köylüler Ürgüp’e Eşekli Kütüphaneci Mustafa Güzelgöz ve eşeğinin heykelini diktiler
Koltuk sevdalısı bürokratların hepsi birer birer unutulurken, Mustafa Amca topluma çok büyük bir miras bırakmıştı. Okuma alışkanlığı, kitap sevgisi…